12.9 C
İstanbul
28 Nisan 24, Pazar
spot_img

Sürdürülebilir ticari sektör olarak savaş

Kendilerini dünyanın muhtarı/bekçisi olarak zanneden ve ne yazık ki bunu dünya devletlerine ve büyük oranda kamuoylarına da kabul ettiren Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin nükleer silah stoklarına sahip olduğu herkesin malumudur.

İran’ın nükleer enerji geliştirme ihtimali üzerine dünyayı krize hatta harbin eşiğine taşıyan ABD nükleer bomba-atom bombası kullanmış olmaktan, hem de iki kere kullanmış olmaktan sabıkalı tek devleti dünyanın.

Dünya barışının garantörü zannedilen BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi devletler nükleer tekel ile şantaj ve olası suç ortaklığı ile Güvenlik Konseyi’nin şimdiki hali ile devamının sabıkalılarıdır.

Dünyanın son elli yılında sebebinin, azından tetikçisinin BM Güvenlik Konseyi üyelerinin, en azından birinin olmadığı tek bir harp yaşanmadı.

Dünyayı tamamıyla yok edebilecek, hem de defalarca yok edebilecek nükleer başlıklı füze stoku kim bilir kaç on bin adet ile ifade edilebilecek bir durumdadır sadece ABD ve Rusya ordularında, bunlara Fransa İngiltere ve Çin’i de eklersek durumun dehşet verici hali ortaya çıkar.

Modern çağda en öldürücü silahları hatta atom bombası, nötron bombası, hidrojen bombası bile kullanmaktan çekinmeyecekleri son yüz yıllık tarihlerine bakıldığında bile rahatça görülebilecek bu şantajcı devletlere karşı kimi devletlerin güçsüzlüklerinden kaynaklanan boyun eğmelerini zorlanarak da olsa bir ölçüde anlayabilirim.

Ama kişilerin (onlar kendilerine kişi değil birey demeyi tercih etseler de, bir arı kovanında on bin birey olduğunu söyleyerek, bireyliğin farklılıkları değil aynılığı ortaya koyduğunu da söylemeliyim ki, birey kavramını insan kavramı yerine ikame edenler bir daha düşünürler belki) BM Güvenlik Konseyi üyesi olan devletleri barışın, anlaşmanın yol göstericisi olarak, hatta teminatı olarak görüyor olmalarını anlamak en azından benim için olası değildir.

Yıllar yıllar önce ellerinde, stoklarında bulunan nükleer füzeleri azaltma konusunda gösterişli bir antlaşma imzalayan ABD ile Rusya’nın, bırakın azaltmayı ellerindeki nükleer başlıkları hem sayıca ve hem de öldürme-yok etme kapasitesi olarak artırdıkları, Mısır’daki sağır sultanın kulaklarında ve hem de Çemişkezek’teki kör prensin gözleri önündedir. Buna karşın, şu küçücük Kıbrıs Adası’ndaki iki devletin ve daha birçok anlı şanlı devletlerin çoğu siyasetçisi tarafından BM Güvenlik Konseyi’nin “güvenilir” merkez hatta güvenilir tek merkez olarak görülmesi, kabul edilmesi anlaşılır gibi değildir.

Aslında her birinin başlı başına bir “harp imparatorluğu” oldukları bal gibi de bilinen BM Güvenlik Konseyi’ne bel bağlamak ölmeye yatmak gibi bir şey değil midir?

Orta Doğu’daki sürekli gerilim ve savaşlar kaç milyar dolar olarak akıyor Güvenlik Konseyi daimi üyesi devletlerin kasalarına?

Yakın tarihteki Bosna katliamları BM Barış Gücü’nün gözleri önünde yapılmadı mı, Ukrayna harbi de en baş daimi üyeler olan ABD ve Rusya tarafından organize edilerek sürdürülebilir hale getirilmedi mi? Orta Doğu, Güvenlik Konseyi’nin miadını doldurmuş çürümüş beyin ölümünün çoktan gerçekleşmiş bir şey olduğunun kanıtı değil mi

Cumhur Deliceırmak

1951 Lefkoşa doğumlu Çeşitli Kıbrıs gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Radyo ve TV programları var. Resim, heykel sanatçısı, şair. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde okudu.1968-71 yılları arasında Kıbrıs Türk direniş hareketinde mücahitlik yaptı. Evli, iki çocuk babası.

Önceki İçerikHangi rekabet?
Sonraki İçerikÜç dinin kutsalı Kudüs
Cumhur Deliceırmak
1951 Lefkoşa doğumlu Çeşitli Kıbrıs gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Radyo ve TV programları var. Resim, heykel sanatçısı, şair. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde okudu.1968-71 yılları arasında Kıbrıs Türk direniş hareketinde mücahitlik yaptı. Evli, iki çocuk babası.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler