Halil Ocaklı (halilocakli@yahoo.com)
Kıbrıslı Zenon (Milattan Önce 334-262) tarafından kurulan Stoacı okul, antik Yunan ve Roma dünyasındaki en etkili felsefe okullarından biri haline geldi. Zenon’un yanı sıra diğer tanınmış Stoacılar Roma İmparatoru Marcus Aurelius, Pamukkaleli filozof Epiktetos ve Romalı şair Seneca’dır.
Zenon Kıbrıs’ta doğmuş Fenike kökenli zengin bir deniz tüccarıydı. Alanyalı hemşerimiz Diogenes Laertius, Zenon’un fırtınalı bir günde yaşanan gemi kazasında tüm servetini kaybettiğini aktarır.
Otuz yaşında yaşadığı bu trajik kaybın ardından beş parasız kalan Zenon, ‘dünya işlerinin amacını’ sorgulamaya başlar. Kıbrıs’a dönme olanağı kalmadığından Atina’dan ayrılamaz, kütüphanelerde vakit geçirir. Döneminin ünlü düşünürleriyle felsefi tartışmalara katılır, sonunda kendi özgün Stoa felsefesini geliştirir.
Stoa felsefesinde olaylar ve olgular kontrolümüzde olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılır. Hiç kimse başkalarının yanlışlarından kaçınamaz, kişi yalnızca kendi yanlışlarından kaçınabilir. Bir doğa olayı veya başkalarının yanlışları nedeniyle korkunç bir deneyim yaşanabilir, ancak duyguların o deneyimde tutuklu kalması, algımızı ve aklımızı boş yere meşgul eder. Çoğumuz duyguları önemsemenin yaşam akışını zorlaştırdığını, fiziksel ve ruhsal gücümüzü azalttığını fark edemeyiz.
“Olumsuzluklar herkesin başına gelebilir, önemli olan nasıl tepki verdiğimizdir” denir. Sonuçta, tepkilerimizin niteliği yaşam yolculuğumuzun olumlu ya da olumsuz bağlamda belirleyici dönüm noktalarıdır.
Stoacıların görüşleri George Washington, Theodore Roosevelt, Bill Clinton ve Nelson Mandela gibi devlet adamlarını etkilemiş görünüyor. Stoacı düşünce günümüzde de birçoklarının yaşamında yol gösterici bir akım olarak yeniden popülerlik kazanıyor.
Stoacılara göre bilim, nesnel bilgiler ve pratik yararlar sunduğu için değerlidir. Bilginin doğruluğu doğaya uygunluğuyla anlaşılır çünkü doğa, yapısı gereği nesnellik, adalet, ölçülülük ve cesaret gibi niteliklere sahiptir.
Stoacı felsefede ideal insan olmaya çalışmak yerine her gün bir önceki günden daha iyi olmaya çalışmanın daha tutarlı olduğu anlatılır. Ancak iyi olmaya çalışırken yaşamın bizi beklemediğine, gelip geçtiğine de dikkat çekilir. Ömrü anlamlı yaşamak için dört temel erdemin uygulanabileceği anlatılır:
1-Nesnellik: Karmaşık durumları bilgi ve akıl yoluyla yansız yönetme olgunluğu
2-Adalet: Yanlış yapanlara bile adil olma olgunluğu
3-Ilımlılık: Tutkuların tutsağı olmadan her alanda ölçülü davranma olgunluğu
4-Cesaret: Tüm zorluklarla açıklık ve dürüstlükle yüzleşebilme olgunluğu
Stoa okulunun kalıcı ilkesine göre erdemler gerçek bilgiye dayanır. Tutkulara karşı direnen, azla yetinebilen, doğayla uyum içinde yaşayabilen, haz ve acıya kayıtsız kalabilen kişi gerçek bilgiye ulaşabilir.
Modern yaşama uyarlanabilecek şu önerme ilginçtir: Bilge kişi eleştirirken alay etmez, kalp kırmaz ya da istekleri köreltmez. Daha az iyi olana kendini geliştirmesi için alan açar, görüşleri ve sözleriyle onun yoluna ışık tutar. Vasat insanlar ise kökten önyargılı olabilir, olumsuz sözlerle kolayca sürtüşme başlatabilir ve oldukça kırıcı olabilirler. Haksız eleştiriler karşısında bile sabırlı olmak ve bunlara hiçbir yanıt vermemek, yıkıcı eleştiri ve hakaretleri etkisiz kılmanın en etkili yolu olabilir.
Bilgece eleştirmeyi bilmeyen insanların eleştirilerini ciddiye almak, sıkıntılı durumlara yol açabilir. Marcus Aurelius şöyle demiş: “Biri beni küçümsüyor ya da benden nefret ediyorsa ve eğer bu bir sorunsa, yalnızca onun sorunudur. Hakkımda ne kadar olumsuz ve kışkırtıcı düşünürse düşünsün, öz benliğime ve mutluluğuma asla dokunamaz.”
Stoacılığın ortaya koyduğu bazı fikirler açısından, Hint Vedik kültürüne yabancı olmadığı ya da bu kültürden bir şekilde etkilendiği anlaşılıyor. Bu etki, Helenistik dönemde Afganistan’da kurulan ve periferinde de etkili olan İndo-Yunan devleti Baktria üzerinden gerçekleşmiş olabilir.