“Arkeoloji Müzemize dokunma” başlığı ile 10 Temmuz’da bu köşede yer alan yazımızda, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yıkılmak istenmesinin ülke gündemindeki konular arasına girdiğini yazmıştık.
Antalya’nın simge yapılarından olan müzenin, “depreme dayanıksız olması ve artan depolama ihtiyacı” gerekçesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yıkılmasının planlandığına işaret etmiştik. Yıkım kararına karşı kamuoyundan yükselen tepkilere de dikkat çekerek, Antalya milletvekillerimizin konuyu yüce Meclis’e taşıyarak, Kültür ve Turizm Bakanı’ndan bilgi talep etmelerini istemiştik. Ayrıca, “Bakanlık bugüne kadarki suskunluğunu sürdürür mü, yoksa yöneltilecek soruları yanıtlar mı bilmiyorum. Milletvekillerinin bu tür sorularına yanıt vermemek ileri demokrasi devrinde adettenmiş zira!” demiştik.
Bu isteğimiz gerçek oldu. CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından yazılı olarak yanıtlanmak üzere TBMM Başkanlığına bir soru önergesi sundu.
Öztunç’un önergesi şöyle:
“Antalya Arkeoloji Müzesi, Türkiye’nin en önemli arkeoloji müzelerinden biri olup, hem bilimsel hem de turistik açıdan önemli bir değer taşımaktadır. Bakanlık tarafından, müzenin ‘depreme dayanıksız’ olduğu gerekçesiyle ziyarete kapatıldığı ve mevcut binanın yıkılarak yerine yeni bir müze yapılmasının planlandığı anlaşılmaktadır. Ancak mimarlarından Doğan Tekeli, binanın yalnızca yaklaşık 100 milyon TL’lik bir maliyetle güçlendirilebileceğini belirtmektedir. Buna karşılık, yeni müze inşaatının 2,5 milyar TL’yi bulacağı ifade edilmektedir. Halihazırda turizm sezonunun ortasında yapılan bu kapatma kararı ve kamu kaynaklarının kullanımı açısından bu tercihin sorgulanması gerekmektedir.”
Öztunç önergesinde şu soruların yanıtlanmasını istedi:
1-Antalya Arkeoloji Müzesi’nin kapatılmasıyla ilgili olarak alınan kararın gerekçesi nedir?
2-Müze binasının depreme dayanıksızlığına ilişkin bir teknik rapor mevcut mudur? Varsa bu rapor kamuoyuyla paylaşılacak mıdır?
3-Müzenin kapatılmasıyla birlikte sergilenen eserler nereye taşınmıştır? Bu eserlerin güvenliği nasıl sağlanmaktadır? Son 10 yıl içinde müze envanterinde olan tarihi eserlerden eksilen olmuş mudur? Olmuş ise kayıp eserler nelerdir?
4-Müzenin mimarlarından Doğan Tekeli’nin mevcut binanın güçlendirme yoluyla korunabileceği yönündeki görüşü dikkate alınmış mıdır?
5-Mevcut binanın güçlendirilmesi yerine yıkılıp yeniden yapılması hangi teknik, mali ve idari gerekçelere dayandırılmaktadır?
6-Yeni yapılacak müzenin ihalesi yapılmış mıdır? Yapıldıysa hangi firma işi üstlenecektir?
7-Türkiye genelinde kapalı olan müze sayısı kaçtır? Bu müzelerin kapatılma gerekçeleri nedir? Bu müzelerin tekrar hizmete açılmasına dair bir takvim mevcut mudur?
8-Turizm sezonu ortasında müzenin kapatılmasının bölge turizmine olası etkileri değerlendirilmiş midir? Antalya Arkeoloji Müzesi’ne 2024 yılında gelen ziyaretçi sayısı kaçtır? Ve ne kadar gelir elde edilmiştir?
Öncelikle bir yurttaş olarak Kahramanmaraş milletvekili Ali Öztunç’a şükranlarımı sunarım. Yurttaşlarımızın tepkilerini de dikkate alarak Bakanlığın yıkım kararını yüce Meclis’e taşımış. Yönelttiği sorular çok önemli. Bakanın vermesi umulan yanıtlar da çok aydınlatıcı olacak.
Antalyalı milletvekillerinden de benzer soru önergeleri ile konuyu Meclis’in dikkatine getirmeleri temenni ediliyor. CHP Antalya milletvekilleri Aliye Coşar ve Cavit Arı, müzenin yıkım kararını protesto etmek amacıyla Antalya’da geçen haftalarda düzenlenen toplantılara katıldılar. Aynı kararlılık ve duyarlılıkla onların da konuyu yüce Meclis’e taşımaları bekleniyor.
Öte yandan, Bakanlık yıkım kararı doğrultusunda doludizgin adımlar atmaya devam ediyor. Antalya İl Kültür Müdürlüğü, “Antalya Müzesi’nin ‘Antalya Yapımı 1. Etap ve Eser Taşıma İşi’ kapsamında gerçekleştirilecek çalışmalar nedeniyle 16 Temmuz Çarşamba günü saat 08.30 itibarıyla geçici olarak ziyaretle kapatıldığını” duyurdu. Antalyalıların haklı tepkileri, kaygıları umursanmıyor. Müze ziyaretlere kapatılıyor.
Turizm sezonunun ortasında Antalya’ya gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler, müzenin kapısından eli boş dönüyor. Ne bir bilgilendirme levhası ne de bir açıklama var. Gelen turistler müzenin kapalı olduğunu, kapıda müzenin kapanmasını protesto eden kişilerden öğreniyorlar..
Müze Çalışma Grubu Sözcüsü Prof. Dr.Gül Işın da, bunun üzerine kamuoyuna bir duyuruda bulunuyor ve “Müzenin korunması için verdiğimiz mücadelede müze personeli arkadaşlarımızın eserlerle ilgili azami dikkat ve özeni göstereceğine yürekten inanıyorum. Savunduğumuz temel mesele eserler için gereksiz risk ortamının oluşturulmasına sebep olan sürecin durdurulmasıdır” diyor.
Prof. Işın’ın uyarısı, geçen haftalarda müzenin önünde yapılan toplantıların birinde Mülkiyeliler Birliği Antalya Şubesi Başkanı Nazire Öztürk’ün konuşmasındaki şu sözleri anımsatıyor
“… tarihe tanıklık eden eserlerin korunamamasından endişe ediyoruz. Herakles kadar üç güzellerin zarar görmesinden endişe ediyoruz. Milyonlarca yıl öncesine ait bir fosilin zarar görmesinden endişe ediyoruz. Geleceğe miras bırakamamaktan endişe ediyoruz.”

Yıkım kararı alanların da Işın’ın, Öztürk’ün ve yıkıma karşı çıkan diğer insanlarımızın bu tür kaygılarını, endişelerini paylaştıklarını düşünüyorum. Eserlerin zarar görmemesi için gerekli önlemleri aldıklarına inanıyorum. Salt kâr hırsı, rant düşüncesiyle, kültürel, tarihsel zenginliklere karşı umursamaz bir duygu içinde olduklarını sanmıyorum. Ancak farklı düşünen insanlarımız da yok değil. Kaygı verici bir durum. Karşılıklı bir güvensizlik duygusu hakim.
Kâr hırsı, rant ve talan için tüm insani değerlerin hiçe sayılmasını eleştiren bir yurttaş, “Müze, zeytinlikler -hatta Kanal İstanbul- dahil toplumsal alanı ilgilendiren kararların altında yatan kâr hırsını görmek gerek. Sistem sorunu yatıyor temelde. Müzemiz için de Bakan karar alıyor ancak arkasında bu kararı aldıracak siyasi güç var. Ne kültür ne insan, ne doğa önem taşıyor. Muhtemelen müze ve çevresi için yatırımcı bulunmuştur” diye yakınıyor.
Müzenin yıkılarak yerine “müze otelciliği” konseptinde yeni bir yapı yapılması yolundaki bir önerinin de, şehirde kültürel miras tartışmalarını alevlendirdiği medyaya yansıyor.
Öte yandan, yıkıma karşı çıkanlara yanıt veren Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz,”müze taşınıyor”, “araziye otel yapılacak”, “peşkeş çekiliyor” gibi iddiaları reddederek, Antalya’ya yakışan bir kültür merkezinin inşa edileceğini açıkladı. Medyada yer alan haberlere göre, projenin ilgili sivil toplum kuruluşları ile istişare edilerek hazırlandığını ifade eden İnceciköz, yeni müzenin hem kapalı hem açık alan ihtiyacını karşılayacak şekilde tasarlandığını belirtti.
Yenilenme kararının, müze binasının depreme karşı dayanıksız olduğunun bilimsel raporlarla ortaya konması sonrası alındığını vurgulayan yetkililer, binanın yıkılarak yerine çağdaş müzecilik anlayışı ile donatılmış, daha büyük ve işlevsel yeni bir müzenin yapılacağını duyurdu. Projenin yaklaşık 2,5 milyar liralık bir yatırımla Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerçekleştirileceği ve 2026 yaz sezonuna kadar tamamlanmasının hedeflendiği açıklandı. Müzenin bulunduğu alanın korunacağı, eserlerin geçici olarak güvenli depolarda saklanacağı, kent dışına taşınma veya alanın başka bir yapıya dönüştürülmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı belirtildi. Yeni müzenin, sadece bir sergileme alanı değil, aynı zamanda bir kültür ve etkileşim merkezi olacak şekilde tasarlandığı vurgulandı.
Bu bilgiler önemli ve dikkat çekici. Kahramanmaraş milletvekili Ali Öztunç’un TBMM’ye sunduğu soru önergesine de (ve yöneltilebilecek benzer soru önergelerine) Kültür ve Turizm Bakanı’nın kamuoyunun konuya verdiği önemi de dikkate alarak, kapsamlı, doyurucu yanıt vermesi umut edilir. Bakan’ın, ayrıca Antalya’daki ilgili sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yuvarlak masa toplantısı düzenlemesi ve TV kanallarında proje hakkında bilgi vermesi beklenir. Demokrasinin gereği budur. Bunu yapmazsanız “büyük eserlere imza atıyorsunuz, ancak bu eserlerin inşası için vergi veren yurttaşları yeterince bilgilendirmiyorsunuz” denir.
Her alanda neredeyse sürekli bir “antagonizma” ya da “zıtlaşma” ile karşılaşıyoruz. Antalya Müzesi’nde de benzer bir durum söz konusu. Umarım sağduyu galip gelir. Güvensizlik duygusu giderilir.
Yıkım kararını protesto etmek amacıyla düzenlenen bir mitinge katılan 17 yaşındaki lise öğrencisi Dora, mitinge gençlerin yeterince katılmamalarından yakınarak, “…ülkemizin içinde bulunduğu durumdan ötürü sanat, kültür ve tarih bilinci arka planda kalıyor” demişti. Dora’nın bu sözleri üzerinde düşünülmeye değer.
Umarım önümüzdeki süreçte, sanat, kültür ve tarih bilincini daha ön planda tutan bir politikaya ağırlık verilir. Böylece insanlarımız müzelerimizin ve müzelerdeki eserlerin değerlerinin ve önemlerinin daha iyi anlar ve bu eserlere her koşulda sahip çıkarlar…
İlgili yazılar:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: