Ergin Saygun (Emekli Orgeneral)
Bir buçuk senedir devam eden savaş, halihazırda mevzii bazı hareketler dışında, durağan bir hale gelmiş ve daha ziyade, topçu ve füze atışlarına ilave olarak dron taarruzları ile şekillenen bir yıpratma savaşına dönüşmüştür.
Savaşın önümüzdeki dönemde ne şekil alacağı konusunda tahminler ve değerlendirmeler yapmadan önce, bu yıpratma savaşının, silah, mühimmat, araç ve gereç sıkıntısı çeken her iki tarafın da aleyhine olduğunu, ellerinde kalanı da, bir sonuç almak için kullanmak yerine, savaşın gidişatına doğrudan faydası olmayacak şekilde harcadıklarının altını çizmek gerekmektedir.
Bu durum Ukrayna için daha büyük bir sıkıntıdır. Savaşı devam ettirebilmesi için, Batı blokunun her türlü yardımına muhtaç olan ve sürekli daha fazla ve daha etkili silah sistemleri isteyen Kiev’in, yapılan yardımları etkin ve uygun kullanıp kullanmadığı yolunda soru işaretleri bulunmaktadır.
Biraz açalım;
Durağan bir hal almış bir harekata yeniden ivme kazandırmak için, yeni bir şey yapmak gerekir. Bunun için en klasik usul, muharebeye yeni birlikler ve silahlar sokmak, yeni istikametlerden taarruz etmektir.
Kısacası, manevra yapmak.
Sadece savunma yaparak muharebe kazanmak mümkün değildir.
Bu harekatta, başarı için önem taşıyan stratejik baskın imkanının, büyük ölçüde ortadan kalktığı görülmektedir.
Halbuki Ukrayna ordusu geçtiğimiz eylül ayında, Rus ordusunun, kuvvet çoğunluğu ile, güneyde tertiplenmiş olmasından istifade ile kuzeydoğudan taarruz ederek, bir ay içinde 12.000 kilometrekareden fazla toprağını geri alabilmiştir.
Batı’nın, Ukrayna’yı, en üst düzeyde destekleme çabalarına ve bu yardımların %98’inin tamamlanmış olmasına rağmen, Ukrayna, Rusya karşısında genel bir üstünlük sağlayamamıştır.
Bu konudaki çeşitli değerlendirmelerde; kuvvet oluşturma, mühimmat stokları ve teçhizat konusundaki sıkıntılara dikkat çekilerek, Ukrayna’nın kaybettiği toprakları geri almak maksadı ile yapacağı karşı taarruz için çok fazla başarı şansı zaten tanınmamakta idi. Ancak Biden yönetimi, yine de karşı taaruzun yapılmasında israrcı olmuş ve ateşkes çağrılarına sıcak bakmamıştır.
Ukrayna’ya yardımın, bugünkü yoğunlukta olmasa da, bir süre daha devam etmesi muhtemeldir. Ancak, yıl sonu itibarı ile bir görüşme ve anlaşma zemini yaratılması yolundaki düşünceler ve değerlendirmelerin sayısı artmaktadır.
Bazı Avrupa ülkeleri bugüne kadar Ukrayna’ya yaptıkları yardımların bedelinin nasıl tahsil edileceğini sorgulamakta olup, ABD toplumunun da önemli bir kısmının Ukrayna’ya daha fazla yardım yapılmasına karşı olduğu anket sonuçlarına yansımaktadır.
Kuvvet yapısı
Kuvvet yapısında önemli olan, silah ve malzeme kadar, eğitimli ve muharebeye hazır birlik sayısının da yeterli olmasıdır. Silah, tek başına, çok fazla bir anlam ifade etmemektedir. Bütün silah ve malzemenin, muharebe gücünün bir katmanı olarak, birlik emir ve komuta sistem bütünlüğü içinde yer alması gerekir.
Aslında bu kadar çeşitli silah ve malzemenin ciddi ikmal ve bakım problemleri yaratması beklenirdi. Ancak Ukrayna ordusu bir şekilde bu güçlüğü yenmeyi başarmıştır.
Kuvvet zafiyeti
Kuvvet zafiyeti geniş cephelerde hareket yapmaya imkan sağlamadığı gibi, kazanılan bir başarıdan faydalanma imkanı da vermemektedir. Böyle bir durumda, derinliği olmadan yapılacak bir taarruzun, karşı taarruzlara son derece hassas duruma geleceği ve düşmanın küçük bir başarısının bile cephenin çözülmesine yol açarak bozguna dönüşebileceği ihtimali her zaman mevcut olacaktır.
Ukrayna ordusu, harbin başlangıcında başarı ile uyguladıkları ve Rus kuvvetlerinin büyük zayiat vermesini sağlayan görev tipi emirlerle, münferit hareketler halindeki küçük birlik harekatını taarruz safhasında uygulayamadı. Bunun sebebi taarruz aşamasında büyük birliklere olan ihtiyaçtı. Ayrıca cepheyi takviye için gelen birliklerin eğitimlerinin de yetersiz olduğu yolunda değerlendirmeler mevcuttur
Ukrayna tarafı harekatın sevk ve idaresinde bir hataları olmadığını, problemlerin silah ve malzeme yardımlarındaki aksaklıklardan kaynaklandığı ve özellikle de tank, hava savunma ve topçu gibi muharebe gücünün kuvvet çarpanlarında yaşanan sıkıntıların, içinde bulunan duruma gelinmesinde önemli rol oynadığını ileri sürmektedir.
Rusya ordusunun, harbin başında izlediğimiz katı kurallara dayalı ve merkeziyetçi sevk ve idareden sisteminden vazgeçemediği görüldü. Yılların emir ve komuta sistemini değiştirerek, yeni durumlara süratle adapte olmanın, hem de bunu savaşın ortasında yapmanın, mümkün olmadığı açıktır. Merkezden yönetim sisteminde ast birliklerin ve komutanların inisiyatif kullanmalarının mümkün olmadığını kabul etmek gerekir.
Silah ihtiyacı
Savaşının başlarında, Batı, Ukrayna’ya bol miktarda Stinger hava savunma füze sistemi verdi. ABD ayrıca, 700 Switchblade taktik insansız hava sistemi, Puma İHA’ları ve Hava Kuvvetleri’nin Phoenix Ghost İHA’larından 121’ini bölgeye gönderdi.
İngilizler ise, menzili 250 kilometreden (150 mil) fazla olan Storm Shadow seyir füzelerine ilave olarak, Ukrayna’ya yüzlerce hava savunma füzesinin yanı sıra 200 kilometreden (120 mil) daha fazla menzile sahip “uzun menzilli taarruz dronu” vermiştir. Ancak, bütün bunlara ilave olarak verilen S-300 ve Patriot hava savunma sistemleri de, Ukrayna’nın hava savunma zafiyetini giderememiştir.
Ukraynalılar 230 adet yenilenmiş tankı ve 1.550 zırhlı aracı sisteme adapte etmeye çalışırken, İngiltere, 15.000 Ukrayna askerini eğitmiştir. Ayrıca, değişik miktardaki Ukrayna askeri Polonya’da ve Fransa’da da eğitilecektir.
ABD’nin Ukrayna’ya verdiği Yüksek Hareket Kabiliyetli Roket Sistemi (HIMARS) bataryalarının nerede ise tamamı Rusya tarafından imha edilmiştir. (Yukarıdaki fotoğraf)
Rusya, elektronik harp ve bazı hipersonik füzeleri dışında, yeni silahlarından hiçbirini kullanmamıştır.
Mühimmat sıkıntısı
Ukrayna birlikleri ellerindeki Sovyet yapısı topların çok eski olduğunu, bu nedenle de atış hassasiyetlerinin azaldığını, bu bakımdan hedefleri etkili bir şekilde ateş altına almak için fazla mühimmat harcamaları gerektiğini, bunun da cephane sarfiyatına kısıtlamalar getirilmesine yol açtığını söylemektedirler.
Batı menşeili silahlar için de durum farklı değildir. Ukrayna topçusunun bir ayda harcadığı 155 mm topçu mühimmatı, ABD’nin bir yıllık üretimine eşittir. Batı üretim kapasitesini arttırmaya çalışmaktadır, ancak bunu yapabilmek aylar hatta yıllar alacaktır. Aslında aynı konu Rusya için de geçerli olup, birlikler ülkenin ürettiğinden daha fazla mühimmat harcamaktadır.
Örneğin Rusya, mühimmat üretimini 2.7 misli artırdığını açıklamış olmasına rağmen mühimmat desteği için Hindistan, İran ve Kuzey Kore’ye yönelmiştir. Bir zamanların önemli bir silah ve mühimmat üreticisi olan Ukrayna, bu savaşta Batı’ya bağımlı hale gelmiştir.
Nisan 2023 itibarıyla, yalnızca Amerika Birleşik Devletleri Ukrayna’ya 1,5 milyon 155 milimetre top mermisi göndermiştir. Avrupa Birliği de, stoklarının azalması üzerine Temmuz 2023 tarihinde mühimmat üretimine 500 milyon doların üzerinde yatırım yapmayı planladığını duyurmuştur.
Mühimmat ihtiyacı, Rusya-Ukrayna savaşına özgü değildir. Hemen her savaşta, mühimmat ihtiyacı, savaş öncesi tahminlerin üzerine çıkmaktadır. Önemli olan ülkelerin bu ihtiyaçları karşılayabilecek teknolojik ve ekonomik imkanlara sahip olmasıdır.
Personel sorunları
Savaş uzadıkça, beklendiği gibi, iki tarafta da personel sıkıntısı baş göstermiştir. Her iki ülkeden de milyonlarca kişi askerlik yapmamak için başka ülkelere kaçmışlardır.
İyi eğitilmiş ve teçhiz edilmiş, muharebe tecrübesine sahip 25,000 kişilik Wagner grubunun saflarından ayrılmasının, Rus birlikleri için önemli bir güç kaybı olduğu kesindir. Rus ordusu zayiatını karşılamakta zorluk çekerken, bir de Wagner’in kaybının yarattığı boşluk için tedbir alması gerekecektir.
Bu yazın başlarında Kremlin, Rusya’nın, seksen beş federal bölgesinin her birinin dört yüz kişilik birer tabur oluşturmasını istemiştir. Bu birlikler sadece iki ila dört haftalık bir eğitimden sonra cepheye gönderilecektir. On sekiz ile altmış yaş arasındaki erkekler, sabıka kaydı silinmiş mahkumlar asker olabilecekler, hayatlarının geri kalanında gazi statüsü ve sosyal haklar kazanacaklardır. Bu askerlere ayda üç bin dolar maaş ve ait oldukları bölgesel yönetimlerden de üç maaş ikramiye alacakları vaatlerinin yapıldığı gelen haberler arasındadır.
Ukrayna karşı taarruzu
4-10 Haziran 2023 tarihleri arasında Ukrayna, NATO tarafından eğitilmiş kuvvetlerini de kullanarak, üç istikametten karşı taarruza geçmiş, ancak 150.000 kişilik bir kuvvetin katıldığı bu taarruzda, önemli bir başarı sağlayamamıştır
Ukrayna’nın karşı taarruzuna hazırlık olarak, Rus kuvvetleri Novorossiya ve Donbas’ta, zırhlı araç engelleri ile kuvvetlendirilmiş, birbiri gerisinde iki, bazı yerlerde üç savunma hattı tahsis etmiştir.
Kural olarak, taarruz eden tarafın, savunan tarafa asgari 3:1 üstün olması gerekir. Tahkimatın kuvvetine göre, kuvvet ihtiyacı daha da artabilir. Rusya’nın hava kuvveti ve topçu, füze ve roketlerden olan ateş gücü üstünlüğü de dikkate alındığında ve karşı taarruzun gelişme tarzından, Ukrayna’nın böyle bir üstünlüğe sahip olmadığı sonucuna varılabilmektedir.
Taarruzda, asıl taarruz ve tali taarruz istikametlerinin belirlenmesi ve taarruz kademelerine buna göre kuvvet tahsisi yapılması temel kurallardan biridir. Ukrayna kuvvetleri, Zaporijya bölgesine siklet merkezi ile taarruz etmiştir. Ancak taarruzda başarılı olunamaması, asıl taarruza yeterli kuvvet tahsis edilmemiş olabileceğini akla getirmektedir. Ayrıca Ukrayna hava savunma sisteminin Rus hipersonik füzeleri ile imha edilmiş olması sonucu kara harekatına yeterli hava desteği sağlanamaması da, karşı taarruzun başarılı olamamasına yol açmıştır.
Ukrayna birlikleri, Rus mevzilerinin birinci kademesine, küçük girmeler yapabilmiş ancak Ruslar mahalli karşı taarruzlar ile mevzileri eski haline getirmişlerdir. Rus savunma mevzilerinin ikinci ve üçüncü kademelerine ulaşabilen Ukrayna kuvvetleri, şiddetli bir direnişle karşılaşmış, zırhlı araçları, ilk Rus savunma mevzilerini geçememiş ve mevzilerin önünde yığılmış, neticede Rus topçuları ve insansız hava araçları tarafından birer birer imha edilmiştir.
Halihazır durum
Gelinen noktada, iki tarafın da kesin sonuç almaları pek mümkün görülmemekle beraber, her ikisinin de harbe devam etmek arzusunda veya mecburiyetinde olduğu anlaşılmaktadır.
Rusya, Ukrayna’nın NATO üyeliği ihtimalini yok etmek, Donbas bölgesinin tamamını ele geçirmek, Ukrayna ise Rusların ele geçirdikleri yerlerden çıkmasını sağlayarak, ülkenin toprak bütünlüğünü yeniden kazanmak amacındadır. Rusya, ayrıca Ukrayna’nın askersizleştirilmesini ve yönetimin değişmesini de gündeme getirmektedir.
Rusya, bugünkü durumda, müzakere masasına oturduğu takdirde, kendi başlattığı ve büyük can ve mal kaybına uğradığı bir savaşı kazanamamış duruma düşerek, kendi halkı ve uluslararası kamuoyu nezdinde telafisi zor bir prestij kaybı ile karşı karşıya kalacaktır.
Ukrayna ise, halkının önemli bir kısmı başka ülkelere dağılmış, ekonomik sıkıntıya düşmüş, memleketi harap olmuş bir halde iken, barış masasına oturmak yerine kayıplarının hiç değilse bir kısmını telafi etmek isteyecektir.
Ukrayna’nın savaşı kaybetmesi, resmen olmasa da zımnen taraf haline gelmiş Batı’da da büyük prestij kaybı ve kendisine ümit bağlayanlarda, yeni hayal kırıklıklarına sebep olacak, belki de güvenilirliği sorgulanır hale gelecektir. NATO’yu Pasifik’e taşıma çabaları da böyle bir gelişmeden büyük darbe yiyecektir. Nitekim Güneydoğu Asya ülkelerinde (ASEAN) şimdiden, ABD’nin Çin’e karşı desteklenmesinde bir çekimserlik sezilmektedir.
Batı’nın, özellikle de Afganistan bozgunundan sonra, Çin ve Rusya ile nasıl başa çıkacağı konusundaki soru işaretleri artmaktadır. Avrupa’nın, bütün “stratejik bağımsızlık” tutkularına rağmen, güvenlikleri için, NATO şemsiyesine mutlak ihtiyaçları olduğu ortadadır. Bu nedenle, Rusya Ukrayna’da kazanırsa, NATO’nun, bırakın caydırıcılığı, kendi bölgesini savunma imkanının bile tartışılır hale gelme ihtimali, önemli bir endişe kaynağıdır.
Bu bağlamda, Batı’nın kurallara dayalı düzeninin geleceğinin, Ukrayna’da savaşın kazanılmasına bağlı olduğu söylenebilir .
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Ukrayna’nın NATO üyeliğine yönelik ilk adımı savaşı kazanmasını sağlamaktır ve bu nedenle ABD ve müttefiklerinin, Ukrayna’ya benzeri görülmemiş bir destek sağladığını “açıkladı.
Kısacası “ Savaşı kazanmadan NATO üyeliği yok!”
İşin bir başka yönü de, Rusya’nın savaşı kazanmasının nükleer savaş tehdidini önemli ölçüde azaltacağıdır. Soru, Batı’nın Rusya’nın savaşı kazanmasına müsaade edip etmeyeceğidir.
Savaşı bitirmek
Meseleyi diplomatik yoldan çözme ve kalıcı bir barış anlaşmasını müzakere etme çağrıları dünya çapında yankı bulmaktadır. Ancak böyle bir barışın çerçevesini çizmek, şimdilik mümkün görülmemektedir.
Bu günlerde “Kore tipi bir ateşkes”ten söz edilmektedir. Bilindiği gibi iki Kore’yi bölen 38’nci paralel üzerindeki Pan Mun Jom bölgesinde, Askeri Mütareke Komisyonu, düzenli toplanarak, 1953 yılında ilan edilmiş olan ateşkesin ihlallerini görüşür. Herhangi bir mesele çözülmez ama hiç değilse 70 seneden beri çatışma yoktur.
Ukrayna, savaşı kazansa da, kaybetse de Batı’dan, haklı olarak, bir güvenlik garantisi isteyecektir. Hiçbir ülke Ukrayna’ya tek başına bu garantiyi veremeyeceğine göre, böyle bir garantiyi, NATO’nun vermesinin üyelik anlamına geleceği açıktır.
Rusya ise, en baştan itibaren, Batı’nın, doğuya doğuya doğru genişlemeyeceği yolundaki taahhütlerini gerekçe göstererek, tarafsız bir Ukrayna istemektedir. Savaşın esas sebeplerinden biri de zaten budur.
Sonuç
Ukrayna savaşının anlamlı bir barış anlaşmasıyla sona ermesi ihtimali pek yoktur.
Savaş, iyi bir lojistik sisteme ve güçlü bir ekonomiye olan ihtiyacı açıkça ortaya koymuştur. NATO ülkelerinin verdiği büyük miktardaki silahlar beklenen faydayı sağlamamış, savaşın gidişatına önemli bir etkisi olmamıştır. Taşıma su ile değirmenin dönmeyeceği bir kere daha ispat edilmiştir. Ülkeler, kimseye muhtaç olmadan, güvenliklerini kendi imkanları ile sağlayacak tedbirleri almak zorundadır. Özellikle silah ve malzeme temininde, dışarıya bağımlı olmanın yarattığı sıkıntılar, milli savunma sanayiinin geliştirilmesinin önemini ve ihtiyacını bir kere daha göstermiştir.
Savaşı kazanmak için ayrıca, silahlı kuvvetlerin yüksek motivasyona sahip, iyi eğitimli ve iyi yönetilen birliklerden oluşması ihtiyacı bir kere daha ortaya çıkmıştır. Her iki ülkeden de milyonlarca kişinin askerlik yapmamak için başka ülkelere kaçması, özellikle Ukrayna’da askere alınmamak için rüşvet alma ve verme ile ilgili yaygın bir yolsuzluk düzeninin kurulmuş olması, vatan ve millet sevgisini kaybetmiş toplumları bekleyen akıbetin ne olduğunu, çok çarpıcı ve ibret alınacak bir şekilde ortaya koymuştur.
Rusya’ya uygulanan yaptırımlar da bir işe yaramamış, uymaları gereken pek çok Avrupa ülkesi, yaptırımları çeşitli şekillerde delmişler, hatta Rusya ile yaptıkları ticaret artmıştır.
“Demokrasi yok” gerekçesi ile Türkiye’de yatırım yapmaktan vazgeçen Volkswagen şirketi, diğer bazı markalarla beraber, Rusya’ya dönme kararı almıştır. Afrika’daki 50 ülkenin hiçbiri yaptırımlara uymamıştır.
Rusya Federasyonu’na referandumla katılan bölgelerin Rusya’da kalacağı anlaşılmaktadır.
Savaş, Ukrayna’yı bir enkaza dönüştürmüş, yüz binlerce insan hayatı ve 500 milyar dolar heba edilmiştir.
Kiev, yaşam desteğine bağlı bir hasta halindedir. Ancak dışardan destek geldiği müddetçe ayakta durabilecektir.
Savaş teknik olarak bitmiştir.
Bu yazıda, savaşın ağırlıklı olarak askeri yönü üzerinde durulmuş, ekonomik, teknolojik, diplomatik, hukuki, siyasi, beşeri vs. yönleri çok fazla irdelenmemiştir. Ukrayna-Rusya Savaşının, cereyan ettiği kısıtlı bölgenin ötesinde etkileri olacağı ve çok kutuplu dünya mücadelesinin istikametinin belirlenmesinde önemli bir rol oynayacağı kesindir.