Geçen hafta İsviçre’nin vahim hâli ve Türkiye’ye olabilecek olumsuz etkilerinden bahsetmiştim. Bu haftaki konumuz ise İrlanda.
Bu ülkenin başında da muazzam bir finansal problem var. İrlanda hazinesinin elinde çok fazla para var ve hükümet bu parayı nereye harcayacağını bilemiyor.
Ben 1990-2020 döneminde işim gereği sık sık İrlanda’ya seyahat ettim. O yıllarda İrlanda Batı Avrupa’nın en fakir ülkesiydi. Ayrıca Birleşik Krallık’ın bir parçası olan Kuzey İrlanda’daki dinsel temele dayalı ayrılıkçı terör de ülkeyi olumsuz etkiliyordu.
İrlandalılar bu fakirlikten kurtulmak için bir strateji geliştirdiler. Bu stratejiyi oluşturmak için de, tıpkı şirketlerde uygulandığı gibi, bir dizi analizler yaptılar; ülkenin güçlü ve zayıf yanlarını, kendilerini bekleyen fırsatları ve tehditleri belirleyip fakirliğe çözümler aradılar. Bu çalışmalar sonucunda, iyi eğitim görmüş, İngilizce konuşan genç nüfusa sahip bir Avrupa Birliği (AB) ülkesi olmalarının AB’de yatırım yapmak isteyen ABD firmalarını çekmek açısından kendilerine büyük bir olanak sağladığını belirlediler. Bu hedefe yönelik pek çok mevzuat düzenlemesi yaptılar, tanıtıma önem verdiler, eğitime yaptıkları yatırımları artırdılar.
Yaptıkları yasa değişikliklerinden biri de şirketlerden alınacak kurumlar vergisini %12.5’a indirmek oldu. Eğitimli işgücü, sermayeye sağlanan kolaylıklar, çocuklu aileler için iyi eğitim olanakları, etkileyici doğası, barları, müziği ile İrlanda bir anda ABD’nin büyük firmalarının çekim merkezi oldu. AB mevzuatı ile uyum sayesinde İrlanda’da üretilen hizmetlerin tüm Avrupa’ya kolaylıkla ulaştırılması, başta bilgisayar, ilaç olmak üzere sanayi mallarının gümrüksüz olarak tüm AB’de satılabilmesi, bu pazara girmek isteyen firmalar için olağanüstü olanaklar sağlıyordu. “Beyaz Amerikalılar”ın pek çoğunun atalarının İrlanda göçmeni olması da olumlu bir duygu bağı oluşturuyordu.
Oluşturulan bu stratejik plan sonucu, İrlanda günümüzde dünyanın refah toplumları arasında yerini almış durumda. Ancak bu gelişmeler, başta Fransa ve Almanya olmak üzere, AB’nin güçlü ülkelerinin hiç hoşuna gitmedi. Kendilerine gelmesini bekledikleri ABD sermayesinin İrlanda’ya yöneldiğini düşünerek, bu durumu engellemek için hinlikler planlamaya başladılar.
Sonunda İrlanda’nın yüzde 12.5 düzeyindeki kurumlar vergisinin AB içerisinde haksız rekabet oluşturduğu bahanesini buldular. Ek olarak, İrlanda’nın çok uluslu şirketlere bazı ekstra vergi avantajları da sağladığını belirlediler. Vergi mevzuatındaki bir boşluktan (Çifte İrlandalı -double Irish adı verilen bir uygulamadan) yararlanan ABD şirketleri hem İrlanda’da hem de bir vergi cennetinde şirket kuruyorlar, daha sonra İrlanda’daki şirketin kârlarını vergi cennetlerindeki şirketlerine muhasebe oyunlarıyla aktararak vergi yükümlülüklerini iyice azaltıyorlardı.
Bu uygulama hem AB içerisinde İrlanda’ya yapılan büyük yatırımlar nedeniyle ek bir avantaj sağlıyor hem de vergi cennetlerine park edilen bu kazançlar nedeniyle ABD hazinesi ciddi zararlara uğruyordu. Sonunda 2015’te İrlanda baskılara boyun eğerek “Çifte İrlandalı” uygulamasını kaldırdı. O zamana kadar İrlanda’ya yerleşmiş olan ABD firmalarına da değişen mevzuata uyum sağlamaları için 2020’ye kadar bir geçiş süreci tanıdı. Ancak, bu gelişmeler olurken AB komisyonu, Apple’ın İrlanda’da 2003-2024 yılları arasında “Çifte İrlandalı” yöntemiyle sadece yüzde 1’in altında vergi ödediğini, o nedenle İrlanda’ya 13 milyar euro geri ödeme yapması gerektiğine hükmetti. Her ne kadar hem Apple hem de İrlanda Hükümeti bu karara itiraz ettilerse de uzun bir sürecin sonucunda karar kesinleşti.
Şimdi 5.1 milyon nüfuslu İrlanda, 13 milyar euroyu istememesine rağmen almak zorunda ve bu parayı ne yapacağını bilemiyor. Zaten son iki yıldır yüzde 1.7-1.8 bütçe fazlası veren İrlanda’da bu rakam bütçe fazlasını iyice şişirecek. Ülkenin milli gelirinin de fazladan yüzde 7.5 daha artmasına neden olacak. Devlet bu meblağı halka dağıtsa veya yatırımlara yöneltse enflasyon fırlayacak. Halbuki İrlanda’da yıllık enflasyon yüzde 3.9, Ekim ayı enflasyonu ise yüzde -0.8.
Britanya’nın AB’den çıkması sonucunda, İrlanda AB’de ana dili İngilizce olan tek ülke kalmış durumda. Bu nedenle, “Çifte İrlandalı” sisteminin uygulamadan kaldırılması ve kurumlar vergisi oranının yüzde 12.5’ten yüzde 15’e çıkarılmasına rağmen, İrlanda bir çekim merkezi olarak kalmaya devam ediyor. Maliye Bakanlığının projeksiyonlarına göre geçen yıl 24 milyar euroya yükselmiş olan kurumlar vergisi gelirlerinin, 2020’li yılların sonlarına doğru 30 milyar euroya çıkması bekleniyor.
İrlanda bu soruna bazı çözümler bulma arayışında. Paranın, enflasyonu artırmayacak sınırlı bir bölümü halka dağıtılacakmış. Her aile bu kış 250 euro ısınma desteği alacak, düşük gelirlilerden vergi alınmayacak ve çocuk desteği de bir miktar artırılacakmış. Ayrıca yatırımlara 3 milyar euro ekstra para ayrılacakmış. Ancak bu harcamalar gelecek paralar yanında devede kulak. Yatırımlar artınca piyasada çalışacak insan bulmak da zorlaşacak. Gelen dış göçlere rağmen nitelikli eleman sıkıntısı artıyormuş.
İrlanda bu para fazlasına ülkeye zarar vermeden bir çözüm bulabilmek için iki varlık fonu oluşturmaya karar vermiş. Bu fonlar bazı ülkelerdeki gibi ülkenin elindeki son değerli varlıkları bir çatı altında toplayıp sonra içlerini boşaltmak, bir de üstüne borçlanmak gibi bir yönteme tabi tutulmayacakmış. Başta Apple’dan gelecek ekstra para olmak üzere, 2020’li yıların sonuna kadar bütçeye akacak gelir fazlası bu fonlarda toplanacakmış ve birikecek meblağın 2040’ta 100 milyar euroya ulaşması bekleniyormuş.
İrlanda’da bu sorunu aşmak için Cumhurbaşkanı’ndan medet ummak da olanaksız zira Cumhurbaşkanı Michael Higgins sosyoloji ve sosyal bilimler dallarında çalışmış bir bilim insanı. İrlanda, İngiltere ve ABD’de eğitim görmüş, hocalık yapmış bir kişi. Türkiye’ye bile gelip insan hakları konusunda bazı heyetler içerisinde çalışmalar yapmış. Ancak bizim Cumhurbaşkanımız gibi ekonomist değil. Dört çocuğundan hiçbiri de ekonomist değil. Bir aktris ile 50 yıldır evli olan Higgins Müslüman olmadığından da nas filan bilmiyor. Zaten İrlanda Anayasası da kanun yapma yetkisini meclise vermiş. E dolayısıyla İrlanda’nın ekonomisinin bu sıkıntılı halini normal karşılamak lazım değil mi?
Prof. Higgins eşi Sabine Higgins ile birlikte bir resepsiyonda, beni Türkiye’de hâlâ orta tabakadan biri olarak yaşamaya devam ettiğim için tebrik ederken!
Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde çıkmıştır.
Manşet fotoğrafı: outofoffice.blog
Medya Günlüğü’nün yeni açılan Bluesky hesabını takip etmek için: https://bsky.app/profile/mgunlugu.bsky.social
İlgili yazı: