Solun varlık nedeni olan vahşi kapitalizm Marx sonrası ehlileştirilmiş olsa bile önerdiği yönteme ilişkin fikirlerinin değişmesi gerektiğini anlamayan, hâlâ ölüm ve şiddeti yüceltip bunu sol adına yapanlar var.
Bu tür insanların herhangi bir tarikat şeyhinden farkı yok, bundan 200 yıl öncesinin şartlarını hiç değişmemiş gibi kabul eden “tarikat” anlayışı en başta sadece değişimin değişmezliğini anlatan sol öğretiye ihanet.
Yazacaklarımı anlatabilmek için önce “sol” ne demek onu açıklamam gerekir…
Birçok solcunun ve hatta olmayanın sandığı gibi sol ölmek veya öldürmek veya örgüt, militan, kan, bomba, savaş veya silah veya kızıl yıldız değildir. Solun en basit tanımı ve temel amacı insanların mutluluğudur, diğer her şey buna hizmet eder.
Solun iktidarı ele geçirmeye ilişkin teorileri yani iktidarın zorla ele geçirilmesini ve zorla sosyalist bir toplum oluşturulmasına ilişkin fikirleri işçilerin karın tokluğuna çalıştığı ve makine başında yetersiz beslenme ve aşırı çalışmadan öldüğü bir dönemde yazıldı; yani bu yüzden fikirler sertti, şiddet kaçınılmaz bir silah olarak görüldü.
Ancak kapitalizm oldukça dinamik bir sistem ve asla kendini yok edecek gelişmelere kayıtsız kalmıyor, Marx tarafından geliştirilen fikirler hızla kitleselleşti ve kapitalizme karşı müthiş bir başkaldırı dalgası yükseldi ancak sonunun geldiğini gören kapitalizm tavizler verdi. Tatil, kısalan mesai saatleri, sigorta, izin vs. ve Marx’ın öngördüğü zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan işçi sınıfının oluşmasına engel oldu.
Zaten Marx’ın öngördüğü gibi işçi sınıfı olan hiçbir ekonomide “devrim” yaşanmadı, sadece köylülükten sanayi toplumuna geçememiş SSCB, Çin ve Küba gibi ülkelerde oldu. Bu ülkelerin doğası zaten sol değildi, işçi sınıfının gerektirdiği entelektüel ve ekonomik değişimi yaşamamışlardı, hızla zalim diktatörlüklere dönüştüler. Sol adına sundukları tek şey halklarına zulüm ve mutsuzluk vermeleriydi.
Yani SSCB, Çin veya Küba asla sol değildi, sosyalist de değildi, halka zulmeden zalim diktatörlüklerin başka bir versiyonuydu o kadar.
Ancak kapitalizmin kendi ülkesindeki insanlara verdiğini başkalarından çıkararak “kâr” marjını koruması gerekiyordu, bu nedenle “globalleşme” geldi. Yani başka ülkelerin insanları köleleştirilecek ve açık kapatılacaktı. Arap Baharı, Suriye, Orta Doğu’daki istikrarsızlaştırma politikaları da hep bu gelişmenin parçası.
Ukrayna da öyle, orada olan bir sağ-sol çatışması değil, olan Ukrayna ABD’nin mi yoksa Rusya’nın mı kölesi olacak, hangi ülke onların emeğini sömürecek ona karar verecekler.
Bu çerçeveden bakarsanız globalleşme karşısında ulusal sınırları korumak ve milliyetçilik oldukça sol bir tavırdır çünkü diğer ülkelerden kendi ülkesine değer transfer edemeyen sistemler kendi ülkelerinde sıkışacak ve daha adil bir paylaşım için tavizler vereceklerdir. Başka ülke tarafından köle üssü haline getirilemeyen ülkelerde de refah ve bilinç yükselecek insanların paylaşıma ilişkin farkındalığı artacak ve daha adil toplum talepleri yükselecektir.
SSCB, Çin ve Küba örneklerinin ürettiği yoksulluk ve acıdan öğrendik ki; yönetimi ele geçirmeye ilişkin sosyalist teori işlemiyor, neredeyse kapitalizmden çok daha fazla yoksulluk ve acı üretiyorlar. Ayrıca Marx’ın öngördüğü “işçi sınıfının” güçlü olduğu hiçbir ülkede de devrim meydana gelmedi, şimdi de Marx ve sol ideolojinin tamamen karşı çıktığı güçlü ulusal devletler en büyük sol aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.
Yönetimi ele geçirmeye ilişkin teorileri işlemese bile solun gelir dağılımı, adil paylaşım, özgürlük gibi kavramları kapitalizme çok ciddi geri adımlar attırmış ve insanoğlunun mutluluğuna katkıda bulunmuştur. Güya sosyalist devlet olma iddiasındaki ülkeler kendi ülkeleri için “geriletilmiş kapitalizm olan ülkelerdeki” refah ve mutluluğu üretememişlerdir.
Ne dersek diyelim kapitalizmin ürettiği refah ve gelişmeyi üreten alternatif bir ekonomik sistem bulamadı insanoğlu ama sol ideoloji kapitalizmin vahşiliğini sürekli törpüledi, törpülüyor.
Bu durumda en iyi çalışan sistem ehlileştirilmiş kapitalizmdir yani İskandinav demokrasileri hem insani hem de sosyal anlamda SSCB, Çin ve Küba’dan çok daha başarılı olmuştur. Bu karma yarı sosyalist yarı kapitalist toplumlar daha çok mutluluk üretmişlerdir.
Hâl böyle olunca; sol adına hâlâ insanların yoksulluktan kaynaklanan duygularını istismar ederek ölüm ve öldürme duyguları ile doldurmak cinayettir, terörizmdir. Çözüm sistem içinde sol değerleri kapitalizmin sonsuz kâr hırsını törpüleyen bir denge mekanizması olarak kullanmaktır.
Bunun dışındaki şiddet içeren fikirler 200 yıl geride kalmış ve bağnaz bir ideolojinin ötesine geçemeyen sol tarikat fikirleridir.