22.5 C
İstanbul
27 Temmuz 24, Cumartesi
spot_img

Tahran’dan THY ile kaçış

1980’li yılların en uzun çatışmasına sahne olan İran-Irak savaşı şiddetini artırmış, Irak uçakları rahatça Tahran’a kadar gelip şehri bombalamaya başlamıştı.

İran’da ofisleri bulunan Türk iş insanlarır olarak Tahran’ın kuzeyindeki Grand Azadi Oteli’nde (eski Hyatt Hotel) yaşıyorduk. Irak uçakları geceleri İran hava sahasına girdiği anda şehirde alarm veriliyor, Tahran’a ulaşmaları yaklaşık 15-20 dakika alıyordu. Bu süre zarfında otelde sürekli kalan 3-5 Türk arkadaşımızla birlikte hemen aşağıdaki sığınağa giriyorduk. Sıcak yaz günlerinde birkaç gece üst üste sığınağa girip beklemekten sıkılınca arkadaşlarla otelin önüne çıkıp gelecek Irak uçaklarını beklemeye başlıyorduk!

Otelin tam karşısında ışıl ışıl parlayan ve gece geç saatlere kadar çalışan bir lunapark vardı. Alarm verildikten 10-15 dakika sonra tüm şehirde elektrik kesildiği için lunaparkın da ışıkları sönüyordu. Ancak şehirde alarmı verilmesine rağmen görevliler  “çarkıfelek” dedikleri dönme dolapları hemen durdurmayıp son ana  kadar çalıştırıyorlar, elektrikler kesilince de doğal olarak bazı insanlar dönme dolaplarda mahsur kalıyordu. Karanlıkta bu insanların “İmdat, kurtarın bizi, burada öleceğiz” diye bağırmaları otele kadar ulaşıyordu.

Bu Lunapark trajikomedisinin birkaç gece üstü üste tekrarlandığına şahit olduk. Anlaşılmayan bir nedenle her seferinde alarmlar çalmasına rağmen lunapark görevlileri insanları tahliye etmiyor ve elektrik kesilmesiyle birlikte feryatlar başlıyordu. Albert Einstein’ demiş ya, “Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir…”

THY hava güvenliği nedeniyle Tahran seferlerini durduracağını açıklayınca Türkler de İran’dan ayrılma zamanının geldiğini anladı. Cuma günüydü, THY’nin son seferine biletimizi ayarlayıp otelden ayrılarak  Mehrabad Havaalanı’na doğru yola çıktık. Havaalanına yaklaştığımızda büyük bir patlama sesi ile irkilince şaşırdık çünkü Irak uçakları bombalama için genellikle geceleri gelirdi, oysa öğlen vaktiydi, üstelik önceden alarm da verilmemişti,

Terminalde her zamanki kalabalığın dışında olağanüstü bir durum görünmüyordu, THY kontuvarında hava saldırısı düzenlenmediğini, yakınlardaki Tahran Üniversitesi bahçesinde cuma namazı kılınırken bir bomba patladığını öğrendik; birçok ölü ve yaralı vardı.

Valizleri teslim edip pasaport gümrük işlemlerini henüz bitirmiştik ki hepimizin moralini bozan bir haber aldık. İran’a bizim için gelen son THY uçağı Tebriz üzerindeyken patlama haberini almış ve Ankara’ya dönmüştü,

Bu uçuş THY’nin son seferi olacaktı, eğer bu uçağa binemezsek ya seferler tekrar başlayıncaya kadar Iran’da beklemek zorunda kalacak ya da daha tehlikeli bir seçenek olan karayoluyla Türkiye’ye gidecektik.

Aramızda eşi, çocukları ile İstanbul’a uçmaya çalışan Türk ve yabancı yöneticiler de vardı, onlar için karayolu yolculuğu hemen hemen imkansız gibiydi.

Alandaki Türk arkadaşlar ile aramızda bir heyet kurup Türk Büyükelçiliği ile temasa geçtik ve uçağın tekrar Tahran’a gelmesini sağladık.

Uçak Tahran’a gece yarısına doğru varabildi. Gelen yolcular indirilip, uçağın temizliği yapılırken biz de elimizde biniş kartlarıyla kuyruğa girmiş bekliyorduk ki birden alarmlar çalmaya başladı ve akabinde elektrikler kesildi.

Karanlıkta herkes bir köşeye çöktü, bulunduğumuz salondan dışarısı apaçık görülüyordu. Daha önce otel penceresinden ve kilometrelerce uzaktan seyrettiğim uçaksavarlar mermileri bu kez gözümün önünde atılıyordu.

Salonda yolculardan birisi sigara içmek istedi, kibriti yakmasıyla diğer yolcular adama bağırmaya başladı: “Ağa deli misin niye ateş yakıyorsun. Hemen söndür, uçaklar tepemizde, yerimizi belli edeceksin…”

Oysa yanı başında atılan yüzlerce merminin çıkarttığı ışıklardan zaten yerimiz belliydi!

Birkaç dakika sonra ortalık sakinleşti ve uçağa geçtik, biz Tahran’da daha önce böyle hava saldırılarını birkaç kez görmüştük ama bu durumu hiç yaşamamış olan THY görevlilerine ne yaptıklarını sordum.

“Ne mi yaptık? Alarmı duyunca hemen başımızı ellerimizin arasına alıp, koltuk aralarına uzandık

Galiba savaş ve ölüm korkusu insanlarda garip davranışlara sebep oluyor. Bombalardan korunmak için uçak koltuklardan medet ummak çok da rasyonel bir davranış olmasa gerek…

1.bölüm: İran macerası başlıyor

2.bölüm: Tahran, mollalar ve ticaret

3.bölüm: İran’a özgür sürprizler

4.bölüm: Darbe, Özal ve İran

5.bölüm: Silahların gölgesinde İran

6.bölüm. Tahran bombalanırken

7.bölüm: İran’da Ayşe olmak

İsmail Boy

İstanbul İ.T.İ.A’dan mezun, Koç Üniversitesi İngilizce İşletme (Executive MBA) , Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Sosyoloji) bölümü mezunu. “Türkiye Üzerine Toplumsal İncelemeler” dallarında yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Halen Kadir Has Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler doktorası yapmaktadır. Özel sektörde uzun süre dış ticaret konusunda yöneticilik yaptı. Evli, iki çocuk babası, İngilizce ve Rusça biliyor.

Önceki İçerikAnadolu nasıl talan edildi?
Sonraki İçerikBozdoğan Su Kemeri
İsmail Boy
İstanbul İ.T.İ.A’dan mezun, Koç Üniversitesi İngilizce İşletme (Executive MBA) , Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Sosyoloji) bölümü mezunu. “Türkiye Üzerine Toplumsal İncelemeler” dallarında yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Halen Kadir Has Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler doktorası yapmaktadır. Özel sektörde uzun süre dış ticaret konusunda yöneticilik yaptı. Evli, iki çocuk babası, İngilizce ve Rusça biliyor.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
678TakipçilerTakip Et
11,600TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler