13.4 C
İstanbul
3 Mayıs 24, Cuma
spot_img

Sámilere sakın Lapon demeyin

Eğer ülkeniz başka devletlerin işgali altındaysa yandınız demektir.

Bağımsız olmamanız bir yana, o ülke halkı tarafından aşağılanırsınız, hor görülürsünüz, ezilirsiniz ve hatta öldürülürsünüz. Kimse de hesabını sormaz çünkü sizin “kimseniz” yoktur. Sámiler bir değil, tam dört ülkenin işgali altında. Hani bizim Laponlar dediğimiz halk. Kuzey Kutup dairesine en yakın yaşayan haklardan biri.

Sámiler kimdir?

Sámilerden ilk söz eden kişi, M.S. 98’de onlara Fenni adını veren Romalı tarihçi Tacitus olmuştur. Klasik Roma ve Yunan eserlerindeki Fenni ve Φίννοι (Phinnoi) isimlerinden anlaşıldığına göre, Finn veya Fenni’nin varyantları antik çağda yaygın olarak kullanılıyordu.

Sámi (/ ˈsɑːmi / SAH-mee; aynı zamanda Sámi veya Saami olarak da yazılır), bugün Norveç, İsveç, Finlandiya ve Rusya’daki Kola Yarımadası’nın kuzey kısımlarını kapsayan Sápmi bölgesinde yaşayan, geleneksel olarak Sámi dili konuşan halklardır. Sápmi bölgesi eskiden Laponya olarak biliniyordu ve Sámiler tarihsel olarak İngilizcede Lapps veya Laplandlılar olarak adlandırılıyordu, ancak bu terimler, bölgenin adını kendi dillerinde tercih eden Sámi tarafından saldırgan olarak görülüyor.

Geleneksel dilleri, Ural dil ailesinin bir kolu olarak sınıflandırılan Sámi dilleridir. Sámiler, kıyı balıkçılığı, kürk avcılığı ve koyun gütme dahil olmak üzere çeşitli geçim kaynaklarına sahiptir. En bilinen geçim kaynakları yarı göçebe Ren geyiği çobanlığıdır. 2007 yılı itibarıyla Sámilerin yaklaşık yüzde 10’u, onlara et, kürk ve ulaşım sağlayan Ren geyiği çobanlığıyla bağlantılıydı; Norveç’te yaklaşık 2.800 Sámi tam zamanlı olarak Ren geyiği gütme işine aktif olarak dahil oldu. Geleneksel, çevresel, kültürel ve politik nedenlerden ötürü Ren geyiği gütmek, İskandinav ülkelerinin bazı bölgelerinde yasal olarak yalnızca Sámilere aittir.

Hıyarcıklı veba Sámilere bulaşmadı

1349 yılında Norveç’in kuzeyinde hıyarcıklı veba ortaya çıkana kadar, Sámiler ve Norveçliler çok ayrı ekonomik konumlarda bulunuyorlardı. Sámiler geçimlerini sağlamak için Ren geyiği avlayıp balıkçılık yapıyordu. Dış adalarda ve fiyortların ağızlarında yoğunlaşan Norveçliler, Avrupa’nın başlıca ticaret yollarına erişime sahipti; böylece Nordland, Troms ve Finnmark ilçelerindeki marjinal çiftçiliğin yanı sıra ticaret bağları kurabiliyor, güneyden gelen ürünler için balık ticareti yapıyorlardı.

Bu sosyoekonomik denge, hıyarcıklı veba Aralık 1349’da kuzey Norveç’e geldiğinde büyük ölçüde değişti. Norveçliler, vebanın seyahat ettiği büyük Avrupa ticaret yollarıyla yakından bağlantılıydı; sonuç olarak, iç kesimlerdeki Sámilerden çok daha yüksek oranda enfeksiyon kaparak öldüler. Bölgede vebadan en çok etkilenen ülke Norveç oldu. Kuzey Norveç çiftliklerinin yüzde 60 ile 76’sı vebanın ardından terk edildi, arazi kiraları ise veba öncesi seviyelerin yüzde 9 ile 28’ine kadar düştü.

Kuzey Norveç’in nüfusu güney Avrupa’ya kıyasla seyrek olmasına rağmen hastalık aynı hızla yayıldı. Veba taşıyan pirenin (Xenopsylla cheopsis) güneyden yayılması, pirelerin birkaç ay boyunca yaşayabildiği ve hatta üreyebildiği, buğday, çavdar veya yün içeren ahşap fıçıların taşınmasıyla kolaylaşıyordu. Sámiler balık ve Ren geyiği etiyle besleniyor ve buğday veya çavdar yemiyordu. Norveçlilerden kopuk topluluklar halinde yaşıyorlardı; Avrupa ticaret yollarına yalnızca gevşek bir şekilde bağlı olduklarından, Norveçlilerden çok daha iyi durumda kaldılar.

Sámilerin denizle uğraşanlarına Deniz Sámileri (Sea Sámi), Ren geyiği yetiştiriciliğiyle uğraşanlara Dağ Sámileri (Mountain Sámi) deniyor.

Kuzey Norveç kıyılarında, özellikle de Lofoten ve Vesterålen adaları balıkçılık, çeşitli balıklarla oldukça verimlidir; Orta Çağ’da hem balıkçılar hem de Norveç monarşisi için önemli bir gelir kaynağıydı balıkçılık. Hıyarcıklı vebanın neden olduğu büyük nüfus düşüşleri nedeniyle bu sektörden elde edilen vergi gelirleri de büyük ölçüde azaldı. Yerel yetkililer, Sámilere, Norveçlilerin terk ettiği ya da ölüm dolayısıyla boşalan çiftliklere yerleşmeleri için teşvikler yaptı. Bu, kıyı açıklarında yoğun bir şekilde balıkçılık yapan Deniz Sámileri (sjøsamene) ile Ren geyiği ve küçük av hayvanlarını avlamaya devam eden Dağ Sámileri (fjellsamene, innlandssamene) arasındaki ekonomik bölünmeyi başlattı. Norveç’teki Sámilere yeniden döneceğiz ama bu arada İsveç’tekilere bir göz atalım.

Sámilerin İsveç’teki durumu zordu

1635 ile 1659 yılları arasında İsveç kıralı Sámi araba sürücülerini Nasa gümüş madeninde çalışmaya zorladı ve birçok Sámi’nin zorunlu çalışmadan kaçınmak için bölgeden göç etmesine neden oldu. Sonuç olarak Pite ve Lule konuşan Sámi’nin nüfusu büyük ölçüde azaldı.1

Bu noktada İsveç’te Türkçe yayın yapan Isvecgundemi.com editörü Faruk İremet’e kulak verelim. İremet, İsveçlilerin Sámilerin ülkesine İsveçlileri yerleştirmeye çalıştığını ancak Kral 9. Karl’a (hükümdarlık dönemi 1604-1611) kadar bunda pek başarılı olamadıklarını belirtir. Bu işi başaran 9. Karl “kuzeyin kralı” unvanını kazanmıştır. Faruk İremet 1603 yılından itibaren Sámi topraklarının dinsel açıdan da işgale başladığını ve ülkenin her yerine kiliseler inşa edildiğini kaydeder hatta kimsenin yaşamadığı yerlere bile kilise yapılmıştı.

Oysa Sámilerin tanrıları başkaydı, Güneş Tanrısı, Ay Tanrısı, Yıldırım Tanrısı, Rüzgar Tanrısı, Balıkların Tanrısı, Av Tanrısı ve Döllenme Tanrısı gibi. Bu tanrılara aynı zamanda adak adıyorlardı. Adak yerlerinin adı Siete-Seiter idi. Seite taştan yapılmış bir heykeldi ve tanrılar işte bu taşlarda barınıyordu. Bu heykellerin önünde kurbanlar kesilip kanları heykellere sürülürdü.

9. Karl’dan altmış yıl sonra 11. Karl bir yasa daha çıkardı ve İsveçlilerin kuzeye, Sámi topraklarına taşınmalarını teşvik etmeye çalıştı. Bu yasaya göre kuzeye taşınan her İsveçli askerlikten muaf tutulacak ve istedikleri kadar arazi de kendilerine (hibe olarak) verilecekti.

Bu yıllarda kuzeyde gümüş madenleri de bulundu. Sámiler Ren geyikleri ile birlikte köleleştirilip yıllarca bu maddenleri 400 km uzakta olan limana taşıma görevini baskı ile kabul ettiler. Bu kölelik 1702 yılına kadar sürdü. Bu köleliğe karşı olan Sámiler ise boyunlarına takılan prangalar ve ayaklarından Ren geyiklerine bağlı olan zincirlerle cezalandırılıdı. Diğer bir ceza şekli ise buzlarda açılan kuyulara sarkıtılmaktı. Bu işkenceler kişi aman dileyip kralığa/kiliseye olan bağlılığını dile getirerek özür dileyene kadar sürüyordu.

Kuzeye yerleşen İsveçliler Sámiler aleyhine topraklarını genişletmeye başlamış bu arada. Daha dar bir bölgede yaşamaya zorlanan Sámiler için her geçen yıl yaşam çok daha zorlaşmaya başlamış.

Yirminci yüzyılın başından itibaren İsveç’te açılan maden ocakları havayı kirletmiş, tabii çevre de bundan nasibini almış. 1900 ile günümüz arasındaki sürede değişen pek bir şey olmamış. Hava etkilenince, toprak da etkilenmiş doğal olarak ve bu da Ren geyiği yetiştiren, balıkçılık yapan Sámiler için geçim zorluğu da yaratmış. Sámiler ayrıca zorla ülkenin birçok yerine dağıtılmış.

Faruk İremet, yazısını yazma nedenini, birlikte dört yıl öğretmenlik yaptığı bir bayan arkadaşın hayatını kendisine anlatmasına bağlıyor. Tina adındaki öğretmen İsveç dilini çok iyi bilen ve dile müzikle hakim olan biriymiş. İremet “Dil dersi verirken müzik kullanan ve müzik notalarını hayata geçiren bir uzman” diyor Tina için. “Tina aslen İsveçli değil. Ben Sámi’yim diyor kendine. Yani sınırsız bir halkın evladıyım. Nasıl diyorum kendisine. ‘Ben çocukken, yani anlayacağın bundan 40 yıl önce Dalarna denen bölgeye yerleştik ailemle. Dalarna denen bölgede polis korkusundan dolaşamazdık. Lapon (Sámi) olduğumuz için sokağa çıktığımızda polislerden dayak yerdik. Onun için polislerden bugün hālâ çekinirim. Avrupa Birliği hayrına 1995’ten sonra bazı kanuni haklarımızı elde ettik. İsveç yönetimi bu doğal haklarımızı Avrupa Topluluğuna rağmen engellemek istedi. Ama 1998’den başlayarak İsveç meclisinin önünde protesto gösterileri düzenledik ve Avrupa Mahkemesine başvurduk ve bugün elde ettiğimiz çok sınırlı bu hakları AB’ye borçluyuz’”.2

Sámiler 1986’da Åre’de yapılan Lapon (Sámi) Konferansında kendilerine bir milli marş ve bayrak seçti.

Norveç’te Sámilerin durumu

Evet yeniden Norveç’teyiz. Sámilerin çok yakın tarihlerde Norveç’teki mücadelesine göz atalım. Norveç Meclisi Milletvekili Sümeyye Güneş Alabaş ülkede kırk bin Sámi olduğunun tahmin edildiğini söylüyor ki bu toplam Sámi nüfusunun yarısı ediyor. Alabaş kaleme aldığı konuya ilişkin yazıda Sámilerin Norveç’teki mücadelesini şöyle anlatıyor.

“Neredeyse yüz yıldır uygulanan katı ‘Norveçleştirme’ politikasının ardından, Norveç’in Sámilere uyguladığı bu politikayı tamamen değiştirmesiyle 1980’lerin başında, Alta Nehri’nde baraj yapılmasına karşı büyük Sámi gösterileri yapılmıştır. Gösterilerin ardından, hükümet bir soruşturma başlatmış ve bu soruşturmanın sonucunda ise 1984 yılında bir Sámi Parlamentosu kurulması önerisi ortaya atılmıştır. Sámi Parlamentosu ilk olarak 9 Ekim 1989’da Karasjok’ta kurulmuştur. Alta çatışması, yani 1970 ve 1980’lerde Alta ve Kautokeino su yollarına baraj yapılmasına Sámilerin karşı çıkması, Sámi Parlamentosu’nun kurulması sürecinin hızlanmasına neden olmuştur. Alta ve Oslo’daki gösteriler, dikkatleri Sámilere çevirmiştir. Baraj direnişi başarısız olsa da 1980’de Alta çatışması Norveçli yetkilileri Sámilerin kültürel ve siyasi hakları hakkında bir kamu raporu hazırlamaya yöneltmiştir. Kurulan Sámi Parlamentosu, demokratik olarak Sámiler tarafından ve Sámiler arasından seçilmekte ve Sámi halkını ilgilendiren tüm meselelerle ilgilenmektedir. Sámilerin siyasi konumunu iyileştirmek ve Sámi çıkarlarını desteklemek amacıyla kurulan bu parlamento, Sámi halkı için siyasi bir organdır. Buna ek olarak, Sámi Parlamentosu’nun bağımsız bir aktör olarak rolü hem ulusal hem de uluslararası arenalarda geçerlidir. Ayrıca, kimsenin Parlamento’ya talimat verme yetkisi yoktur.

Sámi Parlamentosu kendi önceliklerini belirler ve Sámi halkından aldığı yetkiyle kendi politikalarını geliştirir. Bu parlamento, Sámi politikasında Norveç Hükümeti’nin başlıca diyalog ortağıdır. Dil, kültür ve eğitimle ilgili konularda, belirli alanlarda idari sorumluluk ve politika araçlarını da üstlenmiştir. Sámi Parlamentosu, her dört yılda bir yedi seçim bölgesi tarafından seçilen 39 temsilci ile temsil edilen bir meclistir.

Norveç Devleti, Sámiler için İsveç’ten daha fazla bütçe ayırmaktadır. Ayrıca, kültürel katkılarla birlikte, Norveç’in Sámi Parlamentosu’na verdiği ödenek, Ren geyiği yetiştiriciliği hariç 250 milyon Norveç Kronu (NOK) civarındadır. Buna ek olarak, Norveç’teki Sámi Parlamentosu’nun yüzden fazla çalışanı bulunmaktadır. Norveç’teki Sámi Parlamentosu’nun net bir anayasal konumu yoktur. Bu parlamento hükümetin kontrolü altında olmamakla birlikte, bağımsız bir organ da değildir. Norveç anayasasına göre, devlet yetkilileri Sámi halkının dillerini, kültürlerini ve sosyal hayatlarını koruyabilmeleri ve geliştirebilmeleri için uygun koşulları yaratmakla yükümlüdür.”3

Finlandiya’daki Sámiler

Finlandiya’da yaklaşık 10.000 Sámi yaşamaktadır.  Finlandiya’nın küçük Sámi nüfusunun kabaca yarısı Lappi bölgesinin en kuzey kesiminden başlayan ve Sámi Vatanı (Sámiid ruovttuguovlu) olarak bilinen bölgede yaşıyor. Finlandiya anayasası 1995 yılında Sámi’nin yerli halk statüsünü ve kendi dillerini ve kültürlerini koruma ve geliştirme haklarını tanıyacak şekilde değiştirildi.

1996 yılında yapılan kazılar, insanların Finlandiya’da ne kadar süredir yaşadıkları konusunda radikal bir düşünce değişimine yol açtı. Ülkenin güneybatı kesimindeki Kristinestad yakınlarındaki bir mağaradaki bulgular insanların Finlandiya’ya en az 100.000 yıl önce gelmiş olduğunu gösterdi. Sámi’nin ataları görünüşe göre M.Ö. 7000 civarında Finlandiya’daydı. Diğer grupların yaklaşık 3000 yıl sonra Finlandiya’ya adım atmasıyla ilk Sámiler kuzeye çekildiler.

Arkeolojik kalıntılar, bu ikinci yerleşimci dalgasının Rusya, İskandinavya ve Orta Avrupa’dan geldiğini ya da onlarla temas kurulduğunu gösteriyor. Ural halkları (özellikle Fin-Ugor) iki ana yerleşim yeri inşa etti. Güney ve Batı Finlandiya yerel halkı Hämäläiset’in ataları ülkeye Güneybatı Finlandiya’dan Finlandiya Körfezi boyunca girdiler ve özellikle tarihi Häme bölgesinde yaşadılar (Tavastianlar); güneydoğudan giren Karelyalılardı. İskandinav halkları batı kıyısına, takımadalara ve Åland Adaları’na yerleştiler.4

Herkese keyifli günler dilerim.

 

Fotoğraf: Evrensel

KAYNAKLAR

1 https://en.wikipedia.org/wiki/S%C3%A1mi_peoples

2 https://www.isvecgundemi.com/isvecin-gercek-sahibi-Sámiler-samer-halkinin-milli-gunu

3 https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/kutup/ansiklopedi/norvec-Sámi-parlamentosu

4 https://evrenatlasi.com/finlandiya-hakkinda-bilgiler/#finlandiya8217nin-etnik-yapisi

Metin Gülbay

İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNNtürk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile Ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.

Metin Gülbay
İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNNtürk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile Ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler