Perşembe, 22 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Sağlık ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 9 Mayıs 2025 19:34
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

“…. Şimdi öfkelenmek istiyorum. ‘İki hafta sonra barış protokolü imzalanacak. Sonra rahatız. Ameliyat da olacağım. İki haftada ne olacak?’ demene kızmak istiyorum.

Açlık grevlerine, cezaevlerine, işkencelere.
Bir tek kendinle ilgilenmeyişine kızmak istiyorum. Yapamıyorum. Bana Kandıra Cezaevi’nden gönderdiğin bir mektup yüzünden kızamıyorum…”

Yukarıdaki satırlar Sırrı Süreyya Önder’in kızı Ceren Önder Kandemir’in (manşetteki küçük fotoğraf) babasına yazdığı mektuptan. Ölen bir baba için yazılan mektuptan bazı cümleler. Ceren Önder Kandemir, Taksim Atatürk Kültür Merkezinde Sırrı Süreyya Önder için düzenlenen törende babasına son mektubunu okudu. Duygu dolu bir mektuptu. Toplumda çok ses getirdi. Mektupta benim de en çok dikkatimi çeken yukarıdaki satırlar oldu.

Babasının onca işi arasında “bir tek kendinle ilgilenmeyişine kızmak istiyorum” diyor Ceren. Haksız mı kızmak istemekte Ceren? Kızmak istese de babasına kızamıyor. Sırrı Süreyya Önder’in stres yüklü, üstlendiği siyasi sorumluluğu yüksek işler arasında kendi sağlığına zaman ayıramadığı, sağlığını ihmal ettiği, ameliyat olmadığı anlaşılıyor bu satırlardan.

Sağlık her birey için öncelikli bir alan. Hayatımızdaki en değerli hazinelerden biri. İnsan hayatında sağlık, mutluluğun, huzurun ve başarının temelini oluşturur. Yalnızca fiziksel değil, ruhsal ve zihinsel olarak insan yaşamını doğrudan etkileyen bir unsur. Ancak pek çoğumuzun sağlığına yeterince özen göstermediği, kontrollerini ihmal ettiği de bir gerçek. Siyasilerimiz de buna dahil. Siyasetin büyülü havasına kapılıp kendisiyle pek ilgilenmeyen birçok siyasetçi var.

Demokratik ülkelerde liderler başta olmak üzere siyasilerin sağlık durumu toplumu yakından ilgilendirir. Sağlık ve siyaset ilişkisi, sağlığın siyaseti etkileme gücü, bireylerin sağlık durumları ve siyasi tercihleri vs. üzerinde kaleme alınmış pek çok akademik çalışma mevcut. Seçim dönemlerinin siyasetçinin ve seçmenin sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğuna bu çalışmalarda işaret ediliyor. Ülkedeki yönetim sistemi de siyasetçilerin ve halkın sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabiliyor.

Şu sıralar Türkiye sağlık-siyaset ilişkisini gözlemek açısından güzel bir örnek…

Ceren’in babasına mektubu beni birkaç yıl öncesine götürdü. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayın sırasında rahatsızlanmıştı.

Cumhurbaşkanı’nın rahatsızlanması tüm ülkede kaygıyla karşılanmış, siyasi rakipleri “geçmiş olsun” mesajları yayınlamışlardı. Herkes merak içindeydi. Bir sürü dedikodu ortaya atılmıştı. Yapılan resmi açıklamada, Cumhurbaşkanı’nın kalp krizi geçirdiği, ameliyat olduğu yönünde özellikle dış dünyada ortaya atılan iddialar yalanlanmıştı..

O günlerde ben de sosyal medyadan şöyle bir paylaşımda bulunmuştum:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Cumhurbaşkanı’na çok büyük sorumluluklar yüklüyor. Cumhurbaşkanı’nı ağır iş yükü altından bırakıyor. Bu durum, cumhurbaşkanı seçilecek kişinin sağlık durumunun bu ağır yükü 5 yıl boyunca taşımaya uygun olup olmadığı sorusunu gündeme getirmekte. Bu itibarla çeşitli açılardan eleştiri konusu yapılan mevcut sistem, Cumhurbaşkanı’nın sağlığına etkileri açısından da değerlendirilmeli.”

Eski doktoru, Meclis’teki İYİ Parti Grup Başkanvekili Prof. Dr. Turhan Çömez de, Erdoğan’ın çok yoğun bir tempoda çalıştığına işaretle, Cumhurbaşkanı’nın bedeni ve ruh sağlığı açısından dinlenmesi, iyi beslenmesi gerektiğini belirtmişti. Çözmez, Erdoğan’ın aynı yoğun tempoda çalışarak tıp bilimi ile çatışması halinde vahim sonuçlar doğurabileceği hususunda uyarıda bulunmuştu .

Erdoğan’ın sağlık durumu ile ilgili olarak öteden beri bazı spekülasyonlar yapılır. O rahatsızlığı spekülasyonları artırmıştı. Toplumumuz, yıllardır ülke yönetiminde söz sahibi olan Erdoğan’ın sağlık durumu ile yakından ilgilenir. Bu itibarla, karşılaşılan sağlık sorunlarının, rahatsızlıkların toplumda uyandırdığı kaygı ve merakı yadırgamamak gerekir. 

Halkımız Cumhurbaşkanı’nın büyük yük altında olduğunu görüyor. Tek başına ağır bir yükü sırtında taşıdığının farkında. Hangi beden bu ağır yükü, ne kadar süre kaldırır? Kendisi taşımayı arzu etse de beden isyan eder, “yeter artık” der. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bu zamana değin çeşitli açılardan eleştiriler yöneltildi. Tanınan geniş yetkiler partili Cumhurbaşkanı’na yöneltilen eleştirilerin başında geliyor. Mevcut sistem “Tek Adam”a dayanıyor. Cumhurbaşkanı olarak tüm yetkiler “Tek Adam”da. Partisi içinde de “Tek Adam” Erdoğan. 

Bu durumun yol açtığı sorunlar muhalefet tarafından her daim dilendiriliyor. Dillendirmeyen bir husus, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Cumhurbaşkanı’nın sağlığını ne ölçüde etkilediği. Cumhurbaşkanı rahatsızlandığı zaman sistemin nasıl işleyeceği. AKP’ye etkilerinin ne yönde olacağı. Erdoğan AKP’yi tek başına sırtlıyor, tek başına meydanları dolduruyor, ilgi odağı oluyor. Erdoğan’ın sağlığı AKP’nin ayakta durması ve bütünlüğünü koruması için çok önemli. Erdoğan’ın ileri yaşına ve onca iş yüküne rağmen tekrar aday olmak istemesinin nedenlerinden biri de bu. Anayasa’da bir değişiklik yapılacak ise bu hususlar da göz önünde tutulmalı.

Ceren’in babasına yazdığı mektupta yer alan yukarıdaki ifadeler başta siyasilerimiz, herkesin kulağına küpe olmalı, hiçbir evlat babasının ardından “bir tek kendinle ilgilenmeyişine kızmak istiyorum” dememeli…

Orijinal fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı

İlgili yazılar:

Yarı başkanlık sistemi değerlendirilmeli
Fidan aday olabilir mi?

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Stalingrad’da Türkiye’nin oynadığı rol
Sonraki Makale Gazetelerin köşe yazıları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

1. Selim nasıl “yavuz” oldu?

Metin Gülbay
22 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Sokak röportajlarını nasıl buluyorsunuz?

Gürsel Demirok
21 Mayıs 2025
*Serbest Kürsü

Türkiye-Hindistan gerilimi…

Medya Günlüğü
21 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

İsviçre’de bir mahalle bakkalı

Alper Eliçin
20 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?