11.4 C
İstanbul
29 Mart 24, Cuma
spot_img

Roosevelt’in ‘sessiz katili’

Osman Akdemir

Amerika Birleşik Devletleri’nin otuz ikinci başkanı Franklin Delano Roosevelt’in tansiyonu 1935 yılında normal olmasına karşın 1937’de 162/98 mmHg olarak ölçülmüştü.

Elli dört yaşındaydı.

Aslen bir kulak-boğaz-burun uzmanı olan doktoru Amiral Ross McIntire zamanın tıp bilgisi ve yaklaşımı gereği ona tansiyon düşürücü tedavi başlamamıştı.

Roosevelt’in tansiyonu 1940 yılına gelindiğinde 180/88 mmHg, 1941’de 180/105 mmHg olarak kaydedilmişti. Bir sakinleştirici ilaç olan fenobarbital ve masajlar önerildi.

Sağlığı giderek bozulan başkanın görevini sürdürüp sürdüremeyeceği basında tartışılır olmuştu. Gün içinde sürekli uyukluyor, baş dönmesi hissediyor, nefes darlığı, sırt üstü yatamama gibi kalp yetersizliğiyle uyumlu şikâyet ve bulgular dikkat çekiyordu.

McIntire tekrarlayan bronşit ve sinüzitin tedavisine odaklanmaya devam ediyor, 1944 seçimi öncesi kampanyada başkanın sağlığının bozulduğuna dair iddiaları kesinlikle reddediyordu.

Kızının ricası üzerine 1944 yılının mart ayında deniz kuvvetlerinde sağlık subayı olarak görev yapan kardiyoloji uzmanı Howard G.Bruenn Roosevelt’i muayene etti. Roosevelt’in yorgun göründüğünü, yüzünün gri renk olduğunu, tansiyonunun 186/106 mmHg olarak ölçüldüğünü kaydetti.

Kendisiyle yıllar sonra yapılan bir mülakatta Bruenn “Ona pek çok soru sordum. Bana söyledikleri içerisinde bir sorunu olabileceğini düşündüren bazı gelişigüzel ifadeleri vardı. Daha sonra göğsünü ve boynunu muayene ettim. Konjestif kalp yetersizliği bulgularına ulaştığımda dehşete düşmüştüm” diyecekti.

Akciğer grafisinde genişlemiş bir kalp ve akciğer ödemi bulguları vardı. İdrarda protein kaçağı mevcuttu ve elektrokardiyografide kalp kasının kalınlaşmış olduğu anlaşılıyordu. Hastanede yapılan tetkikler hipertansiyon, koroner arter hastalığı ve kalp yetersizliği için tanı koydurucuydu.

Aynı yıl içerisinde Kempner pirinç lapası ve meyve sularından ibaret tuzsuz, sıkı diyetin tansiyonu düşürücü etkilerini yayınlamıştı. Bruenn Roosevelt’e bunu uyguladı, alkol ve sigarasını kısıtladı, çalışma süresini günde dört saate indirerek kalan saatlerde yatak istirahatine aldı ve kalp yetersizliğinde uzun süredir kullanılmakta olan digitalis tabletine başladı.

Şikâyetlerde bir miktar düzelme sağlandı. Bazı tansiyon düşürücü ilaçlar yok değildi; ama bunların yan etkilerinden çekinildi. Sempatik sinirlerin alınması gibi bazı cerrahi yaklaşımlar o yıllarda halen uygulama alanı buluyordu; ama başkanın durumu buna uygun bulunmadı.

Roosevelt hekimlere istekli bir biçimde muayene oluyor, önerilerine mümkün olduğu kadar riayet etmeye çalışıyordu. Ne var ki teşhisin ne olduğunu, gelecekteki sağlık durumuyla ilgili öngörüleri hiçbir zaman sormadığı gibi doktorlar da bu tarz bilgileri kendisiyle paylaşmaya pek istekli değillerdi.

Zamanın tıp kitaplarında böylesine şiddetli bir hipertansiyonun öldürücü olabileceği bilgisi yer almıyor değildi. Buna rağmen Dr. McIntire kamuoyuna Roosevelt’in sağlık durumunun kötü olmadığına, hastalığının iyileşebilir olduğuna dair bilgiler veriyordu.

Ancak Roosevelt’in etrafındakiler iyi görünmediğinin farkındaydılar. Winston Churchill 1943 yılında “Başkanın ne kadar yorgun olduğunu fark ettiniz mi? Sanki zihni kapanmış, o mükemmel esnekliğini kaybetmiş gibi…” demişti.

1944 yılına gelindiğinde atmış iki yaşında olan Roosevelt bir dizi inme geçirirken tansiyonu 180-230/110-140 mmHg arasında seyrediyordu. Buna rağmen temmuz ayında dördüncü kez başkanlığa aday oldu.

Sağlığıyla ilgili ayrıntılardan haberdar olsaydı aday gösterilmeyi kabul eder miydi?

Bu başkanlık dönemin büyük bölümünde görevinin başında olamayabileceği bilinseydi kongre onu aday gösterir miydi?

Ya da seçilebilir miydi böyle bir durumda?

Başkan yardımcılığı görevi için Harry Truman kongre veya bizzat kendisi tarafından uygun görülür müydü?

Doktorlarının başkanın kritik hastalığı hakkında yetkilileri ve toplumu bilgilendirme yükümlülüğüne dair ne yorum yapılabilir?

Ya da başkan sağlık durumunun ifşa edilmesine izin vermeyi reddederse ne olur?

Topluma karşı yükümlülükler doktorların bu tarz bir sırrı tutmakta ısrar etmelerine engel olur muydu?

Daha sonra gündemi işgal edecek bu sorularla birlikte yılın kasım ayında seçime girdi ve ülkesinin bu konudaki rekorunu kırarak dördüncü kez kazandı. Tansiyonu 200/100 mmHg ölçülmüştü.

Birkaç ay sonra, Şubat 1945’te, Kırım’da Churchill ve Stalin ile savaş sonrası organizasyon üzerinde görüşmeler yapacakları Yalta Konferansı öncesinde tansiyonu 260/150 mmHg düzeyindeydi. Konferans görüşmelerindeki performansına sağlık durumunun etkisi her zaman tartışma konusu oldu. Bazı tarihçiler başkanın bozulmuş hafızasının ve konsantrasyon kaybının Stalin’in Doğu Avrupa’nın bazı bölgelerini kontrol edebilmeye dönük arzularının karşısında dik durmasına engel olduğu görüşünde ısrar etmekteler. Buna karşın diğerleri Roosevelt’in bu tavrının Japonya’ya karşı savaşa Rusları dâhil edebilmeye dönük bir strateji olduğu görüşünü öne sürdüler.

Yalta’da onu gören Churchill’in doktoru Lord Wilson Moran, Roosevelt’in konuşulanları anlamıyormuş gibi, ağzı açık bir biçimde dümdüz karşıya baktığını fark etmiş, bir doktor gözüyle çok hasta olduğunu ve birkaç aydan uzun ömrü kalmadığını düşündüğünü söylemişti.

Roosevelt 30 Mart 1945’te Küçük Beyaz Saray olarak adlandırılan Warm Springs, Georgia’daki evine son kez gittiğinde benzi soluk, alışılmış samimi tavırları ağırlaşmış durumdaydı. Burası 1921’de çocuk felci tanısı konduktan üç yıl sonra ilk kez gittiği ve kaplıcalarında ağrıları hafiflediği için çok sevdiği bir kasabaydı. İlk kaldığı köhne evi ve etrafındaki 6,9 km2’lik çiftliği 1927’de satın almıştı. İlk kez başkan seçildiği 1932’de altı odalı bir ahşap ev yaptırmış, başkanlığı süresince ara sıra iki-üç haftalığına inzivaya çekilmek için Washington’dan trenle buraya gelmişti.

Bu kez kaplıcaya girmeye mecal bulamadı.

12 Nisan 1945 günü, öğleden sonra şiddetli baş ağrısı başladığında bir yandan Elizabeth Shoumatoff’a portresi için poz verirken diğer yandan önündeki evrakları imzalıyordu. Kuzenleri Laura Delano, Margaret Suckley ve dostluğunu sürdürdüğü eski metresi Lucy Mercer Rutherford yanındaydılar.

Aniden bilincini kaybetti ve oturduğu sandalyede öne doğru yığıldı. Yatağa alındı. Onu on beş dakika sonra muayene eden Bruenn tansiyonunun 300/190 mmHg’nın üzerinde olduğunu kaydetti. İki saat sonra hayatını kaybetti.

Doktoru Howard G.Bruenn ölüm nedenini beyin kanaması olarak açıkladı. Otopsi yapılması gerektiği gündeme geldiğinde Stalin zehirlenmiş olabileceğinden şüphelendiğini, mutlaka yapılması gerektiğini ısrarla belirtti; ancak Eleanor Roosevelt yapılmamasını rica etti ve bu isteğe saygı gösterildi.

Bruenn daha sonra bir tıp dergisinde yayınlanan yazısında “hipertansiyonun tedavisinde elimizde modern tedavi seçenekleri olsaydı tarihin akışının nasıl değişeceğini hep merak etmişimdir” ifadesini kullanacaktı.

Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.

KAYNAKLAR

Moser M: Historical perspectives on the management of hypertension. J Clin Hypertens (Greenwich) 2006;8(8 Suppl 2):15-20

http://www.biography.com/people/franklin-d-roosevelt-9463381#related-video-gallery

Esunge PM: From blood pressure to hypertension: the history of research. Journal of the Royal Society of Medicine 1991, 84, 621

Rakatansky H.: Lessons from the decline and death of Franklin Roosevelt.

http://www.providencejournal.com/article/20141029/OPINION/310299885

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler