Bizim Asya Hunları olarak bildiğimiz gerçek adları Hiung-nu olan federasyon dağıldıktan sonra federasyon içinde yaşayan tüm boylar hareketlendi.
Bunlardan bazıları Çin egemenliğine girdi diğerleri batıya doğru gitti. Ama pek de kendi rızalarıyla değil. Kökenleri kimilerine göre Moğol kimi tarihçilere göreyse Türk olan Sien-piler (Siyenpiler) bunlara saldırmıştı.
Böylece Moğolistan ile İdil arasındaki alanda kimler yaşıyorsa üzerlerine gelen boylardan kaçmak için batıya doğru gitti. (Türkler Volga nehrine İtil/İdil der.) Tabii bu muazzam hareketlenme bu alandaki etnik yapıyı da değiştirdi. Bu alanın bozkırlarında bugünkü İranlıların ataları olan topluluklar, daha ormanlık alanlarındaysa Ugorlar yaşıyordu. Bunlar Hantı Mansı1 halklarının atalarıydı. Bugünkü Finlerin ataları da bunların arasındaydı.
Göç sırasında Hiung-nu federasyonunun dağılmasıyla Sien-pilerden kaçarak batıya yönelen boylar bu İrani boyları ve Ugorları da aralarına kattı. Aslında bünyelerine kattı demek daha doğru olacak. Ogur boyları bugünkü Kazakistan bozkırlarında M.S. 1. yüzyıldan 350’ye kadar yaşadıktan sonra daha batıya Avrupa’ya yöneldi. İşte bu sırada Uralların doğu eteklerinde Macarların atalarıyla karşılaştı: Fin-Ugorlar.
Tam da bu sıralarda Avrupa Hun devletinin çözülüşüne, dağılışına tanık olunuyordu. Boşta kalan Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara Saragur ve Onogurlar böylece serbestçe yayılma fırsatı buldu. Avarlar ise Sabir2 ve Ogur boylarını batıya sürdükten sonra Doğu Avrupa’ya kadar geldi.
“Hunlarla birlikte yaşamaya başlayan ve batıda Transilvanya’daki Dakia’dan doğuda Kuzey Kafkaslara kadar, Karadeniz’in kuzeyinde uzanan geniş sahalara yayılan Ogur boyları 5. yüzyılın (yy) sonundan 6. yy.ın ilk yarısına kadar doğudan batıya şu şekilde yerleşmişlerdi:
Kafkas Sıradağları’nın kuzey-batı etekleri ile Kuban Bozkırı’nda Macarlarla beraber Onogurlar, onların kuzey-batısında Don Nehri’nin aşağı yöresinde ve Azak Denizi kıyısında Utigurlar (6. yy.ın ortalarında Kuban’da), Utigurların batısında ve Özü Nehri’ne kadar uzanan Kıpçak Bozkırı’nda Kutrigurlar (6. yy.ın ortalarında Dnyeper ve Tuna’nın aşağı kısımlarında), Kırım Yarımadası ve Khersones (Kerç) Bölgesi’nde Altziogurlar, Özi ile Turla nehirleri arasındaki bozkırlarda Ağaçerilerle birlikte Saragurlar, Besarabya Bozkırı’nda eski Hun boylarıyla beraber Bittigurlar (468 yılına kadar başlarında Attila’nın oğlu Dengizik bulunuyordu), daha batıda Dakia Bölgesi’nde ve Tuna Nehri’nin sol kıyısında Sattagurlar yaşıyorlardı.”
Boyların nasıl birbirlerinin içine geçtikleri, hani deyim yerindeyse üst üste yığıldıkları görülüyor. Sonra ne mi oldu?
Attila’nın büyük oğlu Dengizik’in ölümüyle sona eren Avrupa Hun devleti geride başıboş boylar bıraktı. Tuna boyundaki bu boyların bir kısmı daha kuzeye çekilirken, bir kısmı da Doğu Roma’ya tābi olarak Roma arazisine yerleşti.
“O sıralarda yani 5. yüzyılın ikinci yarısında Batı Sibirya’daki topraklarından çıkarak ağır ağır göçen Ogur boylarının büyük kütlesi Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara gelmiş bulunuyordu. Kısa sürede Basarabya ile onun kuzeyinde yaşayan Attila’nın küçük oğlu İrnek’in bakiyesi olan Hun toplulukları Ogurlarla karışmaya başlamışlardır. Böylece Doğu Avrupa tarihinde ileride Bulgar olarak bilinecek yeni bir dönemin temeli atılmış oldu.”
Peki Onogurların Bulgar tarihindeki yeri nedir? Şimdi isterseniz ona bakalım:
“Bulgar boylar birlikteliğinde Onogurların yeri meselesi halen tartışılan konuların başında yer almaktadır. Bu babda Bulgar Hakanlar Listesi başta olmak üzere kaynaklardaki bilgiler ışığında Bulgarların oluşumu ve Bulgar devletlerinin kuruluş sürecini değerlendirdiğimizde meselenin temelini, köken birliği olan Avrupa Hun bakiyeleri ile Onogurların oluşturduğu kanaati hâsıl olmaktadır. Nitekim Bulgar adı verilen Bulgar boylar birlikteliğinin ortaya çıkmasına dair Bulgar Hakanlar Listesi ipuçları içermekte ve buradaki üç isim dikkat çekmektedir. Bunlar, Büyük Bulgar Devleti kurucusu Kubrat’tan önce kayıtlı olan ve Bulgarların tarihi cedlerini sembolize eden Avitokhol, İrnik (İrnek) ve Gostun adlı şahıslardır. Hakanlar Listesinde yer alan bilgiler şöyledir: Avitokhol: hâkimiyet süresi 300 yıl, soyu Dulo, hükümranlığa başlangıcı Dilom-tvirem (Yılan yılının 9. Ayı). İrnik: 150 yıl, Dulo, hükümranlığa başlangıcı Dilom-tvirem. Gostun: 2 yıl, soyu Ermi, hükümranlığa başlangıcı Dox. s.-tvirem (Domuz yılının 9. Ayı).
Bulgar kurucu unsurlarının bir nevi şeceresi olan Hakanlar Listesi’nde ilk sıradaki Avitokhol’un müşahhas (kimliği tanımlanmış, M.G.) tarihi kimliği bilinmemektedir. Genellikle 153- 154 yıllarında Kuzey Hunlarının batıya doğru göçüyle irtibatlandırılmakta ve Sien-pilerin hücumu sonucu siyasi varlıklarını kaybeden Kuzey Hunlarının hükümdarı olabileceği düşünülmektedir. 300 yıllık hâkimiyet süresinin Hunların batıya yönelme tarihi olan 153-154 yılı ile Attila’nın ölüm tarihi olan 453 senesi arasındaki dönemi kapsadığı ifade edilmiştir. İrnek’in 150 yıllık hâkimiyet süresinin ise Attila’nın ölümünden sonraki 150 yıllık süreci işaret ettiği düşünülmüştür. Hakanlar Listesi’nden başka yazılı kaynaklarda adı geçmeyen ve Bulgar Devleti kurucusu Kubrat’tan önceki isim Gostun’un kimliğine dair malumat bulunmamaktadır. Kutrigurların Beyi, Ant asıllı olduğu iddiaları yanında, Kubrat’ın dayısı Organa ile özleştiren, Avar Kağanlığı’nın batı sınır bölgesindeki Bulgar boyları üzerine atadığı genel valisi (olarak, M.G.) kabul eden görüşler de mevcuttur.
Bu mülahazalar Kubrat Hanı Avrupa Hunları üzerinden Asya Hunlarına bağlamakta; fakat Onogurlar başta Ogur boylarının yerini eksik bırakmaktadır. Kanaatimce Bulgarların ulu cedleri hususunda Bulgar Hakanlar Listesi’nde ilk sırada yer alan Avitokhol’ün 300 yıllık hâkimiyet süresi, mensup olduğu soy ve Bulgarları oluşturan Avrupa Hun bakiyeleri ile Onogurların batıya gelmeden önce dâhil oldukları Asya Hun devletinin uzun siyasi varlığını ifade etmektedir. Bunun yanında Bulgar hükümdar ailesi açısından bakıldığında da Avitokhol, Tuku ailesinin en önemli hükümdarı Mo-tun’u sembolize ediyor olabilir ki, bu aynı zamanda boylar açısından ortak bir tarih şuurunu da ortaya koymaktadır.
Listede İrnik şeklinde geçen ve kendisine bağlı kütlelerin bakiyelerinin Bulgarların oluşumunda ana unsurların başında yer aldığı Attila’nın küçük oğlu İrnek’in 150 yıllık hâkimiyet süresi ise, Alan ülkesini ele geçirdikten sonra iyice batıya yönelişlerinden siyasi varlıklarının son bulduğu devreyi (350-464) kastetmektedir…
Hülasa nüfuslarının hayli fazla olduğu bilinen Onogurlar Bulgar toplumunun asıl ve çoğunluğunu teşkil ederken, Avrupa Hun bakiyeleri ise Bulgar hükümdar ailesinin nüvesini oluşturmuştur. Süreç içerisinde Ogur boyları başta olmak üzere çeşitli Türk toplulukları da Bulgarların bünyesine katılmışlardır.
Onogurlar, hem Büyük Bulgar hem de Tuna Bulgar devletlerinin kuruluşunda önemli unsurlardan birisi olmuştur. Nitekim Nikepheros (Bizans İmparatoru, M.G.) Büyük Bulgar Devleti kurucusu Kubrat’ın Unnogunların (Onogurların) efendisi olduğunu belirtmiştir. (Bizans tarihçisi, m.g.) Agathias, Tervel komutasında Trakya’yı istila eden Tuna Bulgarlarını Unnogundur veya Onogundur (Onogurlar) Bulgarları diye adlandırmıştır. Konstantinos Porphyrogennetos, (Makedon Hanedanının 4.imparatoru, 913-959 arasında tahtta kalmıştır, M.G.) Bulgarların evvelden kendilerini Onogur Bulgarları diye adlandırdıklarını kaydetmiştir.”
Son söz
Bulgarların tarihini anlatırken sürekli dile getirdiğim bir şeye yine tanık oluyoruz. Hiçbir boy saf değildir. Saf olmayan boylar doğal olarak meydana getirdikleri daha büyük boyları da heterojenleştirmiş ve ortaya birçok boyun katkıda bulunduğu yeni etnisiteler çıkmıştır. Adları sanki tek bir boya aitmiş gibi görünse de bu görüntü ne yazık ki çoğu kez aldatıcıdır. Çünkü melezleşme insanlığın en büyük ve en güçlü yeteneği olagelmiştir tarih boyunca. Doğa da saflığa yer vermez, zaten evrim süreci bile aslına bakarsanız saflığı değil dönüşümü, koşullara uyarlanmayı yani değişimi gerektirir. Eğer ilk canlı hiçbir evrim geçirmemiş, yani saf halde kalmış olsaydı yerkürede hala bakteriler yaşıyor olurdu. Unutmayın evrendeki her şey, bugünkü bilgilerimize göre gaz ve tozdan oluştu. Yıldızların yetmiş çeşit organik molekülü bireşimleştirdiğini* artık biliyoruz. Yani çok çok önceye gittim ama doğada böyle saflık falan olmadığını anlatmak için en iyi yolun sürecin en başına bakmak olduğunu bilmemiz gerek.
Bulgarlar da oluşum süreçleri boyunca birçok başka boyla karışarak sonuçta yepyeni bir halk olmuşlardır. Kökenlerinde Orta Asya ve Kafkasya olmasına rağmen onlar şimdi Avrupa’nın en doğusunda Karadeniz kıyısında yaşıyor, tıpkı Anadolu’daki Türklerin Asya’nın en batısında, Bulgarlara sınırdaş bir ülkede yaşadıkları gibi.
Herkese keyifli günler.
Fotoğraf: Bulgar düğünü
KAYNAK
Ali Ahmetbeyoğlu, Tarih Dergisi, Sayı 65 (2017 / 1), İstanbul 2017, s. 1-18, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/352662
Ali Ahmetbeyoğlu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü (1987) mezunudur. Aynı fakültenin Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalında yüksek lisansa başladı. 1987’de aynı Anabilim Dalına araştırma görevlisi olarak atandı. Yüksek lisans tezi: “Grek Seyyahı Priskos (V.Asır)’a Göre Avrupa Hunları“ (1990). Doktora için devlet bursu ile 1992-93 yılları arasında Macaristan’da bulundu. 1997 yılında “Avrupa Hun İmparatorluğu” konulu doktora teziyle doktor unvanını aldı. 1999’da aynı Anabilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandı.
1- Kantı veya Hantı (eski literatürde: Ostyaklar) kendilerince Kantı, Kande, Kantek (Kantı), tarihte Yugra olarak bilinen Rusya’ya bağlı Kantı–Mansı Otonom Okrug içinde yaşayan yerli halk. Mansiler ile birlikte yaşarlar. https://tr.wikipedia.org/wiki/Hant%C4%B1lar
2- Hunlara bağlı topluluklardan biri olan Sabirlerin ana yurtları Tanrı Dağları’nın batısı ile İli nehri arasındaki bölgeydi. Sabirler 461-465 yılları arasında Batı Sibirya kavimleri arasında görülen göçe dahil olmuşlardır. Bu yıllarda doğudan gelen Avarların baskısı sonucu Sabirler yurtlarını terk ederek batıya yöneldiler. Altaylar ile Ural Dağları arasında yaşayan Ogur Türklerini göçe zorlayan Sabirler Tobol ve İşim dolaylarına yerleştirler. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sabirler
* Bireşimleştirmek, ayrı ayrı parçaları bir araya getirerek bir bütün yaratma işinin gerçekleştirilmesidir.