Mercedes görünümlü Murat 124 bir zamanların en büyük esprisiydi ancak aynen bu sözlerle gazetelere ilan verildiğini de hatırlıyorum.
Yani “Mercedes alacaksın ama onun onda biri fiyatına Murat 124 al” demek istiyordu satıcılar. Bir Mercedes’e asla sahip olamayacak orta alt tabaka bu espriye inanıyor ve bile isteye Mercedes’e benzetilmeye çalışılmış Murat 124’leri alıyordu. Bu benzetme ve slogan Türkiye’de birçok başka alanda da kullanıldı ve halen de yeri geldikçe kullanılıyor.
Siyasette belki o kadar kullanılmadı ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş için ben kullanacağım çünkü artık cuk oturuyor.
Yavaş MHP’li kökenini hiç terk etmedi, yalnızca koltuk sevdasıyla başka partiye geçebilecek kumaşta olduğunu da gösterdi. MHP’de kalarak bir şeycikler olamayacağını biliyor ve görüyordu. CHP de Ankara’yı kazanabilmek için onu bünyesine kattı. İyi mi yaptı kötü mü siz karar verin çünkü ben baştan beri hep antipati duydum kendisine. Bir insanın hem MHP’li hem de demokrat olması pek olası görünmüyor. Ben hiç böyle bir örneğe rastlamadım.
CHP’yi takip eden meslektaşlarımla konuşmalarımdan Yavaş’ın başkanı olduğu belediyeyi eski MHP’li ve İYİP’lilerle doldurduğunu öğrenmiştim. Hatta Kemal Bey’in genel başkanlığı zamanında onun CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısının telefonlarına bile çıkmadığını söyleyen vardı. Düşünün, bir nevi bağlı olduğu parti yöneticisine, “Sen de kimsin” diyordu yani. Mansur Yavaş kesinlikle bir CHP’li gibi davranmadı şu ana kadar.
Sonra CHP’nin 2023 seçimlerinde cumhurbaşkanlığı için Ekrem İmamoğlu ile birlikte onun da adı geçmeye başladı. Mansur Yavaş bir sosyal demokrat değildi, kökten CHP’li de değildi, hümanist/insansever bile değildi, hayvanları sevdiğine ilişkin de hiçbir kanıt sunmadı kamuoyuna. Ama CHP içindeki ulusalcılar kendisini pek bir beğendi, yere göğe koyamadı halen de koymuyor ve bunu her fırsatta gösteriyorlar.
Mansur Yavaş da bu sevgiyi adeta sömürerek sanki yüz yıllık CHP’liymiş gibi parti içinden gelen Ekrem İmamoğlu ile yarışa hazırlandı. İşin ilginç yanı, anketlerde nasıl oluyorsa CHP’liler kendisine oy vereceklerini belirtiyorlar. Yavaş hep İmamoğlu’nun üstünde bir oy oranında görünüyor. Herhalde CHP’li seçmenin buna bir yanıtı vardır çünkü ben hiç anlayamıyorum bu durumu. Belki de anket sorusunun soruluşu yanlıştır.
Her neyse, Mansur Yavaş İmamoğlu’nun diploması iptal edilip sonra da gözaltına alınınca Saraçhane’ye geldi, daha doğrusu gelmek zorunda kaldı. Özgür Özel ile birlikte otobüsün üzerine çıktı ve Nâzım Hikmet’ten şiir bile okudu; içinden bambaşka şeyler söylemek geliyordu ama kendini tuttu, zaten altı yıldır tutuyordu, öyle az buz bir zaman değil bu. Ama Saraçhane’de pek aradığını bulamadı. Hepimizin canlı izlediği o gecede Yavaş Nâzım Hikmet’ten şiir okuduktan sonra kitleden şöyle okkalı bir alkış alacağını umdu ama CHP’li seçmen onun beklediği tepkiyi vermedi. Sanki birkaç gün içinde Yavaş’ın üzerindeki yalapşap sürülen CHP boyası dökülmüş ve seçmen onun sahte CHP’liliğini görmüştü.
Çok alındı galiba bu duruma Mansur Yavaş, bir gün sonra DEM Parti nezdinde Kürtlere kinini kusan bir konuşma yaptı. Ne yazık ki alandaki seçmenler arasında onu alkışlayanlar çıktı. İmamoğlu ve tüm hatalarına rağmen Özgür Özel’in adeta iğne oyası gibi ördüğü CHP-DEM Parti ilişkisini paramparça etmeye çalıştı. Benim bu duruma yorumum şu oldu: CHP’nin adayı olamayacağını anlayınca İmamoğlu’nun da seçilmemesi için CHP DEM Parti arasına bir el bombası attı. Tabii bunun CHP seçmeni içinde alıcısı da vardı.
Burada kısa bir parantez açmalıyım.
CHP içindeki ulusalcılar 19 Mart’tan beri yapılan her gösteride Kürtlere küfür kıyamet gidiyor. Vay efendim onlar niye batıda yapılan gösterilere destek vermiyormuş. Ama işin komiği destek vermeye gelenleri de dövüyorlar. En son Bursa mitinginde İmamoğlu’na destek için gelen Kürt vatandaşlar linç edilmek istendi. Bunu tüm Bursalı CHP’li seçmenin yaptığını söylemek akla ziyan bir şey ama kameralara yansıyan görüntüler de ortada. İmamoğlu’nun çok önemsediği Kürt oyları bizzat ulusalcı CHP seçmeni tarafından püskürtülüyor. Yani ulusalcılar parti içinde bir nevi AKP-MHP iktidarının aparatı gibi çalışıyor. Tayyip Erdoğan’ın rüyalarını süsleyecek olan bir şeyi büyük bir iştahla kendisine sunuyorlar. Ve daha da azıtıp Türkiye çapında yapılan gösterilere yalnızca Türk bayrağıyla katılmak gerektiğini dile getiriyorlar. Türk bayrağı taşımak tabii ki güzel bir şey, insanı heyecanlandıran bir yanı da yok değil ama karşında kim var, kimi protesto ediyorsun? Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli Türk değil mi? Onlar Türk bayrağına karşılar mı ki sen bunu bir silah gibi kullanmaya kalkıyorsun? İsteyen CHP flaması taşır, isteyen Türk bayrağı taşır, İmamoğlu’na ve demokratik bir düzen kurulmasına destek veren her parti veya siyasi grup, sendika ya da STK de kendi flamalarını taşır. Ama ulusalcılar TİP’in, Sol Parti’nin EMEP’in, Halkevleri’nin, TKP’nin ve daha birçok siyasi parti veya grubun flamalarını taşımasını istemiyor. Bunların tümü sosyalist parti veya gruplar bilindiği gibi. Ulusalcılar bilinçaltlarında keskin bir antikomünizm yattığı için bu arada onlara olan kinlerini bu bahaneyle kusmaya çalışıyor. Şükür ki şu ana kadar bu salakça öneriye kendilerinden başka kimse sahip çıkmadı.
Mansur Yavaş’ın el bombası dediğim şey şu konuşmaydı:
“Dün Doğu’da bir yerde bana göre paçavra olan bayraklar sallanırken, o mitinge gidenlere polisler pamuk şekeri verirken buradaki müdahaleyi doğru bulmuyorum. Emniyet güçlerinden buradaki gençlere de pamuk şekeri ikram etmelerini bekliyoruz.”
Konuşmadaki kritik sözcük DEM Parti ve PKK flamaları için söylenen paçavraydı. İşin garibi, Mansur Yavaş bir de olayı çarpıtarak veriyordu. Olayın aslı şöyleydi: Doğuda bir polis sanırım engelli bir pamuk şekeri satıcına artık iyilik mi yapmak istedi, yoksa başka bir nedenle mi hareket etti bilinmez, satıcının beş on tane pamuk şekerini satın alıp çocuklara dağıtmış ve bu da kameralara yansımıştı. Herkesin memnuniyetle karşılaması gereken bu olay Mansur Yavaş’ı kızdırmıştı. Onu dinleyen sanki polislerin özel olarak kilolarca pamuk şekeri siparişi verip Kürt çocuklarına dağıttıklarını sanırdı. DEM Partililer Yavaş’a gereken yanıtı verdi ama asıl önemli olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu soru kendisine sorulunca kızgınlıkla verdiği yanıttı:
“Partinin bu konudaki mesajı genel başkanın ağzından duyduğunuz mesajdır.”
Siz nasıl anladınız bilemem ama ben Özgür Özel’in bu yanıtla Mansur Yavaş’a “otur oturduğun yerde, benim alanıma asla girme” dediğini anlıyorum.
Mansur Yavaş bence düne kadar Mercedes görünümlü Murat 124 gibiydi ama bir farkı vardı, bazı CHP seçmeninin (ulusalcı olmayanların da) onun gerçekten Mercedes olduğuna inanmış olmasıydı. Her neyse, Mansur Yavaş altı yıldır içinde -belli ki zorla- tutarak gizlediği kurdu bir anda salıverdi ortalığa. Başta da belirttiğim gibi galiba artık CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olamayacağını, CHP’lilerin olayın farkına vardığını gördüğü için özüne döndü. Azerilerin “özüm” sözcüğünü çok severim, hem Türkçenin hasıdır hem de o kadar güçlü şeyler ifade eder ki. Mansur Yavaş’ın asla Mercedes olmadığını bizzat itiraf etmesi de hani kötü olmadı gibi, ne dersiniz!
Herkese keyifli günler.
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: