AHIRKAPI: Sarayın atlarının bulunduğu has ahırın yanında yer aldığı için bu ad verilmiştir.
AKARETLER: Arapçada “akar” kira getiren taşınmaz mal demektir. Akaret sözü de bunun çoğuludur. Sonuna -ler eklenince iki kez çoğul yapılmıştır. II. Abdülhamit’in saray çalışanları için buraya evler yaptırdığı söylenmektedir.
AKSARAY: Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamı İshak Paşa, Anadolu’daki Aksaray’ı ele geçirdikten sonra Aksaray’dan bir grubu bu semte yerleştirmiştir. Onlar da semte kendi yerlerinin adını vermişlerdir.
ALİBEYKÖY: Burası adını 15. yüzyılda yaşamış Karesi Beyliği emirlerinden Gazi Evrenos Bey’in oğlu Ali Bey’den almaktadır.
ALTUNİZADE: Burası 19. yüzyılın ikinci yarısında Altunizade İsmail Zühdü Paşa tarafından kurulmuştur.
ARNAVUTKÖY: Arnavutköy Kaymakamlığı’nın verdiği bilgiye göre yol üzerinde olan bu köyde bir Arnavut’un yaşaması nedeniyle buradan geçenler bu bölgeye ‘Arnavut’un Köyü’ demişler, sonradan bu isim Arnavutköy’e dönüşmüştür.
AŞİYAN: Sözcüğün Farsçadaki anlamı ev, yuvadır. Semt, adını Tevfik Fikret’in burada bulunan “Aşiyan” adını verdiği evinden almaktadır.
ATAKÖY: Semtin önceki dönemlerdeki adı Baruthane idi. 1955 yılında Emlak Bankası tarafından toplu konut alanı olarak yeni yerleşim oluşturulurken yapılan anket sonucu Ataköy adını almıştır.
AYNALIKAVAK: 1613 yılında Kaptan-ı Derya Hali Paşa’nın I. Ahmet için yaptırdığı ve sonradan Venedik’ten hediye edilen büyük aynaları ile ünlenen Aynalı Kavak Kasrı semte adını vermiştir.
AYRILIK ÇEŞMESİ: Osmanlı döneminde Trakya ve İstanbul’dan hacca gidenler buradaki çeşmenin başında toplanırlar ve hep birlikte yola çıkarlarmış. Hacı adaylarının yakınlarıyla vedalaştıkları bu semte Ayrılık Çeşmesi adı verilmiştir.
AYVANSARAY: Semtin adının kökeni hakkında iki farklı görüş vardır. Birincisi Osmanlı döneminde sraya ait bazı egzotik hayvanların bu semtte bulunan Blaheme Sarayı’nda barınmalarından dolayı “Hayvan Sarayı” dendiği ve zamanla bu adın Ayvansaray’a dönüştüğüdür. İkinci görüş ise eyvan sözünün bu adın kökeni olduğudur.
AYAZAĞA: Semt adını Kıpçak Türklerinden Eksük oğlu Artuk soyundan gelen ve Ayaz Paşa’nın torunu olan Ayaz Ağa’dan almaktadır. Yaklaşık 300 yıllık geçmişi olan bir semttir.
BABIALİ (BAB-I ÂLİ): Sözcük anlamı “Yüce Kapı” demektir. Osmanlı Sadrazamı’nın sarayına verilen addır. Osmanlı Devleti’nin yönetildiği yerdir.
BAHARİYE: Eskiden İstanbulluların yazlıklarının olduğu bu semt, bahar aylarında hareketlendiği için “baharlık” anlamına gelen Bahariye adını almıştır.
BAKIRKÖY: Osmanlı döneminde Rumca kaynaklı Makriköy (Uzak Köy) olarak anılan semt 1925 yılında yer adları Türkçeleştirilirken Bakırköy’e çevrilmiştir.
BALAT: Rumca “saray” anlamına gelen Palation sözünden gelmektedir.
BALMUMCU: Tarihçi Reşat Ekrem Koçu‘ya göre II. Mahmut döneminde sokak ve bahçelerin mumlarla aydınlatılmaya başlanmasından sonra burada mum imalatı yapılmasından dolayı semt bu adı almıştır.
BALTALİMANI: Semt, adını Fatih döneminin Kaptan-ı Deryası Baltaoğlu Süleyman Bey’den almıştır.
BEBEK: Evliya Çelebi, Fatih Sultan Mehmet’in Rumeli Hisarı’nın yapımı sırasında asayişi sağlamak üzere burada Bebek Çelebi lakaplı bir bölükbaşı tayin ettiğini, Bebek Çelebi’nin semtte bir köşk ve bir bahçe kurduğunu, ölümünden sonra semtin onun adıyla anıldığını yazmaktadır.

BELGRAD ORMANI: Kanuni Sultan Süleyman, 1521’de Belgrad Seferi dönüşünde getirdiği Sırp esirleri buraya yerleştirince, yöredeki köye “Belgradköy”, civarındaki ağaçlı bölgeye de “Belgrad Ormanı” adı verilmiştir. 18. yüzyılında sonlarında buradaki su kaynaklarının kirlenmesi sonucu Belgradköy, Bahçeköy adını alarak şimdiki yerine taşınmıştır.
BEŞİKTAŞ: Beşiktaş adının aslı Beştaş’tır. Barbaros Hayreddin Paşa‘nın gemilerini bağlamak üzere diktirdiği beş taş direk anlamındaki beştaş’tan bozularak bugünkü adını aldığı kabul edilmektedir.
BEYAZIT: II. Beyazıt’ın burada bir külliye yaptırmasından sonra semt bu adla anılmaya başlamıştır.
BEYKOZ: Rivayete göre Farsça “köy” anlamına gelen kos sözünün bey sözüne eklenmesiyle Beykos (Beyköyü) adı verilmiş sonradan Beykoz olmuştur.
BEYOĞLU: Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisine yazışmalarda Beyoğlu dendiği için semt bu adı almıştır.

BOMONTİ: Semt adını 1890 yılında Bomonti Kardeşler’in burada kurdukları bira fabrikasından almaktadır.
BOSTANCI: Osmanlı döneminde şehri Anadolu’ya bağlayan anayol Bostancı’dan geçiyordu. Bu yolun bir bölümü sonra Bağdat Caddesi olarak adlandırılmıştır. Şehrin doğu sınırını teşkil eden bu yerde, bir bostancı karakolu kurulmuş ve İstanbul’a giriş çıkışlar burada bostancılar tarafından kontrol edilmiştir. Semtin adı da, bu bostancı karakolundan gelmiştir.
BOYACIKÖY: III. Selim’in, Kırklareli’den fes, aba ve çul benzeri kumaşları boyamak ve bu sanatı yaygınlaştırmak için getirttiği 40 kişilik Kafkariyodi ailesi buraya yerleştirilince semtin adı Boyacıköy olmuştur.
BURGAZADA: Bizans dönemindeki adı hisar anlamındaki Prygas’tır. Dilimizde bu ad Burgaz’a dönüşmüştür.
BÜYÜKDERE: Adını İstanbul Boğazı’na dökülen büyük bir dereden alan Büyükdere, Bizans döneminde “Mega Reum” (Büyük Akarsu), Osmanlı döneminde “Sultansuyu Deresi” olarak anılmış, cumhuriyet döneminde Büyükdere adına çevrilmiştir.
CADDEBOSTAN: Osmanlı döneminde Bostancı‘dan Göztepe‘ye kadar bulunan bölge tarla ve ağaçlarla dolu olduğundan, yeniçeri asker kaçakları ve diğer suçluların saklanma yeriydi. Bölge, bu sebepten dolayı “Cadı Bostanı” olarak adlandırılmıştır. Sonradan bu ad Caddebostan sözüne evrilmiştir.
CAFERAĞA: Semtin adı, III. Mustafa döneminde haremden sorumlu olan Darüssaade Ağası (Kızlar Ağası) Cafer Ağa tarafından burada yaptırılan camiden gelmektedir.
CAĞALOĞLU: 16. yüzyılda sadrazamlık yapan Ceneviz kökenli Cığalazade (Cicalazade) Yusuf Sinan Paşa’nın burada kendisine bir köşk ve hamam yaptırmasından sonra semt onun adıyla anılmış ve zamanla Cağaloğlu’na dönüşmüştür.
CERRAHPAŞA: III. Murat ve III. Mehmet dönemlerinde sadrazamlık da yapmış olan Cerrah Mehmet Paşa’nın adı verilmiştir.
CİBALİ: İstanbul’un fethinde silah lojistiğinden sorumlu olan Cebe Ali Bey’in adı verilen “Cebe Ali Kapısı” zamanla Cibali Kapısı olarak dile yerleşmiştir.

CİHANGİR: Kanuni Sulan Süleyman’ın ölen oğlu Cihangir’in adına yaptırdığı cami semte adını vermiştir.
CİHANNÜMA: Farsça “dünyayı gösteren” anlamındaki sözcük çatının üzerinde her tarafı gören teras anlamında kullanılmıştır.
ÇEMBERLİTAŞ: M.S: 330 yılında Roma’nın Apollon tapınağından getirilen kırmızı mermerden dokuz parçalı bir sütun buraya dikilmiştir. II. Mustafa döneminde bu sütun demir çemberlerle sarılmış ve altına taştan bir kaide yapılmıştır. Bundan sonra da bölge Çemberlitaş adıyla anılmıştır.
ÇENGELKÖY: Çengelköy’ün ismi, köyde bulunan çengeller ve çengel ustaları sebebinden değil, köye yerleşerek cami yaptıran Çengeloğlu Tahir Paşa’nın adından ileri gelmektedir.
DAVUTPAŞA: Askeri amaçlarla kullanılmış bu bölgenin yerleşim planları II. Beyazıt‘ın başveziri Koca Davut Paşa tarafından yaptırılmış olduğu için burası Davutpaşa Kışlası olarak anılagelmiştir.
DİKİLİTAŞ: Semte adını veren Dikilitaş’ın yanında bulunan açıklayıcı plakada, “II. Mahmud‘un 1810 tarihinde bir yarış sırasında bu taşın yerine diktirdiği devekuşu yumurtasına bin yüz elli beş adım mesafeden şeşhane tüfekle yaptığı atışla isabet kaydetmesi dolayısıyla hatıra olarak bu taş dikilmiştir.” yazmaktadır. Sultanahmet Meydanı’ndaki dikilitaş semte isim vermemekle birlikte Bizans İmparatoru Theodosius tarafından M.S. 330 yılnda getirtilerek o dönem hipodrom olan bugün bulunduğu yere dikilmiştir.
DOLMABAHÇE: Bizans döneminde burada gezinti yeri olan küçük bir koy varmış. I. Ahmet döneminde Kaptan-ı Derya Halil Paşa bu koyu doldurmakla görevlendirilmiş. 1614 yılında doldurma işlemi tamamlanmış ve bu alana bir park kurulmasıyla yerin adı Dolmabahçe olmuştur.

DRAGOS: Sözcük Yunanca “ejder” anlamındadır. Dragos Tepesi adı Maltepe’deki hazineyi koruyan efsanevî ejdere atfen verilmiştir.
DUDULLU: Fatih Sultan Mehmet, Duduoğlu aşiretine fetihteki hizmetlerinden dolayı bölgeyi hediye etmiştir. Aşiret zamanla bu köyden gömüş olsa da yerleşim yeri Dudullu olarak anılmayı sürdürmüştür.
EDİRNEKAPI: Şehri çevreleyen surların Edirne yoluna açılan kapısından bölge bu adı almıştır.
EMİNÖNÜ: Osmanlı döneminde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi eminlere aitti. Semt, adını burada bulunan Gümrük Eminliği’nden almaktadır.
EMİRGAN: IV. Murat, İran seferi sırasında Erivan‘ı kuşatmıştı. Kaleyi korumakla görevli Emir Güne Han, şehri direnmeden Osmanlı Devleti‘ne teslim etti. IV. Murat da buna karşılık olarak kendisini İstanbul’a getirterek o dönemde Feridun Bey Bahçeleri olaraka anılan bölgeyi kendisine hediye etti.
ETİLER: Semt adını Etibank ortaklığı ile kurulan Etiler Yapı Kooperatif evlerinden almaktadır.
FATİH: Fatih Sultan Mehmet’in burada kendi adıyla anılan bir külliye yaptırmasının ardından semt de bu adı almıştır.
FENER: Bizans döneminde kentin en eski yerleşim yerlerinden biri olan semtte denizcilerin koruyucusu olarak kabul edilen Aziz Nikola’nın Kilisesi vardır. Bu yere de Yunanca denizcilere ışık tutan, yol gösteren anlamındaki “Panarion” adı verilmiştir. Bu anlam korunarak “Fener” olarak Türkçeleşmiştir.
FENERBAHÇE: Osmanlı kaynaklarına göre Kalamiçe (Kalamış) olarak adı geçen bölgeye 1562 yılında bir deniz feneri yaptırılmasından sonra Fener Bahçesi (Bağçe-i Fener) adıyla anılmaya başlamıştır.
FERİKÖY: Semt adını Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan bir Fransız tüccar olan Mösyö Feri’den almıştır. Bölgede bulunan geniş topraklar padişah tarafından kendisine bağışlanmış ve ölümünden sonra bölge onun adıyla anılmaya başlamıştır.
FİKİRTEPE: 1789 yılna ait bir kent planında adı “Fikir Tepesi” olarak geçen semtin adının Fikir Baba olarak tanınan bir dervişten aldığına inanılmaktadır.
FLORYA: Bir varsayıma göre Florya adını, burada bir av köşkü yaptıran Kanuni Sultan Süleyman’ın Başdefterdarı İskender Çelebi’nin doğduğu yer olan Arnavutluk’taki Florina’dan almıştır.
GALATASARAY: Galatasaray takımının resmî internet sitesinde aşağıda şekilde açıklanmaktadır: “Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan “Galata Sarayı efendileri” diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve “Adımız Galata Sarayı olsun” derler.”
GÖZTEPE: Semt adını Gözcü Baba türbesinin bulunduğu tepeden almaktadır.
GALATA: Evliye Çelebi de dahil birçok araştırmacının görüşüne göre Yunancada sütçü anlamına gelen galatas sözünden gelmektedir. Çünkü Bizans döneminde burada mandıralar vardır ve sütçüler oturmaktadır. Başka bir görüşe göre ise Helenistik dönemde buraya yerleşen Kelt kökenli bir Galat Prensi’nden dolayı bu ad verilmiştir.

HADIMKÖY: Rivayet doğruysa semt adını, Fatih Sultan Mehmet’in emriyle Hadım Baba ismindeki bir hadımağasına bağışlanan topraklara kurulmasından almaktadır.
HALASKARGAZİ: Şişli’de Atatürk’ün bu cadde üzerinde bir evde oturmasından dolayı 1927 yılında Şişli Caddesi olan isim, kurtarıcı gazi anlamına gelen Halaskargazi olarak değiştirilmiştir.
HARBİYE: 19 yüzyılda burada açılan Mekteb-i Harbiye (Harp Okulu) semte adını vermiştir.
HAREM: Burada bulunan Harem-i Hümayun Kasrı’nın adından gelmektedir. Saray kadınlarının kasra gitmesi için kullandıkları iskele de Harem İskelesi olarak anılır olmuştur.
HASKÖY: Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra çadırını buraya kurdurduğu için ‘padişaha özgü köy’ anlamına gelen Hasköy denmiştir.
HAYDARPAŞA: Bir görüşe göre I. Selim ve Kanunî Sultan Süleyman dönemi vezirlerinden Haydar Paşa’nın burada kendisine bir kasır yaptırdığı için bu adın verildiğidir. Diğer bir görüş ise III. Selim, kendi adını taşıyan kışlanın inşası sırasında üstün gayret gösteren veziri Haydar Paşa’ya jest olarak bu semte ve civarına Haydarpaşa denmesini uygun görmüştür.
İSTİNYE: Antik Çağ’daki adı Yunanca “güvenli yer” anlamına gelen “Leosthenion” olan yer Bizans döneminde Stenia adıyla anılmıştır. Bu isim dilimizde İstinye sözüne dönüşmüştür.
KABATAŞ: Anlatılana göre bugün iskelenin bulunduğu yerde eskiden büyük bir taş varmış. Osmanlı döneminin ileri gelenlerinden Köse Kahya ve Mustafa Necip Çelebi bu taşı yontturarak iskele hâline gelmesini sağlamışlar. İskele ve semt de bu taşın ismiyle anılmaya başlamıştır.
KADIKÖY: Kadıköy’ün eski adı Khalkedon’dur. Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonra buranın yönetimine İstanbul kadısı Hızır Bey’i atamıştır. Kadı Hızır’ın köyüne zamanla Kadıköy denmiştir.
KAĞITHANE: II: Beyazıt dönemine kadar çalışan bir kağıt değirmeni olduğu söylenen yer için 17. yüzyılda Evliya Çelebi harap bir kağıthane bulunduğunu anlatır.
KALAMIŞ: Bizans döneminde derelerin yığdığı toprakla bataklık ve sazlık haline gelen bölgeye sazlık anlamındaki Kalamisia adı verilmiştir. Osmanlı döneminde Kalamiçe olarak kullanılmış ve sonradan Kalamış adını almıştır.
KALENDER: 17. yüzyılda Sultanahmet Camii’nin inşaatından sorumlu Kalender Çavuş’un burada bir sahil köşkü yaptırmasıyla bölge kendisinin adıyla anılmıştır.
KARAGÜMRÜK: İstanbul’un fethinin ardından ünlü külhanbeyi Kara Davud’un şehrin giriş çıkışlarını ve gümrüklerini kontrol ettiği yer olmasından dolayı semte bu ad verilmiştir. Aynı zamanda İstanbul’da kurulan ilk Türk semtidir.
KARAKÖY: Fatih Sultan Mehmet döneminde Kırım’dan gelen Musevi Karay Türklerinin yerleştirildiği semttir. Orijinal adı olan Karayköy’den zaman içinde Karaköy’e dönüşmüştür.
KARTAL: Semt Kartal adını ilk defa Bizans zamanında sahilde balık avlamak için gelip buraya yerleşen Kartelli isminde bir balıkçıdan almıştır.
KASIMPAŞA: Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Güzel Kasım Paşa burada yerleştirildiği için semt adını kendisinden almıştır.

KİLYOS: Yaygın görüş Rumca “kum” anlamındaki kilya sözünden geldiğidir. Nitekim semtin adı sonran Kumköy olarak değiştirimiş ancak halk arasında Kilyos adı bugüne dek kullanılagelmiştir.
KURUÇEŞME: Semt adının buradaki koruluklardan dolayı Koruçeşme olduğu ve zamanla değiştiği düşünülmektedir.
KOCA MUSTAFAPAŞA: 1490 yılında II. Beyazıt’ın sadrazamı Koca Mustafa Paşa burada bulanan bir Bizans kilisesini camiye çevirir ve kendi adını verir. Semt adını bu camiden almıştır.
KOZYATAĞI: Farsça koz sözü “ceviz” demektir. Semtin adının bir dönem burada bolca bulunan ceviz ağaçlarından geldiği düşünülmektedir.
KUMKAPI: Bizans araştırmalarıyla tanınan İstanbullu yazar Manuil Gedeon, Sarayburnu’ndan Yedikule’ye uzanan ve Konstantinopolis’i denizden gelecek tehlikelere karşı koruyan deniz surları üzerindeki üçüncü kapıya Bizanslıların Pili Psammu (Kumkapısı) adını verdiklerini belirtmektedir. Kapıya bu adın verilmesinin nedeni lodosla kabaran Marmara Denizi’nin bu noktaya yığdığı kum tepecikleridir. Fetihten sonra Türkler de buranın adını Kumkapı olarak benimsemişlerdir.
KUZGUNCUK: Evliya Çelebi’ye göre Fatih Sultan Mehmet zamanında buraya yerleşmiş olan Kuzgun Baba isimli evliyadan gelmektedir.

LALELİ: III. Mustafa’nın hocası Laleli Baba’nın burada kendi adına bir cami yaptırmasından semt bu adı almıştır.
LEVENT: 1780’lerde padişah bugünkü Büyükdere Caddesi‘nin doğusunda bulunan bölgeyi Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa‘ya verdi. O zamanki deniz askerleri “Levend” adıyla anıldığı için Cezayirli Hasan Paşa‘nın bu toprakları Levend Çiftliği olarak anılmaya başlamıştır. III. Selim, Nizam-ı Cedid ordusunun ilk kışlasını Levend Çiftliği’nde kurmuştur. Bu tarihten sonra bu bölge Levend Kışlası olarak anılmıştır.
MAÇKA: Bir varsayıma göre semtin adını, şelale, sulu kaya anlamlarına gelen Lazca maçxa sözünden gelen Trabzon’un Maçka ilçesinden aldığıdır. Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethettikten sonra buraya Maçkalıları yerleştirdiği söylenmektedir. İlgisi var mıdır bilnmez ama Boşnakça (dolayısıyla Sırp-Hırvatça), Makedonca ve Çekçe gibi bazı Slav dillerinde maçka “kedi” anlamına gelmektedir.
MALTEPE: İçinde hazine gömülü olan tepe anlamını taşımaktadır.
MASLAK: Sevan Nişanyan’a göre mezbaha, kesim yeri anlamındaki Arapça maşlakh sözünden türemiştir.
MECİDİYEKÖY: Abdülmecid, Balkanlar’dan gelen muhacirlere burada bulunan dutlukları onlara vererek bir köy kurmalarını sağlamıştır. Köye de Abdülmecid’in anısına ‘Mecidiye Köyü’ adı konulmuştur.
MERDİVENKÖY: Semt sakinlerininin çoğunun Alevi-Bektaşi olmasından ötürü “imanına güvenilir” anlamına gelen “merd-i iman” sözünden geldiği ve önceleri Merd-i İman Köyü olarak anıldığı belirtilmektedir.
MERTER: Burada önceleri Ahmet Merter’e ait Merter Çiftliği bulunuyordu. Sonradan kurulan yerleşim de bu isimle anılmıştır.
NAKKAŞTEPE: I. Ahmet sadrazamlarından Nakkaş Hasan Paşa’nın 1622 yılında ölümünden sonra yapılan Nakkaş Paşa Türbesi daha sonradan buradaki mezarlığa ve bulunduğu tepeye adını vermiştir.
NİSPETİYE: III. Selim için hükümdarlığı döneminde (1789-1807) burada yaptırılan Nispetiye Kasrı semte adını vermiştir.
NİŞANTAŞI: 1795’te yerleşim yeri olmayan bu yöreye III. Selim’in ilk nişan taşını diktirmesinden sonra semt bu adla anılmaya başlamıştır.
OKMEYDANI: Fetih Ordusu, kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta geçirmiş, sonradan burada Okçular Tekkesi yaptırmasıyla semtin adı da Okmeydanı olarak kalmıştır.
ORTAKÖY: Kanuni Sultan Süleyman zamanda yerleşimin başladığı köye, dere vadisinin ortasında olması sebebiyle Ortaköy adı verilmiştir.
OSMANBEY: Semt adını Matbaa-i Osmaniye’nin kurucusu Osman Zeki Bey’den almıştır. Kendisi 1870’li yıllarda geniş bir arazi alarak bir konak yaptırmıştır. Konağın etrafında yerleşimin artması ile bölge zaman içinde Osmanbey olarak anılmaya başlanmıştır.
PANGALTI: Semt adını, kurucusu Pancaldi adlı bir İtalyan’dan almaktadır.
PİERRE LOTİ: İstanbul’a ilk kez bir bir donanma subayı olarak gelen Fransız yazar, Osmanlı yaşam biçiminden çok etkilenmiş ve eselerinde geniş yer vermiştir. Kurtuluş Savaşı’nda da Türkleri destekleyerek Fransızları eleştiren yazılar yazmıştır. 1920 yılında İstabul Şehri Fahri Hemşerisi ilan edilmiştir. Adı Divanyolu’nda bir caddeye ve İstanbul’da bulunduğu sürede yaşadığı Eyüp’te bulunan bir kahveye verilmiş ve bu semt de adıyla anılmaya başlamıştır.

POLONEZKÖY: 1830 yılında Polonya ayaklanmasını başlatan Prens Adam Czartoryski tarafından 1842 yılında kurulmuştur. Aslen Polonyalıların Adampol (Adamköy) dedikleri yerleşim sonradan Fransızca Polonyalı anlamındaki Polonez sözü ile kullanmaya başlanmıştır.
PENDİK: Bizans döneminde etrafı surla çevrili ‘beş burun’ anlamını taşıyan Pentikion adı verilmiştir. Bu isim sonradan Pendik olarak Türkçeleşmiştir.
SAHRAYICEDİT: Sözcük anlamı “Yeni Sahra” ya da “Yeni Çöl”dür. Yerleşim yerinin bulunmadığı dönemlerde bağların dışında kalan boş araziye verilen addır.
SALACAK: Edinilen bilgiye göre burası eskiden bir balıkçı köyü olup sözcük olarak “sala” köy, Salacak ise köycük anlamındadır. Bunun dışında TDK sözlüğüne göre salacak sözü “teneşir” demektir. Böyle bir anlamla ilişkilendirilecek bir bilgiye rastlanmamıştır.
SAMATYA: Bizans döneminde Yunanca “kumlu” anlamına gelen Psmathia olan adı zamanla Samatya’ya dönüşmüştür.
SEFAKÖY: Buraya 19. yüzyılın sonlarında ilk yerleşen Bulgaristan Deliorman’dan göç eden Karaömeroğlu İbrahim Safra olmuş Balkan göçmenlerinin yaşadığı bir yer olarak Safraköy olarak anılmıştır.Zamanla şimdiki adını alarak Sefaköy olmuştur.
SELAMİÇEŞME: III: Selim’in haznedarı Şuhi Kethuda Kadın tarafından 1800 yılında yapıtırılan çeşmenin eski adı Selam Çeşmesi’dir. Hacdan dönen hacıların ya da cepheden dönen askerlerin karşılandığı yer olarak bu ad verildiğine inanılmaktadır. Sonradan bu isim Selami Çeşme’ye dönüşmüştür.
SELAMSIZ: Üsküdar’daki semtin adı Celvetiyye Tarikatı Şeyhi Selami Ali Efendi’nin çarşıdan geçerken esnafı selamlamadığı için “Selamsız Ali” olarak anılmasından gelmektedir.
SİLİVRİ: Yunan tarihçi ve coğrafyacı Strabon’a göre kentin mitolojik kurucusu Selus ile Trakça bria (kent) sözcüklerinden oluşan Yunanca Selubria sözü sonradan Silivria adına dönüşmüştür.
SUADİYE: Semt adını 1905 yılında Suad Hanım adına yaptırılan Suadiye Camii’nden alır.
SÜREYYAPAŞA / SÜREYYA PLAJI: 1874-1955 yılları arasında yaşamış olan Maltepe’nin gelişmesinde büyük katkı sağlamış, Süreyya Plajı’nı ve Kadıköy’de Süreyya Sineması’nı (bugünkü Süreyya Operası) açan ve Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin arazisini hastane kurulması için SSK’ya bağışlayan Süreyya İlmen Paşa’nın adından almaktadır.

SÜTLÜCE: Bugün Sütlüce semtinin olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyü varmış. Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin memelerinden su akar ve bu suyun, kadınların sütünü çoğalttığına inanılırmış. Bundan dolayı semt, Sütlüce olarak anılmaktadır.
ŞAŞKINBAKKAL: Bölgede henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde burada bir bakkal dükkanı açan Ahmet Koşar’a “Şaşkın bu bakkal, burada hiçbir şey satılmaz” denmesinden gelmektedir.
ŞİLE: Sevan Nişanyan ismin kökeninin Yunanca mendirek anlamındaki khili olduğunu belirtmektedir. Şile Kaymakamlığı ise internet sitesinde, eski dönemde Yunanca mercanköşk bitkisi anlamını içeren sözün semte adını verdiği şeklinde açıklamaktadır. TDK sözlüğüne göre de şile sözü mercanköşk bitkisi anlamındadır.
ŞİŞHANE: Sözün kökeni “şeşhane” Farsça altı haneli yivli bir tüfek cinsidir. Muhtemelen bu tüfekler bu semtte üretildikleri için bu ad verilmiştir. “Altı kaval üstü şişhane” deyimindeki kaval ise yivsiz bir tüfek cinsidir.
ŞİŞLİ: Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada bir konağı olduğu ve “Şişçilerin Konağı”nın zamanla değişikliğe uğrayarak “Şişlilerin Konağı” hâline gelmesiyle semtin adının Şişli olarak kaldığı anlatılmaktadır.
TAHTAKALE: Sözlük anlamı “kale altı” olan “Taht-el-kale” sözünün bozulmasıyla Tahtakale’ye dönüşen semtin, Beyazıt dolaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağısında yer aldığı için bu isim verildiği tahmin edilmektedir.

TAKSİM: Adını 19. yy. da kurulan su dağıtım şebekesinden almıştır. Maslak-Mecidiyeköy-Şişli yönünden gelen içme suyu burada toplanır ve dört yöne taksim edilirmiş.
TARABYA: Semtin huzurlu ortamı ve temiz havası nedeniyle adı “tedavi” anlamına gelen Yunanca Terapeia sözünden evrilmiştir.
TEŞVİKİYE: Bölge boş kaldığı için II. Abdülhamit’in, halkı burada yerleşmeye teşvik etmesinden dolayı semt bu adı almıştır.
TOPKAPI: İstanbul’un fethinde kullanılan büyük toplar uzun süre Fatih Sultan Mehmet’in otağını kurduğu bu bölgede kalmıştır. Semt adını bu toplardan almaktadır.
TUZLA: Adını Osmanlı döneminde burada bulunan ve İstanbul’un tuz ihtiyacını karşılayan tuz gölünden almaktadır.
UNKAPANI: Eskiden bazı satış noktalarında Arapça “kabban” adını taşıyan büyük teraziler bulunurdu ve bunlara yerel halk kapan derdi. İskelesine tahıl yüklü gemiler demirlediğinden, semt bu adı aldı.
ÜMRANİYE: Arapça ümran gelişmiş, refah içinde, bayındır, demektir. Ümraniye bayındırlaşmış, refahlı yer anlamındadır.
ÜSKÜDAR: Bizans devrinde, Skutari denilen asker kışlaları, şehrin bu yakasında yer aldığı için semt “Skutarion” diye anılıyordu. Bu isim zamanla Üsküdar’a dönüşmüştür.
VANİKÖY: Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, din adamı Mehmet Efendi’yi Van’dan getirip buraya yerleştirmiştir. Semte cami yaptıran Mehmet Efendi, Vanlı anlamında Vani Mehmet Efendi olarak tanınmış, bundan dolayı semte Vaniköy denilmiştir.
VEFA: II. Beyazıt dönemi mutassavıfı Şeyh Vefa Efendi’nin burada yaptırdığı tekkeden gelmektedir.
VELİEFENDİ: Hipodrom bir zamanlar Şeyhülislam Veli Efendi’nin sahibi olduğu topraklar üzerinde kurulduğundan semtin adı Veli Efendi ile anılmıştır.

VEZNECİLER: Vezneci, terazi yapıp satan kimse demektir. Semt adını be meslekten alır.
YENİKÖY: Sarıyer Kaymakamlığı’nın verdiği bilgilye göre burası Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanıyla yerleşim yeri olarak kurulmuştur. Bölgeye Romanya’nın Geni bölgesinden getirilen Ulahlar (Rumenler) ve Rumlar yerleştirilmiştir. Bu nedenle “Geniköy” adı ile anılan köy, Kanuni’nin buyruğu ile Yeniköy olarak adlandırılmıştır.
YEŞİLKÖY: Semtin Bizans ve Osmanlı dönemlerindeki adı Ayestafanos’tur ve çoğunlukla Rumların oturduğu bir yerdir. Cumhuriyet döneminde adı, uzun süre burada yaşayan Halit Ziya Uşaklıgil’in önerisiyle Yeşilköy olarak değiştirilmiştir.
ZEYNEPKAMİL: Abdülaziz döneminde kısa süre sadrazamlık yapmış olan Yusuf Kamil Paşa daha önce Mısır’da görevliyken Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı Zeynep Hanım ile evlenmiştir. Birlikte yaptırdıkları hastane ve sonradan da semt Zeynep Kamil’in adını almıştır.
ZEYREK: Fetih sonrası Pantakrator Manastırı medrese ve camiye çevrilmiş ve medresenin ilk müderrisi Molla Zeyrek Mehmet Efendi’nin adı camiye verilmiştir. Bu İstanbul’un ilk medresesidir. Semt adını bu camiden almaktadır.
ZEYTİNBURNU: Denizden bakıldığında bir burun gibi gözüken bu sahilde uzun süre zeytinlikler varlığını korumuştur. Devamında Bakırköy’de de bir Zeytinlik mahallesi vardır.
ZİNCİRLİKUYU: Çok basit olarak bu isim burada bulunan ve çıkrığının ipi zincirden olan bir kuyudan gelmektedir. Adının kökeni basit olmasına karşın mezarlık olma öyküsü ilginçtir. 1870 yılında Abdülmecit’in oğlu şehzade Yusuf İzzettin Efendi için buraya bir köşk yaptırılmıştır. Ancak birçok cephede savaşan ve bunalıma giren şehzade 1916 yılında intihar etmiştir. Bu olayın ardından bu semtin uğursuz olduğu inancı yaygınlaşınca 1935 yılında köşkün avlusuna bir mezarlık yapılmasına karar verilmiştir. Bu mezarlığa ilk gömülen kişi ise Abdülhak Hamit Tarhan olmuştur. Şehzadenin köşkü ise şu anda meslek lisesi olarak kullanılmaktadır.