Azerbaycan’ın 3 kadın milli kahramanı yaşadıkları hayatlarıyla Azerbaycan Türk tarihine damga vururken Türk tarihinin kesintisiz akışının Azerbaycan’da da cereyan etmesini sağlayan yüce şahsiyetler olmuşlardır.
Azerbaycan Türk tarihi de, kadınların kritik zamanlardaki etkileriyle genel Türk tarihinin diğer olaylarındaki şekilde vuku bulmuştur. Örneğin Azerbaycan Türk tarihinin en önemli devleti Akkoyunluların yıkılmasına, Safevi devletinin kurulmasına dolaylı sebep olmuştur. Akkoyunlu Hükümdarı Yakup’un kız kardeşi Alemşah Begim ile evli olan ve esasında babası Şeyh Cüneyd’in kurduğu Safeviye Tarikatı’nın piri olan Şeyh Haydar’ın giderek güçlendiğini gören Akkoyunlu Hükümdarı Yakup onu Şirvan üzerine göndermiştir. Bu sefer de Şeyh Haydar’ın öldürülmesi üzerine kız kardeşi Alemşah Begim’e gene de sevgisinden o ve çocukları İsmail ve ağabeyini de öldürtmemiştir. Ancak onu ve çocuklarını hapsetmiştir. Yakub’un ölümünden sonra hükümdarlığa gelen Rüstem ise İsmail ve ağabeyine tabi olan Safeviyye yolunu izleyenlerin desteğini arzulayarak onları serbest bırakmıştır. Bakın, tarihin kırılımı yine bir kadın üzerinden olmuştur. Aynı Emir Timur’un Cengiz Soyundan bir isim olan Saray Mülk hatun ile evlenerek Güregen yani damat ünvanı alması misali. (6) İşte yine bir güregen olarak Akkoyunlulara giren bir ismin çocukları da yeni bir Türk devletinin kurulmasını sağlamıştır. Ayrıca Alemşah Begim’in çocuklarını o zor esaret günleri de korumuştur. Birçok zaman aç kalsalar dahi onların biyolojik ve akli yönden sağlıklı kalmalarını sağlamıştır. Onların öldürülmemesini de sağlayan onun çabasıdır. İşte böylesi Alp bir kadının evlatları Azerbaycan’da tarihin en büyük devletini kurmuşlardır. Türk tarihi, sınır kapılarıyla, ülkelerle belirlenemez. O her anlamda büyük ve kesintisiz zincirdir. Tarihin her yerinde fedakâr, savaşçı alp her dilediğini başaran Türk kadını örnekleri mevcuttur. İşte nasıl Tomris ile korkusuz bir kadın figürüyle karşılaştıysak Alemşah Begim’de de aynı ruhu görebiliriz. Bu ruh halen Türk insanının var olduğu her yerde yaşamaya devam etmektedir.
Elbette etmektedir…. Bana da okumakta olduğunuz yazıyı yazdıran yine bu kahraman ruhun son temsilcilerine saygımı sunmak istememden başka bir şey değildir. Geçen ay Rusya tarafından düşürülen Azerbaycan uçağında görev yapan pilotlar ve kabin memurlarına Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından “Azerbaycan Milli Kahramanı” unvanı verilmiştir. Bu isimlerin de milli kahraman ilan edilmesiyle Azerbaycan milli kahraman sayısı 222 ye ulaşmıştır. İşte bu 222 isimden 3 tanesi kadındır.
Bunlar:
Salatın Asgerova
Gültəkin Asgerova
Hökumə Aliyeva’dır
Bu kahramanların kısa biyografisine bakmak gerekirse:
Salatın Asgerova: 16 Aralık 1961’de Bakü’de entelektüel bir ailede doğdu. 1979 yılında liseden mezun oldu. Aynı yıl Azerbaycan Petrol ve Kimya Enstitüsüne girdi. 1984 yılında jeofizik alanında mühendislik diploması alan Salatın Asgerova, gazetecilik alanına büyük ilgi gösterdi. Bunun sonucunda sözleşmeli olarak “Bakü” gazetesinde çalışmaya başlamıştır. 4 yıl sonra “Molodyoj Azerbaycan” gazetesine geçmiştir. Salatın Asgerova gazeteci olarak Azerbaycan topraklarının bütünlüğü ile ilgili konulara değinmiştir. Salatın Hanım sık sık ön cepheye gidiyor, sıcak noktalardan operasyonel materyaller hazırlıyordu. Ailesi Salatın Hanım’ın savaş bölgesine gitmesinden endişe etse de onu durduramıştır. Haberleriyle savaşın en sıcak anlarını aktaran Salatın Hanım, kısa sürede geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmayı başarmıştır. 9 Ocak 1991 tarihinde Laçın’dan Şuşa’ya giderken yolun 6. kilometresindeki Galadaresi köyü yakınlarında, içinde bulunduğu araca Ermeni teröristler tarafından yakın mesafeden ateş açılmış ve kendisi de orada şehit düşmüştür.

Olayın ayrıntısına bakarsak: Galadaresi köyünde yerleşen 6 kişilik Ermeni çetesi tarafından şehit edilen Salatın hanımı şehit eden Ermeni terör çetesinin lideri Galadaresi köyünde fizik-matematik öğretmeni olarak çalışan Arno Mkrtychyan’dı. Pusuya düşürülen aracın Gence şehrinin “N” askeri birliğine ait “UAZ 469” 30-14 NB devlet plakalı olduğu belirtilmiştir. Çatışmanın başında Ermeniler üç askeri öldürmüştür. Salatın Hanım ise pusuya düşürülen araçta ağır şekilde yaralansa da henüz şehit düşmemiştir. Bunu fark eden Ermeni teröristler arabanın kapısını açarak yaralı Salatın Asgarova’yı aralıksız silah atışlarıyla vurarak şehit etmişlerdir. Böylelikle Salatın Hanım Azerbaycan Cumhuriyeti’mizin ilk kadın basın şehidi de olmuştur.
Gültəkin Asgerova (Manşet fotoğrafı): 20 Kasım 1960’da Bakü’de doğdu. 1983 yılında Azerbaycan Devlet Tıp Üniversitesine girdi ve 1989 yılında mezun oldu. Öğrenimi sırasında İçişleri Bakanlığı Askeri Hastanesinde önce asistan hemşire, ardından kıdemli hemşire olarak çalışmıştır. Liseyi bitirdikten sonra 8. Ambulans İstasyonunda çalışmıştır. Daha sonra bir üroloji hastanesinde anestezi uzmanı olarak görev almıştır. Karabağ olaylarının başladığı 4 Nisan 1992’de gönüllü olarak cepheye giden Asgerova, önce Turşsu’da, sonra Şuşa’da çok sayıda yaralı askere tıbbi yardımda bulunmuştur. Şuşa’nın işgalinden sonra Laçin ve Gubadlı’nın savunmasına bizzat katılmıştır. Zorlu bir mücadele veren Gültəkin Asgerova, 20 Haziran 1992’de Aranzamin-Nahçivanik köyleri istikametinde zorlu bir muharebede görevini yaparken şehit düşmüştür. 20 Kasım 1993 tarihli kararname ile Gültəkin Asgarova’ya “Azerbaycan’ın Milli Kahramanı” unvanı verilmiştir. Bakü’de Şehitler Hıyabanına defnedilmiştir. Okuduğu 200 numaralı ortaokulun onun adı verilirken ve Bakü’nün Nerimanov semtinde bir büstü yer almaktadır. Ayrıca Bakü’de Mustafa Kemal Atatürk Bulvarı 2a’da yaşadığı binaya hatıra plaketi yerleştirilmiştir. Gültekin Asgerova’ya ithaf edilen ” Gültəkin ” filmi çekilmiş ve ” Gültəkin’in Zirvesi” kitabı yayımlanmıştır.
Höküme Aliyeva: 8 Ağustos 1991’de Kelbecer Rayonunda doğdu. 1993 yılında köyünün Ermeniler tarafından işgal edilmesi nedeniyle geçici olarak Barda Rayonunun Garadamirçi köyüne yerleşmiştir. 1996 yılında Rusya’ya taşındı ve bir süre Volgograd bölgesinde yaşamıştır. Hökume, şehrin 178 numaralı okulunda 1. sınıftan 6. sınıfa kadar okudu. Daha sonra ailesi Gence’ye taşınmış ve Hökume eğitimine burada devam etmiştir. Gence’de V. Veysalov’un adını taşıyan 30 numaralı ortaokuldan mezun olduktan sonra 612 puan alarak Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Höküme Aliyeva eğitimine yüksek lisans ve doktora düzeyinde devam etti. 2016 yılından bu yana Azerbaycan Havayolları’nda (AZAL) uçuş görevlisi olarak çalışmaktaydı. Görevinin ilerleyen yıllarında avukatlık mesleğine devam etmek arzusundaydı. Ancak 25 Aralık 2024’te Bakü’den Grozni’ye giden uçak Aktau şehrinde düştüğünde, uçuş görevlisi Höküme Aliyeva görevini layıkıyla yerine getirdi, yolcuların hayatını kurtarmada yüksek profesyonellik, cesaret ve özveri göstermiştir. Kendisi uçağın düşmesinden sonra yaşanan patlamada şehit düşmüştür. Höküme Aliyeva, 29 Aralık 2024’te II. Fahri Hiyaban’da toprağa verilmiştir. Höküme Aliyeva evliydi ve henüz çocuğu yoktu. Aliyeva’ya, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 29 Aralık 2024 tarihli kararnamesi ile “Azerbaycan’ın Milli Kahramanı” unvanı verilmiştir. Hökume Aliyeva kaza sırasında şehit pilotlarımızla birlikte soğukkanlılıkla görevlerine yapmıştır. Yine bu duruma işaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’de Milli kahraman ilan edilen kokpit ve kabin ekibinin uçağın düşme anına kadar tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini belirtmiştir.

Cumhurbaşkanı Aliyev, “Son uçuşları olduğunu anlayan pilotlar fedakârlık ve cesaret göstermeseydi kazadan sağ çıkan olmazdı” dedi. Cumhurbaşkanımız Aliyev’in dediği gibi Höküme Hanım da bir kahramanlık abidesi olarak görevini son ana kadar yapmıştır. Bunu bütün dünya görmüştür zira kaza anında uçağın içinden yayınlanan görüntüde Hokume Aliyeva’nın titrek sesi duyuluyor: “Her şey yoluna girecek…” diyen Aliyeva, heyecanını gizleyemese de yolculara dikkatli olmaları konusunda uyarılarda bulunarak görevi doğrultusunda talimatlar vermiştir. O görevini sonuna kadar yerine getirerek uçuş ekibinin özverisinin gerçek bir sembolü olmuştur.
Kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için
Yaşamımızın her anında kadın ve erkek insan türü Türk’ün gerek hayat mücadelesinin gerekse milli mücadelesinin ortağı durumundadır. Böyle olmazsa zaten bir topluluk, toplum ve ulus haline gelmeyeceği yükselmesi de imkansızdır. Onun için Yüce Atatürk’te …”Mümkün müdür ki bir camianın yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı semalara yükselebilsin” demiştir. Tomris Hatun’dan Alemşah Begüm’e Halide Edip Adıvar’dan Höküme Aliyeva’ya kadar Türk kadını her zaman toplumunun üzerine yüklediği vazifeyi yapmaktan geri durmamıştır. Hiçbir şekilde vazifeden kaçmayan Türk kadını Halide Edip Adıvar gibi kâh silah başında, kâh kalemiyle Şerife Bacı cephe gerisinde, Salatın Hanım gibi dünyaya ulusunun sesini duyururken zor dememiş, ateş dememiş şehadet şerbeti içmekten dahi kaçınmamıştır.
Nihal Atsız der ki, “kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için.” Evet Salatın Hanım da, Höküme Hanım da Gültəkin Hanım da, Şerife Bacı da Türk’ün kadın, erkek her ferdiyle kahraman olduğunu dünyaya göstermiştir. Umum milli liderimiz Haydar Aliyev’in dediği gibi, “Toplumda kadının her zaman büyük sorumlulukları vardır, işleri her zaman zordur.” Ama onlar bu görevlerini şerefle yerine getiriyorlar ve her zaman olduğu gibi toplumda öncü bir rol oynuyorlar.”
Haydar Aliyev’in bu sözleriyle Türk’ün kahraman mazisi olan kadınlarının da dünyada nice kadınların toplumda az rol oynamasını isteyen düşüncelerle, cam tavanlarla mücadele ettiklerinin biz erkeklerde farkında olmalıyız. Bu farkındalıkla Türk’ün kadınıyla erkeğiyle her an ve her anlamda eşit olduğunu kararlılıkla savunmalıyız. Türk’ün tarihinin kırılmaz bir zincir olmasının en büyük sebebi Türk yaratılışından bugüne yaşayış ve karakterinin değişmemiş olmasıdır. Öyleyse biz de bu zinciri tarihsel bilincimizi güçlendirerek ayrıca Türk’ün karakterindeki ve yaşayışındaki bu hakikatleri öğrenip, bilip, ifade ederek Türklüğümüzü yarınlara taşımalıyız.
Özer Arslanpay–Uluslararası İlişkiler Uzmanı/ Gazeteci Yazar
6-Güregen tabiri Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluş yıllarında Türk tarihinin büyük isimlerinden Yusuf Hikmet Bayur’un yazdığı Hindistan Tarihi kitaplarına da başlık olarak kullanılmıştır. Öz Türkçe olan bu tabir Türkiye Türkçesi’ne “Gürkan” olarak kazandırılmıştır. Gürkan, damat demektir. Bayur kitabında Hindistan’da kurulan Türk Devleti Babürlüler’e Gürkanlılar demiştir. Gürkanlılar ise Babür’ün Babasının soyunun Emir Timur’a dayanmasındadır. Bu ifade ile Hint Türk tarihini İngilizce Mughal kelimesi yerine “Timuriler” anlamında literatüre de etmiş olmuştur.
1.Bölüm:
İlgili yazı: