“Yargı ideolojik kamplaşmalardan uzak tutulmalıdır. Ülkenin selameti yerine belli bir zümrenin menfaatini gözeten dar kadrocu anlayışların devletimizin kurumları içinde tekrar yuvalanmasına izin vermeyeceğiz.”
Bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘a ait. Cumhurbaşkanı son dönemde dikkat çekici konuşmalar yapıyor, mesajlar yayınlıyor. Üzerinde dikkatle durulmaya, düşünülmeye değer. “Yargı ideolojik kamplaşmalardan uzak tutulmalıdır” uyarısı son derece yerinde bir uyarı. Bu noktada sorulması gereken sorular şunlardır:
-Neden Cumhurbaşkanı böyle bir uyarıda bulunma ihtiyacı hissetti?
-Uyarısı kimlere yönelikti?
Devletin kurumları içinde hangi dar kadrocu anlayış tekrar yuvalanmak istiyor?
Ülkenin selameti yerine menfaati gözetilen zümre kimlerdir?
Ülkemizin selameti için yanıtlanması gereken, açıklığa kavuşturulması gereken sorular bunlar. Cumhurbaşkanımızın bu konuşmasının zamanlamasına bakarak sorulara yanıt bulmaya çalışılabilir.
Cumhurbaşkanı bu konuşmayı yargının çeşitli nedenlerle gündemde olduğu bir dönemde yapmıştır.
Yargı-siyaset ilişkisinin tartışıldığı bir dönemde yapmıştır…
Siyasetin yargıyı, etkileme gayretlerinden söz edildiği bir dönemde yapmıştır…
Yargının siyasete yön verir nitelikteki kararlarından söz edildiği bir dönemde yapmıştır…
Siyasi parti liderleri arasında kapalı kapılar ardında istişari görüşmelerin yoğunlaştığı bir dönemde yapmıştır…
İstişari görüşmelerde yargıya intikal etmiş bir takım konuların da ele alınmış olabileceğinden söz ediliyor. Görüşmelerde, yeni bir anayasa ile demokratik siyasetin alanının genişletilmesi arzusunu iktidar partisi liderinin dile getirmiş olabileceğinden söz ediliyor. Cumhur İttifakı üyesi Bahçeli’nin mahkemelere kimsenin talimat veremeyeceğini vurguladığı hatırlatılıyor.
Gezi Davası’nda yeniden yargılamanın gündemde olduğu, eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayeti ile ilgili iddianamenin yetersiz olduğu şekilde görüşlerin dile getirildiği bir dönemden geçiyoruz.
Keza Yargıtay başkanı seçiminde yaşanılan kördüğüm bağlamında Yargıtay’ı yıpratıcı ciddi iddialar ortaya atılmakta.
Bu konular ele alınırken zaman zaman “darbe ürünü” mevcut anayasa da gündeme geliyor. Yamalı bohça durumundaki anayasa yerine, demokratik Türkiye’ye yakışan yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaçtan söz ediliyor.
Darbe denince genelde askeri darbeler anlaşılıyor.
Peki, başka çeşit darbeler olabilir mi?
Siyasetin yargıyı etkilemesinden, yargının da siyasete yön verir nitelikteki kararlarından bahsediyoruz. Peki, yargısal darbeden de söz edilebilir mi?
Demokratik ülkelerde böyle bir gelişmeden söz edilebilir mi?
Akademik dünyada bu tür konuların tartışıldığı görülüyor. Mülkiye’den sınıf arkadaşım Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış’a “yargısal darbe nedir” diye sordum. Yanıtı şöyle oldu:
“Yargısal darbe herhangi bir ülkede bir yargı organının aldığı bir karar ya da yaptığı bir işlemle ülkenin anayasal düzenini esaslı ölçüde bozması ve işleyen devlet yapısını işlemez ya da etkisiz ve verimsiz işleyen bir devlet düzenine dönüştürmesi olarak tanımlanabilir. Yargısal eylemcilik ise yargı kararlarının mevcut hukuk yerine kişisel veya siyasal güdülere dayalı olarak verildiği kuşkusunu ifade eder. Eylemcilik (aksiyonizm veya etkincilik) toplumsal değişme ya da politik değişiklik meydana getirmek için kasıtlı bir biçimde yapılan eylem olarak tanımlanabilir. Bu eylem çekişmeli tartışmalarda taraflardan birini desteklemek ya da muhalefet etmek anlamına gelmektedir. Türkiye’de her iki kavram ve tanımın kapsamına giren siyasal ve hukuksal olgular yaşanmıştır.”
Yaşamış, yargısal darbe ve eylemcilik konusunda ortaya çıkan bazı örnek olayların akademik düzeyde ele alındığından söz etti… Bu bağlamda yargısal darbenin oluş biçimleri, nedenleri ve etkileri yanında konuyla yakından ilgisi olan yargısal eylemcilik kavramının çeşitli görünüş biçimlerinin de irdeleme konusu yapıldığını söyledi. Bu çalışmalardan güdülen amacın, henüz ülkemizde tam bir anlaşılabilirliğe kavuşmamış olan yargısal darbe ve yargısal eylemcilik kavramlarını ve bunların olası sonuçlarını konuyla ilgili bilim insanlarının değerlendirmesine ve tartışmasına sunmak olduğunu belirtti… Çalışmalarda hem yargısal darbelerin ve hem de yargısal eylemcilik sınıfına giren olguların evrensel ve ülkesel örneklerinin verildiğinden söz etti… Özellikle yargısal darbeye yol açan nedenler ve bu darbelerin hukuksal, siyasal ve anayasal sonuçları açıklanmaya çalışıldığını söyledi… Türkiye özelinde, Anayasa Mahkemesi kararlarında somutlaşan yargısal eylemcilik konusunun ele alındığını, ancak özellikle yargısal darbe olguları üzerinde odaklanıldığını ifade etti… Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Yüksek Seçim Kurulu ve yerel yargı yerlerinin incelendiğini belirtti. Yaşamış “yapılan çalışmalar açıkça göstermektedir ki ülkemizde yargısal darbeler yaşanmıştır. Can Atalay örneğinde olduğu gibi… Benzer olguların gelecekte de yaşanması olasıdır” diyor. Yaşamış’ın işaret ettiği akademik çalışmalar dikkat çekici. Toplumun geleceği için ses getirici nitelikte.
Yaşamış’ın anlattıkları Cumhurbaşkanı’nın Danıştay’ın 156. yıl dönümü töreninde yaptığı konuşmada, yargının siyası tartışmaların içine çekilmesinin hata olduğunu vurgulayarak, yargı mensuplarının çok önemli ve hassas görev yerine getirdiklerine işaret ettikten sonra söylediği şu sözleri anımsattı:
“Siyaset kurumu nasıl layüsel (hesap sorulamaz) değilse yargı da eleştirilemez değildir. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz. Buna kimse engel olamaz, olmamalıdır.”
Topluma güven veren ve erişilebilir adalet sistemi devletin güvencesidir. Önemli ve hassas sorumluluklar üstlenen hukukçuları hedefe koyma, yönlendirme, baskı altına alma türü girişimler yargıyı yıpratmakta.
Cumhurbaşkanı’nın Danıştay’daki konuşması bu konularda değerli mesajlar içeriyor.
Erdoğan’ın vurguladığı gibi, yargının siyasi tartışmaların içine çekilmesi hatadır. Keza, ideolojik kamplaşmalardan uzak tutulması gereken yargının kimi zaman aldığı kararlarla, ülkenin anayasal düzenini esaslı biçimde bozması, işleyen devlet yapısını işlemez hale getirmesi, etkisiz, verimsiz hale getirmesi de hatadır.
Yargının bu tür kararları da eleştirilebilir. Buna da kimse engel olamaz…