Yok öyle bir savaş. Yazı ilgi çeksin diye ben uydurdum. Demirhindi var ama. Kadıköylü olduğum için demirhindi şurubunu Hacı Bekir Şekercisi’nden bilirim. Başka da bir şeyini bilmem.
Amerika’ya göçtükten sonra her mutfak alışverişinde bilmediğim bir şey almaya özen gösteriyorum. Eve gelince de Google halama sorup aldığımın ne olduğunu öğreniyorum. Bu sefer aldığım “tamarin” meğerse demirhindiymiş. İyi de ömrümde galiba sadece bir kez şurubunu içmem dışında onu da bilmiyorum ki.
Önce adının garipliğinden başlayalım… Aslen Afrikalı olan ama şimdilerde Hindistan’ın güneyinde ve de Umman’da bolca yetişen bu ağaca Araplar “tamar hindi” yani Hint hurması derlermiş. Anlaşılan Osmanlı da Arap diyarında görüp öğrenmiş bu ağacı ve meyvesini. “tamar hindi” nasıl evrilip “demir hindi” olmuş bilemedim ama tayyare gibi bir uydurukçuluk bu sanırım.
Yabancı isimler söz konusu olunca uyduran uydurana elbette. Bu meyveyi Araplardan öğrenen Latinlerin ağzında adı “tamarİndus” olmuş ki malum bizim Hint dediğimize olanlar İnd(ian) demekteler. Marko Polo da herhalde öyle duyduğu için onu “tamarandi” diye yazmış. Zaman geçip ticaret yolları Araplardan Latinlere geçince de adı “tamarindo” olmuş. Latinler Amerika kıtasını ele geçirdikten sonra, Ekvatoryal iklim seven bu ağaç Orta Amerika ve civar adaların da bitkisi olmuş. “Tamarindo” Karayip Adaları’nda “tamarind” olmuş. Bazen de “tamond” diye kestirmeden söylenmiş. Bu boylu poslu tropikal ağaç ve bezelye gibi çekirdekli meyvesi Ekvator enleminde yayılırken ben de ahir ömrümün gençlik bölümündeyken dünyanın bir yakasında “demirhindi” şurubuna, yaşlılık bölümündeyken dünyanın öbür yakasında “tamarin” meyvesine denk gelmişim…
İngiliz’e gelince… 19. yüzyılın başında Worcester şehrinde eczacı John Wheeley Lea ve William Henry Perrins ikilisi bir çeşit mayalı sos üretmişler. 1837’de Lea&Perrins diye bir şirket kurup bu sosu pazarlamışlar ve çok da iyi satmışlar. Worcestershire (Worçester) sosu o gün bugündür en ünlü İngiliz sosu. Hem etlerin hem salataların hem de bazı kokteyllerin olmazsa olmazı. Bu sirkeli, sarımsaklı, baharatlı ve de ançüezli sosun en önemli bileşeni ise demirhindi meyvesi. İşin ilginci, bu eczacılar İngiltere dışına hiç seyahat etmemişler. Demirhindiyi ve de bu formülü kimden nasıl elde ettilerse…
Bu arada sosa asıl lezzetini veren de “umami”. Umami, Japonca bir kelime ve lezzetli demek. Nam-ı diğer Çin tuzu yani Mono Sodyum Glutamat (MSG). MSG soya sosunun da ana bileşeni. Zaten 1880’lerden itibaren Worcester sosuna doğrudan soya sosu eklenmiş. 1930 senesinde “HP Foods” bu şirketi satın almış. 1967 senesinde de “Imperiyal Tobacco” şirketine dönüşmüş. HP şirketi, kurucusu İzmir kökenli bir Yahudi olan Danone şirketi tarafından 1988 de satın alınmış. (Danone’un asıl ürününün Anadolu’nun yoğurdu olduğunu da arada hatırlayıverelim) Danone’dan da bu sosu Heinz satın almış ki hâlâ sahibi o.
HP, “Houses of Parliament” yani İngiliz Parlamentosu’nun kısaltılmışı. İngilizlerin “HP Sos” diye kahverengi bir başka ünlü sosları daha var. Bu sosun da içinde sirke, tuz, şeker, sarımsak, zencefil baharat falan var. Diğer sostan asıl farkı ise domatesli oluşu. Demirhindi (tamarind) ise gene temel eleman. 1895’de “Parlamento’da bu sos kullanılıyor” dedikodusu ile satışa sunulmuş, zaten şişesinde de Parlamento’nun resmi varmış. O da iyi satış yapmış. Şirketin sonrası diğer sos firmasıyla aynı; Danone ve sonrası Heinz.
İngilizlerin sadece bu iki sosu yok. Ancak hâlâ en çok satan sosları Heinz’in demirhindili bu iki sosu.
İngilizlerin demirhindili soslarının hikâyesi benim gevşek çağrışımlı beynimde Coca Cola ile Pepsi Cola’nın hikâyelerini çağrıştırdı. Malumunuzdur, Amerika’nın bu iki dev içecek şirketinin formülü de asıl meyan köküne dayanır ki, demirhindi nasıl İngiliz ağacı değilse, meyan da Amerikan yerlisi bir bitki değildir. İlginç olan meyan kökünün bizim oraların bitkisi oluşudur…
Araya sızan yoğurt meselesine bir kılçık daha atmak istiyorum. Bizim pazarlamayı beceremediğimiz yoğurdu bütün Avrupa’ya yüzyılı aşkın süredir Danone pazarlıyor. Amerika’nın en ünlü yoğurt markasının adı ise Cobani. Cobani yoğurdunun üstünde de “Greek Yogurt” yazıyor. İşin ilginci bu şirketin kurucu sahibi Kayserili bir Amerikan göçmeni…
Özetle Osmanlı ile İngiliz’in demirhindi savaşları yok. Osmanlı ile Amerika’nın meyan kökü savaşları da yok. Osmanlı’nın “icat çıkarma şimdi, otur oturduğun yerde” diye bir adeti var. Diğer emperyallerin ise hem icat çıkarma adetleri var hem de başkalarının icatlarını arayıp bulup üstüne yatma huyları var…
Ekonomi düzeni böyle bir şey. Sen beceremezsen, birileri çıkar senin malını da formülünü de bir güzel satar. Senin payına da anca sızlanması düşer…
Eee ne demişler: Yemeyin malını yerler, içmeyenin şurubunu içerler.