Beslenme, farkındalık, anda kalma, hareket etme, kaliteli uyku uyuma, avuç dolusu vitamin takviyeleri içme diyoruz.
Ancak o iyi geliyormuş bu iyi geliyormuşun peşinde koşarken, maddi-manevi doğamızı iyice baskıcı hatta zorlayıcı bir kısır döngüye sokabiliyoruz.
Bedensel, zihinsel, ruhsal sağlığımızın hem tekil olarak hem de birbiri ile olması gereken dengesini iyice bozabiliyoruz.
Ancak öncesinde anlamamız gereken daha kök meseleler var. Mesela sebze-meyvelerin mevsimini sorgulamıyoruz. Performans sistemine bağlanmış hızlı yaşamın üzerimizde yarattığı etkileri hissedemeyebiliyoruz. Yemeği pişirirken vitaminleri kaybolmasın diye uğraşıyoruz ama kendimizin bu hayattan ham gideceğimizi göremiyoruz.
Kendimizle kalmak, yavaşlamak bildiğiniz korkutuyor. Mevsimleri, doğayı izleyip devimine hayran olmak varken lanetler okuyoruz. Ay çok sıcak, ay çok soğuk…
Yüzümüzdeki çizgilerimizi dondurmak için yarışıyoruz. Ama niteliklerimizin hakkını veremiyoruz. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edip sevemiyoruz.
Tavuğu yirmi günde büyüten, kışın domates yediren, elmayı olgunlaşmadan ilaca boğan sistem bizi de bozuyor ama oralı olmuyoruz.
Meditasyon, nefes, yoga bile performans olmuş.
Hastalıkların zihinsel, ruhsal katmanları varmış ama bedenimizi duymazdan geliyoruz.
Yukarıdaki kaostan beslenen bizlerin işi gerçekten çok zor.
Çevremde sohbet ettiğim kişilerle, arkadaşlarımla bu konuları çok sık konuşuyoruz.
Geçen hafta bir sohbette arkadaşım, “Tüm öğrendiklerinin içinde tek bir şey seçecek olsan ne olurdu” diye sordu. “Kesinlikle nefes” olurdu dedim.
Hiç aksatmadan her gün uygulamak kişinin kendisine yapacağı en iyi yatırım olur. Hatta anaokulu çağı tüm çocukların erken yaşlarda bu disiplin kesinlikle verilmeli diye düşünüyorum.
Bu yazıda sağ ve sol burun deliklerimizin sistemimiz üzerindeki etkilerine bir niyet yaratmasını istedim.
İnsan duyguları beden kimyasının bir ürünüdür. Nefes alma-verme biçimi beden kimyamızı değiştirme gücüne sahiptir, bu duygusal durumumuzun sağlığı üzerinde de bir etki yaratacaktır.
Hastalık durumu da beden-zihin kimyasının bir sonucudur. Kişi, performans olmuş nefesini, bilgi ve deneyimle bilinçli olarak kendi kontrolüne alabildiği zaman çoğu hastalığını da düzeltebilir ve önleyebilir.
Enerjinin, beyinde bir yarı küreden diğerine hareketi, nefesin bir burun deliğinden diğerine geçişi ile aynı zamanda olur. Sağ burun deliği nefes alırken sol yarı küre hüküm sürer, sol burun deliği nefes alırken sağ yarı küre hüküm sürer.
Her iki burun deliğinden nefes alındığında her iki yarım küre de hüküm sürer. Nefes alınan burun deliği değiştirmekle beyin yarı küresinin hâkimiyeti tersine döner, organizmadaki biyokimyasal reaksiyonlar değişir. Nefes almanın bilinçli kontrolü beden kimyasının da bilinçli kontrolüne imkân sağlar.
Aşağıdaki bilgiler son derece belirgin ve faydalı pratikler olup, dileyen herkes evinde deneyebilir. Herkes bu bilgiler ışığında iç ahengini evrenin ahengi ile uyumlu hale getirebilir. (Hamile ve/veya kronik-tıbbi durumunuz var ise lütfen uygulamayın.)
• Gün içerisinde çok kısa anlar dışında iki burun deliğini aktifleştirmek için dikkatinizi burun deliklerinize verme pratikleri yapabilirsiniz. İki burun deliğinden eşit ve aynı miktarda havayı solumayı ve bırakmayı uygulayabilirsiniz.
• Aktif olan burun deliğimizi fark edelim ve o burun deliğinin tarafına yan yatarak, kaburgalarımızın altına bir yastık yerleştirelim (sinirleri uyandırmak için) nefesimizi bir burun deliğinden diğerine geçirme pratiğini yapalım. Sağlıklı kişilerde bu değişim 3-10 dakika aralığında gerçekleşir.
Mesela sağ burun deliğimiz daha aktif çalışırken, beden kimyamız daha çok asidiktir, mide daha fazla gastrit asit salgılar ve içsel ısı yüksektir. Kadim Ayurveda bilgileri arasında idrar yaparken ve sıvı içecekler alırken sağ burun deliğinin kullanılmaması önerilmektedir.
Sol burun deliği aktif iken beden kimyası daha çok alkalidir. Sol burun deliği sistemimizi soğutucu özelliği vardır. Kadim Ayurveda bilgileri arasında yemek yerken, yıkanırken, bağırsakları boşaltırken kullanılmaması önerilmektedir.
Çok güzel bir söz okumuştum. Kimin söylediğini bilmiyorum.
“İnsan ruhu tavsiye almak, onarılmak istemez. Sadece tanık olunmasını ister, tam da olduğumuz halimize.”
Nefes, önce kendimize tanıklık edebilmemize harika bir alan açıyor. Bir an fark ettiğimizde bile olumlu bir şeyi kısa süreli hissediyoruz. Bir şeyi ne kadar uzun süre farkındalığımızda tutabilirsek duygusal açıdan o kadar uyarılıyoruz. Ne kadar çok nöron tetiklenirse o kadar birbirlerine bağlanıyorlar. Hallerimiz huylarımıza dönüşüyor.
O zaman ne diyelim, niyetimizden nefesimize sağlık.
Namaste…