Cuma, 3 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
ManşetSerbest Kürsü

Türkiye’de “kıta kayması”

Dr. Nil Gönce
Son güncelleme: 2 Ekim 2025 16:49
Dr. Nil Gönce
Paylaş
Paylaş

“Bu seçmen kitlesi asla değişmez. Ekonomi kötü gidiyor, oylar eriyor…”

Seçim dönemlerinde sık sık duyduğumuz cümleler bunlar. Peki gerçekten öyle mi? Siyasi tercihlerimiz ne kadar sağlam?

2023 seçimleri, Türkiye siyasetinin jeolojik haritasında sadece yüzeyi değil, derinlikleri de hareketlendiren bir “deprem” etkisi yarattı. Bu tarihî kırılmanın altında yatan tektonik gerilim tam olarak neydi? Cevabı sosyal bilimlerin laboratuvarında, hak, hukuk ve adalet ekseninde aramak gerekir: Sosyal psikoloji içsel dönüşümü; siyaset bilimi ekonomik ve değer temelli tercihleri; hukuk sosyolojisi meşruiyet krizini ve protesto oylarını; siyaset sosyolojisi ise kimlik ve aidiyetlerin esnekliğini inceler.

Tıpkı yer kabuğu gibi siyasette de katmanlar vardır. En altta, seçmenin uzun vadeli ideolojik aidiyetini ve değer sistemini temsil eden kırılmaz bir “ana kaya” bulunur. Bu katman, Converse’un ‘inanç sistemleri’ ve Krosnick’in ‘tutum gücü’ kavramlarıyla tarif edilen, değişime en dirençli tabakadır. Üzerindeki ‘yüzey toprağı’ ise ekonomik maliyetler, işsizlik, enflasyon ve lider performansı gibi faktörlerden oluşur; kırılgan ve kaygandır.

2023’ü benzersiz kılan, bu iki katman arasındaki ilişkinin dönüşümüdür. Uzun süreli ekonomik sıkıntılar ve derinleşen adalet arayışından oluşan yüzey kaymaları, nihayetinde alttaki ana kayada derin çatlaklar açtı. Sandık sonucu, sadece geçici bir yüzey hareketi değil, siyasi jeolojideki köklü bir ‘kıta kaymasının’ somut ifadesiydi.

Sosyal psikoloji soruyor

İnsanların devletle ve birbirleriyle olan ilişkisini şekillendiren en temel duygu güvendir. Leon Festinger’in Bilişsel Çelişki Teorisi, 2023’teki seçmen davranışını anlamak için kritik bir çerçeve sunar. Teoriye göre, “devlet adalet dağıtır” inancı ile “günlük hayatta adaletsizliğe uğruyorum” deneyimi arasındaki uçurum, dayanılmaz bir psikolojik gerilim yaratır. Bu gerilimi çözmek için birey, inançlarını veya davranışlarını değiştirme eğilimindedir.

Uzun yıllar aynı siyasi bloğa oy veren seçmenlerdeki “artık yeter” noktası, işte bu yığılan güven erozyonunun sonucuydu. Özellikle 6 Şubat 2023 depreminde yaşananlar ve sonrasındaki kriz yönetimine dair algılar, devletin becerikliliği ve meşruiyet algısını sarstı. Artık bazı seçmenler için temel soru “Hangi partidenim?” değil, “Bu düzen bana adalet ve güven sağlıyor mu?” hâline geldi.

Sosyal psikolojinin cevap aradığı temel soru: Bu kolektif psikolojik eşik nasıl aşıldı ve bireyler hangi bilişsel süreçlerle oy davranışlarını köklü bir şekilde yeniden şekillendirdi?

Siyaset bilimi soruyor

Geleneksel siyaset analizi, seçmeni çoğunlukla “ekonomik çıkar” veya “sabit kimlikler” üzerinden okur. Oysa Ronald Inglehart’ın Post-materyalist değerler kuramı, toplumların önceliklerinin zaman içinde değişebileceğini gösterir.

2023 seçimlerinde, ağır ekonomik baskılara rağmen birçok seçmen oyunu hak, hukuk ve adalet vurgusuna verdi. Özellikle dindar seçmenler nezdinde çarpıcı bir dönüşüm gözlendi: Geleneksel olarak dini söylem merkezi bir meşruiyet zemini iken, ekonomik güvence, adalet ve özgürlük talepleri artık ön plana çıktı. Bu durum, dini meşruiyetin kısmen erozyona uğradığını ve seçmen davranışında yeni dengelerin oluştuğunu gösteriyor.

Siyaset biliminin sorusu: Seçmen, dini değerleri koruyan bir iktidar algısına rağmen, ekonomik güvence ve adalet taleplerinin baskın çıktığı bu yeni dengeyi nasıl değerlendirdi? Geçmiş siyasi krizlerin toplumsal hafızası ve bireylerin değer öncelikleri bu tercihlerde ne kadar etkili oldu?

Hukuk sosyolojisi soruyor

Bir toplumu ayakta tutan çimentodur hukuk. Niklas Luhmann’ın da işaret ettiği gibi, hukuk sisteminin işlerliği, vatandaşların tarafsızlığına ve adaletine duyduğu temel güvene bağlıdır. Ancak yargı kararlarının siyasallaştığı ve anayasa mahkemesi kararlarının uygulanmadığı yönündeki yaygın algı, bu güveni aşındıran bir asit etkisi yaratır.

2023 seçimleri bağlamında, bu meşruiyet krizi, hukuk devleti beklentisi içindeki seçmenler için sandığı bir protesto aracına dönüştürdü. Hukuk sosyolojisinin sorusu: Hukuka olan inanç ve güvenin sarsılması, toplumsal tepkiyi ve siyasi sonuçları nasıl şekillendirdi?

Siyaset sosyolojisi soruyor

Hukuka güven ve adalet algısı yalnızca seçmen davranışını değil, toplumsal kimlikleri ve aidiyetleri de derinden etkiler. Geleneksel olarak laik ve dindar olarak ayrılan gruplar, adalet talebinin evrenselliği karşısında giderek daha esnek hâle gelebilir.

Dindar seçmenler bile, dini değerleri koruyan bir iktidar algısına rağmen, adaletin sağlanmadığı bir sistem karşısında farklı ve beklenmedik tutumlar geliştirebilir. Siyaset sosyolojisinin sorusu burada kritik bir noktayı işaret eder: Adalet talebi, siyasetteki geleneksel kimlik ayrımlarını aşan birleştirici bir güç mü, yoksa bu ayrımları yeniden üreten ayrıştırıcı bir dinamik mi hâline geldi? Bu sorunun yanıtı, toplumsal aidiyetlerin siyasetteki etkisini ve protesto oylarıyla birleşen kolektif tepkileri anlamak açısından kritik önemdedir.

Adalet talebinin yüzeye çıkışı

Yargı bağımsızlığına dair tartışmalar ve sembolik davalar, iktidarın seçmenine sunduğu “biz adil bir düzen kurduk” söylemini ciddi şekilde zedeledi. Seçmenler mevcut inanç sistemleriyle çelişen bilgileri artık reddedemedi; Zaller’ın “kabul etmeme” (rejection) mekanizması burada işledi ve ana kayadaki ilk derin çatlaklar oluştu. Bu, adalet talebinin toplumsal ve siyasi yüzeye çıktığının somut bir göstergesidir.

Ekonomik çöküş

Dolar/TL’deki tarihi yükseliş, enflasyon ve gündelik yaşamın mali yükü, iktidarın “ekonomiyi iyi yönetiyoruz” iddiasını çöktürdü. Bu ekonomik baskılar, seçmenlerin ekonomik güvence ve bireysel özgürlükler/hukuk güvenliği taleplerini ön plana çıkardı. Siyaset bilimi açısından, seçmenlerin kimliklerini tanımlayan değerler ile günlük refah ve özgürlük taleplerini nasıl bir teraziye koydukları burada önem kazanır.

Kritik tetikleyici

Deprem, tek başına bir sarsıntı değil, birikmiş gerilimi açığa çıkaran tetikleyici oldu. Kriz yönetimindeki aksaklıklar, devletin becerikliliği ve meşruiyet algısını sarstı. Artık bazı seçmenler için temel soru “Hangi partiye oy vereceğim?” değil, “Bu düzen bana adalet ve güven sağlıyor mu?” hâline geldi.

CHP’nin zemin okuması

CHP, bu jeolojik kırılmayı stratejik bir derinlikle okudu ve üzerine yeni bir siyaset inşa etti. Kampanyasını sadece ekonomik vaatlerle sınırlamadı; çok daha kritik bir hamleyle, sarsıntı geçiren ana kayaya — yani adalet, hukuk ve güvenlik gibi temel sembolik değerlere — seslendi.

“Hak, Hukuk, Adalet” söylemi, iktidarın eriyen meşruiyet zeminine güçlü bir mesaj olarak ulaştı. Seçmen kimliğini terk etmiyor; sadece değerleriyle daha uyumlu yeni bir siyasi adres buluyordu.

Geleneksel olarak dindar seçmenler, siyasi tercihlerinde dini söylemleri merkezi bir meşruiyet zemini olarak görüyordu. Ancak 2023 seçimlerinde ekonomik güvence, adalet ve özgürlük talepleri, dini söylemin önüne geçerek seçim davranışlarını belirleyen baskın faktör hâline geldi.

Bu soruların her biri, 2023’ü anlamak için bir anahtardır. Sosyal psikoloji, içsel dönüşümü; siyaset bilimi, kurumsal yansımayı; hukuk sosyolojisi ise normatif çözülüşün siyasetteki karşılığını araştırır. Türkiye, sosyal bilimciler için bu disiplinlerin kesişiminde nadir bir laboratuvar sunuyor. Yaşananlar, sadece bir seçimden ibaret değil, toplumsal değişimin canlı bir dersidir.

Türkiye’de siyasi başarı artık yalnızca kimliklere değil, evrensel sembolik değerleri yeniden inşa etme vaadine bağlıdır. Seçmenin sorusu “Hangi partidenim?” yerine “Kim bana hukuk, adalet ve güvenlik sağlayabilir?” sorusuna evrilmiştir. Bu kırılmalar, sadece Türkiye için değil, benzer toplumsal ve siyasi yapılar yaşayan diğer ülkeler için de ders niteliğindedir. Kıtalar kaymaya devam edecek; önemli olan, bu hareketi okuyup daha sağlam bir zemin inşa etmek için bilgeliği gösterebilmektir.

Kaynakça 

  • Festinger, L. (1957). A Theory of Cognitive Dissonance. Stanford University Press.
  • Inglehart, R. (1997). Modernization and Postmodernization. Princeton University Press.
  • Converse, P. (1964). The Nature of Belief Systems in Mass Publics. University of Chicago Press.
  • Krosnick, J. (1988). The Role of Attitude Strength in Political Psychology. American Political Science Review.
  • Luhmann, N. (2004). Law as a Social System. Oxford University Press.
  • DergiPark & ResearchGate veri ve analizleri, Türkiye 2023 seçimleri ve ekonomik göstergeler.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanDr. Nil Gönce
Takip et:
İstanbul’un renkli sokaklarında büyüdüm, ama merakım beni dünyanın dört bir yanına götürdü. Akademik ciddiyetimle ‘Dr.’, insanlara dokunan yönümle ‘psikolog’ oldum. Klinik psikolog kimliğimle ruhların derinliklerine yolculuk ederken, bir yandan da uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makalelerimle bilime katkı sunuyorum. Beyin-zihin ilişkisi, psikiyatrik bozukluklar, kişisel gelişim ve öğrenci koçluğu alanlarında çalışıyor; bilimsel bilgiyi yaşamın içinden süzüyorum. Yazmak benim için yalnızca üretmek değil; anlamak, anlatmak ve iyileştirmekle ilgili bir eylem. Akademik makalelerim uluslararası dergilerde yer bulsa da, asıl tutkum insana dokunan hikâyeleri paylaşmak. Çünkü biliyorum: İyileşmek, anlaşılmak ve büyümek, en çok da paylaştıkça anlam kazanır. Hayata biraz bilim, biraz mizah, ama hep insan sıcaklığıyla bakıyorum. Çünkü en karmaşık denklemler bile, bazen doğru bir soruyla, bazen de küçük bir gülümsemeyle çözülebilir."
Önceki Makale “Kimlik kişiliğin zindanıdır”
Sonraki Makale Doktoru korumak hayatı korumak

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetMG Özel

Rusya’dan Trump’a ‘Erdoğan’ yanıtı

Fuad Safarov
2 Ekim 2025
Köşe YazılarıManşet

Doktoru korumak hayatı korumak

İsmail Boy
2 Ekim 2025
Köşe YazılarıManşet

“Kimlik kişiliğin zindanıdır”

İnan Özbek
2 Ekim 2025

Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Mehmet Şüküroğlu
2 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?