İlhan İlmenöz
“Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.”
Cemal Süreya’nın bu dizeleri bizlere ancak bir yakınımızı, dostumuzu, arkadaşımızı yitirdiğimizde daha anlamlı hale geliyor. Ölüm hep ansızın ve erken gelir canı yananlara… Her ölüm, yüreğimize düşen bir ateş gibidir. Sönse de külleri kalıyor hep bir yerlerde ve anılarımızda…
Hiç ummadığımız bir zamanda gelen beklenmedik kayıplar canımızı daha da acıtıyor. İşte o zaman hayıflanmalarımız daha da büyük oluyor. Keşke onunla daha çok zaman geçirseydik, daha çok buluşsaydık, konuşsaydık diye…
En önemlisi de yaşam düşündüğünüzden çok kısa… Kendinizi boş ve gereksiz şeylerle üzmeye değmeyecek kadar anlamsız ve hiçbir şey ertelenmeyecek kadar önemli…
Hayatı doludizgin yaşarken birçok şeyi ıskalıyoruz aslında. Hayat o kadar kısa ve çabuk geçiyor ki ancak bir yakınımız veya dostumuzu kaybettiğimizde değerini daha iyi anlayabiliyoruz.
Bazen günü ve anı umarsızca yaşamak gerek…
İnsanoğlu gerçekten garip bir canlı… Doğanın ve yaşamın kendisine sunduğu nimetleri mümkün olduğunca çok kullanmak yerine hayatı kendine işkence haline getirmek için elinden geleni yapıyor. Hayatın tek gerçeği ölüm olsa da sadece nefes aldığını hissetmek bile büyük bir mutluluk…
Keşke ve acabaları düşünmeden yaşadığımız her anı değerlendirebilmek, bu dünyada en büyük kazancımız olmalı…
Zaman sevdiklerimizi bizden almadan, elimizde olanları bizden çalmadan bazen günü yaşamak lazım olabildiğince… Sindire sindire, doya doya tadını çıkararak. O ne der, bu ne der diye düşünmeden…
Yapmak istediğiniz işler, görmek istediğiniz yerler, yaşamak istediğiniz, ertelediğiniz sevdalar, almak istediğiniz şeyler varsa ve bunları yapmaya gücünüz yetiyorsa ertelemeyin, hemen yapın. Belki de yarın çok geç olabilir her şey için…
Mesela uzun süredir görmediğiniz, halini hatırını sormadığınız yakınlarınızı, dostlarınızı arayabilirsiniz. Karşılık beklemeden, ama demeden, hiçbir hesap yapmadan gönüllerini alabilirsiniz. Sonra keşke dememek için…
O yüzden yaşamı küçük dertlerle, maddi kaygı ve hırslarla kendinize ve çevrenize zehir etmeden elinizden geldiği kadar kolaylaştırın, sıradanlaştırın. Bazen sıkıcı ve rutin bir yaşamı bile özlediğiniz olur.
O zaman;
Güneşe, gökyüzüne, yağan yağmura, esen rüzgara çevirin yüzünüzü ve derin bir nefes alın. Doya doya hiç bir şey düşünmeden doldurun ciğerlerinizi hava ile… Yaşadığınızı hissedin… İşte en büyük zenginlik… Varsınız çünkü…
Biz de bir gün yalan olacağız. Her ölüm gibi biz de sevenlerimiz için erken olacağız.
Her ölüm erkendir.
Günü ve anı yaşayın yeter… Basit, sade ve elinizdekilerin değerini bilerek…