Çarşamba, 14 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

‘Oh olsun sana’ sendromu

Erdal Çolak
Son güncelleme: 17 Nisan 2025 12:51
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Dünya ve hayat ne çok gücenip içerlemeye ne de çok sevinmeye gelir deseler de insan ne yapsın?.. Hastalık düzeyinde çıkarını düşünen, hiçbir neden yokken birbirini sevmeyen, acılar yaşatan, başkasının acılarından mutlu olanlardan bahsediyorum.

Özünde bencil, çıkarcı ve vahşi olan insanın doğal durumundan kaynaklanan kötülük zamanla başkalarının mutsuzluğundan beslenir hale geliyor. Başkalarının yaşadığı musibetlerden, acılardan, ızdıraplardan mutluluk devşirilmesini anlayamıyorum. Komplike birçok cevabı olsa da bu konu hep sorulan sorularından biri olmuş. Çocukken bir hayalim vardı: Yüreği kirlenmemiş insanlar. Ne zaman bir dert düşse yüreğime böyle  yağmur yağar. Distopik bir hikaye benimkisi. Ben, sen, o değil insanlık önemli olan; beni, seni, onu anlamlı kılan yine duygular. Değişik duygular, anlamsız düşünceler, mantıksız güdüsel davranışlar. Artık eskisi gibi olmayan insanlar, çürümüş bedenler ve ölü ruhlarla bu yaşamın ne anlamı var? Her sabah yüzüne bakmadığım aynalar. İnsanlık hep sende kaldım; bir de içimde kaldı pişmanlıklar. Evet, bir hayalim vardı: Yüreği kirlenmemiş insanlar. Ütopik de olsa güzel bir dünya…

Şimdi ise anlıyorum ki acıma duygusunu kaybeden insanlığını da kaybetmiş. Ben hep daha güzel bir dünya hayal ettim. Kimsenin kimse üzerinde tahakküm kurmadığı, ezmediği, kimsenin kimseye acı çektirmediği bir yer. Hayat bizi resmen dört işlemle sınıyor; gerçekleri yüzümüze çarpar, ayrılıklarla böler, yaşanan olaylarla insan insanlıktan çıkar. En sonunda insanı öyle bir noktaya getirir ki, topla kendini der… Aslında konu başkasının yaşadığı mutsuzluğa, acıya, ızdıraba, düştüğü duruma  sevinmek. Ya da çektiği acı karşısında empati kurmayan, üzülmek yerine kendisini iyi hisseden insanların son günlerde sayıca arttığını, toplumun bir yozlaşmaya gittiğini görüyorum. Kısaca, sevmediğimiz, haset duyduğumuz kişi talihsizlik yaşadığında bu durum bize ayrı bir keyif veriyor.

Düşündüm… Bu durumu en iyi anlatabilecek doğru kelime ne olabilir? Bu kelime literatüre “Schadenfreude Sendromu” olarak geçmiş. Almanca olan bu kelimenin anlamı kötü olay “schade” ile kötü olay karşısında sevinç, haz, zevk anlamına gelen “freude”nin birleşmesinden ortaya çıkmış. İster sosyal ilişkide olun ister olmayın, ister tanıyın ister tanımayın, başkalarının mutsuzluğundan, başına gelen kötü olaylardan mutlu olma durumunu ifade ediyor.

Bir kişinin, bir toplumun ya da bir devletin başına gelen musibetten sevinç duyma, zevk alma sendromu; insanların zarar görmesine sevinme de diyebiliriz. Rusya Ukrayna`ya savaş açtığında birçok kesim, özellikle Müslümanlar, “Biraz da Avrupa birbirine girsin” mantığı ile “Schadenfreude Sendromu”nu dibine kadar yaşadı. Konuyu biraz daha açayım ki daha iyi anlaşılsın. Genelde futbol kültürü duygular üzerine kurulmuştur. Ezeli rakibi olan bir takımın uluslararası bir maçta yabancı bir ülke takımına yenilmesinden dolayı mutlu olmak. Ya da kendi partisinden olmayan bir politikacının çaresiz duruma düşmesine sevinmek. Kendi oğlu üniversiteyi kazanamamış ama akrabası olan birinin üniversitede okuyan oğlunun yaptığı bir protestodan sonra cezaevine girmesine sevinmek. Rakip şirketlerin iflas etmesine sevinmek. Başarılı olan kardeşin yaşadığı sorunlara kardeşlerinin çocukluktan beri besledikleri nefret, kıskançlık duygusu nedeniyle sevinmesi “Schadenfreude Sendromu”na örnekler.

Yaşam içerisinde çevremizdeki insanların bize yansıyan, bize gösterdikleri yüzleri dışında başka yüzleri de olduğunu görüyoruz. Son bir örnek vermek gerekirse, gerçek hayatta sizi sevmeyen ama aslında sevmemesi için bir nedeni olmayan insanlar da iç dünyalarında “Schadenfreude Sendromu” yaşayabiliyorlar. Ne diyor Albert Camus, ”Özellikle beni çok uzaktan tanıyan ve benim de kendilerini hiç tanımadığım kimseler arasında bana düşmanlık besleyenlere rastladım. Kuşkusuz dolu dolu ve kendimi mutluluğa sere serpe bırakıvererek yaşadığımı seziyorlardı. Affedilmez bir şeydi bu başarı havası, belli biçimde taşındığı zaman, bu durum bir eşeği bile kudurtur.” 

İnsanlar, çaresiz, muhtaç, zavallı, gariban dediğimiz düşkün insanları daha çok seviyorlar. Çünkü insanoğlu onlarda tadını bilmediği acılar için teselli buluyor. Bazen birine derdinizi anlatırsanız, mutsuzluğunuz onları mutlu eder, ruhuna can katar, kendilerini iyi hissetmelerini sağlar.

“Schadenfreude” mantığındaki duygu halini en iyi anlatan, ”Allah‘ın sopası yok”, “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste”, ”beter olsun”, “içimin yağları eridi”, “canıma değsin” ya da Kürtçedeki ”li rınd bi” gibi kelimeler vardır. Kıskançlıktan çok farklıdır. “Schadenfreude” psikopat, sadist, narsist belirtilerin ve bulguların tümünün olduğu bir mantığı ifade eder. Ben dahil hiç kimse kendisinde böylesi duygular olduğunu kabul etmez. Etmesi zordur, kimse itiraf etmez kolay kolay…

Diyebileceğim, temiz  bir bilince sahip olup en yakınlarındakilerin ya da en uzaktakilerin beklenmedik felaketi karşısında insanlarda her zaman bir empatinin oluşması gerekir. İnsanda var olmasını istemediğimiz  tuhaf sevinç duygusunun yerini en samimi acıma, acısını paylaşma duygularına bırakmasını temenni ediyorum. Yaşadığımız bu dünyada her gün yeni felaketlerle uyanıyoruz. Dünyada  o kadar acı ve ızdırap var ki, Nazım Hikmet’in dediği gibi, ”Ekmek hepimize yetmiyor, kitap da öyle. Ama keder alabildiği kadar…”

Charlie Chaplin de, “Benim acım birinin gülmesine sebep olabilir; ama benim gülmem asla birinin acısına sebep olmamalı” diyerek onurlu, karakterli bir insanın mutluluğunun başkalarının mutsuzluğuna bağlı olmaması gerektiğini anlatmış.

Unutmayın eğer mutluluğunuz bir başkasının yaptıklarına bağlıysa, kusura bakmayın mutluluğun gerçek tadını asla alamazsınız…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Güney Kıbrıs’ta bir köy: Lefkara
Sonraki Makale ‘Putin’in verdiği ders’

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Köşe Yazıları

Birand’ın başını ağrıtan röportaj

Cenk Başlamış
14 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Kaderimiz Devlet Bahçeli’nin iki dudağının arasında…

Aydın Sezer
14 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Değişimin kalbinde insan

Erdal Çolak
14 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Paşinyan’a muhalefet artıyor

Okay Deprem
12 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?