13.1 C
İstanbul
20 Nisan 24, Cumartesi
spot_img

Germen deyip geçmeyin!

Metin Gülbay

Sumerler (Sümerler) de Türk’tür, Vikingler de. Hititler zaten Eti Türkleridir, Etrüskler adı üstünde yanlış telaffuz edilmiş Türklerdir, Amazon Türkleri bile vardır, kelimeye baksana “amma uzun”dan türemiş. Türingen kentini bile Türkler kurmuştur (*). Velhasıl bütün halklar Türk’tür veya Türklerden türemiş, sonra da İrlandalı, Fransız, İspanyol, Portekizli, İtalyan, Meksikalı gibi adlar almıştır. Tabii tabii, Kızılderililer de Türk’tür. Üstün ırkçı Türkler bu ülkenin en hayalperest, en komik, bu yanıyla da eğlendirici ve fakat en tehlikeli  insanlarıdır. Çünkü bu ülkede birçok farklı etnik kökenden insan yaşıyor.

Biraz sonra okuyacaklarınız ise bunun gibi aslı astarı olmayan hayallere dayanmıyor. Germenler, hani biraz abartarak söyleyeyim, Avrupa halklarının atalarını oluşturuyor gerçekten de. Evet yanlış duymadınız, Avrupa halklarının büyük kısmı Germen kökenli. Biz yalnızca Almanları biliyorduk, haydi bir de Avusturyalıları diyeceksiniz. Eksik biliyorsunuz diyeceğim yanıt olarak.

Evet, Almanlar en bilineni ancak Avusturyalılar, İngilizler, Hollandalılar, Flamanlar, Danlar, Norveçliler, İsveçliler, İzlandalılar, Faroeliler, Almanca konuşan İsviçreliler, Güney Afrika’da yaşayan Afrikans halkı da Germen halklarındandır. Dikkat edilirse Norveçliler, İsveçliler, Danlar, İzlandalılar dedim. Demek ki Viking Türkleri Germen asıllıymış arkadaşlar. Niye Almanları bu kadar sevdiğimiz ortaya çıkıyor, onlar bizi o kadar sevmese de!!!

Şaka bir yana, bugünkü Almanya, Avusturya, Bohemya ve Polonya’nın batı bölümünü kapsayan topraklara çok eskiden (M.Ö. 300’de) Germanya denirdi. Avrupa halklarının tarihini anlamak için Germenleri mutlaka bilmek gerekiyor.

Germenlerin Avrupa kıtasına nereden geldikleri konusu ise halen tartışılmakta. Uyarmak zorundayım ki, aşağıda ileri sürülen savlar tamamen “sav”dır, tüm bilim insanlarınca kabul edilmiş şeyler değildir. Germenlerin ata yurtlarına ilişkin savlar ileri sürülüyor tarihçilerin yanı sıra dilbilimciler tarafından da. İşte bu sav da onlardan biri. Prof. Dr. Nejdet Keleş’in (**) 2015 yılında henüz doçentken kaleme aldığı bir bilimsel makaleden yaptım alıntıları.

İndogermenler kimdir?

İndogermenlerin ilk kez Hindistan’da ortaya çıktıkları ileri sürülüyor. “Mühürler ve İndus yapımı öteki küçük nesneler, Mezopotamya‘da İ.Ö. 2500 dolaylarına ait tabakalarda bulunduğuna göre, Sumer ile ilişki kesindir. Nitekim ‘İndus kentlerini yıkıp İndus uygarlığını sona erdirenler, hemen hemen kesinlikle, kuzeyden gelen ve Aryan dili konuşan barbar kabilelerdi’.” (1)

Alıntı yaptığım bu makale dil üzerinden halklar arasındaki ilişkileri araştırıyor. Dil üzerinden yapılan araştırmalar epey tutarlı sonuçlar veriyor tabii ki arkeolojik verilerle de desteklenmeli.

Sumerlerle ilişkinin kurulmasının nedeni ise alfabeden kaynaklanıyor.

“Sahip olduğumuz en eski Hint (taş) yazıtı ise M.Ö. 3. asır Kral Asokā yazıtıdır ve Budist çevrelerince yazılmıştır. Noah Kramer’in 1959’da yayınlanan meşhur kitabının adını ‘Tarih Sumer’de Başlar’ koyması bilimsel olarak Sumerler’in yazıyı bulmasından kaynaklanır. Yaklaşık ifade edilecek her kelime için bir şekil (harf) üretildiğinden 600 harften oluşan Sumerce, Akad, Elam, Babil, Asur ve Hititlere geçer. Eski Mısır Hiyeroglif yazılarının temeli de Sumer yazısının taklidi olup, 700 işaretten, 24 sessiz harften ve 70 kadar başka değişik işaretten oluşur. Bu yazıyı alan Sami Fenikeliler M.Ö. 2. binin ikinci yarısında, bu işaretleri 24’e indirir. Böylece Fenike alfabesi (bugünkü Arapça ve İbranice gibi) sessiz harfleri olmamasına rağmen ilk alfabe yazısı olur ve yazı diline daha uygun hale gelir. Fenike’de ticari münasebet ve koloniler bulunduran Greklere geçen yazı, Girit M.Ö. 2100-1400 ve Miken M.Ö. 1700-1100 uygarlığı alfabesi ile modern Yunan alfabesine öncü olmuştur. Sami dilinin kuzey-batı (Suriye) kolu M.Ö. 2. bin Arami ve 23 harfli Latin alfabelerinin de temelini oluşturur. Böylece Turani Sumer yazısı Roma Latin alfabesinin, yani bugünkü Avrupa alfabesinin de temelidir.” (2)

İran, Grek, Germen, Kelt ve Ermenicenin kökeni

Hint Avrupa dilleri diye bir sınıflandırma var biliyorsunuz. Yüzlerce dil ve lehçe içeren dünyanın en büyük dil ailesi. Nasıl olur da bu kadar milletin dili ortak bir ataya dayanır diyenler 3 numaralı dipnotta yanıt bulabilir.

İndogermenlere devam edelim.

“Wolfgang Meid’in teorisine göre Erken-İndo-Germence M.Ö. 4. binde (M.Ö. 4000 ile 3000 yılları arasındaki dönem, M.G.) doğu ve batı kollarına ayrılır, 3. binde ise Proto İndo-Germence doğu kanadından İndo-İranca, Grekçe ve Ermenice ile bir dizi Balkan dilleri ortaya çıkar. Batı kolunda ise Eski Avrupa dilleri olan Germence, Keltçe ve İtalikçe vardır. Bu durumda Kentum dilleri ve Grekçe, Avrupa batı koluna, Satem dilleri, Baltık ile Slav dilleri de Avrupa doğu koluna bağlıdır. En geç M.Ö.  2. binin yarısında Proto-İtalyanca ve Proto-Germence, Eski-Avrupa diyalektleri olarak birbirinden ayrılır.” (4)

İndogermen dillerini konuşan kollar

Şu ana kadar okuduklarınızdan kafanız karışmadıysa biraz sonra okuyacaklarınızdan da kafanız karışmasın. Tüm halkların nasıl birbirleriyle karşılaşıp karıştıkları, birbirleri içinde eridiklerini göstermek için bu uzun alıntıyı yapıyorum.

“İndo-Germen dillerini konuşan ve İndogermen olarak tanımlanan halklar dört ana kolda tasnif edilir. J. Ratsel’in tespitlerine göre birinci grup Kentum halkları (Germenler, İtalikler, Kelter ve Grekler) ilk kez Tuna Nehri ülkelerinde ispatlanırlar (Kuzey İtalya, Juli Alpleri, Orta Tuna). Doğuya göçleri de bu bölgelerden olur. Bu bölge Germenleri ve Germencesi, Keltler ve Keltçe ile ortak benzerlikler gösterir. Hoops’un teorisine göreyse bu grubun ana vatanına ağaç ve kültür bitkileri kelime haznesi açısından Tuna ve Karpat yolu havzası yani bugünkü Moldovya ve Eflak (Romanya) bölgesi, Macaristan ve Siebenbürger de dahildir. Feist, bu grubu Keltleşmiş, İndogermen olmayan halklar diye tanımlar, Schrader de bu tezi doğru bulur. Bu teze göre büyük ihtimalle Germenler ve Keltler Tuna’nın kuzey ve kuzeybatı kısmındaki denize doğru olan Avrupa’da karşılaşır ve deniz kıyılarındaki bölgede İndogermen olmayan halklarla karışırlar. Grekler ise kuzeybatıdan Epirus’a Aristo’nun da tanımladığı Dododneis Zeus bölgesine gelirler ve burada Kentum halklarıyla karışırlar. Sonra kuzeydoğudan gelen İllyrlerce parçalanırlar…

İkinci İndogermen grup Satem halkları ve Küçük Asya halklarıdır: Frig, Ermeni (Friglerin devamı görülür), Trak, İllyr, Dak, Get, Slavo Litvanyalılar ve dilleri, Euler ve Badenheuer bu dil grubunu İndo-İranca, Slavca, Baltık dilleri, Trakça ve Arnavutça olarak tasnif eder. 

Üçüncü grup Aryanlardır; Farslar ve Hintliler. Alman filolojist Otto Schrader ‘8. asırda Kimmerleri güney Rusya’dan sürüp oraya yerleşen İskitlerin Avrupa’da kalan kolları Aryan’dır’ der. Bu kavimlerin Kafkasya’ya göçenlerinden sonra İranlı Aryan ve İndogermen olmayan Türk ve Fin halklarıyla karıştığı düşünülür. İranlılar Hintlerden ayrılan bir Aryan gruptan başkası değildir, anavatanları da Hindistan’dır. Aryanların Güney Avrupa’dan Asya’ya göç yolları Kafkas doğu geçitleri Med ve Pers yönleriyle, Hazar ve Aral gölleri etrafınca Amuderya (Oxus) ve Jakarta boyunca uzanan Paropamius yönündeki güzergâhtır. Aryan halkları buralardan Orta Asya’ya daha doğrusu Doğu-Türkistan’a (Hotan’a) gelir ve bunlar Kuzey Aryanlar veya Saklar olarak adlandırılır…

İndo-Germenlerin dördüncü grubu ise Toharlardır: Toharca Schrader’e göre ‘1) Hiç kuşkusuz İndogermen bir dildir. 2) Avrupa dil grubuna aittir (Ermeni ve Frigceyle beraber), 3) Avrupa dilleri içindeki yeri Kentum dillerinin ortasında bir tarzdır, 4) Kentum dillerinden en fazla İtalo-Kelt diline yakındır’.” (5)

 

MÖ 750 – MS 1 arası Germen kabilelerinin genişlemesi (Dünya Tarihinin Penguin Atlası 1988)

 

İndogermenlerin Doğu Türkistan’a taarruzları

Yanlış okumadınız, bu sava göre İndogermenler Kafkaslar ve Hazar Denizi üzerinden güney ve güneydoğuya doğru göç etti. Bir kolları ise Türkistan’a saldırdı.

“Schrader’in savunduğu İndo-İskit (güney Rusya/Avrupa İskitleri) tezine göre Toharlar işte bu İndo-İskit kavimlerindendir. Çin kaynaklarındaki adları Otto Franke’nin eserindeki tespitine göre Yüe-tschi’dir ( Yueçi). Bu ad Get ismiyle benzerdir. Böylece bu adın da İskit ifadesi gibi Orta Rusya’daki farklı göçmen halklara verilen ortak isim olduğu tahmin edilmektedir. Schrader’in tezine göre Toharlar ve Toharcanın durumu şudur: ‘Aryanlar Kafkaslar üzerinden ve Hazar Denizi üzerinden güneye ve güneydoğuya doğru göç ettiler. ‘Getlerin’ bir kısmı doğuya doğru Doğu-Türkistan’a muazzam taarruzlarını yaptılar. Daha sonra İndoİskit olarak anılacakları Baktriya’ya, Kuzey Hindistan’a vs. geri çekildiler.” (6)

Yazarın yaptığı yorumlara bakılırsa İndogermenlerin Kafkasya’ya göç edenlerinin Türk ve Fin halklarıyla karışmış olması muhtemeldir. Zaten birbirine karışmayan halk yoktur. Bu kadar göç varken, bu kadar da halk varken birbirleriyle karşılaşmamaları, savaşmamaları dolayısıyla karışmamaları olanaksızdır.

“Doğu Türkistan İndogermen dil köklerinin belirleyicisidir”

İndogermen kollarının Hindistan’dan çıkıp sonunda Avrupa’nın kuzeyine varana kadar birçok yere uğradıkları anlaşılıyor. Bu arada Orta Asya’ya da tabii ki uğruyor bir kol. Zaten diller temel alındığında Asya ve Avrupa diye ikiye ayrıldığını görüyoruz.

“Yüeçilerin dili Toharca A ve B diye iki ana dala ayrılmaktadır. Dilbilimciler Hintgermen dillerini de Avrupa ve Asya diye iki kola ayırır ve Asya kanadına Hintçe, Kuzey Arice ve İranca; üçüne birden de Arice derler. Ari diller İndoGermenceden a, e, o seslerinin varyantlarıyla ayrılırlar. E. Meillet’e göre de ‘Doğu Türkistan Hintgermen dil köklerinin belirleyicisi’ bir bölgedir. Doğu Türkistan ölü İndogermen Asya kolu dillerinin içinde ilk kez E. Leumann tarafından keşfedilip isimlendirilen Toharca diline F.W.K. Müller Turfan kazılarından çıkan bir Türkçe fragman yazıda onlardan bahsedildiğinden bu adı vermiştir. Bu ad Strabon’da Kitap XI, s. 511’de “toýrï, tuýrï” diye geçer ve Çin yıllıklarında Tuho-lo olarak adlandırılır. Toharca el yazması parçalar Kaşgar, Turfan, Kutşa, Duldur-Akur ve Tuen-Hwang’da yani Doğu Türkistan’ın kuzey ve doğu bölgelerinde ortaya çıkar, hiçbiri de tarihli değildir. Ancak M.Ö. 1. bin yılına ait olabilirler…” (7)

 

Varus Savaşı: (Eylül MS 9), Otto Albert Koch, 1909

 

İndogermenlerin ana vatanları konusunda üç tez

“İndo-Germen halklar varlık ve kültürel olarak nasıl oluştu, coğrafi olarak ana vatanı neresidir? Tek tek bakılınca birbirinden çok farklı mentalite ve fiziki özelliklere sahip halklar nasıl olurda tek bir köken halktan çıkar? Özellikle son soru sadece yüzeysel cevaplanabilmektedir. Şimdiye dek bu soruya gelişim tarihinden ziyade R. v. Jhering’den beri (1894) sadece İndogermen halklar dünyasının tanımlamaları yapılabiliyor. Schrader’e göre Kök-İndogermenlerin etnoğrafik farklılıklarının faktörleri arasında öncelikle farklı halklar içindeki ilk İndogermen veya Avro-Asyalı (Avrasyalı) İndogermen olmayan halkların karışması vardır

… Oldukça karmaşık ve bugün bile tartışılan İndogermen halkların ana vatanı hakkında üç tez bulunmaktadır; Avrupa, Güney Rusya ve Orta Asya bölgeleri tezleri. Litvanyalı arkeolog ve dilbilimci Marija Gimbutas İndogermenlerin ana vatanını Karadeniz bölgesi olarak lokalize eder yani Güney Ruya tezini ileri sürer…

Hint-Germenlerin kökeni konusundaki savlardan Wilhelm Brandenstein tarafından ortaya atılmış etnoğrafik Kurgan Teorisi, Arilerin Güney Rusya steplerinde M.Ö. 5 binlerde var olduğu ve buradan diğer bölgelere dağıldığı, onların Asya kökenli olduğu dilbilimsel Doğu tezine çok yakındır. 

Doğu Tezine göreyse McNeill’in de hemfikir olduğu gibi Aryanlar Orta Asya’dan neşet etmiş, Avro-Asya steplerinde dolaşan göçebelerdir. Buradan doğuya ve batıya, yani Hindistan’a ve Avrupa’ya yayılmışlardır… 

1. Kavimler Göçü’nün ilk dalgası olan M.Ö. 2000- 1500 arası devirde Avrasya’ya, oradan da Avrupa’ya göç edip buraları istila etmişlerdir. ‘Gelecekte onlar kendilerini Fin, Ugor, Est, Vened, Kelt, Viking ve Lit olarak adlandıracaklardır’. (8)

“Gelenekleri Türk ve Moğol kavimlerine benzemeyen bu İndo-Germen kavimler, hayvan, balık ve ot kökleri ile beslenirler. Eski bölgeleri Urallar altın madenlerine yakın olduğundan olsa gerek altın süslemeyi bilir, zinayı ölümle cezalandırıp, güneşe taparlardı. Yaşlılarını kurban verdikleri ve etlerini pişirerek yedikleri (Endo-kannibalismus) bilinir. İndogermenlerin ana vatanı bu kavimlerin sürekli hareketliliği, göç ve yayılmaları nedeniyle zaman ve mekansal olarak antropoloji ve ön-tarih bilgileriyle tespit edilememektedir. Çünkü Avro-Asya’da insanlık tarihinden beri halkların karışımı devam etmiş bulunduğundan İndogermen Kök-halkının saf bir ırk tespiti yapılabilmesi bir yana Avrupa’da bile belli bir bölgeye odaklanmak mümkün olamamaktadır. Kaldı ki, İndo-Germence konuşan halkların yayıldığı alan çok büyüktür; Hindistan, İran ve Türkistan. Bu durumda ana vatan ve ırk kökeninin bulunması meselesi filolojik, tarihsel ve coğrafi problemler içermektedir.” (9)

Hunlarla İndogermenler Orta Asya’da komşuymuş

” İranlıların ve Toharların Türkistan’da gün ışığına çıkmasıyla 20. asır başlarında İndogermen ana vatanının tespiti konusundaki çalışmalar yeni ivmeler kazanmıştır. Euler ve Badenheuer, Hititçe, Luwice ve Palice gibi Doğu Türkistan’da (Bugünkü Çin Uygur Özerk Bölgesi) M.S. 12. asra dek konuşulan Toharca’nın da Kentum dillerine ait olduğunu belirtirler. Bu Çin tarihlerinin ilk kez bahsettiği Hiung-nu yani Büyük Hunların zamanında onlarla komşu düşman devlet ilişkilerinde olan Hintgermen asıllı Toharlar; yani Çin kaynaklarının adlandırmasıyla İndogermen Yüeçiler tezini de doğrulayan bir görüştür: ‘Asrımızın başlarında Anadolu içlerinde (Ankara’ya yakın) ve Doğu Türkistan sahrasında (merkezi Asya) şaşırtıcı ölçüde bugüne dek tanınmayan geniş işaretlere sahip iki İndogermen dili gün ışığına çıkarıldı: Türkiye’nin merkezinde Hititçe ki, metinlerin büyük bölümü M.Ö. 15.- 14. asırdan kalmadır ve sadece gramer özelliklerini tanımamıza, kelime hazinesini çözemememize rağmen önemlidir ve Turfan vahasındaki ve buranın kuzeydoğusundaki Toharca; Kendi içinde farklı iki vurgudan dolayı doğu ve batı diye ayrılan, M.S. 7. asra kadar konuşulmuş Toharca’dır”. (10)

İndogermenlerin ata yurtlarının Avrupa veya Güney Rusya olduğu savları şu soruyu da beraberinde getiriyor sanırım: Peki oraya nereden geldiler? Tarih meraklıları için çok eğlenceli bir uğraştır. Her soru bir yanıt gerektirir, bulunan her yanıt yeni soruları ortaya çıkarır.

Sanırım bu kadarı yeterli. Oldukça yoğun ve uzun bir yazı oldu, pek okunası da değil ama ne yapalım ki tarih ya da daha geniş anlamıyla bilim biraz sıkıcıdır, katlanacağız artık, başka çaremiz yok. Başka türlü gerçek bilgiye ulaşamıyoruz.

Ben Metin Gülbay, herkese keyifli bir hafta sonu dilerim.

 

Manşet fotoğrafı: Magna Cermanya-Üstte Magna Germania, altta Roma İmparatorluğu sınırları.

(*) https://haberajandanet.com/cit/almanyayi-iki-ekolde-formatlayan-kavim-thuringenlerin-sirri/vZ1dMC5ilR0MrPSU19Tg

(**) İNDO-GERMENLERİN VE GERMENLERİN KÖKENİ, DİLİ VE ANAYURDU TEZLERİ, Nejdet Keleş, Doç. Dr. Pamukkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Batı Dilleri ve Edebiyatı Bölümü, Alman Dili ve Edebiyatı, Denizli. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 22, 2015, Sayfa 77-92. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/411706

1- McNeill, W. (2005). Dünya Tarihi (Çev. A. Şenel), 10. Baskı, İmge, Ankara.

2- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/411706, s78.

3- https://tr.wikipedia.org/wiki/Hint-Avrupa_dil_ailesi

4- Keleş, s.78.

5- Keleş, s.79,

6- Keleş, s.80.

7- Keleş, s.80.

8- Keleş, s.81.

9- Keleş, s.81

10- Keleş, s.81.

Metin Gülbay

İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNNtürk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile Ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.

Önceki İçerikDinginleşmek gerek
Sonraki İçerikKremlin’de kritik tören
Metin Gülbay
İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNNtürk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile Ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler