Önümüzdeki 12 ay boyunca haberlerde en çok Tayvan ve Ukrayna’nın adlarını duyacağımızı söylemek isabetli bir tahmin olacak.
QUAD (ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan) ve AUKUS (Avustralya, İngiltere ve ABD) 2021 yılında oluşturdukları Çin karşıtı askeri ve siyasi iskelet yapıların içini doldurmak için somut adımlar atacaklar. Bunlar arasında Tayvan çevresi, Güney Çin Denizi ve Hint Okyanusu’ndaki uluslararası sularda ABD ve müttefiklerinin deniz kuvvetlerine bağlı çeşitli büyüklükteki filoların devriyeleri geliyor. Buna karşılık olarak Çin ve Rus donanmaları da ilk kez ortak tatbikatlar yaptılar ve ortak devriye filoları da 2021’nin ikinci yarısında faal hale geldiler. Tayvan, Çin için ulusal bir aidiyet ve gurur konusu olmasının yanı sıra, jeopolitik açıdan çok değişik bir öneme daha sahip: Covid salgınından kaynaklanan tedarik zinciri sorunlarından dolayı arzı en fazla etkilenen malların başında gelen mikroçip üretiminde Tayvan neredeyse bir tekel konumunda. Bu açıdan bakıldığında, Komünist Parti’nin Tayvan’ın yeniden Çin sınırlarına dahil edilmesi davası dışında, ABD ekonomisiyle giriştiği yarışta üstünlük sağlama çabasında da kritik bir öneme sahip. Üstelik, Pekin’in Tayvan idealini gerçekleştirmesi ABD’nin bölgedeki nüfuzunu önemli ölçüde zayıflatabilir.
Elbette bu statüko, bölgede mutlaka bir askeri çatışmanın başlayacağı anlamına gelmez ama bu konuda her iki ülkenin genelkurmay karargahlarında çeşitli senaryolar üzerinde çalışıldığını da hatırda tutmak gerekir. Reuters Ajansı sonbaharda yayınladığı bir yazı dizisinde, çoğunlukla Batılı askeri ve istihbarat kaynaklarıyla yaptığı söyleşilere dayanarak bir düzine değişik olasılık sıralayarak hangisinde Çin’in veya karşısındaki ABD/G. Kore/Japonya/Avustralya ittifakının askeri güçlerinin avantajlı olacağını inceledi.
Ukrayna’ya gelince…
SSCB dağılırken ABD Başkanı (baba) George Bush ile Almanya’daki dönemin başbakanı Helmut Kohl’ün, Mihail Gorbaçov’a sözlü olarak verdikleri “NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceği” sözünün yalan olduğu yıllar önce kanıtlandı. NATO Baltık Cumhuriyetlerini, Polonya’yı ve öteki Doğu Avrupa ülkelerini üyeliğe almakta hiç tereddüt etmedi. Şimdi Ukrayna’yı da üye yapma peşinde. Peki Putin Ukrayna konusunda neden bu kadar katı? Anlamak için tarihe dönelim: Napolyon 1812’de Moskova sınırına 5 kilometre kadar yaklaştı, dondurucu soğuk tarafından yenilgiye uğratılmasaydı, Rus başkenti işgal edilecekti. İkinci Dünya Savaşı’nda ise Nazi orduları Moskova’ya yaklaşık 20 km. kala yine öldürücü Rus kışına mağlup oldu. Çünkü, Ukrayna’yı kontrol eden konvansiyonel bir askeri güç, ne bir nehir, ne ormanlık alan, ne bir dağ silsilesi ile karşılaşmadan yaklaşık 18-20 saat içinde Moskova’ya ulaşabilir.
Bu savunmasızlık ve kırılganlık tarih boyunca Rus çarlarının ve devletlerinin işletim sistemlerine kazınmış bir stratejik tehlikedir.
Putin’in Kırım’ı ilhaki, Batı’nın Rusya’yı kuşatarak boğma olasılığına karşı en azından denizden bir gedik açabilme çabasıydı. Ekim Devrimi’nde St. Petersburg’daki denizcilerin Çar’a karşı Potemkin zırhlışsndan başlattıkları isyandan sonra Rusya’nın olası işgaline karşı Kırım da demirlemiş bir donanmadan medet ummak bir son çare olarak çok mantıksız gelmiyor. Putin’in şimdi Ukrayna’yı NATO şemsiyesinin dışında tutma çabası da, Belarus’la birlikte Moskova’nın batısında tarihsel olarak var olmuş stratejik bir tampon bölgeyi korumayı amaçlıyor. Her ne kadar, günümüzde geliştirilmiş olan, hipersonik füzeler de dahil, muazzam etkiye sahip silahlar konvansiyonel savaş anlayışını değiştirmiş gibi görünse de, vatan savunmasına niyetlenen bir ordu için, toprağın önemine değer biçilemez. Rusya’nın işgal edilebilecek topraklarının böyle bir savunmayı kolaylaştıracak topografik özelliklere sahip olmaması da Putin’in ve Rus genelkurmayının hesaplarında önemli bir yer tutuyor olmalı.
Tarihçilerin son günlerde ilgi çektiği günümüzle ilginç bir benzerlik var: Birinci Dünya Savaşı’ndan sadece birkaç ay önce, bırakın bir dünya savaşını, bölgesel bir çatışmaya ihtimal vermeyen siyasilerin kendilerini birden bire ittifak ve savaş planları içinde bulmalarının günümüzdeki gergin sükunetle korkutucu bir paralellik gösterdiğini hatırlatıyorlar.
Son…
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm