1948 yılından beri devam etmekte olan Arap-İsrail Savaşı, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren “Tevrat’ esaslarına dayalı yeni bir boyut kazanmış, sadece silahlarla değil, açlık ve susuzlukla da binlerce Filistinli kıyımdan geçirilmiştir. Katliamların sonunun geleceğine dair bir işaret de yoktur.
Batılı ülkelerin maddi ve manevi desteği ile ayakta kalan İsrail’e bu savaşın maliyetinin ne olabileceği sorusuna genel mahiyette bir cevap aramak amacı ile yerli ve yabancı basın ve yayın organlarından derlenen bu bilgi notu okuyucunun istifadesine sunulmuştur. Değişik kaynaklardan alınan ve resmi açıklamalara dayanmayan bilgiler, kaçınılmaz olarak farklılıklar göstermektedir. Böyle durumlarda, daha yaygın kullanılan ve daha güvenilir olduğu düşünülen kaynaklar esas alınmıştır.
Esasen bu yazının amacı, savaşların Batı üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulamaktır.
Batı’nın İsrail’e ilave olarak, Ukrayna’ya da yapmak mecburiyetinde olduğu maddi ve manevi yardımların belirli bir sıkıntı yarattığı açıktır. Ukrayna’ya başlangıçta hibe olarak verilen T-72 tankları, MiG-29 savaş uçakları, Mi-8 ve Mi-17 helikopterleri, S-300 hava savunma sistemleri, BMP-1 zırhlı muharebe araçları gibi eski silah ve malzeme bitince, yardımlara yeni nesil silah ve malzeme ile devam edilmiş, bu da yardım yapan ülkeler için ilave kaynak tahsisini gerektirmiştir. Bazı ülkeler, yardımlar için AB fonlarının kullanılmasına karşı çıkmakta, yapılan yardımların ne şekilde ve ne zaman geriye ödeneceğini sorgulamaktadır.
Kendisi ekonomik sıkıntılar yaşamakta olan Batı’nın, iki savaşı birden desteklemesinin gittikçe zorlaşacağı anlaşılmaktadır. Avrupalı yetkililer tarafından Rusya’nın galip gelmesi halinde sıranın kendilerine geleceği endişeleri açık açık beyan edilmekte, evlerde su ve pil stoklanması ve bankalardaki paraların bir kısmının evde saklanması gibi tedbirler önerilmektedir. Ukrayna’ya yardımdan önce kendi silahlı kuvvetlerini caydırıcı bir güç haline getirme çabası içinde olmaya çalışmaktadırlar.
Yardımların sonuç almayı sağlamadığı, tam tersine savaşın uzamasına yol açtığı tartışılmaktadır. Yardımlar bittiği takdirde, özellikle Ukrayna’nın ne kadar dayanacağını hep beraber izleyeceğiz.
İsrail ve Ukrayna, kendilerini destekleyenleri de dibe çekecekler gibi görünmektedir.

Biz İsrail ile devam edelim…
Savaşın İsrail’e maliyeti
Ocak 2025 itibarıyla İsrail’in Gazze operasyonlarının günlük ortalama maliyeti yaklaşık 80-85 milyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Gazze ile birlikte Lübnan da dikkate alındığında, bu miktar yaklaşık 133 milyon dolara yükselmektedir. İlave olarak Hamas ile geniş bir coğrafyada yürütülen savaş, İsrail’e günde yaklaşık 269 milyon dolar maliyet yüklemektedir
İran’a karşı hava savunma sistemleri ve uçakların uçuş masrafları, kullanılan füze ve uçak sayılarına göre değişmekle beraber, günlük maliyeti 10 milyon ile 200 milyon dolar arasında değişmektedir. Özellikle Arrow 2/3 gibi sistemler, her bir önleme için milyonlarca dolara mal olabilmektedir. İran’a karşı ABD harcamaları da dahil edildiğinde çatışmaların günlük harcaması ise 500 milyon dolar seviyelerine ulaşmıştır. İran’a yapılan harekat, kısa süreli olduğu için toplam harcama artmamaktadır.

Kullanılan mühimmatın cins ve miktarları
Yüksek yoğunluklu hava taaruzları kapsamında, İsrail’in ilk iki haftalık taarruz döneminde, günde en az 1.000 hava yer mühimmatı kullandığı tahmin edilmektedir.
2024 yılında ABD’den alınan mühimmat miktarları; 120 mm tank mühimmatı: 32.739 adet, 120 mm HE (yüksek infilaklı) havan mühimmatı: 50.400 adettir.
Azalan stoklar ve uygulanan kısıtlamalar
İsrail, özellikle yoğun çatışmalar sırasında “kritik bazı mühimmatta” ciddi stok sıkıntıları yaşamıştır. Bazı durumlarda, bu tür mühimmatın kullanımına üst komutanlar düzeyinde, onay mekanizmaları getirilerek, sıkı bir mühimmat kontrolu uygulanmaktadır.
Ekonomik etkiler
2023–2025 dönemine kadar savaşın İsrail’in ekonomisine maliyeti yaklaşık 55–67 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir. Bu maliyet, ülke GDP’sinin yüzde 10–12’sine denk gelmektedir.
2023 sonunda ekonomik büyüme yüzde 6,5’tan yüzde 2’ye düşmüş; bazı çeyreklerde büyüme oranları negatif seviyelere (örneğin –yüzde 20 ) ulaşmış, kamu harcamaları ile beraber, bütçe açığı da artmış; kredi notları birkaç derece aşağı çekilmiştir. Turizm neredeyse çökme noktasına gelmiş; 2023’te turist girişlerinde yüzde 80 civarında düşüş olmuştur.
İnşaat sektörü, işçi eksikliği ile durma noktasına gelmiş; pek çok proje askıya alınmış, Gazzeli Filistinlilerin çalışmak için İsrail tarafına geçmeleri büyük ölçüde durunca, ihtiyacı karşılamak için Hindistan’dan işçi getirilmeye başlanmıştır.
Yüz binlerce kişi askerlik ve kısıtlamalar nedeniyle iş gücünden çekilmiş; bu, on binlerce şirketin kapanmasına yol açmıştır. Kapanan işletme sayısının 46.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Uzun vadeli ekonomik kayıplar meyanında, savaşın böyle devam etmesi halinde önümüzdeki on yıl içinde ekonomide toplam 400 milyar dolar civarında kayıp yaşanabileceği hesaplanmaktadır. Tüketim yüzde 27, ithalat yüzde 42, ihracat ise yüzde 18 oranında gerilemiştir.
Uluslararası ticari ilişkilerde ise, İsrail’in toplam ihracatının yaklaşık yüzde 31’ini, ithalatının ise yüzde 37’sini oluşturan AB, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerin, ticaret anlaşmalarını gözden geçirmeye başladığı yolunda haberler mevcuttur.
Liman faaliyetlerinde kesintiler yaşanmaktadır. Eliat Limanı’nda faaliyet neredeyse durmuş olup limanın 2025 Temmuz ayında resmen kapandığı yolunda haberlere rastlanmaktadır. Ben Gurion Havaalanı’nın roket ve füze taarruzlarının hedefi olması, randımanlı çalışmasını engellemektedir.

Sosyal etkiler
Toplum içinde, savaşın devamı nedeni ile moral çöküntüsü yaşanmakta, hükümet politikalarına yönelik eleştiriler ve toplumsal bütünlükte çatlaklar göze çarpmaktadır
Uzun süreli savaş koşulları ve kayıplar halk arasında travma, tükenmişlik ve gelecek kaygısı nedeni ile psikolojik yorgunluk yaratmıştır. Kayıplar ve rehineler pek çok aileyi etkilemektedir. Neredeyse her İsrailli ailenin bir kaybı vardır. Toplumda toplu yas süreci yaşanmaktadır. Ancak savaş hâlâ sürdüğünden yasın sonu gelmemektedir.
Fiziksel güvenlik algısı kaybolmaktadır. Savunma teknolojileri ile övünen İsrail halkının, özellikle 7 Ekim 2023 saldırısından sonra “ Bize bir şey olmaz” anlayışına dayanan “mutlak güvenlik” algısını kaybettiği gözlemlenmektedir. Sürekli siren sesleri ve alarm durumunda yaşama, sığınaklara gitme zorunluluğu, acil durum haberleri toplumda panik atağı, anksiyete ve stres bozukluklarını artırmıştır.
Çocuklarının geri gelip gelmeyeceğini her gün merak ve endişe eden binlerce anne baba mevcuttur. Özellikle yedek askerlerin eşleri ve çocukları bu durumdan ciddi şekilde etkilenmektedir. Savaşı destekleyenler” ve “karşı çıkanlar” arasında sosyal kopuş yaşanmaktadır. Sivil toplumda protesto oranı 2023 yılına göre yüzde 80 artmıştır
Askerlerin morali
Yedek asker azlığı ve askerlerdeki isteksizliğe ilave olarak, birçok yedek asker psikolojik yorgunluk, aile baskısı ve savaşın amacı konusundaki şüpheler nedeniyle, askerlik çağrısına uymaktan kaçınmaktadırlar. Belli bir kesim sürekli askerlik yaparken, Ultra-Ortodoks kesimin askerlikten muaf olması, birlik moralini ve toplumsal algıyı zedelemektedir
İsrail ordusunda psikolojilerinin bozuldukları gerekçesiyle Gazze Şeridi’ndeki saldırılara katılmayı reddeden 6 asker hapis cezasına çarptırılmıştır.
Bazı askerler, komutanlarını psikolojik durumlarının kötü olduğu konusunda bilgilendirmelerine rağmen, tekrar harekata katılmaları için çağrıldılar.
Geçen yıl 12’si yedek olmak üzere 21 İsrail askeri yaşamına son vermişti.

İsrail basınına yansıyan intihar vakalarına ilişkin haberler büyük yankı uyandırmaya devam ederken, Silahlı Kuvvetler yetkilileri, giderek artan intiharlara ilişkin açıklama yapmaktan kaçınmaktadır.
İsrail ordusunun, askerlerin bozulan ruh sağlığı için başlattığı psikolojik destek programına, sadece Haziran 2025 ayında, 6 binden fazla İsrail askerinin başvurduğu açıklanmıştır.
Uluslararası destek
Batı Avrupa’da destek fevkalade azalmış, Fransa, Almanya, Danimarka, İtalya, İspanya ve İngiltere gibi ülkelerde İsrail’e yönelik olumlu kanaatler, 2016’dan bu yana tarihin en düşük seviyesine inmiştir.
AB, aşırı sağcı İsrailli bakanları “istenmeyen adam” ilan ederek Schengen ülkelerine girişlerinin yasaklanması hazırlığındadır. İspanya, İrlanda ve Slovenya, İsrail’in katılması halinde Eurovizyon Şarkı Yarışması’ndan çekileceklerini açıklamışlardır. ABD’de genç ve demokrat kesimdeki büyük desteğin erimesi, Gallup anketlerine yansımış, İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri operasyonlarına destek oranının Amerika’da sadece yüzde 32 olduğu; özellikle 18–34 yaş arası gençlerde bu oranın yüzde 9’a kadar düştüğü görülmüştür. Özellikle İran, Katar ve Gazze saldırılarında İsrail’in yanında yer alması, hatta teknik yetersizlikler nedeni ile İsrail’in yapamadığı görevleri üstlenmesi, ABD’ye duyulan güvenin büyük ölçüde azalmasına yol açmıştır.

Bazı Avrupa ülkelerinin, halen 150 civarında ülke tarafından tanınmış olan Filistin Devleti’ni tanıyacaklarını açıklamalarının günü kurtarmaya yönelik olduğu düşünülmektedir.
Arap dünyasındaki desteğin azalması
Arap dünyasında halk desteği sert biçimde düşerken, Filistin taleplerini destekleyen devlet politikalarının önü açılmaktadır. İsrail ile normalleşme lehine görüş, Arap ülkelerinde ortalama yüzde 13’ün altına düşmüştür
Arap kamuoyu, beklendiği kadar olmasa da, genelde Gazze’ye duyarlı olup, Orta Doğu genelinde, çoğunluk İsrail’in askeri saldırılarını “soykırım”, “etnik temizlik” olarak tanımlamaktadır. Ancak, İsrail ile yakınlaşmayı sağlayan İbrahin Anlaşmalarını imzalamış ülkelerden hiçbiri imzasını geri çekmemiştir.
***
Ergin Saygun’un daha önceki makaleleri:
Ukrayna’ya güvenlik garantileri
Yeniden şekillenen uluslararası düzen
UCM kararları ve İsrail’e ABD yardımı
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. yılının düşündürdükleri
Rusya-Ukrayna savaşından çıkan dersler
Ukrayna-Rusya Savaşı’nda neler oluyor?
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: