Seni bir birey olarak diğerlerinden ayıran, seni sen yapan, duygu, düşünce, davranış, tutum, değer, inanç ve etik olarak farklılığındır.
Kişilik bir anlamda kapıdır. İnsan Antik Çağ’da eski kapılarını kapatıp bilimin ve aydınlanmanın kapısını açmış. Yeri gelmiş Kral Süleyman’ın tapınağında keresteden, zeytin ağacından oyularak yapılmış ve üzeri altın ile kaplanmış kapılar kullanmış. Babil’in asma bahçelerine, Mısır piramitlerinin girişine, kutsal mekanlara, akla gelebilecek her yere, tapınaklara, saraylara, şatolara kapı koyarak içeriyi dışarıdan ayırmış. Bunu yaparken aynı zamanda kendilerini diğerlerinden de ayırmış.
İnsan kişiliğinin oluşumunda kalıtımsal, çevresel faktörler, aile hayatı ve ailenin yaşadığı coğrafi konum en önemli unsurlar. Kapı nasıl herhangi bir mekana girilip çıkılırken orasının içindeki boşlukları böler ya da birleştirirse insanın kişiliği de aynı mantıkla hareket eder.
Kişilik ve kapı birbirine çok benzer. Nereye girerseniz girin, ister kutsal bir mekana, ister bir eğlence yerine, mutlaka bir kapıdan geçiyorsunuz. Düalist anlayışın ölüm ve yaşam arasındaki ince ayırımını kapı sayesinde anlayabiliyoruz. Dinler, cennetin ya da cehennemin kapısı olduğunu söylerken kapı kavramı yine karşımıza çıkmaktadır.
Nasıl ki insanın dış görünüşü, zekâsı, bedeni, çevresi, duyguları, düşünceleri, korkuları algılayabilme, kavrayabilme mantığı farklıysa, kişilikleri de farklıdır. Kimisi çok sakindir, bir diğeri çok telaşlı; biri çok nazik diğeri çok kaba. Kısacası kişinin bireysel özelliklerinin toplamının oluşturduğu görüntü anlamında mizacı aklımıza geliyor. Bu görüntü iletişimde olduğunuz insanların bizde gördüğü görünen tarafımız, bizim de onlarda gördüğümüz taraf onların kişiliği.
Bir alışveriş merkezine gittiğinizde ya da bir hastaneye, birçok yerde yaklaşmanızla üstünde bulunan fotesel sizi algılar ve kapı otomatik olarak açılır. İşte insandaki fotosel kapı gibi kişilik aşaması dediğimiz kişiliğini yöneten güdüleri merkeze alarak insanın güdülerinden başlayarak birbirlerini belli bir düzen içinde izlemesi ilkesine göre bu gelişme bir plana, belli bir zamana ve sıraya göre oluşur.
İncil sürekli mütevazi anlayışı ifade etmek için “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır””der.
Bazıları çevresindekileri kontrol etmekten hoşlanır, yönetmeyi ve yönlendirmeyi sever. Yüksek güvenlikli binalarda, sarraflarda, bankalarda, uçaklarda aynen bu baskın kişiliğe benzeyen kapılar kullanılır. Analitik kişilik yapısına sahip olanlar, herhangi bir sorun karşısında yaşanan olayları tümden gelim yöntemi çerçevesinde inceleyip, elde edilen bilgileri değerlendirme becerisi ve disiplinli yapısı olanlardır. Her planı defalarca kontrol ederler, hHer konuda oldukça seçicidirler.
Bu neye benziyor biliyor musunuz? Biyometrik sistemli hava meydanlarında terminal kapısı ya da kontrol noktalarında hızlılık ve kolaylık için kullanılan kapıya… İnsan bazen disiplini sevmeyen, eğlenceli olan tarafı öne çıkan bir yapıya sahiptir. İnsanı en çok yansıtan kapı bir lunaparkın, sinemanın, bir çocuk parkının ya da bir eğlence yerinin giriş kapısıdır.
Duygusal olan kişilikler hayatta çevresindekilere saygı ve sevgi gösteren kimseyi kırmaktan hoşlanmayan insanlardır. 18. yüzyıl İngiltere’sinin ünlü ressamlarından William Holman Hunt’ın “Kainatın Işığı” tablosu Londra Kraliyet Akademisinde sergilenmektedir. Bu tablo duygusal kişiliği en iyi anlatan tablodur.
Bu tabloda bir bahçenin içindeki adam elinde fenerle bir kapıya vuruyor. Fakat kapıda herhangi tokmak olmadığından içeri giremiyor. Adamın vurduğu kapı belki de hiçbir zaman açılmayacak. Ama adam alelade bir kapıya vurmuyor. Çünkü bu bahçedeki bu kapı insanın yüreğini temsil ediyor. Sadece içeriden açılabildiği için de dışarıdan kapı koluna ihtiyacı yok. Bu kapı yalnızca özel, sevilen kişilere açılıyor. İçeriye aldıktan sonra bir daha çıkarması çok zor. Bu kapıdan girmesi de, çıkması da büyük emek istiyor.
Çakralar da insan ruhuna açılan kapılardır. Evrenden vücudumuza dağılan enerji kapıları varlığı, hazzı, gücü, sevgiyi, sözü ve manevi olarak kişideki bütünlüğü oluşturan en önemli yapıyı oluşturur.
İnsanın kişiliği de aynı bir kapı gibi aşınmış, zedelenmiş, eskimiş, pas tutmuş olabilir. Bu dünyada ister canlı olun ister cansız, bir şekilde yıpranmak zorunda kalıyorsunuz. Yıpratan insanlara karşı inançlı olma, sevgi duyma ve empati kurma gibi olan yeteneklerini kaybetmiş kişilikler. Bu bağlamda kapı imgesi, ben veya ötekine, biz veya ötekilere ait dünyalar için bir seçeneğe sahip olmama duygusu yaratmakta. İnsan açık bir kapı gibi “hoş geldin yüreğime” derken Gandi’nin ifade ettiği gibi, “Sevgi her zaman ıstırap çeker, hiçbir zaman ne gücenir ne de intikam almaya çalışır.”
Son olarak size tavsiyem sevgi için kapı kapı dolaşmayın, sevgi için gelen birini kapınızdan çevirmeyin. İnsanlara sevgiye koşulsuz inanıyor görünüp onların yüzüne kapıları kapatmayın. Sizin için kapıları aşındıranları dış kapının dış mandalı olarak görmeyin. Her koşulda sizi seven, bağrına basanlara gönül kapınızı ardına kadar açın.
Sevmek, sevilmek bir ekmek kapısı değil umudun, koşulsuz sevginin, varoluşun, huzurun kapısıdır.