Perşembe, 22 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Büyümek kolay kalkınmak zor

Yıldırım Aktuğan
Son güncelleme: 6 Mayıs 2025 22:23
Yıldırım Aktuğan
Paylaş
Paylaş

Türkiye’de ekonomik büyüme kavramı milli gelir artışı için bir gösterge gibi algılanıyor.

Dahası, son 20 yıldır inşaat sektörüyle özdeşleşmiş durumda. Yeni yollar, devasa alışveriş merkezleri, kuleler, konut projeleri… Her biri ekonomik refahın simgesi gibi sunuluyor. Ama burada göz ardı edilen bir nokta var; büyümek başka, kalkınmak başka bir şeydir. Büyümek, inovasyona dayanmıyorsa sadece nominal bir artışı ifade eder. Evet bir süre büyümenin verdiği gelir artışı ile ekonomide olumlu hava oluşur. Ancak Prof. Dani Rodrik’in ifadesi ile inovasyona dayanmayan büyüme modelleri episodiktir. Yani eninde sonunda bir kriz ile sonlanır. Kalkınarak büyüme ise toplumsal refahın, yaşam kalitesinin, bilimsel ve teknolojik ilerlemenin kalıcı artması ile mümkündür. İnşaat sektörü ile büyüyebilirsiniz ama buluş yapmadan kalkınamazsınız.

Bunu daha iyi anlatabilmek için şöyle bir örnek verelim: Bir balonu üflediğinizde hacmini büyütebilirsiniz. Üflemeye devam ederseniz bir noktada balon patlayacaktır. Ancak balonun  dayanıklılığını artıracak yeni bir kimyasal formul bularak balonun patlamadan şişmesini sağlayabilirseniz, büyüme modeliniz daha kalıcı olacaktır.

Üretim elbette önemlidir ama ekonomileri diğerlerinden ayıran, piyasada benzesiz hâle getiren şey buluşlardır. Bugün dünya ekonomisinde söz sahibi olan ülkelere baktığımızda hepsinin ortak bir özelliği var: Daha verimli daha kaliteli üretim için yeni buluşlar yapıyorlar. Patent sayılarında, Ar-Ge yatırımlarında, bilimsel yayınlarda ve teknoloji ihracında hep üst sıralardalar. Yani bu ülkeler, bilgiyi ve teknolojiyi sadece tüketen değil, üreten ülkeler.

Rekabet üstünlüğü

Küresel ekonomide mutlak rekabet üstünlüğü, know-how teknolojilerine sahip olmakla mümkün. Bir ürünü üreterek, en fazla fiyat rekabeti sağlayabilirsiniz. Oysa ki buluşlar sadece teknik bir üstünlük değil, ekonomik bir koruma kalkanı da sağlar. Bu sayede ürününüzün piyasadaki değeri artar, rakiplerinizden ayrışırsınız. 

Bu nedenle, uzun vadeli ekonomik kalkınmanın itici gücü daima buluşlar olmuştur. Üretim hacmini artırmak, kısa vadeli ekonomik verileri yukarı çekebilir. Ancak sürdürülebilir bir refah artışı, insan odaklı, bilgi temelli ve yeniliğe açık bir ekonomik yapı ile mümkündür. Bu da teknoloji üretme yeteneği olan bir insan kaynağına sahip olmayı gerektirir.

Teknolojiyi kim üretiyor?

Gelişmiş ülkelerin hepsi, yüksek teknolojili ürün ihracatında başı çeken ülkeler. Güney Kore, Almanya, Japonya, ABD ve Çin gibi ülkelerin ortak özelliği, eğitimli ve yaratıcı bireyler yetiştirebilmeleri. Bu bireyler sayesinde sürekli yeni fikirler üretiliyor, bu fikirler ticarileşiyor ve global pazarda yer buluyor. Yani mesele sadece bir fabrika kurmak değil; o fabrikanın içinde ne üretileceğini, nasıl üretileceğini ve dünyaya nasıl satılacağını düşünen beyinlere sahip olmak.

Buradan hareketle, eğitimin önemi daha da belirginleşiyor. Sadece okullaşma oranları ya da sınav başarıları değil, eğitimin içeriği ve kalitesi de büyük önem taşıyor. Merak eden, sorgulayan, ezber yerine analiz yapan bireyler ancak nitelikli bir eğitim sistemiyle yetişebilir. Bu yüzden eğitime yapılan yatırım, geleceğe yapılan en değerli yatırımdır.

2023 Yılı Patent Başvuru Sayıları (WIPO Verilerine Göre)

ÜlkePatent Başvuru Sayısı
Çin1.640.000
ABD518.364
Japonya414.413
Güney Kore287.954
Almanya133.053

Eğitim tek başına yetmez

Eğitimi bir sihirli değnek gibi görmek de yanıltıcı olur. Çünkü insanın yaratıcı potansiyelini açığa çıkarması için sadece bilgiyle donanması yetmez. Aynı zamanda özgür ve güvende hissetmesi gerekir. Bir birey, düşüncelerini ifade ederken cezalandırılma korkusu taşıyorsa; hayal kurarken bile kendini otosansürlemeye zorluyorsa oradan buluş çıkmaz. İnovasyon, ancak özgürlükle mümkün olur.

Ayrıca umut da gerekir. İnsanlar geleceğe dair umut taşımazsa, yaratıcılık da, motivasyon da azalır. Kaygı dolu bir toplumda, birey sadece bugünü kurtarmaya çalışır, geleceği inşa etme cesaretini gösteremez. İşte bu yüzden sadece ekonomik değil, hukuki ve siyasi zeminin de güçlü olması gerekir.

Gerçek kalkınmanın anahtarı

İşte bu noktada “yapısal reform” kavramı devreye giriyor. Eğitim, adalet, siyaset, ekonomi gibi alanlarda uzun vadeli ve kalıcı düzenlemeler yapmak, gerçek kalkınmanın temelidir. Ama bu reformlar kolay değildir. Çünkü meyvesi hemen alınmaz, zaman alır. Seçim döngüsüne sıkışmış politik aktörler için cazip değildir. Hâliyle çoğu zaman ertelenir, yok sayılır. Genellikle ekonomik krizler sonrası, mecbur kalındığında gündeme gelir. Oysa sağlıklı bir kalkınma için bu reformların kriz anında değil, kriz gelmeden önce yapılması gerekir.

Yapısal reformlar; bireyin haklarını güvence altına alan hukuk sistemleri kurmayı, liyakate dayalı bir kamu yönetimi oluşturmayı, siyasi etik standartlarını yükseltmeyi, eğitim sistemini güncellemeyi, özgürlükleri genişletmeyi ve toplumsal güveni tesis etmeyi kapsar. Bu alanlarda yapılacak her iyileştirme, toplumun tüm kesimlerine pozitif yansır. 

Gençler neden gidiyor?

Türkiye’den yurt dışına beyin göçü veren gençlerin en büyük ortak gerekçesi ne para ne de işsizlik. Güvende hissetmemek, özgür hissetmemek ve geleceğe dair umut taşımamak. Bunları sağlayamadığınız sürece istediğiniz kadar üniversite açın, teknokentler kurun, Ar-Ge teşvikleri verin. O gençler o imkânları başka ülkelerde değerlendirmek üzere gider.

Bu yüzden mesele sadece fiziksel altyapı inşa etmek değil, zihinsel ve kurumsal altyapıyı da güçlendirmek gerekli. Yollar, köprüler, havaalanları elbette önemlidir. Ama bir ülkenin asıl gücü, düşünce üretebilen insan kaynağıdır. Ve bu insan kaynağı, sadece bilgili değil, aynı zamanda özgür, güvende ve umutlu hissettiğinde potansiyelini ortaya koyabilir.

Sonuç: Geleceği inşa etmenin gerçek yolu

Türkiye’nin kalkınması için yeni binalardan çok yeni fikirler üretmesi gerekiyor. Geleceği inşa etmek istiyorsak, önce düşünceye alan açmalı, insanı merkeze koymalı ve yapısal reformları ertelemeden hayata geçirmeliyiz. Eğitimle başlayıp hukukla güçlenen, özgürlükle genişleyen bir toplumsal yapı inşa etmeliyiz. Çünkü gerçek kalkınma, sadece ekonomik göstergelerle değil, insanların ne kadar umutlu, ne kadar üretken ve ne kadar özgür olduklarıyla ölçülür.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiEkonomi
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanYıldırım Aktuğan
Takip et:
1958 yılında İzmir’de doğan Yıldırım Aktuğan, 1982 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünü tamamlamasının ardından iş hayatına 1984 yılında Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda başlamıştır. 1989 yılında Müsteşarlık bursu ile Boston Üniversitesinde Finans alanında yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra Müsteşarlıkta çeşitli kademelerde yönetici olarak görev yapmıştır. Yurtdışında Şikago ve Tokyo’da ekonomi müşaviri olarak görev yapan Aktuğan, ayrıca Eti Bor A.Ş.de Yönetim Kurulu üyeliği ve Halk Bankası’nda Denetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Müsteşarlıktan ayrıldıktan sonra bir süre Çeşme Belediye Başkan Yardımcılığı ve Çeştur A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yapan Aktuğan halen Çeşme ilçesinde Kurumsal Yönetim Danışmanı olarak görev yapmaktadır.
Önceki Makale “Birisine vurasım geliyor”
Sonraki Makale Dışişleri’nin kuruluşu ve “Diplomatlar Günü”

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

1. Selim nasıl “yavuz” oldu?

Metin Gülbay
22 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Sokak röportajlarını nasıl buluyorsunuz?

Gürsel Demirok
21 Mayıs 2025
*Serbest Kürsü

Türkiye-Hindistan gerilimi…

Medya Günlüğü
21 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

İsviçre’de bir mahalle bakkalı

Alper Eliçin
20 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?