Cumartesi, 28 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

2040: Kıyamete 10 kala

Adil Gürkan
Son güncelleme: 26 Nisan 2025 20:02
Adil Gürkan
Paylaş
Paylaş

Zehirlenmiş su kaynakları ve bitik tarım arazileri.

Çölleşmiş göller.

Ölümcül hastalıkları tetikleyen hava kirliliği.

Nefes almakta zorlanan kentliler

Tükenmiş doğal kaynaklar.

Perişan edilmiş ormanlar.

Dibe vurmuş üretim.

Hızla azalan nüfus.

Devletlerin sosyal harcamaları iptal etmesi…

Biraz olsun korktunuz mu? Amacım da bu zaten. 

Siz, bir yandan yaşanmakta olan dehşete odaklanın ve ne zaman biteceği ile ilgili tahminlerde bulunun. Bir yandan da, adeta gelecek güllük gülistanlıkmış gibi, hiçbir çözüm aramadan, vur patlasın çal oynasına devam edin

1972 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçları gelecek için hiç de olumlu mesajlar vermiyor. 2040’larda hem nüfus artışı çok yavaşlayacak hem de yaşam kalitesinde dramatik düşüşler olacak.

Bu çalışma bundan 50 yıl önce yapıldı. Gelinen aşamada her şey bu çalışmanın tahminlerini doğruluyor. Yaşanmakta olan felaketler, 2040’larda olacakların habercisi gibi görünüyor.

Büyümenin sınırları raporu (1972) 

1970’lerde yazılan bir rapor 2040’larda küresel bir çöküş yaşanacağı tahmininde bulunuyor.

Raporu yeniden ele alan uzmanlar, dünyanın son hızla böyle bir sürece yol almakta olduğunu vurguluyorlar. Daha doğrusu, bu rapor 1972 yılında basılmış olan “Büyümenin Sınırları” isimli çok satan bir kitaptan alıntılandı.

Belirtilen yıl içinde bir grup Massachusets Institute of Technology (MIT) uzmanı, endüstriyel uygarlığın, bunun taşıyıcısı olan şirketlerin ve buna yol veren hükümetlerin, bedeli ne olursa olsun ekonomik büyüme peşinde koşmalarının bir noktada nasıl bir felakete yol açacağını açıkladı. Bu aşırı büyüme hırsı bir aşamada patlayacak ve sonuçta çökecekti.

MIT uzmanları bu öngörüyü desteklemek üzere, on iki potansiyel gelecek tahmini senaryosu yazdılar. Bunlardan en korku verecek olanı ise, doğal kaynakların kıtlaşması, ekonomik büyümenin durması ve milyarlarca insanın kişisel refahının neredeyse sıfırlanması ihtimali idi.

Geleneksel işletmecilik senaryosu 

Raporda yazılan en korkutucu senaryo, geleneksel iş yapma senaryosu idi.

Bu tahmine göre dünya ekonomisi 2040 yılına doğru bir pik yapacak ve hemen ardından çok keskin bir düşüşe sahne olacaktı. Bu tarihte dünya ekonomisi sert bir daralma ile tarihin en zorlu düşüşlerinden birisini yaşayacaktı.

Birisi, bu tahminden yola çıkarak, 2040’larda küresel nüfusta şok edici bir düşüş, doğal kaynaklarda kıtlık ve sağlıklı gıdaya erişmekte zorluklar yaşanacağını söyleyebilir.

Merak etmeyin. Bu eli kulağındaki felaket, insanlığın sonunun geldiğine dair bir işaret değil.

Ama toplumsal anlamda bir dönüm noktası. Dehşet bir dönüm aşaması. Küresel yaşam standartlarının dibe vurmasına dair bir işaret. Daha da kötü olan şu ki, bu yıkım kısa zamanda sona ermeyecek. Birkaç on yıl boyunca devam edecek.

Yıkım takvimine göre bugün ne durumdayız? 

MIT araştırmacılarının gelecek ile ilgili bu tahminlerini paylaşmalarının üstünden neredeyse yarım asır geçti. İnsanlar şimdi şunu merak ediyor. 2021 yılı itibarıyla durum nedir?

KPMG isimli bir danışmanlık şirketinden Gaya Herrington isimli bir sistem analisti ve araştırmacı, bu kıyaslamayı yapmaya karar verdi. İşe başlarken ilk adımları Harvard Üniversitesinden mezuniyeti sonrasında attı. Masada bir tarafa 1972 yılına ait öngörülerin olduğu MIT 1972 raporunu, bir tarafa da güncel dünya ekonomisi datalarını koydu.

Herrington on farklı değişken üzerinden dünyanın en güncel verilerini topladı. Bunların arasında, hava ve toprak kirlilik düzeyleri, doğum oranları, nüfus hareketleri, endüstriyel çıktılar, gıda üretimi gibi başlıklar vardı. 1972 yılına ait rapordaki çöküş senaryolarına göre kıyaslamalar yaptı. Bu senaryolardan birisi, “İşler Eskisi gibi Giderse” başlıklı idi.

Yoğun ve detaylı teknoloji senaryosu 

Bu senaryo kesinlikle dünya nüfusu ve kişisel refah için daha az sarsıntı yaratacak olsa da, doğal kaynakların kıtlığı ekonomik büyümede keskin bir düşüşe veya daha doğrusu sanayi toplumunda bir düşüşe yol açacaktır.

İşler eskisi gibi yapılmaya devam ederse senaryosundan farklı olan senaryo ise, çok yoğun teknoloji kullanımını dikkate alan bir korku filmi gibi idi.

Bahsettiğimiz değişkenlerin bu senaryoya göre incelenmesi ise bir başka dehşet sahnesini akıllara getiriyordu. Tam bir çelişki olsa da, süreç bu yönde ilerleyecekti.

Gıda üretimini arttırmak ve havayı temizlemek için tasarlanan teknolojik gelişmeler nedeniyle doğal kaynaklar tükenecek.

İlk bakışta, bu senaryonun, dünya nüfusu ve insanların refahı için çok yüksek bir sarsıntı yaratmayacağı düşünülse de, orta ve uzun vadede, büyümede keskin bir düşüş ve sanayi toplumunda dramatik bir gerilemeye neden olacağı çok açık.

Stabilize olmuş dünya senaryosu 

Bütün bunlara rağmen, iyi niyetle bakanlar, bu özgün 12 çöküş senaryosu içinden bir gün ışığı bulabilirler. Stabilize olmuş dünya senaryosu henüz çok geç kalınmadığını ima edecektir. Bu umudu güçlendirerek insanları farklı yollara yönlendirmek isteyecektir.

Stabilize dünya senaryosu tıpkı diğer ikisi gibi başlar-büyümeyle birlikte kaynakların azalır. Ancak bu durumda, insanlar, doğal kaynak eksikliğinden kaynaklanan zoraki, küçülme yerine kendi ekonomik büyümelerini sınırlamayı tercih ederler.

Bu, küresel toplumsal önceliklerde yaygın bir değişim gerektirecektir. Daha küçük aile büyüklüğü, doğum kontrolünün mevcudiyeti, endüstriyel üretim kısıtlamaları ve daha kaliteli sağlık ve eğitim hizmetleri gibi konuların toplumun ön saflarına ulaşması gerekecektir.

Ev ekonomilerinin daralması nasıl bir sonuç yaratacaktır?  

Toplumsal önceliklerde güçlü bir değişim başlayacaktır. Aileler iyice küçülecektir. Doğum kontrolü uygulaması çok yaygın hale gelecektir. Endüstriyel üretimde kısıtlama kararları alınacaktır. Devletlerin gelirleri azalacaktır. Buna paralel olarak sosyal harcamalarda daralma olacaktır. Kaliteli sağlık ve eğitim hizmetleri zayıflayacaktır.

Son uyarılar ve harekete geçme çağrıları 

Bugüne bir bakın. Kritik değişkenler 1972’deki özgün bulgulara paralel ilerliyor. O gün öngörülen kıyamet çöküşünün adım adım hissedilmeye başlanması insanları ürkütüyor. Kısa bir araştırma, 1972’deki bulguları ve tahminleri destekleyen izleri gün ışığına çıkarıyor.

Hemen bu gün, doymak bilmez insan doğasını terbiye etmek zorundayız. Bunu gerekirse zorla yapmak gerekiyor. Zira en dehşet felaketler bile insanlara, gelecekteki kıyametin boyutlarını ifade etmekte yetersiz kalıyor.

Şunu kabul edin:

Geleceği korumak ve kurtarmak bizim adımıza birilerinin görevi değil. Biz geleceğe borçluyuz. Bu borç nedeniyle ilk harekete geçmesi gerekenler bizleriz.

Gelecek, omzunda bir kıyamet ile geliyor.

www.medium.com sitesinden yararlanarak yazılmıştır.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAdil Gürkan
Takip et:
1956’da Mengen Hacıahmetler Köyünde doğdu. İlköğrenimini Mengen Cumhuriyet İlkokulunda tamamladı. Darüşşafaka Liseli olmakla gurur duyar. Hacettepe Üniversitesinde turizm ve işletme eğitimi aldı. Turizm ile ilgili olarak ABD- AH & MA Eğitim Enstitüsünden otelcilik diploması vardır. 1987 yılından bu yana turizm ve otelcilik sektöründedir. Genel olarak otel zincirlerinde ve 5 yıldızlı otellerde gelişen kariyerinde Genel Müdürlük yaptı. Bu gün itibarıyla Türkiye’nin büyük bir turizm grubunda Kurumsal İletişim ve Eğitim Direktörü olarak çalışmaktadır. Mutfak, bisiklet, şiir, roman, tarih ve arkeoloji, Anadolu otları, mantarları ve orman meyveleri özel ilgi alanındadır. Yaz ve kış denize girmek, uzun mesafe bisiklet sürmek tutkusudur. Hepsinden önemlisi, insan, hayvan ve doğa sevdalısıdır. Ütopyası, savaşsız, sömürüsüz, şiddetsiz bir dünyadır. Yazılarında genellikle insanı gülümsetmeye yönelik mizah kullanır. İnsanları güldürmek iyidir…
Önceki Makale İktidar, ‘kul’ ve futbol
Sonraki Makale Rusya’daki ‘beyaz Afrikalılar’

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Dini otorite her şeyi bilir mi?

Halil Ocaklı
28 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

İngilizce, Germence, Türkçe, Sahaca

Metin Gülbay
28 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Katılım sağlama, katıl!

Adil Gürkan
28 Haziran 2025
*Serbest Kürsü

Uzman gözüyle “nükleer İran…”

Medya Günlüğü
28 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?