Funda Yıldız Çağlar, mesleğine âşık bir sınıf öğretmeni olarak yola çıkmış. Edebiyat ve mitoloji her zaman ilgi alanı olmuş, “Çocuklarla Felsefe” ve “Çocuk Edebiyatı” alanlarında yapılan atölye ve sertifika programlarına katılmış. “Sen ve Ben Dergi”de, “Çocukluk Bizde Kalsın” adlı bir köşesi olan, özel bir okulda çocuklarla felsefe ve mitoloji kulübü öğretmenliği yapan Çağlar, aynı zamanda Maltepe Üniversitesinde felsefe alanında yüksek lisansına devam ediyor. Toplumda artan şiddet ve çatışmaların en önemli nedeninin sıklıkla kullandığımız kavramların herkes tarafından farklı yorumlanması olduğuna dikkat çeken Çağlar, “Bunu aşmanın yolu ise insanların erken yaşlardan itibaren felsefi bakış açısı kazanmalarını sağlamak. Felsefi bakış açısı ve etik bilgisine sahip doktorlar, öğretmenler, sanatçılar, mühendisler, hukukçular çoğalsa dünya daha yaşanılası bir yer olur sanki” diyor. Tüm dünyada adalet anlayışının, insan haklarının, toplum dinamiklerinin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç olduğunu düşünen Çağlar’a göre, bu noktada dümende olması gerekenler felsefeciler.
***
–Neden felsefe? Yolun nasıl felsefeye düştü?
-Okumayı öğrendiğim ilk günden beri edebiyata büyük bir tutkuyla bağlıyım. Okumak, benim için yemek, içmek gibi temel ihtiyaç… Sanırım ilkokuldayken okuduğum Küçük Kara Balık’la düştü yolum ilk kez felsefeye, çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Daha sonra lisedeyken dünya klasiklerini okumaya ve felsefeye yoğun bir ilgi duymaya başladım. Lisans eğitimimi felsefe üzerine yapmak istedim ancak olmadı, mesleğine âşık bir sınıf öğretmeni oldum. Sınıf öğretmeni olmak, sürekli soru soran, cevap alana kadar peşinizi bırakmayan, neredeyse duyduğu her şeye şaşıran bir sınıf dolusu çocukla beraber olmak demek. Aristoteles, Metafizik’te “İnsanlar doğaları gereği bilmek ister, çocuklar insanlar arasında en çok hayret eden ve bilmek isteyenlerdir” der. Bu noktada felsefenin mesleğim için de gerekli olduğunu ve aslında tüm yolların felsefeye çıktığını gördüm. Bundan sonrası bence çok enteresan. Bir şeyler yapmanız gerektiğini bilirsiniz ama ne yapacağınızı bulamazsınız ya… Kendimce felsefe kitapları bulup okumaya çalışıyorum, çoğu zaman içinden çıkamıyorum, öyle bir dönem geçirdim. Sonra mucize gibi bir şey oldu. Çalıştığım okulda Nurhan Direk Hoca bir eğitim vermeye geldi ve ben ne yapmak istediğimi buldum. Zaten sürekli eğitimlere katılmaya, kendimi geliştirmeye çalışıyordum. Çocuklar İçin Felsefe Atölyelerine katılmaya başladım ve sertifikalar aldım. Amacım sadece Türkçe müfredatının içine felsefi soruşturmalar içeren etkinlikler katmaktı. İlk birkaç yıl bunu yaptım. Çalıştığım okulda Çocuklarla Felsefe öğretmeni ihtiyacı doğunca, bana böyle bir alana geçme imkânı tanındı ve şimdi Çocuklarla Felsefe öğretmeni olarak çalışıyorum. Aynı zamanda Maltepe Üniversitesinde felsefe yüksek lisans öğrencisiyim.
–Peki, felsefe sana ne yaptı? Felsefeyle birlikte değişen bir şey oldu mu hayatında?
-Felsefe beni özgürleştirdi. Platon, Kratylos diyaloğunda, “Bütün hayvanlar içinde bir tek insana anthropos denmiştir, çünkü o gördüğünü inceler” der. Evet, inceliyoruz ama insan türü olarak en büyük zaafımız incelemeye kendimizden başlamamamız. Felsefe bana kendi doğamı incelemeyi, onun bilincine varmayı öğreterek zihinsel olarak özgürleştirdi beni. Maltepe Üniversitesi’nde çok değerli hocaları tanıma şansım oldu. Güncel Önkal Hocadan aldığım “Felsefi Danışmanlığa Giriş” dersinde incelediğimiz vakalarla, yaşadığım günlük hayat problemlerine felsefe aracılığıyla çözümler bulabileceğimi fark ettim. İoanna Kuçuradi Hocadan, sürekli değişen dünyada insanlığa ait soruların çok da değişmediğini öğrendim. Bunlar da daha sakin bir insan olmamı sağladı.
–Kimileri felsefeden korkuyor. Felsefeden korkmaya gerek var mı sence ve bu korku nasıl aşılabilir?
-Farkında olsak da olmasak da en sıradan günümüzde bile felsefe yapıyoruz; kararlar alıyoruz, çıkmazlara sürükleniyoruz, merak ediyoruz, sorguluyoruz, safsatalarla karşılaşıyoruz. Aslında felsefeden değil, ona yüklenen anlamdan korkuyoruz. Bana göre insanların felsefeden korkmasının en önemli nedeni onu anlaşılmaz bulmaları. Felsefe denilince birçok insanın aklına felsefe tarihi, bundan yüzyıllarca önce yazılmış felsefi metinler, çok klişe tabirle fildişi kulede yaşayan akademisyenler geliyor. Oysa felsefe sadece bunlardan ibaret değil, hayatımızın bir parçası. Bu korkuyu aşmanın en güzel yolu onu bize anlatmaya çalışan ustalara kulak vermek. Burada da Betül Çotuksöken Hocayı anmadan geçemeyeceğim. İki yıl boyunca yaptığı radyo söyleşilerini derlediği Radyoda Felsefe kitabında “Benim düşlerimden, ütopyalarımdan biri de felsefeyi üniversite dışına taşımak; çok sayıda insanın felsefi düşünme biçimini, felsefi bakış açısını anlamasını, kavramasını sağlamak ya da hiç olmazsa bu türden bir kavrayışın farkına varmasına yardımcı olmak” diyor. Daha çok insanın felsefeyle tanışması için emek harcayan bu ustaları dinlemek, takip etmek korkularımızı yenmemize yardımcı olacaktır.
–Felsefe ve diğer disiplinler arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun? Disiplinler arasılık neden önemli? Felsefe neden herkese lazım ya da lazım mı?
-Bir miktar felsefe herkese lazım bence. Disiplinler arasılık çok önemli bir kavram. Farklı alanların birbirine entegre edilmesi, yeni bakış açıları edinmemiz için çok kıymetli. Günümüzde yaşanan problemler geçmişe göre çok karmaşık. İklim krizi, toplumsal eşitsizlik, savaşlar… Bu sorunlar sadece bilim ve teknikle çözülemeyecek kadar derin. Kökenlerindeki etik ve mantıksal soruların felsefe yoluyla anlaşılması, kalıcı çözümler bulabilmemiz için çok önemli.
Ayrıca şiddetin ve çatışmaların toplumun her kademesinde sürekli arttığını gözlemliyoruz. Bana göre bunun en önemli nedeni sıklıkla kullandığımız kavramların herkes tarafından farklı yorumlanması. Bunu aşmanın yolu ise insanların erken yaşlardan itibaren felsefi bakış açısı kazanmalarını sağlamak. Felsefi bakış açısı ve etik bilgisine sahip doktorlar, öğretmenler, sanatçılar, mühendisler, hukukçular çoğalsa dünya daha yaşanılası bir yer olur sanki…
–Peki, felsefe karın doyurur mu? Aileler, çocukları aç kalacak diye felsefe okumalarını pek istemiyor gibi de…
-Bu soruya yanıt vermek çok zor. Öncelikle şunu söylemek isterim, severek yaptığınız her şey siz istediğiniz ve kafa yorduğunuz sürece karın doyurur. Diğer taraftan emin olduğum bir şey var ki günümüzde temel anlamda felsefe bilgisine sahip olmamak aç bırakabilir. Kendisini soruşturmayan, kendini felsefe aracılığıyla tanımaya çalışmayan insanların işlerinden sürekli şikâyet ettiklerini, işlerini kaybettiklerini, mutsuz olduklarını gözlemliyorum.
–Felsefeci sadece felsefe mi yapar: Sadece kitaplara gömülüp okur, yazar, düşünür mü? Ya da hangi alanlarda iş yapar, yapabilir?
-Belki eskiden öyleydi ama artık değil. Günümüzde felsefeciler düşünme ve sorgulama becerilerini günlük yaşamla, farklı disiplinlerle ve toplumu ilgilendiren sorunlarla ilişkilendiriyorlar. İş dünyasında etik sorunlarla ilgilenmek, şirketlere veya kurumlara etik politikalar geliştirmede yardımcı olmak felsefecilerin işi haline geldi. Yapay zekâdan genetik mühendisliğine kadar her alanda etiğin öneminin fark edilmesi felsefecilerin alanını genişletti. Ayrıca tüm dünyada adalet anlayışının, insan haklarının, toplum dinamiklerinin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var ve bu noktada da dümende olması gerekenler felsefeciler.
–Gündelik hayatta insanların genellikle ezberler, ön yargılar, değer yargıları, inançlar, izmler, ahlaksal normlar üzerinden değerlendirmeler yapıp, değer harcadıklarını görüyoruz. Çoğu çatışma, kavga gürültü de buradan çıkıyor. Bu noktada felsefe bir çıkış kapısı aralayabilir mi insana?
-Kesinlikle aralayabilir. Kişileri, durumları olayları değerlendirirken çoğu zaman kurallardan, normlardan, standartlardan ya da modalardan yola çıkıyoruz. Hazır ölçülere göre değer biçerek ya da değer atfederek ve ezbere değerlendiriyoruz. Bunlar benim İoanna Kuçuradi Hocadan öğrendiğim çok değerli bilgiler. Kendisinden “Değerlendirme Sorunları” ve “Sanat Felsefesi Sorunları” dersleri aldım. Benim değer konusuna çok farklı bir noktadan bakmamı sağladı. Değerlendirmenin bir bilgi sorunu olduğunu felsefe aracılığıyla görebildim. Değerlendirme yaparken doğru soruların bilgisine sahip olmamak kişinin izmlerin, değer yargılarının peşine takılma olasılığını artırıyor. Felsefe kişinin etik değerlerin bilgisi ile ilgili kendini soruşturmaya başlamasını ve dolayısıyla ön yargılarından kurtulmasını sağlıyor.
–Felsefeyle ilgilenenlere, felsefe okumak isteyenlere ne tavsiye edersin?
Kendimi bu konuda yorum yapacak kadar yetkin hissetmiyorum. Söyleyebileceğim tek şey felsefe ile ilgilenmeye başlamak için hiçbir zaman erken ya da geç değil. Felsefeyle ilgilenmek kişinin kendi gelişime yaptığı en büyük yatırım. Önemli olan doğru soruları kendimize doğru zamanda sormayı bilmek ve bu sorulara cevap verirken felsefe disiplininde uzman olan hocalarımıza kulak vermek…
Gelecek hafta: Tarık Tazegül’le söyleşi
Önceki söyleşiler:
Sedef Karakaş: Felsefe adındaki kraliçe (2024 yılında Medya Günlüğü’nde en çok okunan yazı)
Alper Hasanoğlu: Felsefeden korkan terapi görsün
Ertan Tunç: Her yol felsefeye çıkar
Beste Nâsır: Felsefe insanlaşma yolculuğudur
Serhan Kansu: Felsefe bir ışık yakar
Hâle Seval: Felsefe hayatımızın içinde
Furkan Soltekin: Ezberle savaşmak için felsefe
Uğur Selçuk Güneşli: İnsana yakışır bir yol aradım
Kornilia Çevik Bayvertyan: ‘Doğruya ulaşmanın anahtarı felsefe’
Pınar Güler: Felsefe her eve lazım
Ali Bulunmaz: ‘Felsefe itici bir güç’
Belgin Önal: Felsefeyle kendimi gördüm
Berkay Gürvardar: Felsefe çıkış kapısı olabilir
Berrak Coşkun: Delirmemek için felsefe
Zuhal Kişin Köseoğlu: Düşünmek zahmetli geliyor
Armağan Teselli: Hayatta kalabilmek için felsefe
Ceren İplikçi: Felsefe eşine zor rastlanır bir dost
Onur Egemen Sakarya: Takdir edilesi bir ‘mutsuzluk’
Tülay Aydın Türkmen: ‘İnsanı anlama yolculuğum’
Fatih Hüseyin Börekçi: Sistem düşünmemizi istemez
Aris Abacı: Masallara kanmamak için felsefe
Sinan Pekşen: Gerçeği bilmeye hazır değiliz
Cem Nikravan: İnsanca yaşayabilmenin ön şartı
Serhat Durup: Felsefe eylem gerektirir
Yazar hakkında
Elif Şahin Hamidi 1979 yılında doğdu. 1998 yılında, Trakya Üniversitesi EMYO Serigrafi Bölümünden, 2004 yılında, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı İnsan Hakları Yüksek Lisans Programını tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor.
Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı ve yazmayı hep sürdürdü. Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberler farklı mecralarda yayınlanıyor.
2014 yılında Beta Yayınları tarafından yayımlanan Sıradışı Uyumsuz Muhalif: Bir Entelektüeli Yitirmek/Vakur Kayador’un Ardından başlıklı kitapta, “Hep Vakur ve Hep Yalnızdı” başlıklı yazısıyla yer aldı. Ayrıca Ercan Kesal ile Peri Gazozu adlı kitabı üzerine yaptığı söyleşi, 2017 yılında yayımlanan Aslında adlı kitaba dahil olurken, Murat Gülsoy’un Nisyan adlı romanıyla ilgili değerlendirme yazısı, 2018 yılında yayımlanan Murat Gülsoy: Edebiyatta 30. Yıl/Basında Yazılanlar adlı kitapta kendine yer buldu. Prof. Dr. Şehnaz Ceylan’ın editörlüğünü yaptığı ve Ekim 2020’de yayımlanan Çocuk Edebiyatı başlıklı kitaba, “Kitaplara ve Okumaya Dair” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. 2021’de yayımlanan Etik, Hukuk ve İnsan Hakları/İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin adlı armağan kitaba, yüksek lisans tezinden hareketle, “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” başlıklı bir yazı yazdı. “Toz, Ölüler ve Diriler” başlıklı öyküsü, Sözcükler Edebiyat Dergisinin Mayıs-Haziran 2022 sayısında yayımlandı. Kasım 2022’de yayımlanan Edebiyatta Denizcilik Denizcilikte Edebiyat adlı kitaba, Nazlı Eray’ın Pasifik Günleri romanı hakkında bir yazıyla katkı sunarken, Şubat 2023’te yayımlanan Edebiyatta Hukuk adlı kitaba, Aristophanes’in Kadınlar Savaşı/Lysistrata oyunu hakkındaki “Barış Düşünün Peşinde: Lysistrata” başlıklı değerlendirme yazısıyla katkıda bulundu. Son olarak, İoanna Kuçuradi için hazırladığı Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, Mart 2024’te, Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıktı. Ayrıca yüksek lisans tez çalışması, İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi başlığıyla, yine Mart 2024’te kitaplaştırıldı.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapıyor ve Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile birlikte çalışıyor. İnsan Hakları Anabilim Dalı ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Danışma Kurulu Üyeleri arasında yer alıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bültenini hazırlıyor.