Cumartesi, 27 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Gazze’de izlenen politika isabetli mi?

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 25 Eylül 2025 19:31
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu’na hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklayan tüm ülkelere teşekkür etti.

7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de soykırımın devam ettiğini vurguladı. Konuşmasında Gazze’de yaşananlara duygu yükü geniş bir yer ayıran Erdoğan, İsrail’in bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu belirtti. Uluslararası toplumun Gazzelilere sahip çıkmasını istedi.

Erdoğan BM’deki bir başka konuşmasında da, iki devletli çözümün yok sayılmasına izin verilmeyeceğini söyledi ve Filistin’in 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bir devlet kurulması yönündeki kararlılığını belirtti. Erdoğan’ın vurguladığı iki devletli çözüme ilişkin kararlılık Türkiye’nin her daim savunduğu bir görüş.

7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail hedeflerine yönelik saldırıları sonucu yaşanan Gazze’deki katliamlardan önce Türkiye, Filistin ve İsrail arasında dengeli ilişkiler yürütüyordu. Filistin ve İsrail tarafından olumlu karşılanan bu politika, Filistin sorununa adil ve kalıcı çözüm bulunması sürecinde Türkiye’ye etkili bir konum sağlıyordu.

7 Ekim 2023’ten sonra Türkiye’nin izlediği politikayı değerlendirmeden önce Türkiye’nin geçmişte Filistin ve İsrail ile ilişkileri nasıldı, kısaca anımsayalım.

Filistin ile ilişkiler:

İki ülke halkları arasında  güçlü tarihi, kültürel ve beşeri bağlar mevcut. İlişkileri çok boyutlu bir niteliğe ve derinliğe sahip.

Türkiye, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile 1975 yılından itibaren resmi ilişkiler sürdürdü. 15 Kasım 1988’de sürgünde ilan edilen Filistin Devleti’ni ilk gün tanıyan ülkeler arasında yer aldı.

Türkiye, Filistin-İsrail ihtilafına iki devletli çözüme yönelik, Erdoğan’ın belirttiği gibi, yerleşik BM parametreleri temelinde ve müzakereler yoluyla adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm getirilmesine, bu çerçevede 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik çabaları  her daim destekledi.

Türkiye’nin, Filistin Devleti’yle ilişkileri mükemmel düzeyde. Bu ilişkilerin her alanda geliştirilerek çeşitlendirilmesi ve daha da ileri düzeye taşınması için yoğun gayret gösteriliyor. Türkiye-Filistin  ilişkileri, gerek üst düzey ikili ziyaretler, gerek iki ülke arasında ihdas edilen Ortak Komite toplantıları vasıtasıyla tüm boyutlarıyla ele alınıyor. Dışişleri Bakanları başkanlığında Türkiye-Filistin Ortak Komitesi de bu çerçevede  iki kez toplandı.

İsrail ile ilişkiler

Komşu coğrafyalarda bir istikrar, güvenlik ve refah kuşağı yaratılması Türkiye’nin dış politika hedefleri arasında. Bu çerçevede başta komşuları olmak üzere, bölgede yer alan tüm ülkelerle ilişki ve iş birliğinin geliştirilmesine Türkiye önem vermekte.

Bu anlayışla Türkiye, İsrail’le de karşılıklı çıkarlar temelinde ikili ilişkiler tesis etmiştir.

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin geçmişi uzun yıllara dayanır. Bu zaman zarfında, ilişkilerde zaman zaman yaşanan Filistin kaynaklı sorunlara rağmen, İsrail’le diplomatik ilişkilerimiz hiçbir zaman kesilmedi.

Türkiye, İsrail’i 28 Mart 1949 tarihinde tanıdı. İsrail nezdindeki ilk diplomatik temsilciliğini 7 Ocak 1950’de açtı.

“Mavi Marmara” olayı sonrasında, İsrail’in iki ülke ilişkilerinin yeniden normalleşmesi için ülkemizce talep edilen koşulların karşılanması yönünde attığı adımlar sonucunda, 26 Haziran 2016 tarihinde ikili ilişkilerin tekrar normale döndürülmesine yönelik mutabakata varıldı. Bu çerçevede iki taraf arasında yapılan “Tazminata İlişkin Usul Anlaşması” 28 Haziran 2016 tarihinde imzalandı.

Mutabakat neticesinde mutat işleyişine geri dönmüş olan İsrail’le ikili ilişkilerimiz, bu ülkenin 30 Mart 2018 tarihinde başlayan “Büyük Dönüş Yürüyüşü” gösterilerine katılan Filistinli sivillere yönelik saldırıları ve orantısız güç kullanımı neticesinde yeniden hassas bir döneme girdi. Mayıs 2018’den Aralık 2022’ye kadar ülkemiz tekrar maslahatgüzar seviyesinde temsil edildi..

Cumhurbaşkanımız ile İsrail Devlet Başkanı İzak Herzog arasında, onun göreve gelmesiyle başlayan olumlu temaslarla birlikte, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik diyaloğun devamı konusunda mutabakata varıldı. Takip eden süreçte, İsrail’le Türkiye arasında tarafların karşılıklı iradeleriyle tam normalleşmeye gidilerek, 17 Ağustos 2022 tarihinde karşılıklı büyükelçi atanması kararı alındı. Aralık 2022’de Tel Aviv ve Ankara’da iki ülke büyükelçileri göreve başladı.

Üst düzey ziyaretler ve temaslar

İsrail Devlet Başkanı İzak Herzog, Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabetle, 9-10 Mart 2022 tarihlerinde ülkemize resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Söz konusu ziyaret, 2007 yılından bu yana İsrail’den ülkemize yapılan devlet başkanı düzeyindeki ilk ziyaret niteliğindeydi.

Dışişleri Bakanımız, 25 Mayıs 2022 tarihinde İsrail’i ziyaret etti. Böylece, 15 yıllık aranın ardından, Türkiye’den İsrail’e dışişleri bakanı düzeyinde ilk resmi ziyaret gerçekleşti.

İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid ise 23 Haziran 2022 tarihinde ülkemizi ziyaret etti.

İsrail Ekonomi ve Sanayi Bakanı Orna Barbivay, 18-19 Ekim 2022 tarihlerinde Türkiye’yi  ziyaret etti. Bu vesileyle, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Bakan Barnivay’la ayrı ayrı görüştü.

İsrail Savunma Bakanı Benjamin Gantz, Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar’ın daveti üzerine 26-27 Ekim 2022 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Savunma Bakanı Gantz’la ikili ve heyetler arası görüşmeler yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Gantz’ı 27 Ekim 2022 tarihinde kabul etti.

İsrail Turizm Bakanı Yoel Razvozov, 7-9 Kasım 2022 tarihlerinde “WOCE22: IATA Wings of Change” etkinliğine katılmak üzere ülkemizi ziyaret etti. Bu çerçevede Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile bir görüşme gerçekleştirdi.

Yukarıdaki bilgiler Dışişleri Bakanlığı’nın kamuya açık internet sayfasından alınmıştır.

Bu bilgilerden Türkiye’nin Filistin ve İsrail ile ne denli yoğun ilişkiler ve temas içinde olduğu  görülür. Özellikle Türkiye-İsrail ilişkilerinin her alanda daha gelişmesi için büyük bir potansiyel mevcut. İki ülke de, bölgede demokratik değerleri savunan ve başta ABD, Batı dünyası ile yakın ilişkileri olan ve pek çok konuda ortak çıkarları olan ülkeler konumundalar. Maalesef İsrail ile bu dostane ilişkiler 7 Ekim 2023’te Hamas’ın saldırısına İsrail’in sert misillemede bulunmasından etkilendi. İlişkiler sekteye uğradı. Maalesef iki ülke arasındaki ilişkiler Israil’de Netanyahu gibi hırslı, Makyevelist çılgın birinin iktidara gelip, ülkesini sonu belirsiz bir maceraya sürüklemesi sonucu gerginleşti.

İsrail, 7 Ekim 2023′ ten bu yana, terör örgütü olarak gördüğü Hamas’ı Gazze’den tamamen süpürme hedefine doğru adım  adım yürüyor. ABD, İsrail’in bu politikasına tam destek veriyor. Kimi ülkelerin Filistin Devleti’ni tanımaları, çeşitli ülkelerde İsrail aleyhine gösteriler, Trump’ın desteğine sahip Başbakan Netanyahu’yu bu politikasından vazgeçirecek gibi görünmüyor. Türkiye, İsrail’i en sert biçimde kınayan ülkelerin başında geliyor. Bu ülkeyi soykırım uygulamakla suçluyor.

 Bu noktada şu sorular akla geliyor: 

7 Ekim 2023’e kadar  İsrail ile dostane  ilişkilere sahip Türkiye, bölgedeki özel konumunu da dikkate alarak, İsrail’i kınamakla beraber, daha farklı bir politika izleyebilir miydi? İsrail’e karşı iç politikaya yönelik sert söylemler, şiddetli kınamalar yerine bölgedeki potansiyel gücünü, diplomatik ağırlığını, yumuşak güç unsurlarını, İsrail’i durdurma veya yavaşlatma yönünde kullanabilir miydi?  Gazzelilere, daha kolaylıkla insani yardım sağlayabileceği bir politika izleyebilir miydi? Ateşkesin sağlanması çabalarında Türkiye daha etkin bir rol oynayabilir miydi? 

90’lı yılların başlarında Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Dairesi Başkanıydım. O tarihlerdeki konjonktürü değerlendirilerek İsrail ve Filistin Devleti ile diplomatik ilişkilerimiz Dışişleri Bakanlığımızın önerileri doğrultusunda büyükelçilik seviyesine yükseltilmişti. O yıllarda dış politikanın belirlenmesinde Bakanlık önemli bir ağırlığa sahipti. Bu gelişmenin ardından o tarihe kadar düşük profilli seyreyleyen Türkiye-İsrail ilişkileri, askeri ilişkiler dahil pek çok alanda yoğun bir iş birliğine dönüştü. Türkiye ile İsrail arasında ilişkilerin normalleşmesinden Filistinliler de memnundu. İsrail ile sürdürülen normal ilişkiler sayesinde Filistinlilere insani konularda daha kolay yardımda bulunabiliyor, o tarihteki barış süreçlerinde daha etkin bir rol oynayabiliyorduk.

Gazze savaşında da, İsrail ile ilişkileri germek, koparmak yerine diplomatik diyalog kanalları sonuna kadar açık tutularak bir etkileme mekanizması oluşturulsaydı, bundan Filistinliler daha memnun olurlardı. Yapmayı arzuladığımız insani yardımlar da Gazzelilere daha kolaylıkla iletilebilirdi Maalesef bu yol tercih edilmedi. Filistin Yönetimi yerine, terör örgütü kabul edilen Hamas’ı kollayan, iç kamuoyunu tatmine yönelik  ideolojik ağırlıklı politika ile bu fırsat kaçırıldı.

Bu itibarla şu soruların yanıtlanması gerekiyor:

Hamaset yüklü mevcut ideolojik politikanın, Türkiye’nin “komşu coğrafyalarla istikrar, güven ve refah kuşağı yaratılması” hedefi ile bağdaştığı söylenebilir mi? Türkiye’nin bölgedeki kısa, orta ve uzun vadedeki dış politik hedefleri ile de uyuştuğu söylenebilir mi? Başta Gazzeliler olmak üzere, Filistin halkına da kayda değer bir yarar sağladığı söylenebilir mi? İslam ve Arap ülkeleri nezdinde destek gördüğü söylenebilir mi? Başta Musevi lobisinin etkili olduğu ABD, Türkiye’nin Batılı ülkelerle ilişkilerini bu politika ne yönde etkiledi? Türkiye’nin İsrail’e karşı takındığı tutum, bu ülkenin Suriye’nin geleceğine ilişkin planlarını ne ölçüde etkiledi?

Belki bu ideolojik, hamaset yüklü politikanın en çok Netanyahu’nun işine yaradığı, bölgede hedefine adım adım ulaşmada kolaylık sağladığı söylenebilir. Ancak, Batılı ülkelerin maddi ve manevi desteği ile ayakta kalan İsrail’e bu savaşın askeri, ekonomik, sosyal, iç ve dış politika vs. açısından maliyetinin giderek artması da göz ardı edilmemeli. Bu durumun Trump ve Netanyahu’nun bölgedeki hesaplarını etkileyebileceği de göz ardı edilmemeli.

Bu koşullarda Ankara bölgeye yönelik politikasında yeni bir ayarlama, gözden geçirme yapar mı, bekleyip göreceğiz…

Orijinal fotoğraf: msf.org

İlgili haber:

Filistin’i tanıyan ülkeler

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiDiplomasiJeopolitik
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Bugünkü köşe yazıları
Sonraki Makale Trump: ‘Görüşme harika geçti’

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Türkiye markası yaşlanıyor mu?

Adil Gürkan
27 Eylül 2025
ManşetSerbest Kürsü

Türkçe-Rusça etkileşimi

Halil Ocaklı
27 Eylül 2025
EditörSerbest Kürsü

Ahlakla kutuplaşan Türkiye

Dr. Nil Gönce
26 Eylül 2025
Serbest Kürsü

NATO doğu sınırını nasıl koruyor?

Alper Eliçin
23 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?