Ekonomi kelimesinin kökenine ve orijinal anlamına bakıldığında, eski Yunancada “ev idaresi” anlamındaki “oikonomia” kelimesinden geldiği görülüyor.
Zamanla anlamı oldukça genişleyen “oikonomia” modern çağlarda “bir toplulukta sınırsız ihtiyaçların sınırlı kaynaklarla karşılanabilmesinin yollarını araştıran bilim dalı” diye tanımlandı ve ekonomi şu anda da kullandığımız anlamına bürünmüş oldu.
Günümüzde tek bir firmanın işleyişini açıklayan mikro ekonominin yanında, ekonominin bütününü ilgilendiren; işsizlik, enflasyon oranları, yatırımlar, tasarruflar ve büyüme rakamları gibi olguları inceleyen makro iktisat ve ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri irdeleyen uluslararası ekonomiyi de içine alacak şekilde genişlemiş bulunan iktisat kavramı, ev idaresini ifade eden ilk anlamından oldukça uzaklaşmış durumda.
Ancak ironik olan şu ki; dünya genelinde yaşanan enflasyonist sürece uluslararası ekonomiye küreselleşme olgusunun itmesiyle iyice eklemlenmiş bulunan ülkemizin de girmiş olması. Buna ek olarak bize özgü sorunlarımızdan kaynaklanan sebeplerle de bir kez daha ve oldukça yüksek enflasyonla yüz yüze gelmiş bulunmamız, insanlarımızın çok büyük çoğunluğu açısından ekonominin ilk anlamı olan ev idaresi ve ev ekonomisi olgusunu en önemli mesele olarak ortaya getirmesi.
Gelirlerini ve harcamalarını yüksek enflasyonla uyumlu hale getirme imkanına sahip olan üst gelir grupları dışında kalan ve toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan sabit ve dar gelirli kitlelerin gelirleri, enflasyonun hızına hiçbir biçimde ayak uyduramayacak olduğu içindir ki, bu insanlarımız, enflasyonun yol açtığı reel gelir kayıplarından dolayı alt üst olan bütçelerini dengeleyebilmek adına, ev ekonomisinin tüm inceliklerini kullanarak harikalar yaratmaya çalışacaklardır.
Cebindeki sınırsız parasıyla alışverişe giderek, ihtiyaç olup olmamasına bakmaksızın her istediğini alan birinin yaptığı şey ekonomi değilken, elindeki sınırlı parayla sınırsız olan ihtiyaçlarını alabilmek için, önce bütün bir alışveriş yerini gezip fiyatlara tek tek bakan ve bütçesini satın alacağı şeyler arasında en uygun biçimde dağıtmaya çalışan birinin yaptığı şey ekonominin ta kendisi olmakta.
Fakat ev ekonomisi yapmaya ve ev idaresini sağlıklı ve dengeli bir biçimde yürütmeye çalışan insanlarımızın işleri hiçbir zaman bu denli zor olmamıştı.
Tek tek her birimizi ve tüm toplumumuzu tepeden tırnağa ele geçirmiş bulunan tüketim kültürünün ve bu kültürün bir yansıması olan tüketim ekonomisinin, reklamlarla ve başka türlü türlü yollarla yarattığı yoğun ihtiyaç yanılsamasına maruz kalan ve aslında ihtiyacı olmayan birçok şeyi ihtiyaçmış gibi gören insanımızın, işte bu ağır tüketim baskısıyla ve sınırlı bütçesiyle düzgün bir ev ekonomisi yapması çok çok güçleşmiş durumda maalesef.