Cumartesi, 7 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Et yiyen ‘hayvanseverler’

Halil Ocaklı
Son güncelleme: 14 Kasım 2023 00:30
Halil Ocaklı
Paylaş
Paylaş

Et yiyenler hayvansever olduklarına inanabilirler ancak arka planda her zaman bir şeyler eksik kalacaktır. En büyük eksikliğin aslında bilgi eksikliği olduğu noktasından hareketle, önce bazı güçlü argümanları tartışmakta yarar var:

• Et tüketimi, genellikle besleyici olduğu inancı ve ekonomik zenginlikle ilişkilendirilen bir alışkanlıktır. Yiyecek seçimiyle ilgili yerleşik tutum ve alışkanlıkları değiştirmek kolay değildir, bilgi ve zaman ister.

• Etin markette paketlenmiş olarak satılması ya da tabakta servis yapılması, o hayvanın bir süre öncesine kadar canlı olduğu gerçeğini değiştirmez.

• İnsanların en eski çağlardan beri et yediği savı doğru değildir. Vejetaryenlik modern çağda ortaya çıkmamıştır, tersine bilinen en eski beslenme biçimidir.

• Yedi milyon yıllık evrim tarihinin yalnızca son 500 bin yılında, Homo Erectus’un ateşi kontrol etmesi ve eti pişirmesiyle birlikte insan et yemeye başlamıştır.

• Eski Taş Çağı toplumlarından birinde birisinin “et yenebilir” diye bir görüş ortaya attığını varsayalım. Bu görüş yeterince uzun süre toplumun gündeminde kalırsa, toplumsal bir norm haline gelir. İnsanlar bu toplumsal normu beslemeye devam ederse, zaman içinde toplumsal kültürün bir ögesi olur. Kültür ögeleri kuşaktan kuşağa aktarıldığında ise normlarla çatışmayan bir geleneğe dönüşür. İşte bunun için et tüketmek anormal sayılmıyor.

• Hayvanlar sinir sistemi olan, sevgiyi, acıyı hisseden ve doğaları gereği yaşamak isteyen canlılardır.

• Bir canlının kaslarını pişirip yemek bir şiddet uygulamasıdır. Bir canlının canını alabilen ve/veya etini yiyebilen kişilerde şiddet eğiliminin daha kolay uyandığını ortaya koyan ciddi araştırmalar mevcut.

• Bugün kuşaklar boyunca asla et yememiş yaklaşık 450 milyon son derece sağlıklı insan Hindistan’da yaşamakta. İlginçtir ki, Batılı tarzda eğitim almış sağlıkçılar “et yemezsen beslenemezsin” dedikleri için, Hindistan’da 50 yıl önce %60 olan vejetaryen oranı %38’e düşmüş durumdadır. Hastalıklar da artmıştır.

Günümüzde kime sorsanız herkes pek bir hayvansever. Evcil hayvan beslenen evlerin sayısında, pandeminin de etkisiyle ciddi artış olduğu biliniyor.

Ancak biri “hayvanseverim” diyor ve hayvan parçalarını afiyetle mideye indiriyorsa, burada etik bir sorun var gibi geliyor. Evde kedi, köpek, kuş besleyip öte yandan koyun, sığır, tavuk gibi hayvanları tencerede kaynatmak, böylece hayvanlar arasında da ayrımcılığa gitmek hassas bir konu.

Çocuğuna, eşine şiddet uygulayan bir babanın “ailemi çok seviyorum” demesi bir tutarsızlıktır değil mi? Et endüstrisi kendi ülkemizde on milyonlarca hayvan keserken, Japonya’da veya Faroe Adaları’nda yunus ve balinanın katledilmesine öfkelenmek de biraz öyle gibi.

Et yemenin gezegende akıl almaz yıkımlara ve Covid gibi salgınlara yol açtığını biliyoruz ama eti azaltmayı düşünmüyoruz, değil mi? Lütfen hep sorulduğu gibi “ama proteini nereden alacağız” demeyin. Hayvandan alınan zaten 2. el proteindir, üstelik yer fıstığından etten daha fazla hem de 1. el protein alınabilir.

“Hayvanlar için yapabilecek en iyi şey elbette onları yememektir” denilse de kimse kimsenin ne yiyip yemediğine karışamaz. Çünkü, et yemek ya da yememek herkesin kendi vicdanı, bilgi birikimi ve akıl yürütme becerisi ile vereceği bir karardır.

halilocakli@yahoo.com

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanHalil Ocaklı
Takip et:
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Almanya'da gurbetçi bir çocuk olarak büyüdü ve burada Yunan-Roma tarihi okudu. California Berkeley Üniversitesi'nde Proto-Altayca ve Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Bu süreçte Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Çalışma alanı: Diyakronik (Artsüremli) Proto-Dil Tipolojisi. Türkiye ve ABD'de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı, 50'den fazla ülke gezdi. Rodos'ta otel işletmeciliği yaptı. Hindistan'da çeşitli eğitimler aldı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken Olga ile evlendi. Kadim Vedanta felsefesine derin bir ilgi duyuyor. Aksiyon dolu 35 yılın ardından, şimdi Bergamo (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri olmaya çalışıyor.
Önceki Makale Panos, Sofia ve dostluk
Sonraki Makale KRT TV el değiştirdi

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Hırsız kebabını duyanlar parmak kaldırsın

Adil Gürkan
7 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Diller nasıl ortaya çıktı?

Halil Ocaklı
7 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Balinalar gibi mi davrandık?

Metin Gülbay
7 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Türkiye’de siyasetin dili

Dr. Nil Gönce
5 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?