Günümüz dünyası ile binlerce yıl önce yaşayanların hayat koşullarını düşünürken insan ister istemez farklı bir boyuta geçiyor.
Belki de insanın böyle düşünmesine sebep, yaşadığı döneme ait algılar, toplumsal yapılar, teknolojiler, sosyokültürel dinamikler ve inançlar. Zaman insanın hayata bakışı ve yaşam tarzı üzerinde önemli ölçüde belirleyici olmuştur. Günümüz insanı ile İlk Çağ’da yaşayan insan arasındaki farkları anlamak çok kolay. Zamanın insan üzerindeki değişim ve dönüşümünü görmek oldukça önemli. O günün insanları doğal çevreye ve yaşadıkları koşullara daha yakınken insan günümüz dünyasında ekonomik kaygılara, dijital teknolojilere, hızlı yaşam temposu, iş hayatı, eğitim ve sosyal medyaya bağımlı bir şekilde yaşıyor. İlk Çağ’da yaşayanlar psikolojik açıdan zamanla ilişkili olarak daha az kaygılıyken ve sadece doğaya uyumuyla alakalıyken, bugün zaman baskısı ve çoklu görevler insanları daha fazla stresli ve kaygılı hale getiriyor.
Üzerinde kafa yorduğum anlamlı anlamsız bir sürü sorudan birkaçını yazmaya çalıştım… Eğer peygamberler, düşünürler, filozoflar, günümüzde yaşasalardı ne olurdu? Bir rekabet ortamı olur muydu? Bugün bu insanların düşünceleri, ideolojileri, günümüz teknolojisiyle sosyal medyada bir ekrana sığar mıydı? Bu düşünceler insanların kalplerinde, kafalarında yanıt bulabilir miydi? Bence bu soruların cevabı zamana bağlı olarak değer ve anlam taşıyor.
Eğer İlk Çağ filozofları günümüzde yaşasaydı, büyük ihtimalle eski düşüncelerini modern dünyaya uyarlayarak yeni sorulara cevap arayacaklardı. Her biri kendi dönemin ötesinde, zamanın ruhunu hisseden derin düşünürlerdi. Aristoteles etik bir anlayışla adaletin sınırlarını çiziyordu. Bugün sosyal medya algoritma oyunlarının adalet anlayışı üzerindeki baskısını, duyguların, düşüncelerin hapsolduğu sanal dünyada onun düşüncelerinin gücünü keşfeder miydik? Sokrates için hangi gerçek doğru olurdu? “Kendini tanı!” yerine “Dijital sosyal medya platformlarını iyi tanı ve yönet!” mi derdi? “Sorgulanmayan hayat, yaşamaya değmez” dediğinde bugün de her şeye sorguyla bakabilecek bir anlayış var mı?
Herkes her şey hakkında internetin sunduğu bilgiyi kesin doğru olarak kabul ediyor. İddiam şu: Sokrates bugün bu kelimeyi söyleseydi hiç kimse ciddiye almayacak, dahası kimse kendini tanımaya vaktinin olmadığını iddia edecekti. Mağarada gerçekliği ile Platon’un anlattığı gerçeklik, bilgi, algı ve özgürlük üzerine derin bir felsefi düşünceyi temsil eden bir metafor idealar dünyasında kimse yaşamak ister miydi? Yoksa dijital dünyanın labirentlerinde, sosyal medyada veya internetin derinliklerinde, kendi iç dünyalarına çekilerek dijital mağaralar herkesin bir “ideası” mı olurdu? Heraklitos’un “her şey akar ya da aynı nehirde iki defa yıkanmaz” anlayışı, günümüzde hızla değişen ve dijitalleşen dünyayı anlamak için harika bir örnek. Belki de günümüzde bu sözün karşılığı “Aynı paylaşımı iki kez yapma, içerik değersizleşir”e dönüşürdü.
Descartes yaşama şüpheyle bakarken, “Düşünüyorum, o halde varım” diyordu. Günümüzde sosyal medya kişilerin dijital kimliklerini inşa ederken “Dijital dünyada ben de varım, paylaşımlarımla ben de varım” demeye başlardı belki. Nietzsche, “Tanrı öldü!” derken şaka yapmıyordu. İnsanın kendisini yeniden keşfedecek anlayışın değerlerini kaybettiğini görmüştü. Bugünkü insanın Google ve birçok arama motoruna “âlim” sıfatını yüklediğini görmüş olacak ki ruhsuz kalp boşluklarına ta o günden dikkat çekmişti. Rousseau’nun “İnsanlar doğuştan eşit ve özgürdür” sözü artık “sosyal medyada herkes eşittir ve özgürdür”cümlesine evrildi.
Zamana bağlı olarak düşündüğümüzde, mesela Mona Lisa Rönesans dönemi sanatının zirveye ulaşan bir örneğidir. O gün için insan doğası, güzellik anlayışı ve sanatla olan ilişkisi göz önüne alındığında döneminde yarattığı etki büyüktür. Günümüzde ise, sanatın anlamı ve amacı çok daha çeşitlenmiş ve bireysel yorumlara açık bir hale gelince ister istemez değişmiştir. İtalya’nın Pisa şehrindeki ünlü eğik Pisa Kulesi bugün yapılmış olsaydı değeri olmaz, anlaşılamazdı. Ancak, Pisa Kulesi’nin eğik yapısı, kasıtlı bir tasarımın sonucu değil, yapım sırasında oluşan yapısal hatanın sonucuydu. Buna rağmen, günümüzde benzer eğik yapılar tasarlamak isteyen mühendisler ve mimarlar Abu Dabi’deki Capital Gate gökdelenini yapmış.
Freud ya da Jung, günümüz dünyasında yaşamış olsalar insanların bilinçaltındaki bastırılmış dürtülerin gün yüzüne çıkması için sosyal medyadaki ortamlardaki daha farklı kimlikleri, sürekli olarak “beğeni” istemeyi, bir tür psikososyal onay arayışı olarak görürdü. Freud, Instagram, TikTok ve diğer birçok sosyal medya platformunda kişinin süper egosu ile id arasındaki çatışmayı çok iyi ele alabilir, birçok video paylaşırdı.
Hiç düşündünüz mü peygamberler, dinler bugün dijital, sosyal platformlarda nasıl bir karşılık görürdü? Peygamberler, insanlara ahlaki değerler, dini öğretilerle ilgili dijital eğitimler verebilir, videolar, bloglar, online sohbetler ve interaktif platformlar kullanarak dini değerleri yayabilirdi. Peygamberler günümüzde yaşamış olsalardı, tarikatlar, cemaatler, mezheplerin, özellikle insanlar üzerinde olumsuz ve sömürücü etkiler yaratan grupların, büyük ihtimalle hiçbiri olmazdı. Peygamberlerin sosyal hayatları, fiziksel yaşamları ister istemez günümüz koşullarına göre şekillenirdi.
Karl Marx kapitalizmi eleştiren bir anlayışa sahipti. Günümüzde yaşasaydı teknoloji devleri, finans sektörü veya petrol ve doğal gaz endüstrisi gibi yüksek kâr marjlarına sahip, sınıf farklarını derinleştiren kapitalizmin geldiği noktada, Google, Facebook, Amazon veya Apple gibi büyük teknoloji şirketlerinin sahibi olabilirdi belki, kim bilir?
Dünyaca ünlü yazarlar, şairler günümüzde yaşasalar ve aynı eserleri yazmaya devam etselerdi belki de hiç tanınmayacaklardı. Postmodern dünyada ciddiye alınmayabilirlerdi. Toplumun değer yargıları ve kültürel bağlamla değişmiş olduğundan belki de hiçbiri tanınmayacaktı. Bugünün hızlı tüketime yönelik kültüründe çok uzun romanlar yazmak yerine herhalde daha kısa eserler yazarlardı. Bu yazarların aldıkları beğeniler, yorumlar tür hızlı tüketim kültüründe kolayca göz ardı edilebilirdi.
Belki de merak ettiğim bu sorular bir yerde yankı bulur. Cevapsız kalır mı, kalmaz mı, bilinmez; internetin sonsuz bilgi denizinde…
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: