Bir civciv, üretim merkezinde gözlerini açıp, hızlıca büyütülüp piliç olarak piyasaya sunulana dek ne hissediyordur?
Canı dolayısıyla varoluşunda bir bilince sahip olduğuna göre hiç gerçek doğayı ve gerçek doğasını deneyimleyebilme şansı olmasa bile derinlerde bir yerde bu yaşadığının hakikat olmadığını hissediyor mudur?
Bireysel olarak derinlerde hissettiğimiz sürekli huzursuz halimiz bu civcivin deneyimine benziyor olabilir mi?
Hayatımda her şey yolunda olmasına rağmen derin doğamda hissettiğim eksiklik hissi şimdilerde neden azaldı diye sorguluyorum.
Her şeyin yolunda olması hali de ayrı bir konu. Nedir bu tanım? Sağlıklı olalım, paramız olsun, evimiz, arabamız, bankada paramız, yaz tatilimiz, kış tatilimiz, işimiz derken liste uzayıp gider.
Elimizdeki bu listeler ile bir üretim merkezinde gözlerimizi açıp özgür olduğumuzu sandığımız ve aslında gerçek doğamızda ki deneyimleme içgüdümüze ters düşen bir piyasada var olma çabamız ve biz buna “yaşam” diyoruz.
Gerçek doğamızı deneyimleyemiyoruz çünkü doğaya bağlı değiliz.
Şahsen doğayı hissetmeye başlatmak içimdeki arınma mekanizmasını tekrar harekete geçirdi.
Ezoterik bir anlatım ile bakarsak, bedenimizde göbek merkezi olarak üçüncü çakra olarak tanımlanan “Manipūra Çakra” hayvan bilincinde insan bilincinin başlangıç evrimine ışık tutar ve güç verir.
Ana hayvan sembolü koçtur. Hint mitolojisinde koç evrimsel gelişimin bu özel aşamasında hâlâ doğaya bağlı olduğumuzu gösterir.
İşte tam bu aşamada yanılgılarla hızlıca büyütülüp bir kafesin içerisinde bize sunulanlarla “sen mutlusun, her şeyin var, sana sunduklarımızla geçinip gideceksin, sorgulamana gerek yok tüket gitsin” denilerek piyasaya sürülüyoruz.
Oysa kendini tanıma, öz güven, berraklık bu çakranın değerli mücevherleridir. Kök gücümüzün yeri olan “hara” merkezindeki bu mücevherlerin parlaklığı hem alt çakralar olan kök ve cinsel çakralara hem de kalp çakrasına kadar ulaşır. Ancak bu parlaklığın merkezden her iki yöndeki çakralara ulaşabilmesi için irade gücünün etkinliği gerekmektedir.
Utanç ve korkularımızın çoğu “Manipūra çakra”daki tıkanıklıklar tarafından üretilir. Bu durum içimizdeki mücevherleri keşfedebilmemizin önünde engeller oluşturur.
Sevilmeme, başarısız olma, hastalanma, ölme korkusu veya bedeninden, ailenden, kabilenden, ülkenden utanç duymak buradaki enerjiyi şiddete dönüştürebiliyor.
Kısaca, serbest gezen tavuk olmak istiyorsak, olanı fark et, yok etme, yükselt, engelleri aş ve savaş. Olumsuz nitelikler arınsın ki mücevher parlasın ve bu olumlu, dengeli parıltı hem varoluşumuza hem bütüne yayılsın.
Bu çaba ile evrimsel tabanımızı oluşturan bilincin nitelikleri ve yönlerini anlayabiliriz.
Hepimizin birçok engeli var ve engellerimizin sebepleri farklı olabilir ama değişmenin değil dönüşmenin enerjisini anlamalıyız.
Namaste…