Salı, 20 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Leblebi tozundan Pokemon’a

İlhan İlmenöz
Son güncelleme: 24 Mart 2024 01:00
İlhan İlmenöz
Paylaş
Paylaş

Hangi yaşta olursak olalım kimimiz bu dünyaya geç geldiğini, kimi de erken geldiğini düşünür.

Belki de bu, insanın doğasında olan bir şey. İnsanoğlunun gözü yaşadıklarında değil, hep yaşayamadıklarında kalıyor. Kimisi geçmişe özlem duyarken, kimi de gelecekte yaşayabilmenin hayalini kuruyor.

Benim gibi yaşı yarım yüzyılı geçmiş, bir dinazor iseniz birçok yönden şanslısınız demektir. O da nereden çıktı demeyin. Hem de çok şanslısınız. Çünkü geçmişte ve bugün o kadar çok şeyi yaşadık, gördük ki bunları uzun uzun anlatmaya kalksam günümüz gençleri bazen kendini Taş Devri”nde hissedebilir.

Daha doğrusu bizler tam bir geçiş dönemi jenerasyonuyuz. O yüzden gördüklerimiz çok fazla. Hem geçmişin anılarını taşıyoruz hem de günümüz teknolojisinden yararlanma şansımız var.

Bizim nesil ilkokuldayken jiletle açtığı kurşun kalemi de, sarı defteri de, hokka içinde mürekkebi ve kesik uçlu kargıyı da gördü, şimdi akıllı telefonunda ve bilgisayarında yüzlerce programı ve oyunu da biliyor, kullanıyor, oynuyor.

Bizim çocukluğumuzda leblebi tozunu ağzından püskürtmeyen, iki bisküvi arasına lokum koyup yemeyen, sokaklarda gazoz kapağı toplamayan, okul ödevleri için kütüphanelere üye olmayan yok gibidir. Kızlı erkekli karışık oynadığımız beş taştan ip atlamaya kadar bir çok oyun şimdilerde unutulup gitti.

Çocukluğumuzda televizyondan, bilgisayardan, laptoptan, akıllı telefonlar ve oyun konsollarından habersiz yaşardık. Büyük bir çoğunluğun evinde televizyon ve telefon bile yoktu. Geceleri radyo tiyatrosu ile heyecanlanır, hafta sonları maçları radyodan takip ederdik.

Bütün günümüz mahalle aralarında birbirinden farklı oyunlar oynamakla geçerdi.

Playstation nedir, Pokemon Go nasıl oynanır bilmezdik. Futbolu şimdiki gibi bilgisayar başında sanal olarak değil, sokak/mahalle aralarında boş arsalarda kan-ter içinde kalana kadar oynardık. Ne canımız sıkılırdı ne de gece yarılarına kadar oturup sabahlardık. Bütün gün yorgun düşen bedenlerimiz akşam yemeğinden sonra yatağı zor bulurdu. Dizleri-dirsekleri yara bere içinde olmayan, yamalı pantolon, yamalı çorap giymeyen yok gibiydi.

Okullarda ne hiperaktivite vardı, ne dikkat dağınıklığı… Öğretmenin sopası ya da tokadı tüm dertlere devaydı. Sıkıysa derste başka bir şeyler uğraş bakalım. Ya da ödev yapmadan okula git. Pür dikkat herkes dersi dinlerdi. Hele sözlü yapılacağı zaman korku her yanımızı sarar, sözlüye kalkan arkadaşa kurbanlık koyun gibi bakardık. Öğretmen not defterinin sayfalarını yavaşça çevirirken “acaba sıra bende mi?” diye kalbimiz küt küt atar, bir türlü çalmayan zili hasretle beklerdik.

Üstelik derste arka sıralardaki ya da yan sınıftaki arkadaşımızla Whatsapp’tan konuşma şansımız da yoktu, tweet atma şansımız da… Bizim nesilde sıra dayağı yemeyen var mıdır bilmem? Suçun olsun olmasın sınıfta bir arkadaşımız kural dışı bir şey yaptı mı hep beraber dayağımızı yer, sonra da birbirimize güler, rahatlardık. Ola ki bir nedenden dolayı dayak yedik, evde duyulmasını bile istemezdik. Çünkü evdekilere göre okulda öğretmenden dayak yemişsek mutlaka hak edecek bir yaramazlık yapmıştık. Yani öğretmenler daima haklıydı.

Okumak istemeyenler ya da başarısız olanlar okuldan alınır, meslek sahibi olsunlar diye tanıdık bir esnafın yanına çırak olarak verilirdi. Kimi berber yanına, kimi oto tamircisine, kimi bir marangozhaneye ya da kuaföre yollanır ve onun meslek seçimi erken başlardı. Okumayan kızlar ise bir yandan evde annelerine yardım ederken, diğer yandan çeyizlerini hazırlar ve hayırlı bir kısmet beklerdi.

İşte böyle bir çocukluk yaşayan ve hem geçmişin, hem bugünün teknolojisini gören bizim kuşak bana göre daha şanslı. Çünkü her iki yaşam şeklini kıyaslama şansı şimdiki gençlere göre çok daha fazla. Tabii hala cep telefonuna gelen mesajları okuyamayan, mesaj atamayan, bilgisayarla veya diğer teknolojik araçlarla arası bir türlü iyi olmayan yaşıtlarım olsa da…

Bu dünyaya erken geldiğini düşünenlere sorsanız zamanımız gençleri çok şanslı. Aslında şimdiki çocuklar/gençler şanslı mı şanssız mı biraz da hangi perspektiften baktığınıza bağlı. Şimdiki çocuklar doğar doğmaz teknolojinin tüm nimetleri ayaklarına geliyor.

Artık bilgisayarı, tableti, cep telefonu olmayan çocuğa uzaylı gözüyle bakılıyor. Bilgisayar-laptop-tablet bulunmayan ev yok gibi. Okul ödevleri için kütüphanelere gitmek zorunda değiller. İnternet sayesinde her türlü bilgiye ulaşma şansları var. Bütün bunlar doğru kullanıldığı takdirde elbette büyük bir şans ve olması gerekenler.

Daha ilkokul 2. ya da 3. sınıfa giderken açılan Facebook başta olmak üzere bazı sosyal medya hesapları neredeyse tüm çocukların ve gençlerin olmazsa olmazı gibi. Instagram’dan yedikleri, giydikleri, gittikleri yerlerin fotoğrafını koymayan, yer bildiriminde bulunmayan, selfie çekip paylaşmayan neredeyse toplum dışı kalıyor. Vine-snapchat nedir bilmiyorsunuz, tbt-retrica fotonuz yoksa , tumblr ya da ask.fm hesabı açmadıysanız çok geridesiniz demektir. Bütün bu dediklerim günümüz gençleri için sıradan olaylar. Adeta günlük yaşamlarının bir parçası olmuş durumda.

Artık ne leblebi tozu kaldı ne de bisküvi arası lokumlar… Ne Arap kızlı Mabel sakızı var ne de futbolcu kartları… Hani en değerli hazinemiz olan cam bilyeler, Teksas-Tommiks, Zagor gibi çizgi romanlarımız? Şimdi çocuğun birine “nasıl topaç istersin, kabaralı mı, çivili mi?” diye sorsan sana uzaylı görmüş gibi bakar.

Ya sokak aralarında oynarken komşunun bahçesine kaçtığında kesilen ve aramızda para toplayarak aldığımız plastik toplarımıza ne demeli?

Neyse boş verin bunları hepsi geçmişte kaldı, biz bugüne bakalım.

Yaşasın fondü-waffle-milkshake … En büyük Nutella…

Var mı Espresso içmeye gelen? İsteyene Cappuccino isteyene Caffe Latte de var…

Gelirken cep telefonları ve tabletleri unutmayın… Pokemon avına çıkarız. Yollar yürümekle aşınmaz, Pokemonlar yakalamakla bitmez.

Hangi Pokestop’ta buluşuyoruz?

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Yazanİlhan İlmenöz
Takip et:
Yaşama ve olaylara, bardağın dolu tarafından bakmayı ilke edinmiş tarihçi eskisi... Doğayı, denizi, gezip görmeyi, okumayı ve öğrenmeyi çok seven gerçek bir hayvansever... Müzik, spor ve yabancı dizi tutkunu İzmir aşığı... Aklına ne gelirse, özgürce, hiçbir kişi, kurum ve ideolojiye bağımlı olmadan yazmayı seven bir amatör...
Önceki Makale Lefkoşa’ya ağıt…
Sonraki Makale Moskova saldırısının perde arkası

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe Yazıları

Samsun ışığı…

Hasan Sevilir Aşan
19 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Mekke’de doğanın öfkesi 

Dr. Nevin Sütlaş
18 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

İslam dünyasının nabzı Kazan’da  

Okay Deprem
18 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Birand’ın başını ağrıtan röportaj

Cenk Başlamış
15 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?