Cuma, 27 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Felaket, liyakat, biat

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 6 Şubat 2024 00:30
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Son zamanlarda Türkiye’de en çok kullanılan kelimelerden biri liyakat. Sürekli olarak kamudaki liyakatsiz yöneticilerden konuşuluyor. Hem medya hem de halk arasında en çok eleştirilen konuların başında geliyor.

Başarılı devlet yönetimi liyakatli kadroların görev yapması sayesinde oluyor. Ne yazık ki son yıllarda gerek hükümetin gerekse bürokrasinin yetkinliği olmayan kişilerle doldurulduğunu görüyoruz. Liyakatin yerini biat almış durumda.

Yetkinliği olmayan bu kişiler ülkeye ciddi zararlar veriyor. Birkaç tanesini sıralayalım.

Zamanında gerekli tedbirleri almayan, yangın söndürme için gerekli planlama yapmayan, ormanlardan sorumlu liyakatsiz bir bakan nedeniyle, etkin bir yangın söndürme filosu kurulamamıştı. O nedenle döneminde Ege ve Akdeniz bölgelerimizde çıkan orman yangınlarında milyonlarca ağaç ve hayvan kaybımız oldu.

Türk Hava Kurumu’nun (THK) elinde bulunan ve yangınla mücadelede etkinliğini ispatlamış uçaklar bilinçli olarak bir kenara itilmiş, hurda oldukları uçamayacakları iddia edilmişti. Halbuki bu uçaklar engebeli olan ülkemizde orman yangınlarına müdahale açısından idealdir. Yeni ve daha gelişmiş modellerinden derhal ısmarlanmalıdır. Nitekim, belki dikkatinizi çekmiştir, deprem sonrası İskenderun Limanı’nda çıkan yangına günler sonra bu hurda denilen uçaklarla müdahale edildi ve başarılı olundu.

Liyakatsiz Bakan önce orman yangınlarını sadece helikopterlerle söndürebileceğini düşünmüştü. Etkin bir mücadele için helikopterler ve uçaklardan oluşan ve adetleri ve lokasyonları iyi planlanmış bir hava filosuna ihtiyaç olduğunun farkında değildi.

Sonradan uçak da gerektiği kendisine anlatılmış olacak ki o da Rusya’dan üç adet uçak kiralanması talimatını vermişti. Pilotluk brövesi dışında, ne havacılık ne de, son derece uzmanlık gerektiren yangın söndürme uçakları konusunda bir bilgisi olan Bakan Bey, kiraladığı üç adet uçakla sorunu çözebileceğini zannetmişti. Ancak, THK’nin elindeki uçakların yerine getirttiği kiralık üç uçak hem adet olarak yetersizdi hem de Türkiye şartlarına uymuyordu. Bu uçaklar Sibirya’da yazın taygalarda çıkan yangınları söndürmek için tasarlanmış olduğu için sadece dümdüz steplerde etkin operasyon yapmaya uygundu. Dolayısıyla Türkiye’de başarısız oldular ve uçaklardan bir tanesi de engebeli arazide dağa çarparak düştü, Rus ve Türk ekibi de öldü. Bu uçakların Türkiye’ye uygun olmadığı da Bakan Bey’e anlatılmıştı ama, o konuya büyük bir olasılıkla duygusal olarak yaklaşmıştı.

Yangınlar esnasında Türk Silahlı Kuvvetlerine ait hava, deniz ve kara gücünün sahip olduğu teçhizatın ve personelin devreye sokulmaması da ormanlardaki tahribatın artmasına neden oldu.

İkinci liyakatsizlik örneği korona ile yapılan mücadelede yaşandı. Ortada aşı yokken, toplumdaki hareketliliğe ekonomik nedenlerle yeterli kısıtlamaların getirilmemesi, daha sonra Sinovac gibi yetersiz bir aşının seçimi, on binlerce kişinin gereksiz ölümüne neden oldu. Gerçek rakam hâlâ bilinmiyor.

Turcovac gibi tüm test fazlarından geçip etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmamış, sonunda kanıtlansa bile yeni virüs varyantlarına uyumlandırılması çok uzun zaman alacak olan bir aşı desteklenirken, Bilkent ve ODTÜ’nün geliştirdiği, gerektiğinde yeni varyantlara hızla uyumlandırılabilecek VLP (Virüs Like Particle= Virüs Benzeri Parçacık) aşısına destek kesildi. Koronadan dolayı gerçekleşen ölümlerin bilinçli olarak düşük gösterilmesi, Atatürk Havalimanı pistlerinin tahribi amacıyla, çalışmayacağı o günden bilinen bir hastanenin kasıtlı olarak pistlerin başına alelacele yapılması, korona salgınında yaşadığımız, skandal düzeyinde diğer olaylar oldu. Biat kültürü ve liyakatsizlik bizlere epey pahalıya mal oldu.

Üçüncü ve en korkunç liyakatsizlik ise, son Kahramanmaraş ikiz depreminde yaşandı. Deprem oluşur oluşmaz harekete geçmesi gereken AFAD’ın başındakilerin, endüstri mühendisliği, yöneylem araştırması veya lojistik konularında uzman olması gerekirken, ağırlıklı olarak ilahiyatçı oldukları anlaşıldı. Bu bölgede eninde sonunda depremin olacağı bilinmesine rağmen, hazırlık yapmamışlardı. Çadır battaniye gibi en kritik malzemeler bile bu bölgede depolanmamıştı. Enkaz kaldırma teçhizatı yoktu. Bir türlü mobilize olamadılar. İlk üç gün, bölge halkı ve AFAD’dan daha hızlı hareket eden sivil toplum örgütleriyle muhalefet partilerine bağlı belediyeler dışında sahada kimse yoktu. Kızılay ise geçmişinin gölgesi gibiydi. Aynı orman yangınlarında söz konusu olduğu gibi TSK göreve bir türlü çağırılamadı. Hükümetin ise, iş yapmaktan çok iş yapanları engellemeye çalıştığı ve “asrın felaketi” sloganıyla kendini temize çıkarmaya çalıştığı görüldü. Bir de aklımızda üniversitelerin kapatılması kaldı.

Toplumun ekonomik krizin ortasında büyük bir özveriyle bir araya getirdiği yardımlar, AFAD’ın yetersizliği nedeniyle, bir eşgüdüm içerisinde doğru yerlere zamanında yollanamadı. Bir bölümü heba oldu, bir kısmı ise yağmalandı. Yabancı arama kurtarma timleri saatlerce havalimanlarında yönlendirilmeyi beklediler. Kıymetli saatler boşa harcandı. Devlet bölgede talana bile engel olamadı. En sağlam binalar olması gereken hastaneler yıkıldı.

Uzmanların altı haneli olduğunu ısrarla vurguladığı insan kaybına rağmen, yönetimin en tepesindeki kişiden bürokrasinin en alt kademesine kadar bir tek istifa eden olmadı. Onlar felaketi örtbas etmek için internette bant daraltması yapmak, muhalefet belediyelerinin faaliyetlerini önemsizleştirmek, başarılı sivil toplum örgütlerine çamur atmak, topladıkları yardım paralarına göz koymakla ve herkese hakaret etmekle uğraştılar.

Bir şey daha yaptıklarını söylediler: Defter tutuyorlarmış, günü gelince açacaklarmış. Ancak toplumdan edinilen izlenim, bu kez halkın da defter tuttuğu ve ilk seçimde açacağı yönünde.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Deprem duygusu ve aklı
Sonraki Makale Bütün yüreğimle ağladım…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Teriniz kuruduğunda umudunuz bittiğinde…

Dr. Nil Gönce
27 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Siyasette kirli işler, ilişkiler…

Gürsel Demirok
26 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme potansiyeli

Yıldırım Aktuğan
23 Haziran 2025
Serbest Kürsü

“Kirli işler” ve “kirli ilişkiler…”

Gürsel Demirok
23 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?