Tohumu ekilip sulanan, özenle bakılıp büyütülen ve var edilen bir çiçeğin insanın gözündeki değeri, çiçekçiden hazır alınmış olan bir çiçeğe göre çok daha yüksektir hepimiz için.
Başından itibaren emekle, özenle ve sevgiyle büyüttüğümüz ve var ettiğimiz o çiçek tam manasıyla bize aittir, onunla bizim aramızda derin ve kopmaz bir bağ vardır artık.
Son yıllarda iyiden iyiye tüketici bir toplum olmuş ve tüketim toplumu sendromunu iliklerine kadar hisseden ülkemizde, çok sık rastladığımız, insanları üzen, yoran ve başarısızlık duygusu yaşamalarına yol açan, yürütülemeyen ve biten birliktelikler ve evlilikler olgusu var. Bu durum, bir ilişkiye emek vermenin, o birlikteliği güçlendirebilmek için çalışmanın, yaşamımızdaki kişi ile aramızda sağlam bir bağ kurabilmenin yani tohumu büyütmenin eşsiz önemini açık bir şekilde gözlerimizin önüne seriyor.
Modern tüketici toplumun hızı kutsayan, beklemeyi ve sabretmeyi değersizleştiren, bireye her durumda daha değişiğini, yenisini ve moda olanı öneren, kullan at mantığını hayatın her alanına yayan yaşam biçimiyle, hızla ve gözleri kapalı bir biçimde yaşanan, emekle, sabırla ve özenle yoğrulmadığı için çarçabuk tüketilip bitirilen ilişkiler ve evlilikler.
Günümüzün ebeveynlerinin birer prens ve prenses olarak büyüttüğü, yeterince sorumluluk almamış, paylaşmayı bilmeyen, sağlıklı bir ilişki geliştirebilmek ve yürütebilmek için gereken sabrı ve özveriyi gösteremeyen, esasında buna gerek de duymayan bireylerin, aralarında bir bağ oluşturup bu bağın ve bütün bir ilişkinin dayanıklılığını sağlayamadıkları için, ilk güçlü rüzgarda yıkılıp giden birliktelikler, sonrasında gelen hüzün, yıkım, başarısızlık duygusu ve mutsuzluk.
İnsana, insan davranışlarına ve duygu dünyasına dair, müthiş bir sezgiye ve kavrayış gücüne sahip olan Erich Fromm’un (manşetteki fotoğraf); “Bireylerin aşkında tatminin, gerçek alçak gönüllülük, cesaret, inanç ve disiplin olmaksızın sağlanamayacağına” ilişkin sözleri, meseleyi mükemmelen ifade etmiştir bana göre.
Gene Zygmunt Bauman’ın; “Sevmek ikisi de farklı tecrübe ve hatıra yüküne sahip olup, kendi doğal akışını sürdürmekte olan iki biyografiyi paylaşmaya ve harmanlamaya kararlı olmak demektir. Sevmek aynı zamanda geleceğe, yani büyük bir bilinmezliğe dair mutabakat demektir” sözleri de konunun özünü çok parlak bir biçimde anlatmıştır.
Aşkla başlasa da ve aşkın büyüsü kaybolsa da, sevginin ve özellikle saygının karşılıklı olarak eksik edilmediği, onun bireyselliğini ve kişiliğini ezmeden, kendimize benzetmeye çalışmadan, tam anlamıyla iç içe geçmeden, onun özgünlüğüne ve kişisel özerkliğine saygı duyarak yürütülecek bir birliktelik, sağlıklı ve uzun erimli olacaktır kanımca.
“İyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” sözlerini boşlukta bırakmadan, sevinci paylaşıp büyüterek, zorluğu bölüşüp azaltarak, beraber kazanıp beraber bedel ödeyerek sürdüreceğimiz bir birliktelik anlamlı, mutlu ve gerçekten değerli olacaktır.
Modernizmin görünüşü kutsayan şekilciliğine kapılmadan, dış görünüşün bir ilişkide bağ oluşturmaya ve değer üretmeye katkısı olmayan sözde öneminin farkına vararak ve Anadolu’da söylenen; “Güzeli herkes sever” sözünün anlamını kavramaya çalışarak şekilcilikten uzak durmak, bireylerin yaşamı daha bütünlüklü ve derinlemesine kavramalarına ve iyi bir ilişki kurmalarına yardımcı olacaktır.
Kendi kişisel hikâyesinde sağlam bir birliktelik kurabilmiş, bu ilişkiyi uzun yıllar sürdürmüş ve sürdürmeye devam eden, birlikteliğinin ürettiği mutluluk ve huzurla sürekli yenilenen, bu itibarla bütün bu sözleri, bir yaşanmışlığı ve bir tecrübeyi paylaşma bağlamında söylemeyi kendine hak gören biri olarak yazımı, asırlar öncesinden gelen gür sesiyle bugün bizlere birçok konuda olduğu gibi, insan ilişkilerine dair de çok önemli şeyler söyleyen Platon’un şu sözleriyle bitiriyorum; aşk güzele yönelmekle ilgili bir şey değildir, aşk güzeli doğurmak ve onda doğmaktır.
Kaynaklar:
-Erich Fromm, Sevme Sanatı
-Zygmunt Bauman, Akışkan Hayat