Metin Gülbay
“Benim de küçükken nüfus kağıdımdaki din hanesinde Yezidi yazıyordu. Sonra onu da kaldırdılar ve din hanesine çarpı koydular. Din hanemize çarpı koyulunca dışlanma daha da arttı.”
Ezidi gazeteci Eyüp Burç Medyascope’tan Nurcan Çalışkan’ın sorularını yanıtlarken bunları söyledi.
Yalnız bunları değil tabii…
Türkiye Cumhuriyeti, Ezidi vatandaşlarının nüfus kağıdındaki din hanesine yıllarca “Yezidi” yazdı. Bunu bilinçli olarak yaptı. Alevilerin de Ezidilere düşman olması için resmen Sünni mezhebini benimseyen Türkiye Cumhuriyeti tarafından alınan bu tutum, ötekileştirmeden başka bir şey değildi. Sünniler zaten onların şeytana taptıklarını söyleyerek yok edilmesi gereken insanlar olarak görüyorlardı.
Ezidi yerine Yezidi denmesinin amacı Emevilerin ikinci halifesi Yezid ile bağlandırılmak istenmesi. Yezid Ali’nin oğlu Hüseyin’le birlikte 72 kişiyi Kerbelâ’da katleden Sünni halifedir. Ezidilere Yezidiler denirse Aleviler birden halife Yezid’i anımsayıp onun katliamlarını Ezidilere yükleyecek, kurulan tuzak bu.
Wikipedia’da bugün bile Ezidi başlığı yoktur, Ezidi yazarsanız Yezidi başlığı gelmektedir. Yani tuzak devam ediyor. Evliya Çelebi de Seyahatnamesi’nde Diyarbakır’dan 80 bin askerin Sincar Dağı’ndaki “Kürt Yezidilerine saldırıp 13 bin ‘saçlı Yezidi Kürdü’ öldürerek Kerbelâ’nın intikamının alınmasından ve ‘sultanları, kızları ve gulamları ve avratları cümle esiri der-zincir olup Diyarbakır’a getirilmesinden” söz eder. (1) Dikkatinizden kaçmamıştır, Sünni Osmanlı ordusu Kerbelâ’nın intikamını almışmış…
“Ezidilerin kim olduklarına ilişkin tartışmalar sürüyor…” diyemeyeceğim çünkü böyle bir tartışma yok. Ezidiler yalnız Sünni ve Alevi Türkler değil Sünni ve Alevi Kürtler tarafından da yıllardır yok sayılıyor, görmezden geliniyor, en hafif tanımlamayla ötekileştiriliyor. Konuya ilişkin yapılan araştırma ve yayınlanan kitap sayısı son yıllarda artış gösterdi ama yetersiz tabii. (Bu konuda bir kaynakça veriyorum yazının sonunda, saptayabildiğim yayınlar bunlar. 44 kaynağın 18’inde başlıkta Ezidi sözcüğü var, diğerleri yani 26’sı başlıklarında Yezidi sözcüğünü kullanıyor.)
Eyüp Burç “Üzerimizdeki baskıların artmasıyla can korkumuza bir de ekonomik kaygılar eklendi ve bize Almanya’nın yolu açıldı. Ezidiler Almanya’ya göçerken devlet neredeyse bütün kurumlarıyla yardımcı oldu sağ olsunlar. ‘İsterseniz köpeklerinize de pasaport verelim onları da götürün’ dediler. Toplu gidebilirsiniz hesabı yaptılar” diyor aynı söyleşide.
Almanya’ya gidenler arasında bulunan Eyüp Burç, bir süre sonra askerlik için konsolosluktan çağrılıyor.
“Ben o zaman üniversite okuyorum Almanya’da, beni de çağırdılar. Ben cevap vermedim ve gitmedim. Sonra bir baktım Bakanlar Kurulu kararıyla beni vatandaşlıktan atmışlar. O dönem benim yanımda Müslüman bir arkadaşım daha vardı. Aynı zamanda gitmiştik. Üniversiteyi aynı dönem okuyorduk. Onu atmadılar. Neden? Müslüman olduğu için. Laik ülkenin de tek din anlayışı var maalesef. Biz bundan çok çektik, hâlâ da çekiyoruz.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin din eksenli bir yapısı olmamasına yani sözüm ona laik olmasına rağmen dini farklı olan vatandaşlarına eziyet etmesi akıl alır gibi değil. İşin garibi söz konusu olan Ezidiler olunca ne Sünni laiklerden ne de Alevilerden ses çıkıyor.
Burç, Ezidilerin 1970’lerde Türkiye’den ayrılmak zorunda bırakılırken köylerini, zenginliklerini kirvelerine, tanıdıklarına ve çok güvendikleri ailelere teslim ettiklerini belirterek “sonra onlar o topraklara ve köylere yerleştiler ve bir daha geri vermediler. ‘Gavurun malıdır, Müslüman olmayanın malıdır, alırım, helâldir’ diyerek Ezidilerin topraklarına çöktüler. O topraklara yerleşenlerin büyük bir kısmı koruculuk silahına sarılarak toprakları sahiplerine geri vermediler” diyor.
1970’li yıllarda Urfa’da özellikle de Viranşehir’deki sayıları 80 bini bulan Ezidiler, 80’li yıllarda yurt dışına göç etmeye başladı. 1985’te sayıları 23 bine kadar düştü. Azalma devam etti ve 2007’de Türkiye’de yalnızca 377 Ezidi kaldı.* Bugün Almanya ve İsveç’te çok sayıda Ezidi yaşamaktadır. Türkiye’de yalnızca Halkların Demokratik Partisi Ezidilere kucak açmış ve Feleknas Uca ile Ali Atalan bu partiden milletvekili seçilmişlerdir. Dünyada 800 bin kadar Ezidi yaşadığı tahmin ediliyor.
Ezidilik tarihi sözlü tarihtir
Ana yurtlarını bırakmak zorunda kalan Ezidilerin çilesi yüzyıllar önce başladı. Prof. İlhan Kızılhan*
Arapların 637 ve 1246’da Kürtlerle savaşımı, Moğol baskınları ve zorunlu asimilasyonların Ezidilere büyük zararlar verdiğini belirterek şunları söylüyor: “Ezidiler ‘şeytana tapanlar’ olarak adlandırılmışlardır. Hatta onların Müslüman bir tarikat ve damgalanmış oldukları iddia edilmiştir. Baskılardan dolayı Ezidiler dağlara doğru çekilmişler ve diğer gruplar ile ilişkileri kısıtlanmıştır. İnançları din adamları tarafından sözlü olarak devam ettirilmiştir. Bu nedenle Ezidilik tarihi, sözlü tarihtir ve inançları ile ilgili çok az yazılı belge bulunmaktadır. Bu nedenle kamuoyu Ezidilik hakkında kısıtlı bilgiye sahiptir.”
Prof. Kızılhan Anglosakson literatüründe 18. yüzyıldan beri bazı araştırmacıların Ezidilik inancı ile ilgilendiklerini, Alman dini topluluklar sözlüğünde Ezidilerin, “hazin, ahlâklı şartlarda yaşayan kabile” olarak tanımlandığını dile getirerek ekliyor: “Ayrıca İslam dini sözlüğünde (1941); Ezidi güzel, bağımsızlığın verdiği öz güvene sahip ve genellikle kuvvetli vücut yapısına sahip uzun ve kıvırcık saçlı bir insan tipi. Başları örtülü olmayan kadınlarının özgün yüz çizgileri vardır. Eskiden Ezidiler kendilerini dışarıdan gelen şiddet baskınlarına karşı cesurca savunan, korkulan isyancılar ve yağmacılardı. Sözlerine bağlılıkları ve vefalarından dolayı düşmanları tarafından da takdir edilirler. Becerileri ve çalışkanlıklarıyla bahçe ve tarla işçiliği ve hayvancılıkta komşularından daha üstündürler. Özellikle bireysel temizliğe verdikleri utandırıcı özenle diğer Kürtlerin kirliliklerinde göze batmaktadırlar.”
Kime Ezidi denir?
Prof. Kızılhan’ın tanımına göre “Din mensuplarının telaffuz ettikleri şekli ile ‘yezidi’, ‘izîdî’ veya ‘ezdayî’, ‘êzdî’ terimleri Kürtçede ‘beni yaratan’, yani yaradan ve tanrı anlamına gelmektedir. Ezidilik bir bütünlüğe ve tek tanrıya inanır yani monoteist bir inançtır. Tanrıya, Ezidilikte ‘Xweda’ denir, kelime anlamı ise; ‘kendini yaratan’dır.”
Ezidilerin Tanrıdan sonra, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’da da adları geçen yedi melek geldiğine inandıklarını kaydeden Kızılhan, “bu melekler, Ezidilerin günlük dualarında yer alır. Yedi meleğin başında Tausi Melek yer alır ve tanrı tarafından dünyayı gözlemleme ve özellikle de Ezidileri korumak ile görevlendirilmiştir. Ezidilk inancında tanrı aslında pasif bir rol oynamaktadır ve Tausi Melek tanrısal yetkilerle donatılmıştır. Tausi Melek dışında başka kutsal isimler vardır: Şeh Adî, Şeh Assin, Şeh Şems, Şeh O Bekir, Şeh Faxradin ve Şeh Sijadin. Güneş ve ay Ezidilikde kutsaldır. Şeh Şems güneşi, Şeh Assin ise ayı sembolize eder. Ezidiler bu iki doğal elementin tanrının ışığını oluşturduğuna inanırlar. Her Ezidi, dünyanın yaratılışına minnettarlığı göstermek, tanrıyı ve Ezidilik inancını anmak için yılda üç gün (aralık ayında) oruç tutmalıdır. Ayrıca her Ezidi yaşamında bir kere Güney Kürdistan’da bulunan kutsal yer ‘Laleş a Nuranî’yi ziyaret etmelidir. Ezidiler, etik ve ahlâk, doğru ve yanlış, hak, doğruluk, bağlılık, merhamet ve sevgiye, evrensel prensipleri olan bir inanç sistemine sahiptirler” diyor.
Ezidileri yok etme politikaları
Ezidilere karşı yürütülen en kanlı savaşımların 1671 yılında Osmanlı Mufti Ahmed Mustada Abu Al-Imadi tarafından ve daha sonra ise 1832 yılında Rawanduz hükümdarı tarafından gerçekleştirildiğini kaydeden Kızılhan nesilden nesle aktarılan bu kolektif travmanın, günümüzde hâlâ Ezidi toplumunda anlatıldığını söylüyor.
Osmanlı’nın Ezidilere karşı genel tutumu
Kızılhan Osmanlı İmparatorluğu’nun Ezidilere karşı inançlarından dolayı bir savaşım yürütmediğini, tam tersine bazı Ezidi soylularının yerel yönetimlere getirildiğini belirterek şu bilgileri veriyor: “1514 yılında Sultan Selim bir Ezidi olan Şeyh İzzeddin’i, yeni Halep valisi olarak (1539 yılında ölümüne kadar) Kürtlerin emirliğine getirmiştir. 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman Farslara karşı kazandığı zaferin ardından, Dasini aşiretinden Ezidi Husseyin Beyi Erbil valiliğine atamıştır. Ayrıca yine Dasini aşiretinden Ezidi Mirza 1640 yılında Sultan 4. Murat’ın ordusunda önemli bir rol oynamaktaydı. Osmanlının, Bağdat’ı ele geçirmesinde ve Farsların geri çekilmelerinden Mirza sorumludur. Bu nedenle Mirza, Sultan tarafından Musul valiliğine getirilmiştir.”
Yavuz Sultan Selim gibi dehşet saçan bir sultan bile Ezidilere karşı hiçbir dinsel önyargı taşımamış, bu önemli.
Osmanlı’nın son yüz yılında ise durum değişiyor, başlangıçtaki hoşgörüden eser kalmıyor.
“Yüz yıl öncesine kadar dünyadaki nüfusunun yüzde 70’i Osmanlı coğrafyasında yaşayan Ezidiler bugün, Ezidi inancının doğduğu topraklardan çok uzakta ve farklı coğrafyalarda yaşıyorlar. 19. yüzyılda Osmanlı toprakları dışına, 20. yüzyılın yaklaşık son çeyreğinden itibaren ise Avrupa ülkelerine yönelen bu göç süreci bir dizi etkenle biçimlenmiştir. Bu etkenlerden ilki, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı yönetiminin İslam şeriatının “fırkai dâlle” (sapkın topluluk) olarak adlandırdığı Ezidileri zorla Müslümanlaştırma ve ‘askere alma’ politikalarıyla ‘ıslah’ edip, merkezî iktidarın egemenlik alanına dahil etme çabasıdır. Bu çaba bazı Ezidi topluluklarının, başta Rus Çarlığı olmak üzere farklı bölgelere göç etmelerine neden olmuştur.” (1)
Ezidilik inancı
Ezidiler’de eski dinlerin etkilerinin de hâlâ görüldüğünü belirten Prof. Kızılhan şu bilgileri veriyor:
“Hem Ezidiler hem de İran’da yaşayan Yarasanlar, Tausi Melek’e inanırlar ve inançlarında birçok benzerlikler bulunmaktadır. Bazı Yarasanlar, Tausi Melek’e Da’du da derler. Her iki inancın da melek sistemlerinde benzerlikler bulunmaktadır. Tek tanrıya Xweda (Khuda) inanırlar ve inançlarında Kürtçe konuşan yedi melekleri vardır. Her iki din de bazı melekleri için benzer isimler kullanır, örneğin; Cebrail, Mikail, Azrail ve Esrafil. Çilmêr olarak adlandırdıkları başka bir grup melek ve azizleri de vardır. Yarasanlar’da da benzerlik gösterdiği gibi 40 kişilik kurucu meclis dünyevi ve dīnī konularda kararlar alır. Yarasanlar gibi Ezidilerin de iki kutsal su kaynakları var, ‘Beyaz çeşme’ (Kaniya Spi) ve ‘Zımzım’.. Yarasanlar’ın kutsal su kaynakları ise; ‘Buza çeşmesi’ ve ‘Hanita çeşmesi’dir.
Ezidiler ve Yarasanlar’daki bu kutsal su kaynaklarının temelleri büyük olasılıkla su tanrıları inancına dayanmaktadır. Avesta’da yeraltı su tanrısından söz edilmektedir. Windschman’a (1856) göre bu su köpüren, güçlü saflığın simgesidir. Su kaynağı ise, suyun bilindiği anlamda değil, Ahura Mazda’da belirtilen tüm bitkilerin, hayvanların ve insanların verimliliğine vesile olan, ilâhi anlamı ile tüm yeraltı kaynaklarının bağlı olduğu ana kaynağın kişileştirilmesidir.
Dünyanın yaratılması konusunda da hem Ezidiler hem de Yarasanlar, ‘inci teorisini’ benimser. Buna göre esas inci patladı ve onun parçalarından daha sonra dünya oluştu. Kâinat tarihinde ilk kez o zaman ruh ve madde birbirinden ayrılmıştır. İnci diğer İran halklarında da önemli bir rol oynar. Bilincin doğuşunun sembolü olarak kabul edilir ve aynı zamanda bekâreti de sembolize eder. Tıpkı bazı Ezidi söylevlerinde olduğu gibi Yarasanlar’da da yerkürenin bir boğanın boynuzlarının veya balinanın (Gamasi) üzerinde durduğuna inanılır. Adem ve Havva’nın yaratılışlarında da benzerlikler var. Ezidiler gibi Yarasanlar veya Ahl-i Haqq da Arap fetihleri ile zulmüne maruz kalmışlardır.”
Ezidilik Mitras inancına mı dayanıyor?
Prof. Kızılhan, Ezidilik inancının Mitras inancı veya Zerdüştlükten kaynaklandığını ileri süren tezler de bulunduğunu belirtiyor.
“Başka bir hipoteze göre ise, Ezidilik inancının elementleri Mitras inancına dayanmaktadır. Mitras, ‘Yazata’ denilen ve yardımcı anlamına gelen yedi tanrı veya meleğin başıdır. Mitras, Zerdüştler’in tanrısı ‘Ahura Mazda’ ile aynı değerdedir. Eski İran’da büyücüler, din adamları Mitras yani güneş tanrısı için dualar geliştirmiş ve bunları halkın içerisine yaymışlardır. Zerdüşt eski İran dinlerinde reformlar yaptığında, Ahura Mazda’ya en yüksek rol verilirken, Mitras daha alt bir pozisyona yerleştirilmiştir. Ancak buna rağmen Mitras hiçbir zaman tam anlamı ile gücünü kaybetmemiştir. Zerdüştlük inancına göre Mitras karanlığın ve ışığın güçleri arasında bir aracı gibidir. Böylece Mitras yeryüzünde yaşayan tüm yaratıkların kaynağıdır; onun düzeni altında hayvanlar çoğalmış, yeni nehirler oluşmuş ve insanlar da sağlıklarının ve yaşamlarının tadını çıkarmışlardır. Başka bir deyimle Mitras, Zerdüşlük inancında güneşin sembolü idi.”
Ezidilik Zerdüştlük’ten mi geliyor?
“Başka bir teoriye göre ise Ezidilerin kökenleri Zerdüştlüğe dayanmaktadır ve Fars şehri Yazd’dan gelmektedirler. Buna göre Ezidi kelimesi Farsçadaki ‘yazdan’ kelimesinden türemiştir ve bu kelime Avesta´da Yaratanın ismi olarak verilmektedir. Ezidiler tarafından da konuşulan Kurmanci lehçesi, Medler tarafından kullanılan Fars Pahlevi lehçesi ile çok yakından bağlantılıdır.
Zerdüşt’ün öğretileri ile ilgili olarak Muawiya ben İsmail al-Yazidi (Ezidi bir Mir ailesindendir) der ki; ‘Bu öğretiler sade ve köklüdür. Zerdüşt ayinsel kurbanlar talep etmez; kaderin sınanması amaçlı reçeteler de sunmaz. O, insanların doğaüstü olabilmeyi istemelerini talep etmez. O sadece insanın kendi varlıkları ile insanlığın en üst mertebesine ulaşmalarını istemiştir. En iyi kılıcın en keskin olanı olduğu gibi Zerdüşt de en kusursuz insandır…’
Zerdüşt´ün öğretileri ilk bakışta basit görünen bir parola ile özetlenebilir: İyi düşünceler, iyi sözler, iyi işler”.
Ezidi ibadeti
Ağırlıkla Kürt dili, edebiyatı ve kültürü alanında olmak üzere birçok konferans, seminer ve panele konuşmacı olarak katılan, Kürt kültürü, tarihi ve edebiyatı alanında kaleme alınmış inceleme ve araştırmaları ile Kürtçeden Türkçeye, Türkçeden Kürtçeye çeviri kitapları bulunan Fehim Işık ise Ezidilerin ibadetini şöyle anlatıyor:
“Êzidilerin dini bakımdan yerine getirmeleri zorunlu olan bazı görevleri vardır. Bunların başında namaz, oruç, hac ve zekât gelmektedir. Êzidilerin dini inançlarında katı kurallar vardır. Êzidiliği tüm yönleriyle yerine getirenler, namaz kılıp oruç tutar, Laleş Vadisi’ne giderek hacı olur ve mutlaka zekâtlarını verirler. Namaz için Êzidiler günde iki kez, sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken yüzlerini güneşe dönerler. Namaz’dan önce, el ve yüzlerini yıkayarak abdest alırlar. Güneşe dönerken ayakta durup ellerini bağlar ve dua okurlar.
Êzidiler, her yılın aralık ayında üç gün oruç tutar, ayrıca 24 Aralık’ta ve 24 Haziran’da olmak üzere yılda iki kez 40’ar gün oruç tutarlar. 40’ar günlük oruçları daha çok Êzidi Şeyhleri, pirler, yaşlı Êzidiler ve Êzidilerin seçilmiş en büyük ruhani lideri Baba Şeyhler tutar. Oruçları sabahları güneşin sararttığı gökyüzü ile başlar akşam ise gökyüzü kızıllaşınca, güneş batmak üzereyken biter. Bu sürede herhangi bir şey yenmez ancak ikram edilen geri çevrilmez.
Êzidiler hacı olmak için Laleş Vadisi’ndeki Şeyh Adiy’in mezarını ziyaret ederler. Her yıl eylül ayında düzenlenen hac törenlerinde kurbanlar kesilir, def eşliğinde dini ritüeller uygulanır, ilahiler söylenir. Törenleri yönetenler koçekler ve kavalvanlardır. Zekât, esasen Laleş Vadisi’nin giderlerinin karşılanması için verilen para veya karşılığına tekabül eden maldır. Ne kadar olacağına Êzidi’nin kendisi karar verir. Yılın belli zamanlarında Kavalvanlar köyleri Tavus sembolü ile dolaşarak zekât toplarlar. Zekât toplayanlara ‘Fakir‘ denir. Fakirler topladıklarını getirip baba Şeyh’e verirler.
Êzidilerin en önemli özelliği de tüm dualarının Kürtçe olmasıdır. ‘Qewl’ adı verilen dualar, ibadet esnasında ve diğer dini ritüellerin tümünde okunur. Êzidilerin halen orijinalliğini koruyan ve günün belli zamanlarında, namazlarda, nikah ve benzeri inancın gerektirdiği ritüellerde okunan onlarca Kürtçe duaları vardır.” (2)
Ezidiler kaç kez katledildi?
Soruya yanıtı Fehim Işık’ın yazısından alıntıyla verelim: “Êzidiler, Irak Kürdistanı’nda Saddam iktidarı döneminde yaşama geçirilen Enfal operasyonlarına kadar, çoğu Osmanlı İmparatorluğu döneminde olmak üzere 73 kez katliama uğradı. Ezidiler, Saddam Hüseyin’in ‘Enfal‘ adı verilen Kürtlere dönük katliamları döneminde ise iki kez özel olarak katledildi; bir diğer büyük katliam ise 2011 yılında Şengal’de 500’e yakın Êzidi’nin öldürüldüğü bombalı saldırı eylemi oldu. Ağustos 2014’te IŞİD’in Şengal’i işgal etmesiyse, Êzidi tarihinde yaşanan 77’inci katliam.
Êzidi tarihindeki en büyük katliamları yapanlardan biri de, Kürtlerin ilk döküm topunu yaptıran, Mir Muhammedi Rewandızi olarak bilinen Revandız Beyi Muhammet’tir. Mir Muhammed’in Şengal ve Şeyhan yöresinde 75 bine yakın Êzidi’yi katlettiği iddia edilir.
Êzidiler Araplar, Farslar, Türkler, Hıristiyanlar ve hatta Müslüman Kürtlerin katliamlarına uğradılar. Laleş, onlarca kez Êzidilerin başına yıkıldı; kadınları, kızları hep pazarlarda esir olarak satıldı, katledenlerin cariyeleri oldular. Bu nedenledir ki nüfusları hep azaldı. Milyonlarla ifade edildikleri coğrafyada şimdi ancak birkaç yüz bin Ezidi kalmış görünüyor. Bir o kadarı da ülkesinden göç etmiş ve ağırlıkla Avrupa’ya yerleşmiş durumda.” (2)
Ezidiler çok çileli bir halk. Tüm dünyadaki nüfusları 800 bini geçmiyor. Onları en son IŞİD tarafından katliama tâbi tutulurken hatırlıyoruz. Kadınları kendilerine cariye alıp erkeklerin tümünü öldüren IŞİD teröristleri başta Türkiye olmak üzere bazı güçlerce korunup kollandı. Ezidiler bugün bile Türkiye’de saklanan (!) IŞİD militanlarından kaçırılan kadınlarını kurtarmak için fidye ödüyor. Militanlar ise elini kolunu sallayarak ülke içinde dolaşmaya devam ediyor.
Ben Metin Gülbay, herkese keyifli bir hafta sonu dilerim.
* İlhan Kızılhan, Kürt asıllı Alman psikolog. Jan İlhan uluslararası alanda Kültürlerarası Psikiyatri ve Travmatoloji uzmanı olarak kabul edilmektedir.
1973 yılında ailesiyle Almanya’ya yerleşen Jan İlhan, orta dereceli eğitiminden sonra 1988 ila 1993 yılları arasında Bochum Üniversitesi’nde Psikoloji ve Sosyoloji bölümünü okudu.
Daha sonra ABD’ye gidip Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nde okurken ve eşzamanlı olarak Los Angeles’ta İnsan Hakları Hukuku Projesi’nde akademisyen yardımcı psikolog olarak çalıştı.
Daha sonra dönerek 1999 yılında Konstanz Ünivesitesi’nde “Magna cum laude” başlığıyla psikoloji doktorasını tamamladı.
1999 yılından bu yana Jan İlhan uzman psikolog (Dipl.-Psychologe) olarak Michael-Balint-Klinik’te Bölüm Başkanı ve Königsfeld psikosomatik kliniğinde Klinik İdarecisi olarak görevini sürdürmekte.
Tübingen’de Tübingen Akademisi (TAVT)’inde psikolojik psikoterapist olarak mesleki eğitim aldı. (Lisanslı).
Prof. Dr. Jan İlhan aynı zamanda:
2006’dan beri Freiburg Üniversitesi Psikoloji Enstitüsü Göç ve Rehabilitasyon Çalışma Grubu Proje Müdürü (Rehabilitasyon Psikolojisi)
2010 yılından beri Kooperatif Devlet Üniversitesi Villingen-Schwenningen’de Profesör
2013 yılından beri Ruh Sağlığı ve Bağımlılık Bölümü Sosyal Hizmetler Başkanı olarak görev almaktadır.
Ezidilerle ilgili kitaplar
Ahmet Taşğın Yezidiler Bibliyografyası, Çizgi Yayınevi, 2014
Ahmed Gökçen, Ezidiler, Kara Kitap Kara Talih
Ahmed Gökçen, Abede-i İblis
Ahmed Teymur Paşa, Arap Kaynaklarına Göre Yezidiler ve Yezidiliğin Doğuşu
Ahmet Turan, Yezidiler
Ali Haydar Ülger, Ezidiler
Andrew Collins, Meleklerin Külleri
A.Henry Layard Ninova ve Kalıntıları
Atilla Baysal, Yezidilik
Austen Henry Layard, Ninova ve Kalıntıları Kürdistan’ın Keldani Hıristiyanları, Yezidiler ya da Şeytana Tapanların Ülkesine Bir Gezi Eski Asur’un Töre ve Sanatlarının Araştırılması, Avesta Yayınları
Birgül Açıkyıldız Şengül, Ezidiler
Ceyhan Çakır Süvari, Ezidiler, Etnodinsel Bir İnanç Olarak Ezidiler
Davut Okçu, Yezidilik ve Yezidiler
Deniz Yılmaz, Yezidiler
Erol Sever, Yezidilik ve Yezidilik’in Kökeni
Esad Korkmaz, Ezidiler
Fahriye Rosay, Yezidi Kadınlar
Halil Genç Ezidiler
HayriBaşbuğ, Yezidilik İnancı
Hilmi Türkoğlu, Yezidilik
John S. Guest. Yezidiler’in Tarihi
Mazhar Murat Yemenlioğlu, Yezidilik
Mazlum Özdemir, Fermanlara Direnen Halk Ezidiler
Mehmet Bayrak, Acılı Coğrafyanın Kederli Çocukları, Ezidiler
Mehmet Bayrak, Ezidi-Kızılbaş-Yaresan Kürtler Belgelerle Kürdistan’da Gizli Dinler
Mehmet Kemal Işık, Bir Kürt Düşüncesi, Yezidilik ve Yezidiler
Mehmet Özcan, Güneşin Çocukları, Ezidiler
Mehmet Raif Söylemez, Yezidi İnancında Melek / Tawus
Mehmet Sait Çakar, Yezidilik
Mehmet Kum, Son Ezidi
Metin Bozan, Şeyh Adî bin Müsafir/Hayatı Menkıbevi Kişiliği ve Yezidi İnancındaki Yeri
Murat Şahin, Anadolu’nun Yitik Halkı Yezidiler
Mustafa Mutlu, 74.Ferman
Nelida Fuccard, Öteki Kürtler – Sömürge Irak’ında Ezidiler
Nurcan Baysal, Ezidiler 73.Ferman, Katliam ve Kurtuluş
Philip G.Kreyenbroek, Ezidilik, Arka Planı, Dini Ādetleri ve Metinsel Geleneği
Rojat Aksoy, Barbülün Taş Bülbülleri, Ezidilik, Yaşam, Mimari
Roger Lescot, Yezidiler
Sabiha Banu Yalkut, Melek Tavus’un Halkı Ezidiler
Samuele Giamil, Sincar Dağı
Tanıl Yaşar, Çemberin İçindeki İnanış, Yezidilik
Tuğrul Yalnızoğlu, Asur’un Kadim Sabii Dininden Günümüze Ezidiler ve Mandeenler
Yaşar Batman, Ezidi Kürtlerin Ölümsüz Azizesi Bege
Yaşar Kaplan, Günümüz Yezidiliği
KAYNAKLAR
* https://tr.wikipedia.org/wiki/Yez%C3%AEd%C3%AEler
Prof. Dr. İlhan Kızılhan, https://www.rudaw.net/turkish/opinion/13082014
1-Ahmed Gökçen, Toplumsal Tarih dergisi, Temmuz 2005 sayı. 139.
2-Fehim Işık, https://www.diken.com.tr/9-sorudaezidiler-kimdir-ve-ne-yasadilar/
Ezidi katliamları görsellerinin alındığı adres: https://www.diken.com.tr/9-sorudaezidiler-kimdir-ve-ne-yasadilar/