Omurganın üst uç kısmında, omurgadan beyne geçiş noktasında bulunur. Enerjisel olarak kaşların arasındaki alın merkezinde algılandığı için “kaş merkezi” diye bilinir.
Sanskrit dilinde “Āgyā” veya “Ājñā” olarak ifade edilir. Güç merkezi, komuta, bilgi, bilgelik anlamlarına gelmektedir. “Bīja Mantra”sı (tohum ses) “OM”dur (A-U-M: Yaratılışın orijinal sesi)
“Āgyā Çakra”, form, renk ve nitelik içermeyen boş alandır. Rengi bazı kaynaklarda indigo olarak ifade edilir.
“Āgyā Çakra” aynı zamanda üçüncü göz olarak da tanımlanır. Hint mitolojisinde bu bilgeliğin sembolü ve “Lord Shiva”nın bir özelliğidir. Yogada enerji her zaman dişil (Shakti) ve potansiyel her zaman erildir (Shiva). “Lord Shiva” üçüncü gözünü alnının ortasında açtığında, bakışlarının üzerine düştüğü her şey yanar. Kötü olan her şey yok edilir ve cehalet bulutları dağılır, bilgelik ve berraklık ışığının yayılmasına yardımcı olur.
Üçüncü gözün gönderdiği delici bilgi ışını karmik (sebep-sonuç) zincirleri keser ve bizi hızlı tutan her şeyden kurtarır ve ruhsal gelişimimizi destekler. Başta yıkıcı gibi algılanabilecek bu durum ile aslında bu şekilde tüm çakralar nihayet “Āgyā Çakra”nın bilgeliği ile arınır.
Daha sade bir anlatım ile sunmam gerekirse, alt-hayvani enerjideki bilinç ile karanlığın amacının boşlukları doldurmak olduğunu, üst-insani enerjideki bilinç ile arındırıcı ışığın hep galip geleceğini hatırlarız. Bilinç seviyesini kaş merkezinde tutabildiğimiz zaman zihnimiz sadece insani evrimsel enerjimizi ifade eden çakralar arasında salınır. Bilinç düzeyi burada altıncı seviyeye, yüce bilince ulaşır. Artık ruh ve ilahi karşı karşıya durmaktadır. Gerçek güç buradadır. Zaman ve alan boyutundaki her şeyi ilahinin ifadesi ile görerek aşk ile bakmayı hatırlarız.
İçinden geçtiğimiz tüm bu olumsuzluklara bakarsak, karmik arınma ve ruhsal gelişimizi alt-hayvani enerjilerden özgürleştirebilmek adına “Lord Shiva” üçüncü gözünü açmış olabilir mi?
“Āgyā Çakra” seviyesinde yaşam sezgisel bir duyarlılık ile içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye algılanarak yaşanır. Sezgileri, hayalleri, sembolleri, iç görüleriyle yaşamda ilerlememiz için kullanılmayı bekleyen bir harita gibidir. Ancak kullanılmaya başlandıkça yola dair bir şeyler sunar. Gerçekliğin ince niteliklerini algılayarak fiziksel olanın ötesine geçebildiğimiz alandır. Ancak uyanmadığımız sürece burada hapisteyiz.
Hint mitolojisinde, “Āgyā Çakra” iki yapraklı lotus ile tanımlanır. Guru (usta) kelimesinin oluştuğu iki hece olan GU (karanlık/cehalet) ve RU (ışık/bilgi) için ayakta dururlar. Işık yanar ve her şeyi net görürüz. “Āgyā Çakra”daki bilgelik gözü açılır açılmaz gerçeğin özünü tanırız.
Dolayısıyla bu çakra kavrayış ile ilgilidir. Kavrayışı ise yanılgılar kapatır.
Peki en büyük yanılgı nedir? En büyük yanılgı, her şeyin birbirinden ayrı olduğudur.
Bilinç, kavrayışı esir tutan tüm yanılgılardan arınmış, gerçeği kapatan tüm perdeleri (Māyā) kaldırmış, güneşten öte parlaklık ile parlayan “bin yapraklı lotus”un yeri olan tepe çakranın (Sahasrāra Çakra) ışığına tırmanır ve orada çözülür. İkiliğin arkasındaki “BİR”lik tanımlanır. Burası mutluluğun (Ānanda) yeri olan saflık ve birlik alanıdır. Burada ruhun kanatları açılır.
Bir barış mantrası’nda şöyle denilir:
“Asato Maa Sat Gamaya”–Bizi gerçeklikten gerçeğe
“Tamaso Maa Jyotır Gamaya”–Bizi karanlıktan aydınlığa götür
“Mrtyor-Maa Amrtam Gamaya”–Bizi ölümden ölümsüzlüğe götür
“Om Shaaantih Shaantih Shaantih”-Om barış, huzur, barış
Bilgelik kurtuluşun ışığıdır, cehalet acının karanlığıdır.
Namaste…