Türk dilinin günümüze gelen ilk yazılı belgeleri olan Orhon yazıtlarında runik Göktürk alfabesinin kullanıldığını biliyoruz.
Bu yazıtlar 8. yüzyılın başlarında yazılmışlardı. Tarihçiler ve dil bilimciler bu alfabeyi Türklerin ilk alfabesi olarak kabul ediyorlar.
En kadim yerleşik Türk halkı olan Uygurlar da 8. yüzyıldan itibaren Sogd ya da Soğut alfabesi temelinde bir alfabe kullanmaya başladılar. Sonradan bu alfabeyi Cengiz Han’ın emriyle Moğollar kendi dillerine uyarladılar ve bugün de Kiril ile birlikte kullandıkları hatta bir bakıma dönüş yaptıkları klasik Moğol yazısı ortaya çıktı.
10. yüzyılda Karahanlıların İslam dinini kabul etmeleriyle birlikte Türk dilinde Arap alfabesi kullanılmaya başlandı.
Anadolu’ya yerleşen ilk Türklerden olan Karamanlılar ise Türk dilini Yunan alfabesi ile yazdılar. Yunan harflerini okuyabilenler için günümüze değin ulaşan bu yazıları okumak çok ilginç bir deneyimdir.
Tarihteki başka ilginç deneyimler ise Ermeni Kıpçakçasının Ermeni alfabesi ile Musevi Karay Türklerinin bazı metinlerinin İbrani alfabesiyle yazılmış olmasıdır.
Bunların dışında kalan tüm Türk dilleri 1920’li yıllara kadar Arap harflerini kullanmayı sürdürdüler.
Latin alfabesini ilk kullanan Türkler ise Azerbaycanlılardır. 1924 yılında Türkiye’den önce Latin alfabesine geçtiler. Türkiye’de Latin alfabesine geçilmesi 1928 yılını buldu.
1929 yılında Azerbaycan’ın kullanmaya başladığı Latin alfabesinde bazı değişiklikler yapılarak, Sovyetler Birliği’nde konuşulan diğer Türk dilleri de Latin alfabesine geçtiler. Azerbaycan’ın bu konuda diğer Türk halklarına önderlik ettiği söylenebilir. Bu değişikliğin önemi, Sovyet coğrafyasında konuşulan tüm Türk dillerinin aynı yazı sistemini kullanmaya başlamasıdır. Bunun tek istisnası Çuvaşçadır. Bu ortak alfabe Yañalif (Yeni Alfabe) olarak adlandırılır.
Ancak 1939 yılında Stalin’in emriyle tüm Türk dilleri Kiril alfabelerine geçirildi. Stalin, Gürcüce ve Ermenicenin özgün alfabelerine dokunmamış fakat Türk dillerinin ve Tacikçenin Kiril alfabelerine geçmesini istemişti. Burada özellikle çoğul olarak alfabelerine ifadesini kullanıyorum. Çünkü her Türk dili farklı bir alfabe kullanmaya zorlandı!
Mantıksız bir zorlamayla Türk dillerinde ortak olan c, ç, ı, ö, ü gibi sesler için birbirlerinden farklı harfler uydurdular. Sovyetler Birliği’nde konuşulan Türk dillerinin toplam sayısının otuza yakın olduğu düşünülürse ortaya çok tutarsız ve anlamsız bir durumun çıktığı net olarak anlaşılabilir.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ilk alfabe reformunu Azerbaycan yaptı ve kısa süre içinde neredeyse tüm alanlarda Latin alfabesine geçti.
30 Ekim 1992 tarihinde ilk kez düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi’nde dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal, “gelin siz Türk alfabesine geçin, yeni basım makinelerinizi size ben göndereyim” önerisinde bulundu. Ancak toplu olarak Türk alfabesine geçme önerisi kabul görmedi.
Ardından Türkmenistan Latin harflerini kendine uyarladı. Elbette Kiril’deki geleneğe uyarak Azerbaycan alfabesinden farklı bir alfabe benimsedi. I yerine y, y yerine ý kullandı.
Sonra Özbekistan kendine özgü bir Latin alfabesine geçti. A yerine o, ç yerine ch, ş yerine sh kullandı.
Son olarak da 2021 yılında Kazakistan yine farklılıkları olan bir Latin alfabesine geçme kararı aldı. Ancak bugün Kazakistan’da Latin alfabesinden çok Kiril alfabesi kullanılıyor. 2021 yılında basılan banknotlarda Latin alfabesi kullanıldığı hâlde 2023 yılında çıkarılan yeni emisyon banknotlar Kiril alfabesiyle basıldı. Madeni paralarda ise Latin harflerini görüyorsunuz. Yani Kazaklar ne yapacaklarına henüz tam olarak karar verebilmiş değiller.
Kırgızistan ise Kiril alfabesini her alanda kullanmayı sürdürüyor.
Stalin’in alfabeleri farklılaştırıp Türk dillerini birbirlerinden uzaklaştırma politikasını son otuz yılda Türk devletleri kendi istekleriyle uyguladılar.
Moldova’nın özerk bölgesinde yaşayan Gagauzlar ise Türk alfabesine çok yakın bir alfabe kullanıyorlar. Farklı olarak bizdeki ğ olmadığı gibi, uzun a sesi veren ä harfi ve Rumence sözcüklerde kullanılan ve ts sesini veren ţ harfleri bulunmakta.
Rusya Federasyonu’nda konuşulan Türk dilleri için ise durum bugün biraz daha farklı. 2017 yılında kabul edilen bir yasaya göre Rusya’da konuşulan tüm diller Kiril alfabesi kullanmak zorundalar.
Eski Sovyetlerin dışında konuşulan Türk dilleri için durum nasıl?
Çin’de yaşayan Uygurlar Latin alfabesine geçmediler ve kendi dillerine uyarlanmış Arap alfabesini kullanmayı sürdürdüler. Bugün de hâlâ o alfabeyi kullanmaktalar. Sincan’da yaşayan Kazaklar ve Kırgızlar da Arap alfabesini kullanıyorlar.
Ancak eski Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan Uygurlar Kiril alfabesi kullanıyorlar. Türkiye ve diğer Batı ülkelerinde yaşayan Uygurlar ise Latin alfabesiyle Uygurcayı yazıyorlar.
Irak ve Suriye’de yaşayan Türkmenler aslında Türkmence değil Türkçenin lehçelerini konuşuyorlar ve Türk alfabesini kullanıyorlar.
Polonya, Litvanya, Kırım ve Ukrayna gibi ülkelerde çok küçük topluluklar hâlinde yaşayan Musevi Karay Türkleri, tarihî olarak İbrani alfabesini kullanmış olsalar da bugün ağırlıkla Latin alfabesini kullanıyorlar.
Ortak Türk alfabesi ne kadar gerçekçi?
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyelerinden oluşan bir komisyonun 2024 Eylül ayında Bakü’de yapılan toplantısında 34 harfli Ortak Türk Alfabesi üzerinde uzlaşı sağlandı.
Bu alfabe, Türk alfabesine ek olarak Q, X, W, Ñ, Ä harflerini getiriyor.
Türkiye bu yeni alfabeyi uygular mı?
Bugünkü alfabemizin bu sesleri karşılamadığı ve de facto (fiili) olarak q, x ve w harflerini kullanmakta olduğumuz ortada. Gırtlaksı ng sesi veren ñve açık æ sesi veren ä harfleri için bunu söylemek daha güç. Yine de çok kararlı bir tutum sergilenirse Türkiye’nin uzun erimde bu alfabeye geçebileceği düşünülebilir.
Ancak bu konuda bağımsız oldukları günden itibaren ortak bir tutum sergilemekten uzak olan ve kendi bildikleri yoldan giden Türk cumhuriyetlerinden iş uygulamaya gelince ortak bir davranış beklemek ne kadar gerçekçidir?
Aksini görmek elbette çok güzel olur ama geçmiş deneyimler çok gerçekçi olmayacağını gösteriyor.
İlgili yazılar: