“Kayıt dışı ekonomi”, resmi ekonomiye dahil olmayan, vergi yükümlülükleri, reglâmentasyon ve denetim dışı kalan ekonomik faaliyetleri işaret eder.
Bu faaliyetler; vergi kaçırma, kayıt dışı istihdam, kara para, resmi olmayan hizmet veya üretim faaliyetlerini içerebilir. Ölçülmesi zordur; “nakit para talebi”, “işlem hacmi”, “istihdam yöntemi” gibi dolaylı tahmin yolları kullanılır.
Türkiye’de son 20 yılda uygulanan ekonomi politikalarının resmi verilerle desteklenen bir yüzü var; bir de görünmeyen, ama en az o kadar güçlü olan diğer yüzü: kayıt dışı ekonomi.
Birçok analiz krizi, büyümeyi, işsizliği resmî rakamlar üzerinden yorumluyor. Oysa ekonomiyi bütünüyle anlamak için kayıtlı ekonomi kadar kayıt dışı ekonomiye de bakmak gerekir.
2000’lerin başında kayıtdışı ekonominin GSYH’ye oranı yaklaşık yüzde 32 civarındaydı. Son 10 yılda bu oran hâlâ yüzde 25–30 bandında dalgalanıyor. Yani ekonomide her 4 liradan 1’i kayıt dışı dolaşıyor.
OECD ortalamasının yaklaşık yüzde 10-15 olduğu göz önüne alınırsa oldukça yüksek olan bu seviye, Türkiye’de resmî verilerin “eksik fotoğraf çektiğini” gösteriyor.
Türkiye’de kayıt dışı ekonominin canlı kalmasının önemli nedenlerinden biri, sık sık çıkarılan vergi aflarıdır. Son 20 yılda 10’dan fazla vergi affı yürürlüğe girmiş. Bu uygulamalar, vergisini düzenli ödeyen mükellefi cezalandırırken, kayıt dışına çıkanlar için bir “ödül” etkisi yaratıyor.
Buna ek olarak, denetim kapasitesinin sınırlılığı da kayıtdışını besleyen bir faktör. Özellikle tarım, inşaat ve hizmet sektörlerinde kayıt dışı istihdam oranları hâlâ çok yüksek.
TÜİK kayıtlı istihdam verileriyle işsizlik oranları ölçülüyor. Ancak kayıtdışı istihdam yüksek olduğunda “resmî işsiz” sayılarının düşük görünmesi mümkün oluyor. Örneğin 2012’de TÜİK’in açıkladığı verilere göre kayıt dışı istihdam oranı yaklaşık yüzde 40 civarındaydı.
Bu nedenle işsizlik oranları olduğundan düşük görünüyor. Tarımda çalışanların büyük kısmı kayıt dışı, şehirlerde günlük işçilik yapan yüz binlerce kişi, resmî istatistiklerde “işsiz” değil, “kayıtdışı istihdam” olarak görünüyor.
Son 20 yılda uygulanan ekonomi politikalarının genellikle kayıtlı ekonomiyi desteklemekten çok, kayıtdışını besleyen sonuçlar doğurdunu görüyoruz.
- Yüksek vergi oranları ve dolaylı vergilerin ağırlığı, işletmeleri kayıt dışına itiyor
- Sık sık çıkarılan aflar, kayıtsız kalmanın cazibesini arttırıyor
- Hukuki ve idari belirsizlikler, özellikle küçük işletmeleri kayıtdışında kalmaya itiyor.
Neden kayıt dışı ekonomiyi anlamak zorundayız?
Resmî büyüme oranları, bütçe açığı ya da işsizlik rakamları ekonominin yalnızca kayıtlı yüzünü gösterir. Ancak kayıt dışı ekonominin varlığı, vergi gelirlerini düşürür, gelir dağılımını bozar, sosyal güvenlik sistemini zayıflatır ve yatırımcı güvenini sarsar. Daha da önemlisi, uygulanan ekonomi politikaların etkisi kayıtlı ekonomi ile sınırlı kalır.
Bu nedenle resmi verilere bakarak yapılan analiz, ekonominin yalnızca bir bölümünü yorumlamamıza neden olur. Ayrıca kayıt dışı ekonominin varlığı, resmi ekonomideki krizlerin toplumda görece daha geç hissedilmesine yol açar.
Bu yüzden Türkiye ekonomisini anlamak için sadece kayıtlı verilere bakmak yeterli değil. Kayıt dışı ekonominin dinamiklerini dikkate almayan her analiz, eksik ve yanıltıcı olur.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: