ABD tarafından Hiroşima ve Nagazaki’de atom bombası kullanılmasından sonra güvenlik ikilemi kapsamında harbin en son teknoloji silahı nükleer güç olmadan yürütülemeyeceğini anlayan devletlerden; Sovyetler Birliği 1949 yılında, İngiltere 1952 yılında, Fransa 1960 yılında, Çin 1964 yılında, Hindistan 1974 yılında, Pakistan 1998 yılında, Kuzey Kore 2006 yılında nükleer güç ligine girmişlerdir. İsrail’in ise kesin tarihi bilinmemesine rağmen, nükleer güç yeteneğine kavuştuğu çeşitli kaynaklarda yer almıştır.
Bu akademik bildiride; Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına göre aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi olan beş devletin stratejik güvenlik belgelerindeki nükleer tehdit algısı analiz edilmiştir. Hem nükleer güç olup hem de nükleer silahların yayılmasını tehdit olarak belirtmek bir güvenlik ikilemini oluşturmaktadır. Bu ikilem, Prof. Stephen Walt’un tehdit dengesi fonksiyonundaki algılanan tehdit kavramına benzer şekilde olgulardan ziyade duygusal ve sübjektif bir mahiyettedir. Ve tehdit algısına göre devletler kendi güvenlik politikalarını ve ittifaklarını şekillendirmektedir. Örneğin nükleer güç olan İngiltere ve Fransa, ABD için tehdit olarak algılanmamasına rağmen, diğer nükleer güçler olan Çin, Rusya Federasyonu ve Kuzey Kore tehdit olarak algılanmaktadır.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons -NPT) nükleer savaş tehdidi/riski ile nükleer silahların yayılmasının önlenmesinde önemli bir belgedir. Belgeye göre devletler nükleer silaha sahip devletler ve nükleer silaha sahip olmayan devletler olarak iki ana kategoriye ayrılmıştır. Bu kapsamda ABD, Sovyetler Birliği (sonrasında Rusya Federasyonu), Çin, İngiltere ve Fransa nükleer silaha sahip devletler olarak tanımlanmıştır. Günümüzde Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore’nin de nükleer silahlara sahip olması nedeniyle anlaşmanın bir yaptırım gücü olmadığı sonucuna da varabilir. Ayrıca, ABD’nin stratejik güvenlik belgelerinde İran’ın nükleer silaha ulaşma gayretleri de tehditler arasında belirtilmektedir. Konu salt nükleer silaha sahip olmaktan ziyade göreceli tehdit algısından da kaynaklanmaktadır. Anlaşmanın VI’ncı Maddesinde ise anlaşmaya taraf bütün devletlerin tam nükleer silahsızlanma için müzakarelerde bulunmasına yönelik bir vizyona da yer verilmiştir.
Bu çalışmada her realist güvenlik ikilemi konsepti, hem de işbirliğinin zorluğuna karşın kazancının da daha büyük olacağı ‘geyik avı’ konsepti birlikte ele alınmıştır.
(Dr. Mehmet Alkanalka, tasam.org)
Makalenin tamamı için tıklayın