Okulların dağılma saatinde geçen hafta bir ortaokulunun önünden geçiyordum.
Arkamda üç öğrenci gülüşerekten aralarında Arapça bir şeyler konuşuyorlardı. Dönüp baktım üç kız öğrenci. Şirin mi şirin. Kapkara gözleri mutlu, ışıltılı. Sordum: “Kaça gidiyorsunuz ?” “Yedinci sınıftayız” dediler. Bu kez “Dersleri takip edebiliyor musunuz, anlıyor musunuz?” diye sordum. Kendilerinden emin, gülerek “Anlıyoruz tabii” dediler. “Aferin sizlere, derslerinize iyi çalışın” dedim. Önüm sıra yola koyuldular. Arkalarından düşündüm: “Bu çocukları nasıl bir gelecek bekliyor?..”
Suriye halkı Esad’tan kurtuldu. Halk memnun bayram yapıyor sokaklarda. Karanlıktan aydınlığa çıkmanın verdiği mutluluğu kutluyorlar. Devrilen rejimin sembolleri Esad’ın, babasının heykelleri yıkılıyor.
İç savaş boyunca, başta Türkiye, başka ülkelere sığınan Suriyeliler de mutlu, coşkulu. Gelişmeleri yakından izleyen insanlarımız ise, “Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de bulunmalarının siyasal ve ahlâki bir gerekçesi kaldı mı” diye soruyor. “Belli bir plan çerçevesinde ve sükunetle ülkelerine dönmeli veya gönderilmeli” diyorlar.
Önümüzdeki süreçte ele alınması gereken önemli konulardan biri sığınmacıların geri gönderilmesi olacak. Ortaokulun önünde rastladığım Suriyeli öğrenciler geliyor aklıma. “Aileleri ne yapacak, ne karar verecek” diye düşünüyorum…
Türkiye, Suriye’de devam eden çatışmalara ara verilmesi ve rejimin halkıyla barışması için çok çaba harcadı. Erdoğan bu çerçevede, son aylarda Suriye’de yaklaşan süreci öngörerek bir takım girişimler başlatmıştı. Ancak Suriye’deki rejim Türkiye’nin uzattığı eli tutmadı. Neticede Suriye halkı tüm dünyanın gözleri önünde bir yürüyüş gerçekleştirdi. Ülkelerinin geleceğini kendileri belirleyeceği bir süreç başlattı. Yeni bir aşamaya ulaşıldı.
Önümüzdeki geçiş süreci Suriye’de yaraların sarılması, birliğin, bütünlüğün ve güvenliğin sağlanması süreci olacak. Türkiye bu konularda ne yapılması gerekiyorsa, sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu açıkladı. Bölge ülkeleriyle ve uluslararası aktörlerle bu konudaki çalışmaları yoğunlaştıracağı görülüyor. Bu sayede, evlerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyelinin de kendi topraklarına dönebilmeleri öngörülüyor. Sığınmacıların güvenli ve onurlu ülkelerine geri dönmelerine büyük önem atfeden Ankara’nın bu konuda çalışmalara başladığı anlaşılıyor.
Öte yandan, bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan dikkat çekici beyanlarda bulunuyordu. Bir konuşmasında Erdoğan, “İnşallah önümüzdeki dönemde milletimize, hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak” demişti.
“Bu müjde, Suriye’de PKK’ya yönelik kapsamlı bir operasyon olabilir mi? Irak sınırımızda devam eden Pençe-Kilit operasyonunda kilit tamamlanıp, PKK bölgeden tamamen atılmış olur mu?”yolunda yorumlara neden olmuştu. Erdoğan 10 Kasım’da bir anma töreninde yaptığı konuşmada da, “Bölücü terör örgütünü bir tehdit kaynağı olmaktan çıkaracağız. Tüm imkanlarımızı sonuna kadar kullanacağız. İnşallah önümüzdeki dönemde sınırlarımız boyunca oluşturduğumuz güvenli bölgenin eksik kalan halkalarını da tamamlayacağız” diye konuşmuştu.
Suriye’de geçen hafta yaşanan gelişmeleri izlerken Erdoğan’ın bu konuşmalarını anımsadım. “Erdoğan’ın sözünü ettiği müjde bu olmalı” diye düşündüm.
Erdoğan “Bölücü terör örgütünün bir tehdit kaynağı olmaktan çıkaracağız” demişti. Suriye’deki gelişmelerden terör örgütü PKK’nın istifade etmeye kalkışması da Türkiye için tehdit niteliğinde.
IŞİD ile mücadele gerekçesiyle ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG), omurgasını Suriye’deki Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) silahlı kanadı Halk Koruma Birlikleri (YPG) oluşturuyor. Suriye’nin kuzeyinde, Fırat Nehri’nin doğusunda kalan SDG yönetimindeki bölge fiilen özerk bir bölge olarak tanımlanıyor. YPG, PKK’nın bir uzantısı olarak Türkiye için bir tehdit oluşturuyor. Türkiye, YPG’nin mevcut karışıklıktan istifade etmesine izin verilmeyeceğini devamlı vurguluyor. Türkiye’nin kaygılarının temelinde bu gelişmelerin PKK/PYD kontrolündeki bölgede Irak’taki benzeri bir Kürt yönetiminin kurulması olasılığı yatıyor.
Suriye’de geçen hafta yaşananlar,”PKK/PYD’nin bu durumdan istifade etmeye çalışır mı?” sorusunu akla getiriyor. Aynı olasılığı düşünen Ankara, PKK/PYD’nin bu durumdan istifade etmemesi hususunda ABD ile görüşmelerde bulunmuş. PKK’nın mevcut durumdan fayda sağlamasının önlenmesi, Suriye’yi terörizm için güvenli liman olmaktan çıkaracak. Türkiye bu konudaki her türlü çalışmasını sürdürme kararlılığında. Terör örgütü PKK’ya ve uzantılarına Suriye’de yer olmamalı. Suriye Kürtleri buna izin vermemeli, Suriye’nin kalkınması ve birliği icin çaba harcamalı.
Suriye’yi zor ve belirsiz bir süreç bekliyor. Bayram havası, kutlamalar geçtikten sonra Suriye’deki yeni yönetimin bu devasa sorunlara odaklanması gerekiyor. Önümüzdeki süreçte oluşturulacak geçiş hükümetinin asli görevlerinden biri, ülkenin birlik ve bütünlüğünü korumak olmalı. Bu çerçevede, ayrışmış bölgelerin geçiş hükümetini desteklemeleri sağlanmalı.
Yeni yönetim, kapsayıcılık ilkesinden hiçbir zaman ödün vermemeli, herhangi etnik, dini vs. ayrım gözetmeksizin herkesi kucaklamalı. Suriye’de kalıcı çözüm ile barış ve istikrar ancak ulusal uzlaşı ile sağlanabilir. Yeni dönemde ileriye odaklanılmalı ve ülkeyi yeniden inşaya girişmeli.
Türkiye için Suriye’nin milli birliği, egemenliği ,istikrarı, toprak bütünlüğü çok önemli. Türkiye, Suriye halkının refahını önemsiyor. Türkiye, bundan sonraki süreçte, farklı etnik ve dini grupları kapsayıcı bir yönetim anlayışı ve barış içerisinde yaşadığı bir Suriye arzulamakta. Komşularıyla iyi ilişkilere sahip olacak, bölgesine barış ve istikrar katacak yeni bir Suriye arzulamakta. Türkiye bu amaca yönelik gereken desteği sağlamaya hazır.
Zor günlerinde Suriye halkına el uzatan Türkiye, Şam’da açılan yeni sayfada da yanında olacak.
***
Not: Medya Günlüğü’nün yeni açılan Bluesky hesabını takip etmek için: https://bsky.app/profile/mgunlugu.bsky.social