12 Ekim 2025 günü Mehmet Ali Çiçekdağ adında biri T24 web sitesinde benim ve Medya Günlüğü sitesi yöneticisinin iki ayrı yazısından kaynak göstermeden alıntılar yaparak bir yazı yazdı.
Rastlantı sonucu yazıyı gördüm ve X hesabımdan birkaç gazeteciye ileti yolladım ve tabii Cenk’e de durumu bildirdim. Bulunduğum yerden internet çok az çekiyor, sürekli olarak bağlantı kopuyor. Bakmayın bu günlerde reklamlarda 5G’ye geçiyoruz, ohoo biz çoktan geçtik diye birbirleriyle abdest yarışına çıktıklarına, Kaş’a kuş uçuşu 10 kilometre bile olmayan bir yerde yaşıyorum ve ben 1G’yi bile bulamıyorum.
Bu yüzden geçen hafta bir şey yazamadım ama sağ olsun Cenk benden çok daha iyisini yazdı ve sitenin o gün en çok okunan yazısı böyle ortaya çıktı.
Bir hafta boyunca bekledim ki hiç olmazsa bir tane gazeteci veya meslek örgütü tepki göstersin ama tek bir ses bile çıkmadı.
Hem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti hem de Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesiyim ama ne yazık ki bir işe yaramıyormuş.
Bu yazıyı, benim için göndermesi zor olacak ama, yazmamın nedeni 19 Ekim 2025 günü yani söz konusu yazarın her hafta yazdığı gün, yazarın ve T24’ün büyük bir pişkinlikle hiçbir şey olmamış gibi yeni bir yazıyı yayınlamalarıdır.
Hani biz muhalif gazeteciler diğerlerinden farklıydık, hani bir yolsuzluk ve hırsızlık olduğu zaman hemen yazardık.
Kimseden çekinmez, korkmazdık.
Hani emek en yüce değerdi?
Hani kol kırılırsa yen içinde kalmazdı?
İğneyi başkasına batırırken çuvaldızı kendimize batırırdık?
Hani birisi emek hırsızlığı yapmışsa suskun kalmazdık?
Ne oldu bu ilkelere?
T24 eğer bu yazarının yazılarına son verseydi ya da hiç olmazsa bir özür yayınlasaydı bu yazıyı yazmayacaktım.
Ama 19 Ekim tarihinden sonra artık T24 de emek hırsızına kol kanat geren bir konuma düştü benim için.
Hâlâ her yazısını büyük bir merakla izlemeye çalıştığım pek çok gazeteci var T24’te. İzlemeye de devam edeceğim. Çünkü sorun T24 yöneticilerinde öncelikle, çalışanlarında değil.
Ama T24 yöneticileri ki kim olduklarını sizler de biliyorsunuz, kendilerini ve yazılarını töhmet altına soktu. Artık bu gazetecilerin yazı ve haberlerinin nereden…. olduğuna ilişkin derin şüphelerim olacak.
Ülke her alanda büyük bir çürüme içindeyken hiç olmazsa bazı kurumların (örneğin muhalif basının) ilkeleri ayakta, canlı tutacağını sanıyordum. Yanılmışım, gazeteciler de aynı çürümenin içine girmiş, artık basının TBMM, Sayıştay, Danıştay, Yargıtay, AYM gibi denetleyici kurumlar yanında halk adına iktidarı denetlediği o günler geride kalmış.
“Muhalif basın da zaten bu durumdaydı, sen bunun yeni mi farkına vardın” diyecek olanlara hiçbir yanıtım yok. Evet o durumdaymış ve ben bunun farkında değilmişim.
Herkese keyifli günler dilerim.
Görseller: Wikipedia, Instagram
İlgili yazılar:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
