16.1 C
İstanbul
27 Nisan 24, Cumartesi
spot_img

Lefkoşa’ya ağıt…

Hiç bu kadar kirlenmemişti yollarım, hiç bu kadar pislikle çiğnenmemiştim. Hiç bu kadar yabancı düşmemişti bana insanım. Hiçbir sabah is ve kuruma açmamıştım gözlerimi ve bana açılan gözler de hiç bu kadar benden habersiz değildi. Ben ırzıma geçilen, kan ve pislik içinde yere serilen o eski sevdalınızım.

Ben, Lefkoşa’yım.

Hatırlar mısınız tüm delikanlılar bana âşıktı. Şarkılar bana adanırdı hep. Zambak beyazı tenimdeydi yaseminlerin en taze kokusu. Kadınlar evlerinden önce sokaklarımı yıkarlardı buz gibi sularla. Yazlık sinemalar ortak yaşamımızın romantik nağmeleriyle bizi aşka çağırırdı. Yaz akşamlarının gece tüten kokulu serinliği bendim, sulanan kapı önlerinin iç bayıltan toprak kokusu bendim.

Ben sizin o eski sevdalınızım.

Ben, Lefkoşa’yım.

En beyaz, en yumuşak, en tütülü ekmek benim ekmeğimdi. Annelerin çantasındaki hellimdi çöreğimin katığı. Köy çocukları sabah karanlığında yolumu tutan ırgat babalardan şeher ekmeği isterlerdi hep. Akşam köye dönen ırgatlar Lefkoşa Lefkoşa kokardı, şeher kokardı, ben kokardı. Herkesin çantasında biraz da Lefkoşa vardı.

Ben sizin o eski sevdalınızım.

Ben, Lefkoşa’yım.

Birbirine dayanan dost evlerin minicik avlularında çamaşırlar yıkanırdı, yürekler yıkanırdı, husumetler yıkanırdı. Toprak ve  teneke saksılarda çardellalar gülücükler saçardı. Tüm mutfaklar nane kokulu, yastıklar kına çiçekliydi. Dipdiri ve umutluydum o zamanlar, tüm genç kızlar gibi güzeldim ve cömertçe sunuyordum güzelliklerimi size.

Hatırladınız mı? Ben sizin o eski sevdalınızım,

Ben, Lefkoşa’yım.

Kolum kanadım kırık şimdi. Üzerimde bin bir yabanın ayak izleri. Sarhoşların artığı, ayyaşların mezesiyim. Çoktan ölmüş olması gereken bir o…u eskisiyim. Sessiz duruyorsam sesim olmadığından değil, size söyleyecek sözüm kalmadığındandır. Bakın, yaseminci kadının hayali azap içinde dolaşıyor Halk Sineması’nın oralarda. Kurumuş yaseminleri buruşuk boynunda, çalacak kapı, sarılacak dost arıyor bu nafile sokaklarda.

Hatırladınız mı? Ben sizin o eski sevdalınızım,

Ben, Lefkoşa’yım.

Sizden bin bir izi içimde taşıyorum hâlâ. Eski sokaklar tanığıdır her şeyin. Arabahmet, Kuruçeşme, Yenicami. Elleri kolları kelepçeli, gözleri bağlı esirler gibi şimdi. Arasta, Asmaaltı, Bandabuliya. Hepsinin şakaklarında bir silâh, kurşunlar sürülmüş namluya. Çağlayan ve Ayluga, birer dipçik darbesi canları var, o da avuçlarında.

Hatırlamadınız mı hâlâ? Ben sizin o eski sevdalınızım.

Ben, Lefkoşa’yım.

Hisarüstündeki bayram yerini unuttuysanız eğer, Eyribacağın Meyhanesini hatırlarsınız mutlaka. Hani, nerede Cici’nin yerindeki kibar erkekler. Dikkatlice kulak verirseniz eğer duyarsınız Aynalı’nın manilerini. İçi buruk, kalbi kırıktır Aynalı’nın ve dinleyin, artık acıyla yoğrulmuştur şiirleri. Aynalı’nın manilerini duyarsınız duymasına da bilmem ki hâlâ içiniz çeker mi nane şekeri yemeyi. Ne zamandır zehir zemberek Lefkoşa’nın her şeyi.

Hatırladınız mı beni? Ben sizin o eski sevdalınızım.

Ben, Lefkoşa’yım.

Tantin’in hamamında kimleri yunmadı ki buz kırağı sularım. Enver’in kahvesinde nargile çekerdi adamlarım ve görmezlikten gelirlerdi pambuk dulup bacaklarını yoldan geçen kadınlarımın. Kadınlar güleçti, kadınlar buzlu limonatalar kadar serindi ve sümbüller kadar  mahçup bakışlıydı gözleri. Enver’in kahvesinin önünden geçerken, sertçe çimdikleyip kızları, yere bakmalarını tembihlerlerdi.

Ben sizin o eski sevdalınızım.

Ben, Lefkoşa’yım.

Önce revü kızı sonra geçkin fahişe Abbas’ın Şerif. Ne kadar da benziyor kaderimiz. Abbas’ın Şerif yorgun yorgun gitti de iki gün sonra bulundu ölüsü, yazık. Nasıl da benziyor kaderimiz. Ben Lefkoşa’yım o Abbas’ın Şerif. Cömertçe sunduk kendimizi insanlara ama bilinmedi kıymetimiz. Ağlamıyorsam eğer sanmayın ki tükendi gözyaşım. İçimde biriktiriyorum acımdan damıttığım tuzlu suları, günü gelince, yorgun bedenim hepinizden umudu kesip de yere serilince, kendi ölümü kendi sularımla yıkamak isterim. Artık o gün kimse bir tas su dökmesin gövdeme, kefenimi kimse dikmesin, ne ağıt ne de dua isterim.

Ben Lefkoşa’ydım, O Abbas’ın Şerif. Nasıl da benzedi kaderimiz. Yorgun yorgun öldük ikimiz ve vefasızlık cehenneminde sahipsiz kaldı ölülerimiz.

Tijen Zeybek, Lefkoşa

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler