21. yüzyıl, küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönem olarak tarihe geçiyor.
Bu değişimin en dikkat çekici aktörlerinden biri ise hiç kuşkusuz Çin. 1980’lerde başlayan reformlarla birlikte hızlı bir kalkınma sürecine giren Çin Halk Cumhuriyeti, günümüzde ekonomik, teknolojik ve siyasi açıdan dünyanın en güçlü ülkeleri arasında yer alıyor. Özellikle son yirmi yılda gösterdiği performans, Çin’i küresel liderlik yarışında ön sıralara taşıdı. Bu yazıda Çin’in dönüşümünü, ekonomik büyümesini, teknolojik gelişmelerini ve dünya üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
Dönüşümün temeli
Çin’in bugünkü ekonomik gücünün temelleri 1978 yılında Deng Şiaoping liderliğinde başlatılan “reform ve dışa açılma” politikalarıyla atıldı. Tarımda kolektif yapının çözülmesi, özel sektöre alan açılması ve yabancı yatırımlara kapıların aralanması, Çin’i kısa sürede dünya ekonomisinin dinamosu haline getirdi. 1990’larda hızlanan sanayileşme süreci ve düşük maliyetli iş gücü sayesinde Çin, “dünyanın fabrikası” olarak anılmaya başlandı.
2000’li yıllarda Çin’in ekonomik büyümesi etkileyici bir ivme kazandı. 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılması, Çin’in küresel ticarete entegrasyonunu hızlandırdı. Çin ekonomisi 2000-2020 yılları arasında ortalama yüzde 9’un üzerinde büyüdü. 2010 yılında Japonya’yı geride bırakarak dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldi. Bugün ise Çin, satın alma gücü paritesine göre ABD’yi geçmiş durumda.
2023 yılı itibarıyla Çin’in GSYİH’si yaklaşık 17.8 trilyon dolar seviyesindeydi. İhracatta dünya lideri olan Çin, aynı zamanda dünyanın en büyük döviz rezervine sahip ülkesi. Yüksek altyapı yatırımları, devasa üretim kapasitesi ve büyük iç pazarı ile Çin, sadece Asya’nın değil, tüm dünyanın ekonomik merkezlerinden biri haline geldi.
Teknolojide yükselen güç
Ekonomik başarılarının yanında, Çin’in 21. yüzyıldaki en önemli sıçrama alanlarından biri de teknoloji oldu. Eskiden teknoloji ithalatçısı olan Çin, bugün birçok alanda yenilikçi ürünler ve hizmetler geliştiren bir teknoloji üreticisine dönüştü. Devletin yönlendirdiği stratejik yatırımlar sayesinde yapay zekâ, 5G, kuantum bilişim, robotik ve yeşil enerji gibi alanlarda Çin şirketleri öncü konumda yer alıyor.
Özellikle Huawei, Tencent, Alibaba, Baidu ve BYD gibi dev şirketler, hem iç pazarda hem de küresel arenada rekabet edebilir hale geldi. Çin hükümeti, “Made in China 2025” stratejisiyle, ülkenin yüksek teknoloji üretiminde liderliğini pekiştirmeyi hedefliyor. 5G altyapısında dünya lideri olan Çin, aynı zamanda elektrikli araç üretiminde de başı çekiyor. 2024 itibarıyla dünya genelinde satılan her üç elektrikli araçtan biri Çin’de üretiliyor.
Çin, dijital dönüşüm konusunda da dikkat çekici bir ilerleme kaydetti. Nakit kullanımının hızla azaldığı Çin’de, mobil ödeme sistemleri günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Alipay ve WeChat Pay gibi platformlar, finansal teknolojilerde inovasyonun öncüsü oldu. Aynı şekilde e-ticaret alanında da Çin, Amazon’dan daha büyük işlem hacmine ulaşan Alibaba ve JD.com gibi şirketlerle dünya liderliğine oynuyor.
Kırsal bölgelerde bile internet erişiminin artmasıyla, Çin dijital ekonomiyi toplumsal refahın artırılması için bir kaldıraç olarak kullanıyor. Bu sayede milyonlarca insan dijital pazarlama, çevrim içi satış ve uzaktan çalışma gibi alanlarda ekonomik katılım sağlıyor.
Çin’in küresel liderlik hedefinin en somut adımlarından biri 2013 yılında duyurulan “Kuşak ve Yol Girişimi” (Belt and Road Initiative) oldu. Asya, Avrupa ve Afrika’yı kapsayan bu dev altyapı ve yatırım projesi, Çin’in ekonomik nüfuzunu dünya geneline yayma stratejisinin bir parçası. Demiryolları, limanlar, enerji santralleri ve iletişim altyapıları inşa eden Çin, bu projelerle gelişmekte olan ülkelerde hem ekonomik hem de siyasi etki alanı oluşturuyor.
Bugüne kadar 140’tan fazla ülkenin destek verdiği bu girişim, Batı tarafından eleştirilse de Çin’in jeoekonomik vizyonunun güçlü bir göstergesi.
Çin’in küresel geleceği
21.yüzyılın ilk çeyreği, Çin’in küresel bir güç olarak sahneye çıkışına tanıklık ediyor. Ekonomik büyüklüğü, teknolojik atılımları ve dış politika stratejileriyle Çin, yalnızca bölgesel değil küresel düzeyde bir liderlik iddiasında. Bu süreçte hem gelişmekte olan ülkeler hem de gelişmiş ekonomiler Çin’in etkisini daha fazla hissediyor.
Ancak Çin’in küresel liderlik hedefinin önünde ekonomik, siyasi ve sosyal birçok sınav bulunuyor. İç reformların derinleştirilmesi, uluslararası güvenin artırılması ve yenilikçi büyümenin sürdürülebilir hale getirilmesi, bu hedefin gerçekleşmesinde kritik rol oynayacak.
Küresel dengelerin hızla değiştiği bir çağda, Çin’in yolculuğu hem fırsatlar hem de meydan okumalarla dolu. Bu dönüşüm sadece Çin’i değil, tüm dünyayı şekillendirmeye devam edecek.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: