Çarşamba, 21 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

İlk hayvanların iletişimi

Halil Ocaklı
Son güncelleme: 12 Ağustos 2023 00:10
Halil Ocaklı
Paylaş
Paylaş

Burada sözü edilen ilk hayvanlar mikroskobik canlılar değil, bildiğimiz anlamda yüzü, duyu organları, sinir sistemleri olan ve su ile kara arasında hareket edebilen hayvanlardır.

Yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluştuğu düşünülen Dünya’da ortaya çıkan en eski hayvanlar, yarım milyar yıl önce denizde evrimleşerek hayvan formunu edindi. Ekosistemlerin şekillenmesinde ve yaşamın çeşitlenmesinde önemli rol oynayan ilk hayvanlar bitkiyle besleniyordu.

Çok eski fosil kalıntılarına ulaşılamadığından, ilk hayvanların ne tür canlılar olduklarına ilişkin yalnızca varsayımda bulunabiliyoruz. Ancak yaklaşık 420 milyon yıl önce Hint Okyanusu’nda yaşamış bir balık fosili, yüz olarak tanınabilen en eski canlı olarak kayıtlara geçmiştir.

Yaklaşık 250 milyon yıl önce yeryüzünde, bir milyon yıl sürdüğü düşünülen korkunç bir türkırım yaşadı. Dev yanardağlar lav ve zehirli gazlar püskürterek suda ve karada yaşayan canlı türlerinin çoğunu yok etti.

Bu büyük yok oluştan sonra, yalnızca yuvasını deniz tabanının altında yapmış bazı türlerin yaşayabildiğine inanılmakta. Bu canlılar yüzeye aşamalı olarak yaklaşmış, dışarıdaki radyasyona da bu yavaşlık sayesinde alışmışlardır.

Örneğin, hamam böceği bir böcek ve ıstakoz bir kabuklu olmasına karşın, soy ortaklığı 600 milyon yıldan daha eskiye dayanan akraba türler oldukları söylenmektedir.

Bazı bilim insanları iletişimin belirli bir zekâ düzeyi gerektiren karmaşık bir davranış olduğunu ve bunun ilk hayvanlarda bulunamayacağını öne sürmektedir. Buna katılmayalar ise iletişimin hayatta kalma, eş bulma ve yavrularını büyütme içgüdüsünden kaynaklanmış olabileceğini savunmaktadır.

Mevcut fosil kayıtlarında, kesin olmamakla birlikte, ilk canlıların iletişim kurmuş olabileceklerini düşündüren bazı ipuçları vardır. Büyük olasılıkla, iletişim kurma biçimleri günümüz hayvanlarının iletişim biçimlerinden çok daha basitti ve yalnızca en temel içgüdülere odaklanıyordu.

Bazı fosiller bize, ilk hayvanların kendi türleri arasında vücut hareketleri, yüz ifadeleri ve duruş gibi beden dili kullanmış olabileceklerini anlatmakta. Örneğin, yaklaşan bir tehdide dikkat çekmek için hayvanın dik duruşu bir sinyal olarak geliştirilmiş olabileceği düşünülmekte.

İlk hayvanların, grup üyelerini uyarmak ve yiyecek veya eş aramak amacıyla türe özgü sesler kullanarak ve feromon salgılayarak iletişim kurmuş olabileceği anlaşılıyor. Feromonlar, yalnızca aynı türden hayvanlar tarafından algılanabilen ve havada veya suda yayılabilen kimyasal iletişim sinyalleridir.

Bir de sinirden sinire veya sinirden kasa iletilen ağ sinyalleri de vardır. Bu sinyaller, hayvan ve insan iletişiminin de temel mekanizması olan kimyasal ve elektriksel sinaptik iletimlerle etkinleşen sinyallerdir.

Buna göre, başlangıçta sadece hücresel düzeyde olan etkileşim, zamanla hayatta kalmaya, türünü sürdürmeye ve çevreyle etkileşime girmeye yardımcı olacak daha karmaşık iletişim sistemlerine dönüşmüştür.

Hayvanların evrimsel yolculuğunda, maymunsuların ve insansıların en eski ortak atasının 85 milyon yıl önce yaşadığı varsayılmaktadır. “Varsayılmaktadır” diyoruz çünkü bu konuda doyurucu bir kanıt yok ve kanıt arayışı muhtemelen uzun bir süre daha devam edecektir.

İnsanların, kuşlar gibi ötebilen siamanglar ve gibonlar gibi küçük maymunlardan ve goril, şempanze, orangutan ve bonobolar gibi iri yapılı maymunlardan 7-8 milyon yıl önce ayrıldığına inanılmakta. Bu bulgu, DNA kanıtları ve fosil kayıtları gibi çeşitli kanıtlarla desteklenmektedir.

DNA kanıtları, insanların ve bazı iri maymunların DNA’sının %98,8 oranında aynı olduğunu göstermektedir. Bu da insanlar ve iri maymunların bir yakınlığı söz konusu olabileceği ve ortak bir atadan ayrıldıkları ancak daha sonra farklı evrimsel yollar izledikleri anlamına gelmektedir.

Ancak ilginçtir, yakın genetik kuzenlerimiz Neandertaller de dâhil olmak üzere diğer insansılar sözlü iletişim geliştirememişlerdir. Geliştirmiş olsalardı, bugün bundan haberimiz olurdu. İri maymunların görece işaret dili bir iletişim yoludur, ancak insan dilinin karmaşıklığından oldukça uzak bir olgudur.

İletişim, tüm canlıların yaşamını sürdürmeleri, üreme şanslarını artırmaları, tehlikelerden kaçınmaları ve sosyal etkileşimde bulunmaları için büyük önem taşıyan bir araç olmuştur.

Farklı disiplinlerden araştırmacılar, hücresel düzeydeki basit iletişimin zaman içinde karmaşıklığının ve çeşitliliğinin evrimin farklı aşamalarında arttığını ortaya koymuşlardır. Hayvanlar evrimleştikçe aralarındaki iletişim de gelişti.

İlk hayvanların iletişim kurup kurmadığı, bilim insanları arasında süren bir tartışma ve spekülasyon konusudur. Bununla birlikte, ilk hayvanlarda algısal, duyusal ve sezgisel verilere dayanan basit bir iletişim olduğunu ancak bu iletişimin tekrarlayan içgüdüsel eylemlerle sınırlı olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç olarak, ne kadar basit olursa olsun bu iletişim biçimleri ilk hayvanların hayatta kalmalarına, üremelerine ve soylarını devam ettirmelerine yardımcı olmuştur.

halilocakli@yahoo.com

EtiketlendiSeçilen
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanHalil Ocaklı
Takip et:
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Almanya'da gurbetçi bir çocuk olarak büyüdü ve burada Yunan-Roma tarihi okudu. California Berkeley Üniversitesi'nde Proto-Altayca ve Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Bu süreçte Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Çalışma alanı: Diyakronik (Artsüremli) Proto-Dil Tipolojisi. Türkiye ve ABD'de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı, 50'den fazla ülke gezdi. Rodos'ta otel işletmeciliği yaptı. Hindistan'da çeşitli eğitimler aldı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken Olga ile evlendi. Kadim Vedanta felsefesine derin bir ilgi duyuyor. Aksiyon dolu 35 yılın ardından, şimdi Bergamo (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri olmaya çalışıyor.
Önceki Makale Bir kahkaha bir kilo pirzolaya bedel mi?
Sonraki Makale Yeni futbol sezonu anketi

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

1. Selim nasıl “yavuz” oldu?

Metin Gülbay
21 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Sokak röportajlarını nasıl buluyorsunuz?

Gürsel Demirok
21 Mayıs 2025
*Serbest Kürsü

Türkiye-Hindistan gerilimi…

Medya Günlüğü
21 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

İsviçre’de bir mahalle bakkalı

Alper Eliçin
20 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?