Cuma, 4 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Nefret başarısız sevgidir

Erdal Çolak
Son güncelleme: 28 Eylül 2024 17:13
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Başlıktaki söz Danimarkalı Filozof Sören Kiergaard’a ait…

Haklı da… İnsan, kendi isteği dışında geldiği şu hayatı yaşayıp çekip gidecek, kaldı ki bazen kendisi bile çekip gitmek istiyor. Hayatın içinde zaman su gibi, gündüz geceye, gece gündüze evrilir. Günler akar her şey gibi, bir akış vardır. Hayatımıza gelenler gidenler olur, her şey sürekli bir değişim içinde, hiçbir şey sabit kalmıyor, yaşanmışlıkların, yaşanmayanların, yitenlerin, kalanların bıraktığı koca bir boşluk. Hep bir şeyler yarım, eksik; insanlar, mekanlar, anılar, başarılar, sevgiler, nefretler, yarım kalan günler, günleri dolduran hayatlar yarım gibi…

Bu kadar psikolojik, sosyolojik, biyolojik ve çevresel faktörlerin etkisi ile insanda olumsuz düşünce baskın oluyor. Yıkıcı dürtülerin harekete geçtiği bu ruh hâlinde olan insan bir de nefret denen bir duygu ile karşı karşıya kaldı mı hayat daha da çekilmez  bir hal alıyor. Kişide veya toplumda ortaya çıkan nefret, saldırganlık dürtüsü, zarar veren, yıpratan, hırpalayan, zedeleyen, yaralayan, örseleyici bir durum olarak değerlendirilir. Biz insanoğlu, herhangi bir amacımıza ulaşamadığımızda içimizde var olan nefret birden kalpte meydana gelen bir kıvılcım ile alev alır. Bu nefret kalp atışlarını hızlandırır, daha sonra da  saldırganlığa dönüşür. Duygusal, fizyolojik ve bilişsel boyutlarda yaşanan nefret, toplum içerisinde istenmeyen davranışlara, sorunlara, acılara yol açar. 

Nefret insan doğasında bulunan bir duygu. Ama herkesten, her şeyden nefret etmek normal bir şey olmadığı gibi insanların doğasında ortaya çıkan  bir davranış şekli değildir. Peki insanın içinde doğal bulunan bu duygu nasıl olur da büyür ve gelişir?

Çocukluk dönemlerinde psikososyal, psikoseksüel dönemin gelişim evrelerinde bazı çocukların yaşadığı kötü olaylar onlar üzerinde olumsuz etkiler bıraktığı için nefret duygusu ortaya çıkar. Çocukken yaşanan travmalar, sevgi, şefkat eksikliği, duygu gelişim bozukluğu, ergenlikte ya da yetişkinlik döneminde nefretin büyüyüp yerleşmesine sebep olur.

Hayattaki tek hobisi insanlardan, doğadan, canlıdan nefret etmek olan bir sürü kişi var. Günümüz dünyasınd,a özellikle son zamanlarda birilerinden nefret etmek için insan kendince bahaneler üretiyor. Kutuplaşan toplumlarda insanlar birbirlerine karşı genel bir hoşnutsuzluk, güvensizlik, nefret duyma, küçümseme, güvenmeme eğilimi ile tanımlanan mizantrop (insanlardan nefret eden) kişilik yapısına sahip olurlar. Her ne kadar nefret, yaygın bir duygu olarak tanımlansa da yeri geliyor bir düşünceye, davranışa dönüşüveriyor. Nefret yürek içinde asla susmayan bir negatif ses. Nefret, sürekli telkinlerde, uyarılarda bulunup akıl almaz sözler fısıldar insanın kulağına…

Sinemanın filozofu olarak bilinen Andrei  Tarkovsky’nin “Bir Delinin Haykırışı” filmini birkaç defa izledim. Benim gördüğüm düalist bir anlayış olan hayat ile gerçeklik arasına sıkışmış düşünceleri, duyguları, nefreti  sinemaya davranış olarak katan,  dışavurumu ortaya koymuş bir film. “Bir Delinin Haykırışı”nda başroldeki Deli Domenico şöyle der:

“Deli bir adam size, kendinizden utanmanızı söylüyorsa, ne biçim bir dünyadır burası?İçimde hangi atam konuşuyor? Hem bedenimde hem de aklımda aynı anda yaşayamam! Bu yüzden tek kişi olamıyorum. Çağımızın gerçek hastalığı,kalplerimize giden yollar gölgelerle kaplanmış. Zamanımızın gerçek kötülüğü budur. İnsanoğlu dinle! Sadece doğaya bak. Hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin. Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz… Yanlış tarafa döndüğümüz noktaya, hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz; suları, ruhları kirletmeden…“

Bir deli olan Domenica’nın dediği gibi günümüzde nefreti besleyen, bir kişiye, gruba, dine, dile, ırka, etnik kimliğe, cinsiyetçi bir anlayışa, cinsel yönelime dayalı anlayışı terk etmeliyiz. Kişinin hayata bakış açısı ne olursa olsun, insanlara karşı ön yargıya dayalı, olumsuz, saldırgan sözlerden, davranışlardan uzak durulmalı. Sevmeyi felsefi bir amaç edinen, sevgiyi özümseyen, saygı duyan, bunu prensip edinerek hayatına uygulayan insanlarının sayısının parmaklarla sayıldığı bir dünyada yaşadığımızı bilin yeter. Sevgi yoksa, çıkar ya da nefret vardır. Nefret varsa çatışma çıkar. Nefret varsa iki yüzlülük vardır.

Nefret acının morfini, kalbin kış mevsimi, insanın içinde kalan şeylerin kendisini kemirişi, karanlık tarafının göstergesi, hayata bakış açısını olumsuz yönde değiştiren enerjidir. Nefret hayatımızın hırsızı, yıkıcı, düşünsel, duygusal yükünü sürekli arttıran, sevmeme halinin kendisidir. Nefret duygusu, bireyin kendini veya başkalarını fiziksel ya da psikolojik olarak incitecek şekilde davranması, sevgiden  bağımsız bir ego durumudur. Filozofların dediği gibi, sevgi ve nefret  hava, ateş, toprak ve su unsurlarını hareket ettiren bu güçlerdir. Nefret bütün duygu çeşitleri arasında sahtesi olmayan en güçlü  duygu. Eskiler söylerdi, insan bir çok sevdiğini, bir de nefret ettiğini unutamazmış. 

Nefret kişinin kendisiyle iç çatışmasıdır. Düşünce, duygu ve davranışta kodlanmış olan tepki niteliğindeki iç sesinizin sizi eleştiren, yıpratan, değersiz hissettiren tarafını dinlemeyin. Önce kendimizi sevmekten başlamalı. Kendinizi bağışlayın, daha sonra nefret ettiğiniz insanları bağışlayın. İçinizdeki duygular arasında nefret bir kasanın içinde duran çürük bir meyve gibidir. O çürük meyveyi kasadan çıkarmazsanız kasadaki diğer meyveleri de çürütür. Siz de yaşamı zehir eden, kanser hücresi gibi insanları kasadaki çürük meyveler gibi seçip hayatınızdan çıkarın.

Hiç kimse sizden daha değerli değil. Hayatınızı içinizdeki nefret kısaltır, yaşam kalitesini düşürür. O yüzden nefret edecek kadar zamanınızı, düşüncelerinizi, duygularınızı boşa harcamayın, empati yapın, affedin. Size iyi gelen insanlarla iletişime geçin.

Şunu unutmayın, sevgi ve nefret içimizdedir. Onu büyüten biziz. George Orwell’in dediği  gibi, “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder...”

Benim de sevmediğim, öfkelendiğim insanlar var. İnanın bu tür insanlar kafamda kirli  ayaklarıyla dolaşmasın diye onları umursamıyor, nefret etmeye değer bile bulmuyorum.

Unutmayın, bu hayatın merkezinde siz varsınız…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Türkiye’de eğitim çıkmazı
Sonraki Makale Bazı Kentler Yıkılmaz

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Köşe Yazıları

Avrupa’nın hırsları ve Türkiye

Okay Deprem
4 Temmuz 2025
EditörKöşe Yazıları

Bufalo, bizon ve “bizim manda”

Dr. Nevin Sütlaş
29 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da kadınlar, savaş ve rejim

İsmail Boy
25 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da sol nasıl kaybetti?

Ulaş Başar Gezgin
24 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?