Salı, 24 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Fransa’nın Vietnam bozgunu

Alper Eliçin
Son güncelleme: 4 Ocak 2025 17:48
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Fransa’nın Hindiçin’e ilgisi 1858’de başlar. O tarihte bugünkü Vietnam’ın güney ucunda Koçinçin adı verilen, eski adıyla Saygon, yeni adıyla Ho Şi Min şehri ve çevresine İspanyollarla ortak bir harekât yapılır.

Bahanesi Katolik misyonerlerin öldürülmesinin engellenmesidir. Asıl amaç ise Hindiçin’in zenginliklerini sömürmektir. 1862’de bu bölgeyi, 1864’te ise Kamboçya’yı bir Fransız kolonisi haline getirirler. Fransızlar bununla da yetinmezler, 1883-1886 yılları arasında Vietnam’ın tümünü ele geçirirler. Bunu 1893’te Siam’a (Tayland) bağlı Luang Prabang Krallığı’nı (bugünkü Laos) ele geçirmeleri takip eder. Bu sayede Siam ve Burma (Myanmar) hariç tüm Hindiçin Fransa’nın sömürgesi olur. Burma ise Britanya’nın bir dominyonudur.

Birinci Dünya Savaşı devam ederken 100 bin civarında Vietnamlı savaşmak veya işçi olarak çalışmak üzere Avrupa’ya gönderilir. Bazıları savaş sonrası Fransa’da kalarak Fransız okullarında, üniversitelerinde eğitim görürler. Fransa’nın kolonilerde görev yapacak yöneticilere gereksinimi vardır.  Bu kişilerin bir bölümü bir süre sonra ülkelerine milliyetçi fikirlerle dönerler. 1917 Bolşevik devrimini de Avrupa’da izleyen bu insanlar Marksist düşünceyi de Hindiçin’e taşırlar. Sonunda da Fransızların Hindiçin’deki hegemonyasına karşı örgütlenirler.

Bu dönemde Fransızlar bölge tarımında kauçuk plantasyonlarına ağırlık verirler. Bir yandan ağır vergilerle boğuşan yerel halk, diğer yandan da bu plantasyonlarda, pirinç tarlalarında ve yol yapımlarında yarı köle denecek şartlarda çalıştırılırlar. Toplum iyice fakirleşir ve insanların yaşam süreleri kısalır.

Bölgeye bundan 20 yıl kadar önce yaptığım bir gezide Kamboçya’da bir kauçuk plantasyonunu da  ziyaret etmiştik. Rehberimiz de bize bu insanların ne kadar ağır şartlarda çalıştırıldıklarını anlatmış ve aşırı yorgunluk, sıcak, açlık ve hastalıktan ölen işçilerin,  kauçuk ağaçlarının altına, her ağacın etrafına üç ceset gelecek şekilde gömüldüklerini ve ağaçlar için gübre olarak kullanıldıklarını anlatmıştı.

İki dünya savaşı arasında, özellikle Vietnam’da yer yer kalkışmalar olur, ancak bunlar Fransızlar ve yerel iş birlikçileri tarafından bastırılır. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Hindiçin kısa ama sonuçları çok ağır bir Japon işgali de yaşar.

1949’da Fransızlar Hindiçin’e geri dönerler ve sömürü düzenlerini yeniden oluştururlar. Bu amaçla da Vietnam, Laos ve Kamboçya’da kukla rejimler kurarlar. Ancak, Ho Şi Minh (Ho Amca) liderliğinde örgütlenen Marksist hareket, Vietnam’ın dağları ve ormanlarından Fransızlara karşı bir bağımsızlık savaşı başlatır. Fransa ABD’den destek görürken Vietnam direnişçileri de Çin ve Sovyetler’den askeri yardım alır. Hindiçin Doğu ve Batı blokları arasında başlamış olan soğuk savaşın sıcak savaşa dönüşen bir cephesi haline gelir. Zaten ABD’nin Fransa’yı desteklemesinin nedeni de komünizm korkusudur.

Çatışmalar beş yıl boyunca sürer. General Giap liderliğindeki Vietnam ordusu yavaş yavaş üstünlüğü ele geçirmeye başlar. Fransız ordusu kendi halkından ciddi tepki alacağından korktuğundan Fransa’dan asker getirmektense, ağırlıklı olarak Cezayir, Fas gibi sömürgelerinden asker getirir. Paralı askerlerden oluşan yabancılar lejyonu ve Vietnamlı iş birlikçiler de çatışmalara yoğun olarak katılır. Arazi şartları ve ormanlar nedeniyle tank kullanımına elverişli olmayan Vietnam’da, yetersiz hava gücü nedeniyle Fransa halı bombardımanı da yapamaz.

Başarılar kazanmakta olan ve Laos’ta da Fransızlara rahatsızlık vermeye başlayan Vietnam ordusuyla başa çıkabilmek için Fransa ilginç bir strateji oluşturur. Vietnam’ın taşrasında bazı yerlere havabaşı adı verdikleri üsler kurmaya karar verirler. Sadece havadan erişilebilen bu üsler Vietnam ordusunu kendisine çekecek, bu sayede Danang, Hue, Saygon ve Hanoi gibi büyük kentler ve ticaret açısından önemli olan yerler üzerindeki baskı azaltılacaktır. Bu strateji çerçevesinde, ülkenin kuzeybatısında, Laos sınırına yakın Dien Bien Phu vadisinde bir havabaşı kurmaya karar verirler. Bu sayede Laos’a yönelik Vietnam lojistik hatlarını da kesebileceklerdir. Dien Bien Phu en yakın Fransız üssünden kuş uçuşu 200 kilometre mesafededir.

Dien Bien Phu (Google maps)

Fransa bu girişiminde, Vietnam’ın uçaksavar silahları olmadığı, ağır topçunun ise dağları, ormanları aşarak patikalar dışında düzgün yolların olmadığı bu bölgeye taşınamayacağı varsayımından hareket eder. Vietnam ordusu her şeye rağmen bu engelleri aşıp cepheye ağır silahlar getirmeye kalksa bile bu durum havadan gözlenebilecek ve yok edilecektir. Keza ağır topçu cepheye bir şekilde ulaştırılabilirse yine hava kuvvetleriyle imha edilebilecektir. Yani çok iyi bir şekilde tahkim edilecek olan Dien Bien Phu Vietnam ordusunu ciddi şekilde yıpratacak ve Hindiçin’deki çatışmalarda Fransa’ya önemli bir avantaj sağlayacaktır. Daha önce Nasan bölgesinde benzer bir konsept denenmiş ve General Giap komutasındaki Vietnam ordusunun mağlup edilmiş olması kendilerine ekstradan bir güven vermiştir. Ancak Nasan’da tepelere yerleşmiş olan Fransız kuvvetleri Dien Bien Phu’da bir vadinin tabanına yerleşirler, zira lojistiğin bel kemiğini İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma ve Japonların yapmış olduğu bir havaalanı oluşturacaktır. Öte yandan Nasan’da Fransızlara cepheden saldırmış olan General Giap, Dien Bien Phu’da strateji değiştirir ve gerilla savaşını ön plana çıkarır.

Fransız operasyonu 20 Kasım 1953’te Dien Bien Phu’ya yapılan bir hava indirmesiyle başlar. Üç gün içerisinde bölgeye 9,000 Fransız askeri paraşütle atılır veya piste indirilir. 25 Kasım’da istihkam birliklerinin hazırlıkları tamamlamasıyla ilk Dakota tipi uçak piste iner. Fransız kuvvetleri zamanla 16,000’e çıkar.

Pisti ve konuşlandırılmış Fransız kuvvetlerini korumak için, vadinin çevresine burç görünümünde siperler oluştururlar. Bu burçların adları Anne-Marie, Beatrice, Claudine, Dominique, Eliane, Francoise, Gabrielle, Huguette ve Isabelle’dir. Her ne kadar bu kadın isimleri alfabetik bir sıra takip etse de yaygın bir kanaate göre bu adlar cephedeki en yüksek rütbeli komutan Albay Christian de Castries’in eski metreslerine aittir. Ancak kesin olarak bilinen bir konu, Fransızların Dien Bien Phu’ya Vietnamlı ve Cezayirli kadınlardan oluşan iki genelev de kurduğudur.

Başlangıçta işler Fransızlar için yolunda gidiyor gibi görünür. Ancak, General Giap kış boyu zaman zaman yapılan şiddetli çarpışmaların paralelinde Fransızları yenmek için hazırlıklarını sürdürür. Ağır toplar ve uçaksavar silahları parçalara ayrılarak ormanlar ve dağları aşarak ilerleyen hamal konvoylarıyla taşınır. Dien Bien Phu’daki vadinin çevresinde kurulan topçu mevzilerinde tekrar bir araya getirilir.

Topçu mevzileri Fransızların düşündüğünden farklı bir yapıdadır. Havadan görülüp uçaklarla imha edilememeleri için tepelerin altına tüneller açılır. Yelpaze şeklinde açılan bu tünellerin içerisine yerleştirilen ağır toplar atışlarını tamamladıktan sonra tünellerin içerisine çekilir ve başka bir deliğe kaydırılarak yeniden kullanılır. Bu yöntem nedeniyle Fransızlar havadan da, yerden de topları bulup imha edemezler.

Fransızlar ise bölgeye havadan 30 top ve 10 adet Amerikan yapımı M24 Chaffee hafif tankını paraşütlerle indirilir. 18 ton ağırlığındaki tanklar parçalar halinde indirildikten sonra yerde Fransız mühendislerince monte edilip hazır hale getiriir.

Mart 1954’te Vietnam saldırıları artar ve pist kullanılamaz hale gelir. Şiddetli uçaksavar ateşi nedeniyle de 27 Mart’tan itibaren ise lojistik sağlayan uçakların 2000 metrenin altına inmemesi emri verilir. Bir süre sonra pist, yaralıların tahliyesi gibi en gerekli durumlarda bile kullanılamaz hale gelir. Savaşın sonu yavaş yavaş görünmeye başlamıştır. 7 Mayıs’ta 25,000 kişilik Vietnam kuvvetleri Fransız kuvvetlerine son darbeyi vurmak için saldırır. Bu son bölümde Vietnam ordusu ilk kez Çin’den aldığı Rus yapımı yerden yere Katyuşa roketleri de kullanır. Akşam 17.00’de Dien Bien Phu ile  Hanoi’deki Fransız merkez komutanlığı arasındaki telsiz irtibatı kesilir.

Fransa Dien Bien Phu’da 2242 ölü, 6463 yaralı 3711 akıbeti belirsiz olmak üzere 13,050 askerini kaybeder. 11,863 kişi de esir düşer. Bunlardan 4436’sı yaralıdır. Sağlığı yerinde olanlar tempolu bir şekilde 600 kilometre yürütülerek esir kamplarına götürülmeye çalışılır. Yol boyunca ve kamplarda hastalık ve yorgunluktan 8,000’den fazlası ölür. Yürüyüş esnasında ölenlerin cesetleri patikaların kenarında bırakılır. 858 yaralı Kızılhaç’a teslim edilir. Vietnam ordusu ise kendi açıkladığı rakamlara göre 4020 ölü, 9118 yaralı ve 792 akıbeti belirsiz olmak üzere toplam 13,930 kayıp verir. Fransız rakamlarına göre ise Vietnam’ın gerçek kaybı 23,000 civarındadır.

Dien Bien Phu’dan 78 kişi kaçabilmiş. Bunlardan biri subay olmak üzere sadece 18’i Avrupalı imiş. 20 günde 160 kilometre yürüyerek ormanları, nehirleri ve dağları aşmışlar ve  Laos’taki Fransız kuvvetlerine ulaşabilmişler. Bu arada çatışmalara girmiş ve ölüler vermişler.

Dien Bien Phu’dan sonra Fransa Kuzey Vietnam’dan tamamen çekilir. 8 Mayıs 1954’te, yani bozgunun ertesi günü, Cenevre’de derhal uluslararası bir konferans düzenlenir. Bu konferansta Vietnam’ın geçici olarak ortadan ikiye bölünmesine karar verilir. Fransız kuvvetleri 1956’da Vietnam’dan tamamen çekilir.

1954’te Fransa’nın Hindiçin’deki harcamalarının %80’i ABD tarafından karşılanıyordu. Ayrıca, tanklar, uçaklar dahil pek çok donanım ABD tarafından sağlanıyordu. Zamanla ABD, CIA üzerinden B-26 bombardıman uçakları ve nakliye uçaklarıyla Fransa’ya Dien Bien Phu’da doğrudan da destek verir. Sonunda da 1 Kasım 1955’te Vietnam savaşına fiilen katılır. 30 Nisan 1975’te de o da bozguna uğramış bir şekilde Vietnam’dan kaçar. Tıpkı yakın tarihte Afganistan’dan kaçışında yaşanan olaylara benzeyen görüntülerle…

8 Mayıs sabahı bir yeraltı hastanesinde cehennemi görmüş olan Fransız cerrah Dr. Grauwin’e bir ziyaretçi gelir. Gelen Vietnam ordusunun cephedeki baş cerrahı Dr. Thai’dir. Kusursuz bir Fransızca konuşan Dr. Thai Dr. Grauwin gibi Montpellier Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. Yardım etmeye gelmiştir. Derhal yaralılar yüzeye çıkarılır ve açıkta kurulan bir hastaneye alınırlar. Tedavilerine Vietnamlı doktorlar da katılır. Dr. Grauwin ise Vietnam ordusunda hiç bulunmayan antibiyotikleri sağlar. Ayrıca çok daha ileri düzeyde olan ameliyat malzemesi ve hastane donanımı da ortak kullanıma açılır. Ancak bu ilişki iki gün devam edebilir. Vietnam Komünist Partisi komiserleri yönetimi ele alınca ilişkiler bozulur.

Hava kuvveti olmayan Vietnamlılar Fransız esir pilotlara özellikle kötü davranırlar. Hava saldırıları esnasında öldürülen sivil halk nedeniyle nefret ettikleri bu kişilerden biri esir düşen pilot Yüzbaşı Charnord’dur. Uzun esaret yürüyüşü esnasında kendisini fark ederler; gruptan ayırıp ormanda bir bölgeye götürürler ve bir çukur kazmasını isterler. Charnord öldürülüceğini düşünür. Ancak kazdığı çukurdan çocuk ve kadın cesetleri çıkar. Bunlar uçaklar tarafından öldürülen sivil halktır. Yüzbaşıya zorla bu kişilerin yüzlerine baktırılır. Cesetler Charnord’a tekrar gömdürülür. Sonra tekrar esir konvoyuna dahil edilir.  Charnord’un şansı üç gün sonra değişir. Kamplardan birine doğru yürürken yanından bir cip geçer, sonra durur. İçinden bir subay aşağı atlar ve “beni tanıdın mı, Montpellier’de lisede senin sınıf arkadaşındım” der. Charnord da arkadaşını tanır. Vietnamlı “gel yürüme, ben seni ciple kampa bırakırım” der. Bu büyük lüks sayesinde yüzbaşı daha fazla hırpalanmadan kampa ulaşır.

Dien Bien Phu’da esir düşen komutan Albay de Castries’e gelince… Dört ay boyunca bir esir kampında kalan de Castries, Cenevre ateşkes anlaşması uyarınca serbest kalır. Fransa’ya geri döndüğünde o zamanki adıyla Batı Almanya’daki 5. Mekanize Tümen’e komutan olarak atanır. 1959’da bir otomobil kazası nedeniyle ordudan ayrılmak zorunda kalan de Castries 1991’de vefat eder.

Fransız esirler fotoğrafı: Wikimedia

Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.

İlgili yazılar:

Ho Amca’nın ülkesi
Fransız emperyalizmi: Para para para
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale Rusya’da yılbaşı geleneği
Sonraki Makale Ekonomide en çok konuşulanlar

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörSerbest Kürsü

Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme potansiyeli

Yıldırım Aktuğan
23 Haziran 2025
Serbest Kürsü

“Kirli işler” ve “kirli ilişkiler…”

Gürsel Demirok
23 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Dırdır mı dediniz?

Dr. Nil Gönce
22 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Çocuksu yetişkinlikte direnmek

Medya Günlüğü
22 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?