Beğenelim beğenmeyelim, izleyelim izlemeyelim Halk TV çoklarınca “muhalif” kabul edilen önemli bir kanal.
Ancak Halk TV’nin kimi zaman muhalifleri bile şaşırtan hatta kızdıran yayınları oluyor. Bunların sonuncusu, kamuoyunda kısaca “ROK” olarak bilinen Rasim Ozan Kütahyalı’nın Halk TV’nin YouTube kanalında konuk edilmesi.
“Öcalan eve çıkmayı reddetmiş” başlıklı yayın kanal tarafından, “Gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı sürece ilişkin çok çarpıcı bilgileri Halk TV YouTube kanalına açıkladı” diye duyuruldu.
ROK’un kamuoyunun önemli bir bölümü tarafından “muteber” (saygın, güvenilir) bir kişi kabul edildiğini söylemek zor. Dahası adının önüne “gazeteci” yazılmasına itiraz edenlerin sayısı hiç de az değil, özellikle bizzat gazeteciler tarafından. Diğer yandan, kızanı ve sevmeyeni çok olsa da, kendisini izleyen bir kitle bulunduğunu kabul etmek gerekiyor.
Söz konusu yayına en çok tepkiyi muhalif gazeteciler gösterdi. Timur Soykan’dan Murat Ağırel’e, Barış Pehlivan’dan Barış Terkoğlu’na ROK’un Halk TV’ye çıkarılmasını eleştirdi. Bu isimler Kütahyalı ile yayını protesto etmekle kalmadı, kanaldan da ayrıldı.
Bu gazetecilerden Pehlivan eleştirisini şöyle gerekçelendirdi:
“Kütahyalı, Türkiye’deki bugünkü çürümüşlüğün medyadaki ayaklarından biridir. Politik davaların bir ayağı, rıza gösterimi için medyadır. Kütahyalı 2007 sonrası Türkiye’deki kumpasların gönüllü ve bilinçli ve organize destekçilerinden biridir. Eğer o gazeteciyse lütfen bana gazeteci demeyin. Kürt açılımı meselesinde böylesi birine ‘bilge’ rolü vermek maalesef çok büyük bir hatadır. Kütahyalı olsa olsa “’tirafçı’ pozisyonunda Halk TV mikrofonlarına konuşabilmelidir.”
Pehlivan’ın konuyla ilgili sosyal medya paylaşımında şöyle ilginç bir cümle de var:
“Gazetecilik temas ve mesafe ilişkisidir. Yani herkesle temas kurabilirsiniz ama mesafenizi de ayarlamalısınız.”
Bu önemli tespiti biraz açmak gerekiyor…
Uzun süredir çoğu gazetecinin başta politikacılar, kaynakla arasındaki mesafenin kalktığı, ayakların baş, başların ayak olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Asıl konumuz politikacılar olmadığı için onları bir kenara bırakalım, biz gazetecilere bakalım…
Herkes gibi gazetecilerin de bir siyasi görüşü var, bu doğal.
Doğal olmayan, siyasi görüşün gazeteciliğin önüne geçmesi, bir ideolojiyi ve onun temsilcilerini önlerine kalkan olarak cengâver gibi savunmak. Şu anda Türkiye’de özellikle siyaset ve spor muhabirlerinin çoğunun yaptığı tam olarak bu.
Oysa, “mesafe” konusu gazeteciliğin temel taşlarındandır.
Le Monde’un kurucusu Hubert Beuve-Mery’nin, “Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir” sözü gazetecilik okullarında okutulur.
Peki, bu ne anlama gelir?
Gazeteci öncelikle haber kaynağını iyi seçmek ve onunla dengeli bir ilişki kurmak zorundadır yani haber alabilmek için kaynağına yakın olmak zorundadır ama bu yakınlıkta ölçü aşılırsa kullanılma tehlikesi doğar.
Diğer yandan, kaynak tarafından kullanılmamak kaygısıyla ona çok uzak durursa bu kez de haber alamama riski doğar.
Bu nedenle gazeteci kaynağıyla ilişkisini ondan bilgi alacak kadar yakın ama aynı zamanda onun tarafından kullanılmayacak uzaklıkta tutacak şekilde ayarlamak zorundadır.
Elbette, gazetecilik okullarında okutulanla gerçek hayat aynı değil.
Sadece Türkiye’de değil, bütün ülkelerde kaynakla nasıl ilişki kurulması gerektiği her gazeteci için çözmesi gereken bir sorun.
İster politikacı olsun, ister sanatçı, ister iş adamı, isterse de sporcu hemen hemen herkes gazetecileri kullanmak ister.
Aslında iki tarafın da birbirine ihtiyacı vardır, kaynak olmazsa gazeteci haber yapamaz, gazeteci olmazsa kaynak kamuoyuna ulaşamaz, adını, sesini duyuramaz.
Mesafenin ayarlanamadığı yani ölçünün kaçtığı alanların başında siyaset, spor ve magazin geliyor.
Kağıt üzerinde göründüğü kadar basit olmayan “temas ve mesafe” ilkesi unutulursa neler mi yaşanır?
Gazeteci karşısındaki kişi tarafından kullanılır.
Ya da son yıllarda sıkça örneğini gördüğümüz gibi soru sormaktan korkmaya, haber kaynağının karşısında el pençe divan durmaya başlar.
Son olaya dönersek…
Halk TV kendi çizgisiyle çelişen bir yayın yapmış, “temas ve mesafe” ilkesini çiğnemiş, “kaynak” olduğu bile su götürür bir kişiye kanalı kullandırtmıştır. Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun yaşananları “yol kazası” olarak nitelemesi ve kanalda isyan çıkaran videonun yayından kaldırılması da bu tespiti doğruluyor.
Görsel: Halk TV
İlgili haber: