Göç ettiğimi öğrenen dostlarımdan bazıları “Florida’da ne var?” diye sorduğunda önceleri “ilginç bir coğrafya var” diye yanıt veriyordum.
Kültürüne tam nüfuz edemediğim için “Malum ses yok, yetmez mi?” diyordum bir de. Ancak bilgi edindikçe fikrim de değişti. Florida’da ne var ne yok, şimdiki aklımla bir özet geçeyim.
Florida coğrafyası gerçekten ilginç ama var oluşu da ayrıca ilginç. Kadim zamanda yanardağ patlamalarıyla oluşan adaların birbirleriyle birleşmeleri ve yeterince büyüdüklerinde de ana kıtaya yapışmalarıyla oluşmuş çünkü. Kocaman ana kıtanın sapıymış gibi de sarkmış Ekvator’a doğru.
Pek çok ülkeden büyük bir eyalet Florida. Kuzey güney doğrultusuna uzanan, İtalya kadar bir kütle burası. Ancak İtalya’nın tersine yükseltisi yok. Neden kaya ya da dağdan eser yok bilecek kadar yerbilimleri bilgim yok ama Florida’da tek yükselti çöp tepeleri. Bu üstü örtülü tepelere de çöp kamyonları dışında giren çıkan olmadığı için Florida’da (en kuzey bölümü hariç) araba kullanırken el frenine de ihtiyaç yok.
Florida sudan çok zengin. Gölleri de bol akarsuları da. Ancak arazi düz olunca akanların da yataklarında akmak diye bir dertleri yok. Her yer bataklık o nedenle. Yani 100 sene öncesi öyleymiş. Beyaz adam buralara yerleşmeye niyetlenince ilk önce akarsu yataklarını derinleştirip çevresini kurutmaya girişmiş. Nehir yataklarının kıyılardaki bölümlerini ana kanallara dönüştürmüş. Ana kanallara ulaşan birbirine paralel daha küçük kanallar da kazmış. O kanallar sayesinde kurutulmuş araziler artıkça yeni insanlar gelip yerleşmiş. Yerleşim artıkça yeni kanallar kazılıp yeni topraklar kurutulmuş. Miami şehriyle ünlü dünya zenginlerinin has mekânı Güney Florida böyle oluşmuş.
Eğer görmediyseniz Google Earth’te Güney Florida üzerinde biraz dolanın bence. Başlamışken İtalyanların Venedik, Hollandalıların Amsterdam, Rusların St. Petersburg şehirlerini de kuşbakışı inceleyin. İnsanın suyla oynaştığı bu şehirler bambaşka bakış açıları yaratıyor çünkü. Siz oralarda dolanırken ben Florida’ya döneyim.
Florida eyaleti dümdüz, neredeyse denizle bir. O nedenle site falan kurarken önce arazinin ortasını kazıp çıkardıkları toprağı daha doğrusu kumu kenarına yığarak büyücek bir çukur kazıyorlar ki yağmurlar orada toplansın da evlere ulaşmasın. O yüzden siteli evlerin hemen hepsi göl manzaralı oluyor. Yol yapımında da aynı teknik kullanılıyor. Özellikle büyük döner kavşakların hemen hepsinin ortasında birer gölcük var.
Florida’ da artezyen kuyusu yok. Çünkü toprağın altında kayaçlar olup suyu süzmezse, çektiğiniz suyun ne suyu olduğunun da garantisi yok. Florida da evlerin bodrum katları da yok çünkü biraz kazıyınca su çıkıyor. Bodrum mahzen falan yok ama gökdelenler var.
Florida’daki gökdelen inşaatlarına bir türlü denk gelemedim. Daha doğrusu etrafını güzelce kapattıkları için içerde neler yaptıklarını göremedim. O yüzden nasıl temeller atıyorlar da bu sulak arazilerde o gökdelenleri dikiyorlar hiç bilemiyorum. Bilgisiz bir ilgiyle bakıp duruyorum Florida’nın yerleşim ve ulaşım mucizelerine…
Florida derken isimleri niye bunca benzer bilemediğim Florya’yı hatırladım. Bir arkadaşım her boş vaktinde Florya’ya gidip Yeşilköy havaalanını gören bir yerde arabasını park edip inip kalkan uçakları seyrederdi. Bir keresinde beni de götürmüştü. Bu seyir sevdasına çok şaşırdığımı söyleyince “Asıl ben senin gibilere şaşırıyorum” demişti. “Bu heyula şeylerin yerden kalkıp gidebilmesine ve sonra da onca yoldan gelip yere inebilmesine baktıkça benim nutkum tutuluyor da sizler nasıl şaşmıyorsunuz” demişti. Fizik kimya matematik falan diye cevaplamaya çalışmamı, “Boş versene, hangisini ne kadar biliyorsun da uçağın uçabilmesini anlıyorsun sanki” diye lafı ağzıma tıkmıştı. Ben gene de onun şaşmasına çok şaşmıştım. Şimdi plaj kumunda yükselen gökdelen serilerini, okyanusun ortasında kilometrelerce uzayan yolları falan gördükçe onun uçaklara baktığı gibi bakıyorum. Bilgisiz ilginin şaşkınlığıyla. İnsan böyle bir şey işte, alışkın olduğuna şaşmıyor da sadece yeni gördüğüne şaşıyor…
Florida’da su bol olunca su manzarası da bol. Bazı evler göl kenarında ya da göl manzaralıyken daha zenginlerin evleri de kanal manzaralı. Dışardan gelip bölgenin coğrafyasına henüz hâkim olamayanların evleri ise okyanus manzaralı. Zamanla yerleşik olduklarında onlar da okyanusun boşluğunu seyretmekten bıkıp kanal kenarlarının cümbüşüne yöneliyorlar. Daha içerlerde ve daha yeşil alanlarla çevrili olan evlerin hemen hepsinde de yüzme havuzu var.
Bir de “Everglades” denilen çok geniş ve dünyada eşi benzeri olmayan sulak bir coğrafi oluşum var ki anlat anlat bitmez diye onu es geçiyorum. Dedim ya su var buralarda hem de en bol bulamacından.
Ekvator’a yakın olduğundan su kadar da güneş var. O nedenle sularda buharlaşma çok fazla yani bolca bulut da var. Hemen her gün görebileceğiniz masmavi göğü dolduran bembeyaz bulutlar bölgenin imzası gibi. Yağarken kararıyorsa da az sonra çıkan güneşle yeniden mavibeyaz gökyüzü geri dönüveriyor. Masallara yakışır bu mavi beyaz gökyüzü insanın enerjisine tavan yaptırıyor.
“Gün Işığı” kod adlı bu eyalette su bol güneş bol olunca sadece insanlar değil bütün doğa canlanıyor. O yüzden yeşil de çok bol. Bitkiler bol olunca hayvanat da bol, haşarat da bol. En çok da kuşlar bol. Kafanızı çevirdiğiniz her yerde kuşlarla selamlaşmak da insana çok iyi geliyor.
Aslında Florida’nın kuşlarını da uzun uzadıya anlatmak lazım. Şimdilik şu kadarını söyleyip geçeyim. 2024 yılı boyunca Audubon Kuş Derneğinin 172 gözlemcisi 188 tür kuş saptamış. Su, bitki ve güneş üçlemesi sayesinde rengarenk kuşlarla dolu yaşadığımız çevre.
Eee, bu kadar su ve bu kadar güneş olunca elbette nem de bol ter de. Ancak o kadar kusur da olsun elbette denebilirdi güçlü fırtınalar olmasa. Hem Ekvator’a yakın ol hem iki tarafın iki büyük okyanus olsun da kasırgası tayfunu olmasın desen olmuyor işte. Ancak bu doğa felaketlerinin iyi tarafı teknolojinin onları önleyemiyorsa da izleyebiliyor olması. Fırtınalar çok büyük yıkımlar yaratabiliyor ama deprem gibi habersiz gelip bir anda yıkıp geçmiyor. Geldi geliyor diye günler öncesinden haberiniz oluyor ve tedbir alabiliyorsunuz. En azından gelmeden kaçıp canınızı kurtarabiliyorsunuz.
Bu coğrafyada yaşadığımı bilen dostlarımın hemen her yaz bir başka fırtına haberi ile yürekleri hopluyor. Biz de her meteoroloji haberiyle alarma geçiyoruz elbette. Bazen “Bu risk altında yaşanmaz. Ağaç değiliz ya, olduğumuz yere çakılı kalalım, göç edelim daha güvenli bir yere” diyoruz. Sonra fırtına sezonu bitiyor, vazgeçiyoruz. “Aman, dünyanın neresi güvenli ki, her bir köşesinde başka bir doğal felaket riski var” diye kılıfına uyduruyoruz.
Coğrafyadan sosyolojiye geçersek, Florida’da en çok kışlıkçılar var. Bizdeki yazlık kavramını kışlık olarak kullanıyor Amerikalılar. Onlar da tatil için güneye iniyorlar ama yazın sıcak günlerinde değil de kışın soğuk günlerinde. Florida, Kuzey Avrupa kıtasının en güney ucuysa da yaz tatiline değil kış tatiline uygun. Malumunuzdur yazın yağış, fırtına ve aşırı sıcak, kışın kuru, sakin ve ılıman çünkü. O nedenle kuzeyin soğuğundan kaçan soluğu Florida’da alıyor. “Kar kuşu” deniyor bu yarı zamanlı yerleşik turistlere.
Florida’nın yaşlı, üretim dışı ama oldukça paralı beyaz nüfusunun kendi kasabaları ve oralarda ultra zengin bir yaşamları var. Buna karşın sokaklarda yaşayan epeyce bir de evsiz insan var. Güney Amerikalılar başta olmak üzere ülkesindeki yozlaşmadan kaçıp “Büyük Amerika Hayali” ile gelmiş, resmi ücretin yarısına çalışarak Florida’da dönen çarkın zorunlu dişlileri olan kaçak işçiler bolca var. Sıcak etkisinden midir, kötü eğitimden midir nedir bilemediğim tembelleşmiş bir koyu renkli nüfus var. Kurnaz beyazların kolay para peşindeki renkliler üstünden sürdürdüğü önemli bir uyuşturucu pazarı var.
Tam sayı belli değil ama yaklaşık 20 bin de Türk var Florida’da. Hemen her gün yeni göçenler de var. Türkler arasında dayanışmadan çok çekememezlik, birbirine el vermeden çok kuyusunu kazma, birlik olup güç artırmaktan çok başarılı olanın paçasına yapışıp aşağı çekme var. Bütün bu karakter özellikleri nedeniyle de hep fokurdayan bir dedikodu kazanı var. Diğer milletlerde de durum aynı mı diye çok merak ediyor ama bir türlü vakıf olamıyorum. Kol kırılır yen içinde kalır diye açık mı etmiyorlar yoksa bu kumaş bize mi özgü çözebilmiş değilim.
Florida’nın artan trafik sorununu yer altından açacağı uuupuzun bir tünel ile çözme vadi olan Elon Musk gibi yeni gözdeleri var. Hepsinden önemlisi Florida’da Trump da var. Devlete kışlık saray olsun diye çok zengin bir iş kadını tarafından bağışlanmış olan bir malikaneyi bir biçimde kendine tapulu konut yapmışlığı var. Her fırsatta gelip malikanesinin uçsuz bucaksız bahçesinde golf oynama merakı var. Hazır gelmişken zaten yandaşı olan Florida yönetimine özel direktifleri var.
Florida’nın diğer eyaletlere kıyasla daha asık suratlı ve daha agresif bir polis gücü var. Epeyce bir suçlu nüfus ve suçlularıyla nam salmış mahalleleri var. Esrar serbestisi ve kürtaj yasağı var.
Özetle buraların doğasında renk ve huzur, insanlarında ise huzursuzluk var.
Bu durumda Florida cennet mi cehennem mi, yoksa zaten ikisi aynı şey mi karar sizin.
Fotoğraf: visitflorida.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: