13.3 C
İstanbul
11 Mayıs 24, Cumartesi
spot_img

Üç dinin kutsalı Kudüs

Üç semavi din olarak kabul edilen Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet açısından Kudüs çok önemlidir ve tarih boyunca da üç dini karşı karşıya getirmiştir. O yüzden burada Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet açısından Kudüs’ün önemini yazacağım.

Kudüs’ün teolojik önemine bu üç monoteist din arasında en eskisi kabul edilen Yahudilikle başlayalım.

Yahudilik inancına göre, Tanrı tarafından İsrailoğulları’nın atası olarak kabul ettiği Avraam (İbrahim)’a zürriyetinin yerleşmesi için Kenan diyarı vaat edildi. Yahudi kutsal kitabı Tora (Tevrat)’da vaat edilen topraklar Tekvin 15:18-21’de şu şekilde geçiyor:

“O günde Rab Avramla ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar, bu diyarı, Kenîleri ve Kenizzîleri, Kadmonîleri, Hittîleri, Perizzîleri, Refaları, Amorîleri, Kenanlıları, Girgaşîleri ve Yebusîleri senin zürriyetine verdim.” Ancak, Tanrı bu vaadi yaptığında Avraam’ın henüz çocuğu yoktu. Daha sonra Avraam’ın iki oğlu dünyaya geldi. Avraam’ın oğulları Mısırlı cariyesi Hagar (Hacer)’dan Yişmael (İsmail), karısı Sara’dan ise Yitshak (İshak) idi. Tora’ya göre, İsrailoğullarının soyu Yitshak’tan devam etti ve Tanrı Avraam’dan sonra Yitshak’ı mübarek kıldı (Tekvin 25:1-11). Böylece, Tanrı’nın Avraam’ın vaat ettiği Kenan diyarına yerleşme hakkı Yitshak ve onun zürriyetine geçti.

İsrailoğulları, Kenan diyarında yaşanan büyük kuraklık sonrası Mısır’a gitmek zorunda kaldı. Mısır’da bir süre sonra zulme uğrayıp köle konumuna düştüler. Daha sonra, Moşe (Musa) önderliğinde Mısır’dan çıktılar ve Kenan diyarına doğru yola çıktılar. Kırk yıl çölde dolandıktan sonra tekrar Kenan diyarına geldiler. Ancak, Tanrı’nın Sina Dağı’nda On Emir’i verdiği Moşe Yeruşalayim (Kudüs)’i göremedi.

Kral David (Davud), İsrailoğulları’nın başına geçti. David, Siyon Tepesi’ndeki kaleyi aldı ve buraya bir şehir kurdu. Ve bu şehrin adı David Şehri oldu (2. Samuel 5:7).

Kral David, şehirde bir tapınak yapmak istiyordu ancak ömrü buna yetmedi. Yerine geçen oğlu Şelomo (Süleyman), Siyon Tepesi’nin karşısındaki Har Habayt (Tapınak Tepesi) olarak adlandırılan yere İsrailoğullarının en kutsal mabedi olan Bet Hamikdaş’ı (Süleyman Mabedi) yaptı. Şelomo, İsrailoğullarının en kutsal mabedini M.Ö. 953 yılında şu sözlerle açtı:

“O zaman Şelomo dedi: Rab koyu karanlıkta oturduğunu söylemiştir. Oturmak için sana bir ev, ebediyen mesken tutacağın bir yer yaptım.” (Krallar 8:12-13)

Mabed yapıldıktan sonra İsrailoğulları, Tanrı’ya kurbanlarını burada sunmaya başladı. Tanrı tarafından tarif edilerek yapılan ve kutsal olan Ahid Sandığı da Mabet’in en kutsal yerinde saklandı. Ancak Şelomo’un ölümünden sonra İsrailoğulları ikiye ayrıldı. Yeruşalayim merkezli Yehuda Krallığı, M.Ö. 586 yılında Babil Kralı Nebukadnezar (Buhtunnasır) tarafından ortadan kaldırılarak Yahudiler Babil’e sürgüne gönderildi. Ve en kutsal mabed olan Bet Hamikdaş da yıkıldı.

Babil Krallığı’nı ortadan kaldıran Pers Kralı Koreş, Yahudilerin Yeruşalayim’e dönmesine izin verdi. Geri dönen Yahudiler M.Ö. 513 yılında Bet Hamikdaş’ı yeniden inşa ettiler. Bu döneme 2. Mabed dönemi denir. Ancak daha sonra Romalılar bölgeye hâkim oldular ve Yahudiler için kötü günler yeniden başladı. Titus yönetimindeki Roma ordusu şehre girdi ve M.S.70 yılında Bet Hamikdaş’ı yıktılar.

Böylece Yahudiler için en kutsal mekân olan Bet Hamikdaş ikinci kez yıkıldı ve halen inşa edilemedi. Yahudilik inancına göre, beklenen Mesih gelecek ve Bet Hamikdaş’ı yeniden inşa edecek. Yahudiler, mabet olmadığı için Tanrı’ya kurban sunma ibadetini gerçekleştiremiyorlar. Yahudiler bugün ibadetlerini 2. Mabed döneminden kaldığına inanılan Kotel Hamaaravi (Batı/Ağlama Duvarı) önünde yapıyorlar. Yahudiler, Şelomo tarafından inşa edilen mabedin yerini, bugün Müslümanların Mescid-i Aksa dedikleri alan olarak kabul ediyor.

Yahudiler için Kudüs’ün kutsallığı bu şekilde. Şimdi Hristiyanlar için kutsal olma sebebine gelelim.

Hristiyanlar, Yahudi kutsal kitabı Tora’yı da kutsal olarak kabul ederler. Tora’nın müjdelediği mesihin İsa olduğunu ve onun dinin tamamlayıcısı olduğuna inanırlar. Hristiyanlık inancına göre Meryem, İsa Mesihi Beytlehem’de (Bugünkü Batı Şeria sınırları içindeki Beytüllahim) dünyaya getirdi.

Bugün İsa Mesih’in doğduğuna inanılan yerde Doğuş Kilisesi yer alıyor.

İsa Mesih, Yeruşalayim’de havarilerden Yahuda İskariyot tarafından Romalılara yakalatıldı. Mahkemeye çıkarılan İsa Mesih, yargılandıktan sonra çarmıha gerilme cezasına çarptırıldı. Çarmıha gerilme cezasına çarptırılan İsa Mesih, sırtında çarmıhıyla Via Dolorosa (Çile Yolu) güzergâhından geçerek çarmıha gerileceği alana gitti. Çarmıha gerildikten sonra hayatını kaybetti. İsa Mesih’in öldüğüne ve mezarının olduğuna inanılan yere Kutsal Kabir/Kıyame Kilisesi inşa edildi. Hristiyanlar için burası bir hac yeridir. Hac ibadetlerinde Kıyame Kilisesi’ne Via Dolorosa güzergâhından giderler.

Hristiyanlık inancına göre, İsa Mesih öldükten üç gün sonra kıyam etti. Kırk gün daha yeryüzünde yaşadıktan sonra Tanrı katına çıktı. İsa Mesih, kıyametten önce tekrar yeryüzüne inecek ve bazı Hristiyanlara göre indiği yer Kudüs olacak.

Hristiyanlar açısından Kudüs’ün kutsallığı da bu şekilde. Son olarak İslamiyet açısından kutsallığına bakalım.

Tıpkı Yahudilik ve Hristiyanlıkta oldu gibi İslamiyet için de Kudüs kutsal bir yerdir. İslamiyet, diğer dinlerin tahrif edildiğini ve bugünkü Tevrat ile İncil’in Musa ve İsa’ya indirilen kitaplar olmadığını söylese de diğer dinlerin tamamlayıcısı olarak geldiği kabul edilir. Bu yüzden, İslamiyet açısından Kudüs’ün kutsallığı bütün dinlerde kutsal olmasından kaynaklanır. Ve Müslümanlarca Kudüs’ün İslamiyet’in ilk kıblesi olduğuna inanılır.

Kudüs’ün İslamiyet için asıl kutsal olma nedeni ise, Muhammed peygamberin Allah tarafından Kudüs’e getirilip buradan miraca çıkarılma olayıdır.

Muhammed’in Kur’an’da Mekke’den Mescidi Aksa’ya getirilişi şu şekilde geçer: “Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O işitendir, görendir.” (İsra 1)

Muhammed, Mescid-i Aksa’ya “Burak” adı verilen bir binekle geldi. Mescid-i Aksa’ya geldikten sonra Burak’ı duvardaki bir halkaya bağladı. Muhammed’in bineğini bağladığı, bugün Müslümanların ibadet ettiği Burak Duvarı denilen duvarın diğer tarafına ise, Yahudiler Batı/Ağlama Duvarı diyerek ibadet ediyor. Müslümanların inancına göre, Muhammed geldikten sonra Muallak kayasının üzerinden miraca çıktı ve orada Allah ile görüştü.

Halife Ömer Müslümanların başına geçtikten sonra Kudüs’ü fethetti ve Mescid-i Aksa’yı inşa etti. Deprem nedeniyle yıkılan mescit yeniden inşa edildi ve zamanla geçirdiği yenilemelerle bugünkü halini aldı.

Müslümanların liderliğini alan Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan da, Muhammed’in miraca çıktığına inanılan Muallak kayasının üzerine Kubbetus Sahra’yı yaptırdı.

İşte Kudüs’ün teolojik olarak, üç semavi din kabul edilen Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet açısından kutsallığı bu şekildedir. Bu sebeple, hangi dine mensup ülkenin hâkimiyetinde olursa olsun her zaman sorun olmaya devam edecektir.

Hakan Başak

Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.

Fotoğraf: Kami

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler